You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Hasan, oğlu Murat’ın bir kız kaçırdığını ve kızın birkaç gündür evinde
olduğunu söyledi. Kız, Hükümet Konağında temizlik yapan bir kadının
kızıydı. Gelini olmasını istemiyordu. Kızın başkalarıyla ilişkisi olduğunu ve
ailelerine yakışmadığını düşünüyordu. Kızı bırakması için oğlunu dövmüş,
sonra da kızdan kurtulmasını istemiş. Oğlan da o sinirle kızın kafasına
çekiçle vurmuş ve öldürmüş.”
Ne de olsa Mehmet Göker cinayetten anlıyordu.
“Bu işlerden anlarsın, cesetten kurtulmak için bana yardım et,” dedi.
Karşılığında beş bin lira verecekti.”
Göker, birlikte cesedin yanına gittiklerini ve burasının derenin üstündeki
köprülerden birinin altı olduğunu söylüyordu:
“Gittiğimde kız ölmüştü. Ağzı gözü kan içindeydi. Kendisinden bir kilim
ve ip getirmesini istedim. Getirdi. Cesedi sardım. 300 metre ileride
kullanılmayan bir kuyu vardı. Bir iki kez dinlenmek suretiyle oraya
götürdüm. Kuyunun içine attım. Üzerine yirmi çuvala yakın toprak attım.”
Mehmet Göker, Hasan Yaya’dan olaydan bir hafta sonra 1.000 lira, birkaç
gün sonra da 500 lira almıştı. Ortada şimdilik sorun yoktu. Ancak birkaç
hafta sonra Mehmet Göker’in eşiyle Hasan’ın kızı kavga etti ve böylece iki
ailenin arası açıldı. Aile Mehmet Göker’i esrar satmakla suçluyordu. Bunun
üzerine Göker, aileden parasının kalanını istedi. Ancak ailenin büyük oğlu
Murat’ın tepkisi sert oldu: “Bizi haraca mı bağlayacaksın?”
Göker işte bu yüzden kendisini ihbar edenin Hasan Yaya olduğuna
inanıyor ve beraberce işledikleri cinayeti ihbar ediyordu:
“Paramı vermiş olsalardı, bunları anlatmayacaktım,” demeyi de ihmal
etmedi.
Göker, Sibel’in Murat Yaya tarafından öldürüldüğünü görmediğini,
yalnızca cesedi gördüğünü ve bu şahsı daha önce tanımadığını söyleyerek
ifadesini bitirdi.