08.01.2020 Views

Hacı Rahime Ulusoy DENİZCİLİK Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Dergisi: 1. SAYI

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.


Karada Denizcilik

Eğitimi Vermenin

Gururuyla

Okul Müdürü M. Ali Kaçmaz

Eğitim öğretim dediğimiz mefhum, gerekçeleri

farklı olsa da, tüm insanlık için önemlidir.

Bizler için Rabbimizin son ilahi kitabı

olan Kuran’ı Kerim’e “ikra” yani oku diyerek

başlamasından dolayı önemlidir. Oku sadece

Ümmül Kitap olan Kuran’ı okumak değil, aynı

zamanda hayatı okumak, evreni okumak gibi

anlamlar da içermektedir. Kazananların da bu

iki yönlü okumayı tamamlayabilenlerin olduğu

aşikardır.

Biz eğitimciler olarak gençlerimizi hayata

hazırlarken bu iki okumanın önemi üzerinde

durmalı, buna göre yönlendirme yapabilmeyi

önemsemekteyiz. Sadece maddi dünya veya sadece

maneviyatın önemsendiği yönlendirmelerin

gençler için yetersiz ve hatta zararlı olacağını

düşünerek, buna göre tedbirler almaktayız.

Tabi bu yönlendirme ile Türkiye’de eksikliği

çok fazla belli olan mesleki yönlendirmeye de

değinmekte fayda var. Türkiye’deki yaklaşık 4

milyon lise öğrencisinin yarısına yakınının eğitim

öğretim gördüğü meslek liseleri ne yazık

ki istenilen seviyede kalifiye eleman yetiştirememenin

sıkıntılarını yaşamaktadır. Bu sıkıntı

ülkenin geleceğine dönük büyük bir problem

olarak karşımızda durmaktadır. Dört binin

üzerinde eğitim kurumuna sahip olan mesleki

ve teknik eğitim programı içerisinde neredeyse

yok denebilecek kadar az sayıda okul, sanayi

sitelerinin içinde yer alabilmiştir. Sanayiden,

sektörden kopuk ve onların yönlendirmelerinden,

taleplerinden bihaber bir sistemin meslek

sahibi öğrenci yetiştirmedigi açıktır. Tabiki gün

geçtikçe bu sıkıntılara dönük çalışmalar yapılmaktadır

fakat yeterli değildir. Bunların belli

bir seviyeye ulaşabilmesi için sadece üst kademe

bulunan yetkilileri beklemek doğru bir tavır

değildir. Bizler eğitim yöneticileri ve eğitimciler

olarak taşın altına elimizi koyup, sektör ile

irtibata

geçip,

gerekli

bağlantıları

kurarak bu aksaklığı ortadan kaldırabiliriz. Yeterli

olup olmayacağı konusunda tereddütler

olabilir fakat işin içine girildiğinde faydaları

görülecektir.

Okulumuz bu eksikliklerin ve sıkıntıların olduğu

bir ortamda 2009 yılında “Vira Bismillah”

diyerek eğitim öğretime başlamıştır. O günden

beri sadece denizcilik alanının gemi güverte

dalında eğitim vermekte olan okulumuz, tek

alan ve tek dal eğitim vermenin avantajlarına

sahiptir. Tüm enerjisini tek dal üzerinde

yoğunlaştıran okulumuzda dal ile ilgili bütün

eğitimleri verebilecek atölyeler 2017-2018 eğitim

öğretim yılında tamamlanmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı ile beraber Ulaştırma,

Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın

(UDHB) da mevzuatlarına bağlı olan okulumuz,

vardiya zabitliği eğitiminin yanı sıra

UDHB’nin sıkı denetimler sonucu verdiği ek

yeterlilik belgeleri verebilen okullar arasındadır.

Okulumuz, denizcilik eğitiminin yanısıra

ulusal ve uluslararası birçok sosyal projede de

aktif bir şekilde yer almaktadır.

Hz Nuh’un karada gemi yapma inancı

ve teslimiyetiyle, Fatih Sultan Mehmed’in

karada gemi yürütme azmiyle, bizlerde

denize kıyısı olmayan okulumuzda

gençlerimize denizcilik alanının en güncel eğitimlerini

veriyoruz, vermeye devam edeceğiz.

Selam ve dua ile...


editörden

Takvim de yaprak bitti ve güzel bir yılı daha

geride bıraktuk.

2018 yılına girerken okulumuzun ilk dergisini,

yılın ilk günlerinde çıkartmanın gururu ile

karşınızdayız.

Öğrencilerimizle denizcilik sektörünü yakınlaştıracak,

onları mesleki açıdan bilgilendirecek,

herkesin keyifle okunabileceği bir dergi

tasarlamayı amaçladık. Dergimizde okulumuzun

öğrenci alım kriterleri, tanıtımı, mezunlarından

gelen yazı ve resimler, farklı meslek

seçenekleri, araştırma yazıları ve denizcilikle

ilgili konular üzerinde yoğunlaştık.Ayrıca öğrencilerimizden

gelen öykü, şiir, röportajlarla

bir renk katmaya çalıştık.

Umarız denizcilik kültürünü daha geniş alanlara

yaymamıza yardımcı olur.

Dergide emeği geçen tüm arkadaşlarımıza, öğrencilerimize

teşekkür ediyorum.İlk dergimizi

çıkartmanın heyecanı içerisinde, keyifli okumalar

diliyorum.

A. Yasin Canazlar


içindekiler

Hacı Rahime Ulusoy Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi

Okulumuzu Tanıyalım

Denizcilik ve Felsefe

Denizaltı Nasıl Yüzer

Semtimiz Çengelköy

Denizden Gelen

Görmeden Aşk

Denizin Rengi

Korsan & Haydut

Mazide Yaşayanlar

Sanat

Film Gibi Gerçekler

Arabanın İcadı ve İlk Motorlu Taşıt

100 Kişiye Sorduk

Bir Denizci Hastalığı: İskorbüt

1 Kelime: Yakamoz Hakkında

Gemi Makinaları İşletme Mühendisliği

Meslek Seçiminin Hayatımızdaki Önemi

Ne İzlesem

Ne Okusam

Sayı: 1

Dönemlik Dergi

2017/2018 1. Dönem

Sahibi:

HRU MTAL Adına

Okul Müdürü M. Ali Kaçmaz

Yayına Hazırlayan:

Okul Müdürü M. Ali Kaçmaz

Yayın Kurulu:

A.Yasin Canazlar

Halil Çetiner

Denetim Kurulu:

Hikmet Yabanoğlu

Yazı İnceleme Kurulu:

Ülkü İvecan

Dağıtım:

Okul İdaresi &

Okul Aile Birliği

İletişim:

http://hrulusoymtal.meb.k12.tr

Tel: (216) 460 07 27

Faks: (216) 460 07 29

Nato Yolu Bahçelievler Mah.

Yeşiltepe Cad.

Çengelköy-İstanbul

5

7

11

13

15

17

18

20

21

22

24

25

27

29

31

33

34

36

38

39


alabanda

Hacı Rahime Ulusoy

Mesleki ve Teknik

Anadolu Lisesi

Hüseyin Cengiz

Denizcilik Alan Şefi

Hacı Rahime Ulusoy Mesleki ve Teknik

Anadolu Lisesi

Türkiye’de ara eleman sıkıntısı olduğunu

ve bu eksikliğin meslek liselerinde okuyan

gençler tarafından giderilebileceğini öngören

Yılmaz Ulusoy bu tespitten hareketle annesinin

anısına yaptırdığı okulumuz, Üsküdar

İlçesi Bahçelievler Mahallesi Yeşiltepe Caddesinde

yapılmıştır.

Okulumuz denizcilik alanında güverte işletme

dalında eğitim ve öğretim faaliyeti vermektedir.

Ortaokuldan mezun olan öğrenciler

TEOG sınavından alacakları puanla okulumuza

kaydolup eğitime başlarlar. Mayıs ayı

içerisinde denizcilik alanında eğitimine devam

etmek isteyen 9. Sınıf öğrencileri mülakat

ve beden yeterliliği sınavına alınırlar. Başarılı

olan öğrenciler gemiadamı olur sağlık

raporu alarak denizcilik alanı öğrencisi olur.

Okulumuzda öğrenciler denizcilere mahsus

kıyafet yönetmeliği gereğince üniforma ile

eğitim öğretim faaliyetlerini gerçekleştirirler.

Okulumuzun bünyesinde denizcilik anadolu

meslek lisesi ve denizcilik anadolu teknik

lisesi mevcuttur. Denizcilik Anadolu meslek

lisesi öğrencileri 12. sınıfta işletmelerde

beceri eğitimi kapsamında eğitim öğretim

yılı boyunca haftada 3 gün işletmeye gider.

Denizcilik Anadolu teknik lisesi öğrencileri

ise 11. sınıftan 12. sınıfa geçerken yaz tatilinde

40 iş günü staj uygulamasına giderler.

Öğrenciler işletmelerde beceri eğitimi ve

staj uygulamalarını İstanbul Şehir Hatları,

İDO, Kıyı Emniyeti, Turyol, Dentur, Mavi

5


alabanda

Marmara gibi denizcilik alanında hizmet veren

gemilerde yaparlar. Denizcilik Anadolu

meslek lisesi öğrencileri 12.sınıfın sonunda

işletmelerde beceri eğitimi sınavına girerler.

Deniz Brokerliği, Deniz Ulaştırma ve İşletme,

İş Sağlığı ve Güvenliği, Marina ve Yat

İşletmeciliği, Su Altı Teknolojisi, Yat İşletme

ve Yönetimi, Yat Kaptanlığı bölümlerinde

eğitimlerine devam ederler. Lisans programında

ise; Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği,

Güverte, İş Sağlığı ve Güvenliği

bölümlerinde eğitimlerine devam ederler.

Meslek dersleri atölyelerde işlenir. Teorik

derslerin okuldaki uygulaması köprüüstü simülatöründe

yapılır.

Okulumuzdan mezun olan öğrenciler 1 sene

açık deniz stajını da tamamladıktan sonra

vardiya zabitliği yeterliliği sınavına girmeye

hak kazanırlar. Ulaştırma Denizcilik ve

Haberleşme Bakanlığı’nın bünyesinde yapılan

sınavda başarılı olan vardiya zabitleri500-3000

gros tonajarasındaki gemilerde

çalışırlar.

Yükseköğrenime devam etmek isteyen öğrenciler

ise 2 yıllık meslek yüksekokullarında;

6


alabanda

okulumuzu

tanıyalım

2009-2010 Yılında eğitim öğretime

kapılarını açan okulumuz;

1 binadan ve 14 derslik,7 atölye,2 fen laboratuvardan

oluşmaktadır. Ayrıca çok amaçlı

bir salon, kitaplık, labaratuvar ve iş teknik

atölyesi vardır. 3 adet simülatör ile öğrencilerimize

gemi ortamını gemiye çıkmadan sunmaktayız.Okul

bahçemiz öğrencilere hitap

edebilecek niteliktedir(5300m2). Bahçemizde

farklı türden ağaçlar vardır. Bahçemizde

basketbol,voleybol,futbol sahaları bulunmaktadır.

Okulumuzda öğrencilerin sporsal

aktivitelere aktif katılımı desteklenmekte

spor müsabakaları, halat çekme, futbol turnuvası,

satranç turnuvaları her yıl yapılmaktadır.Yüzme

dersi verilmekte, denizde emniyet

dersi uygulamalı olarak denizde, anlaşmalı

kurumlar ile beraber yapılmaktadır.Öğrencilere

ve öğretmenlerin oynadığı iki adet

masa tenisi bulunmaktadır. Isınma sistemi

kaloriferdir,su ve elektrik sistemleri sıkıntısız

çalışmaktadır.Kantinimizde öğrencilerimize

öğlen yemeği çıkmaktadır. Okulumuz ders

dışında kalan vakitlerde de öğrencilerimizin

zaman geçirebileceği durumdadır.

OKULUMUZ DÜZEN VE DİSİPLİNE

DAHA ÇOK ÖNEM VEREN BİR

OKULDUR

Okulumuzda deniz hayatına hazırlık

süreçleri, yöneticilik yeteneklerinin kazandırılması

süreçlerinde düzen ve disipline

önem verilmekte gerekli kontrollerle süreklilik

sağlanmaktadır.

ÜNİFORMALI EĞİTİM

HRU Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi

vermiş olduğu eğitimi üniforma ile

gerçekleştirmektedir.Kış ve sonbaharda siyah,

ilkbahar ve yaz döneminde beyaz üniforma

giyilmektedir.

BİZDE DERS

ZİLİ ÇALMAZ

Okulumuzda

ders zili çalmamaktadır,

öğrencilerimiz

ders

başladığında sorumluluklarını

bilerek derslere vaktinde, koridorda bulunan

saatlere uyarak girmektedirler.Bu sayede

gürültü kirliliği engellenmiş olup daha sakin

bir eğitim ortamı oluşturulmuştur.

TEMİZ, HİJYENİK BİR OKULUZ

Okulumuz sağlık bakanlığı, MEB tarafından

denetlenmiş ve ‘Beyaz Bayrak’ almaya

hak kazanmış, şuan hala beyaz bayraklı bir

okuldur.

GELİŞMİŞ , GÜNCEL

LABORATUVARLAR

GMDSS LAB.

Tehlike, rutin, emniyet çağrılarını uygulamalı

olarak tatbik ettikleri laboratuardır.

7


alabanda

Denizde Emniyet LAB.

Denizde canlı kalabilme, yangın söndürme,

temel ilk yardım personel güvenliği ve can

kurtarma araçları yeterliliği eğitimleri verilip

uygulama ile desteklenmektedir.

SEYİR LAB.

Öğrencilerimizin rota çizmeyi, mevki atmayı

öğrendikleri, denizcilik yayınlarını kullandıkları

laboratuvardır.

turnuvamız.Her sınıf kendi takımını kurup

önce gruplara sonra kura ile eşleşilen eleme

gruplarına yükselir.Takımların teknik

direktörü öğretmenlerdir.Seyircilerin izlediği

maçın sonuçları akşamları okul sitemizden

duyurulur.Gol krallığı, dereceye giren

takımlar ödüllendirilir.Öğrenciler ve sınıflar

arasında tatlı bir rekabet ortamı olur.

Detaylı bilgi için:

Bknz: http://hrulusoymtal.meb.k12.tr/meb_

iys_dosyalar/icerikler/okulumzda-siniflar-

arasi-futbol-turnuvasi-

OKULUMUZUN YÜRÜTTÜĞÜ

PROJELER

Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var

Yüzme Bilmeyen Kalmasın

Misafirim Öğretmenim

Sözlük Özgürlüktür

Erasmus KA1-KA2

Her Anne Bir Okul

Çok Geç Olmadan

Eğitim Okumaları

Denizden Karaya

Kitap Okuma

Okulda Müze

Tubitak 4006

Kardeş Okul

Zilsiz Okul

OKULUMUZUN ETKİNLİKLERİ

Satranç Turnuvası

Okulumuzda en çok katılım gören

turnuvalarından bir diğeridir.Bu yıl da

26 öğrencinin 7. Tur üzerinden İsviçre

eşleştirme sistemine göre eşleştiği

turnuvanın final maçları yapıldı. İlk üç

dereceye giren öğrencilerimize madalya

ve başarı sertifikaları 1. Dönem karne

töreninde verildi. Öğrencilerimize başarılar

dileriz.

8

Futbol Turnuvası

Her yıl yapılan, artık gelenekselleşen


alabanda

götürdüğümüz üniversitelerde gezi süresince

öğrencilerimize üniversite bünyesindeki

bolümler tanıtılıp meslekler ve geçişler

hakkında bilgi verilir. Aynı zamanda

öğrencilerimiz, bölümlerle ilgili merak

ettikleri soruları da sorma fırsatı bulurlar.

İstanbul Gezileri

İstanbul’un tarihi mekanlarına, mesleğimizle

ilgili alanlara özellikle bahar döneminde

geziler düzenleriz.

Denizcilik Liseleri Arası Bilgi Yarışması

İstanbul’da ki 6 denizcilik lisesi arası

düzenlenen bilgi yarışması her yıl büyük bir

rekabete sahne oluyor.

Eğitim Seminerlerimiz

Oryantring

Oryantiring (yönbul, orienteering) harita

yardımıyla yön bulmayı içeren, zamana

karşı yapılan bir spordur. Farklı arazi

koşullarında yapılabilse de genellikle

ormanlık arazide yaptığımız bir etkinlik.

Okulumuzdaoryantring kulübümüz her

yıl etkinlik düzenleyerek hem yön bulma

becerisini geliştirmeyi hem de zamanla

yarışmayı öğretmektedir.

Okulumuzda ‘Her ay bir yazar, bir sohbet’

etkinliği kapsamında alanında uzman

kişilerce konferanslar verilmektedir.

Valide SultanGemisiyle Boğazda Dümen

Tutmak

Üsküdar Belediyesi’nin yeni gemisiValide

Sultan’da öğrencilerimize stajlarından

farklı olarak tecrübe kazandıran Üsküdar

Belediye’si ne ve Valide Sultan gemisi

kaptanlarına teşekkür ederiz.

Yabancı Ülkelere Düzenlenen Projeler

Üniversite Gezileri

Genellikle onikinci sınıf öğrencilerimizi

Seyir simülatörümüz; öğrencilerimize gemiye çıkmadan

tecrübe kazandırır, en kötü koşulları dahi yaşayarak

tecrübe kazanımını olumlu etkiler.Dümen tutma,

vardiya tutma yeteneklerini uygulamalı olarak geliştirir.

Öğrenimin kalitesini arttırırken olası ihtimalleri

yaşayarak hazırlıklı olabilmeyi sağlar.

Okulumuzun ERASMUS KA2 PROJESİ

kapsamında bu yıl Yunanistan, Portekiz

ve İrlanda dan farklı liseler ile

kurucu lise olarak başlattığı

projedir.Projemiz Ulusal Ajans

tarafından kabul edilmiş olup

yürürlüktedir.2016 Yılında

Almanya ve Hollanda‘daki

denizcilik liselerine yapılan

gezi ile hem denizcilik lisesi

olmaması açısından hem proje

9


alabanda

E-spor,Masatenisi,Basketbol ve Voleybol

Turnuvaları, Halat çekme yarışmaları

olarak farklıdır.2017 yılında hareketlilik

Portekiz’e olmuştur.Ekim ayında ülkemizde

ağırladığımız proje ortakları ile bahar

döneminde İrlanda’ da bulusacağız.Ayrıca

geçtiğimiz yıl bir başka lisenin projesine

ortak olarak Romanya’ya da gittik.

Denizde Emniyet Uygulamaları ve

Tatbikatlar

Okulumuz verdiği ehliyet gereğince denizde

canlı kalma, yangın söndürme,temel ilk

yardım, personel güvenliği gibi eğitimleri

uygulamalı olarak vermektedir.

Bedensel yeterlik uygulamaları

Fuar Gezileri ve Liseler Arası Tanıtım

Fuarları

Kıyı Emniyeti, Şehir Hatları, İDO, Trafik

Hizmetleri Gezileri

10


alabanda

Denİzcİlİk ve

Felsefe

S. Ebru Alcan

Çocukluktan itibaren çevremizde olan herşeye

duyulan merakla sorular sormaya başlarız.

Her seferinde ‘bu ne?’ diye başlayan sorular

neden ve niçinlere geçtiğinde artık düşüncelerimizle

beraber duygularımızda harekete

geçmiştir.Önce etrafımızda olan bitenleri

sorarken sonra kendi dünyamızda olanları

sorgularız.Şikayet ederiz, doğru olanı ararız,

tıpkı bir filozofun bilgiarayışı gibi.Duygularımızı

besleyen bir şeyler isteriz, mutlu olmayı

hayal eder ve bekleriz.

Tüm insanlığın çıkış noktası ihtiyaç duyduğu

şeyleri merak etmek üzerine olmuştur.

Aslında salt merakla başlayan bu yolculuk,

özgürlüğü ve mutlu olmayı amaç haline getirmiştir.Bizler

bir damla mutluluk adına

birşeylerin aşkı ile yolumuza başlamadık

mı?Aşka duyulan merakla bilgiye, işe, eşe,

dosta sahip olmadık mı? Filozofun bilgiye

duyduğu aşk, bir gencin sevdiğine duyduğu

aşk,bir denizcinin denize duyduğu aşk onları

yapacaklarına yöneltmedi mi?

Bu arayışlarda insanlık bulduklarına sıkı

sıkıya sarıldı.Filozof bilgiye sahip olmak

için sorumluluk aldı.Genç sevdiğine sahip

olmak için onun sorumluluğunu üstlendi.

Denizci, açık denizlere sahip olmak için işinin

tüm zorluklarına rağmen işini yaptı.İşini

zamanında, yerinde ve layığıyla yapan insan

sahip olmanın, sorumluluk almak olduğunu

öğrendi.Sorumluluk alan kişi artık özgürdür.

Doğaya ait sorularla felsefeyi başlatan filozoflar

doğayı, insanı ve kendilerini bilme isteği

ile yollarına devam etmişler, bilgiye duydukları

aşk ile kendilerini mutlu hissetmişlerdir.

11


alabanda

Bir anlamda aşkına sahip olduğu için de

mutludur.

Halikarnas Balıkçısı’nın Aganta BurinaBurinita’sındakibaş

kahraman Mahmut ‘un

denize olan sevdası, yaşamında ki tüm olumsuzluklara

ve denizin vefasızlığına rağmen

bitmemiş aksine onu kamçılamış ve denizci

yapmıştır.Mahmut, sevdası uğruna, vefasız

denizin sorumluluğunu almış istediği mutluluğa

ve özgürlüğe ulaşmıştır.

Bizler yaşam denilen bu yolculukta merak ettiklerimize,

istediklerimize sahip olmak için

gereken ilgiyi göstermeliyiz, çok çalışmalıyız.

Bu konuda üzerimize düşeni son noktasına

kadar yerine getirmeliyiz.İşimize saygı duymalıyız.Kendimize

yakıştırmalıyız.Rotasını

belirlemiş ne yapacağını bilen bir denizci

denize olan sevdasında nasıl işine titizlikle

sarılıyoruz bizlerde öyle yaşama ve gereklerine

sarılmalıyız.Bunları başardığımızda mutlu

olacağımıza inanıyorum.Sevgiyle kalın.

12


alabanda

Denizaltı

Nasıl

Yüzer

?

Denizaltı, her ne kadar öteki gemilere

benzese de, yapımı bakımından

bir takım ayrıcalıklar gösterir. Başka

teknelerden en önemli farkı, iç içe iki

tekneden meydana gelmiş olmasıdır.

Ayrıca tekne, daldığı zaman su almayacak

biçimde yapılmıştır.

Denizaltının, öteki gemiler gibi, geniş

büyük pencereleri yoktur. Giriş yerleri kapaklar

halindedir; dalış zamanında içeriden

sımsıkı kapatılır. Tekne, suyun 100 m., hatta

daha derinliklerindeki su basıncına dayanabilecek

biçimde ve sağlamlıkta yapılmıştır.

İçinde tayfa için bölmeler, makineler, su sarnıçları,

motorlar, vb. gibi gerekli araçlar bulunur.

Ancak, tekne ince uzun olduğu için, her

boşluktan yararlanılmıştır.

Denizaltıyı,

bir bakıma iç içe konmuş iki mektup

zarfına da benzetebiliriz. Bu iki zarf arasında

bir boşluk kalır. İşte, bu boşluk, denizaltının

suya dalmasını sağlar. Denizaltı dalmak isteyince,

herkes içeriye girer; kapaklar kapatılır.

İç tekneyle dış tekne arasında kalan hava nasıl

teknenin su yüzünde yüzmesine yarıyorsa,

gene aynı boşluk suyla dolunca da, teknenin

su altına dalmasını sağlar. Suyun dolması

için de, dış teknenin üzerindeki kapaklar açılır.

İçerideki hava da, boşluğun üst yanındaki

deliklerden dışarı çıkar.

Suyun dolmasıyla ağırlaşan denizaltı, yavaş

yavaş sulara gömülür. Denizaltıyı su altında

istenilen derinlikte tutabilmek için, makinesini

çalıştırmak gerekir. Ayrıca, iki yanda bulunan

yatay dümenler de, teknenin sağa, sola

yatmasını önler. bu dümenlerin ikisi başta,

ikisi kıçtadır. Bunlardan başka, bir de her gemide

olduğu gibi, kıçta yön tayin eden dikey

bir dümen bulunur.

13


alabanda

Bir denizaltı daldığında basınç arttığından

dolayı hızı azalır.

Denizaltılar ‘Periskop’ adı verilen cihazlar

yardımıyla su yüzeyini görebilir.Bu da ortalama

20 m den sonra kullanılabilirliğini yitirir.

Bir denizaltı daldığında pusula yardımı ile

yön tayini yapar.

En tehlikeli manevrası dalıştır.Zaten en çok

kazalarda bu sırada görülmüştür.Sığ suda karaya

oturabilir, dalgalı denizde dönebilir, dik

veya yan yatabilir.

Bir denizaltı daldığında makinasını kullanamaz.Çünkü

oksijen miktarı ancak personele

yetecek kadardır.Elektrik motorlarına geçilir.

Savaş sırasında dar kanal ve boğazlara çelik

ağlar örülür.Eğer dişli testere yoksa bir denizaltı

buradan geçemez.Günümüzde gelişen

teknoloji ile bu ağlar patlayıcı sistemlerle donatılmaktadır.

14


alabanda

Semtimiz: Çengelköy

Semtimiz Boğaziçi’nin Anadolu yakasında

Vaniköyile Beylerbeyi arasında bulunur,

Üsküdar ilçesine bağlıdır.1960’lara kadar

çoğunlukla Rumların oturduğu bir Boğaziçi

köyüdür. Geçmişte diğer pek çok Boğaziçi

semtinde olduğu gibi Çengelköy’de de sebze

ve meyve yetiştirilirmiş.Çengelköy’ün salatalığı

çok meşhurmuş.

Semtte bugün artık pek kullanılmayan Aya

Yorgi adında birRum kilisesi vardır.Abdullah

Ağa Yalısı ve Sadullah Paşa YalısıÇengelköy’deki

önemli yalılardır.Eski zamandan

kalma birde fil ambarı diye tabir edilen şimdilerde

kafe olarak kullanılan boğaza yakın

bir mekan vardır.Boğazdan bakıldığında Kuleli

Askeri Lisesi çok güzel görünmektedir.

Daha birçok eski yalı ve güzel yapılar olmasına

rağmen dergimizin ilerleyen sayılarında

bunları değerlendireceğiz.

Çengelköy’de Edebiyat

Bir insanın semt ve yerleşim alanı olarak

Çengelköy’den etkilenmesinin en büyük nedeni

Çengelköy’ün seyredilmeye doyulmayacak

muhteşem tabii güzelliği, sessizliği ve

temiz havasıdır.Bu yüzdendir ki Orhan Veli

‘İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı’ şiirini

Vahdettin Köşkü Korusu’nda yazmıştır.

Orhan Seyfi Orhon’da Çengelköy doğumludur

ve Çınaraltına hitaben Çengelköy şiirinde

şu mısraları yazmıştır:

“Tanıdım: Çarşının en ihtiyarı,

Başı göklerde asırlık çınarı.

Bir tevekkül katıyor manzaraya.

Çekilen eski kayıklar karaya.

Öyle hoş bir yüzü vardır ki köyün,

Bir gören artık unutmaz neresi? ”

Diğer bir Çengelköy yazarı da Kemalettin

Tuğcu’dur.Doğup büyüdüğü Çengelköy’de

çoğu daha sonra bazıları film olacak tam

312 kitap yazmıştır.Ayşecik,Üvey Baba, Küçük

Besleme,Mercan Kolye ise kitaplarından

15


alabanda

yapılan dizlerdir.

Çengelköy’de Sanat

Osmanlı döneminde bugünkü futbol takımları

kadar popüler olmasa da savaş takımları

vardı.Bunların en ünlü ikisinden biri olan

‘Lahanacılar’ takımı çeşmesi yine bu semtte

yer alır.Vaktiyle padişahların bu müsabakaları

izledikleri ve bazı padişahların Lahanacıları

tuttukları söylenir.Topkapı sarayında da

mevcuttur.

Eğer daha önce Eminönü ya da Beşiktaş’tan

kalkarak Çengelköy’e uğrayan boğaz motorlarına

binmediyseniz; pahalı boğaz turlarından

eksiği olmayan, üstelik size istediğiniz

kıyıda ve iskelede inme veren bu seferleri

muhakkak denemelisiniz.

Ayrıca Çengelköy’de Süper Baba 1993-1997

yılları arasında çekilmiştir.Yaprak Dökümü

dizisideNato Yolu yakınlarında çekilmiştir.

Çengelköy İsmi

Semtin ismi hakkında pek çok rivayet var

ama en çok kabul göreni, 1700’lü yıllarda

köyde bulunan çengel ustalarından ötürü

yerleşimin “Çengelköyü” diye anıldığıdır.

Daha eski bir rivayet, Fatih Sultan Mehmet’in

fetihten önce Bizans’tan kalma gemi çengellerini

gördüğü için buraya “Çengelköyü” dediğidir.

16


alabanda

Denizden Gelen

Değerli arkadaşlarım, Sevgili öğretmenlerim;

Uzun ve zorlu bir eğitim öğretim süreci

sonunda HRU MTAL den mezun oldum.

Kendimi bir anda denizde buldum.Hedeflerim

doğrultusunda çalışmalarıma devam

ediyorum.Öğrenci kardeşlerime tavsiyem

okulda dersleri iyi dinlemeleri, önemsiz gördükleri

bilgilerin bile aslında çok önemli olabildiği

bu ortama hazırlıklı girmeleri yönünde

olacaktır.Üniversite okumalarını tavsiye

ediyorum, çalışsınlar.Tamam belki okulumuz

ehliyet veriyor ama bu ehliyeti yükseltmek

zahmetli bir iş.Kendine güven, inanç, dayanıklılık

isteyen bir iş.Burada şartlar müsait

olmadığından uzun yazamıyorum, kusura

bakmayın.Tüm öğretmenlerime de saygı ve

sevgilerimi iletin hocam.

Küçüklerimin gözlerinden, büyüklerimin ellerinden

öperim.

Allah selamet versin!..

Semih Adlı

Sevgili öğretmenlerim ve değerli HRU

MTAL öğrencileri;

Yıllar öncesinde bir hayal kurarak başlamıştım

okula.Pek kolay olduğunu söyleyemeyeceğim

bir eğitim öğretim süreci sonunda

HRU MTAL’i bitirdim. Mezun olduğum yıl

İstanbul Teknik Üniversitesi’ni kazandım.

Hedeflerim doğrultusunda son adımlara gelmiştim.Şimdi

üniversite eğitimimi lisedeki

gibi başarıyla devam ettirmek niyetindeyim.

Beni hayallerime giden yolda destekleyen

yalnız bırakmayan sizlere teşekkürü borç

bilirim.Okumakta olan kardeşlerime tavsiyem

okulda dersleri iyi dinlemeleri, tavsiye

ve uyarıları dikkate almaları, kitap okumaları

onları başarıya ve geleceklerine götürecektir.

Üniversite eğitimi almalarını kesinlikle tavsiye

ediyorum,burada ortam çok daha farklılaşıyor,güzelleşiyor,özgürleşiyor.Sadece

bunları görmek için bile çalışsınlar. Şuanda

hazırlık eğitimi alıyoruz, final dönemi geldi.

İngilizcelerini de geliştirsinler, bir kaptanın

İngilizcesinin iyi derecede olması gerek.Öğrenci

arkadaşlar öğretmenlerinizin dediklerine

kulak kabartın, size gösterilen ilgiyi sizler

çalışarak gösterin.Okulumuzdan mezun olan

her başarılı öğrenci sadece kendisini değil

aynı zamanda okulumuzu ve diğer mezunları

da yüceltecektir.Kendinize dikkat edin, sağlık

ve mutlulukla kalın. Bizlere emeği geçen

tüm öğretmenlerime ve okul çalışanlarımıza

teşekkür eder, saygılarımı sunarım.

Hayatımı renklendiren, farklılaştıran güzel

okul, sende kendine iyi bak.Yıllar sonra kaptan

olarak görüşebilmek dileklerimle.

Atakan Palamut

HRU MTAL 2017 Mezunu

17


alabanda

Görmeden Ask .

Laura Turmanidze

18

Güneş yavaş yavaş ufuk çizgisinin batısından

kayboluyor, son rengiyle gök mavisi denizi

kızılımsı bir renge boyuyordu âdeta.Yine

bir kağıt üzerine siyah gözyaşları damlamaya

başlamıştı. Tanımadığı, konuşmadığı ve

hayatında bir kez gördüğü bir erkek için her

gece onlarca kağıt harcıyordu genç kadın.

Tam anımsamıyordu bile yüzünü, bir silüetten

ibaretti aklındakiler. Aylardır kara yüzü

görmemiş, sonsuz mavide kayıp olmuştu artık.

Deniz bir sağa, bir sola sallanıyordu hafif

hafif. Denizde sıkılmıştı üzerindeki yabancılardan

lâkindeniz ne kadar dalgalı olursa

olsun durulacaktı elbet bir süre sonra, küsemezdi

en yakın arkadaşlarına. Kamarasının

yuvarlak hafif buğulu camına çevirdi başını.

Sonsuzluk görüyordu, deniz ve gökyüzünün

birleştiği noktaya odaklanırken geriye savurdu

saçlarını. Mavi bir renkten daha fazlasını

görüyordu, sonu olmayan bir gökyüzü ve

umut dolu bir deniz. Kalemini umursamazca

savurmaya başladı, “insan, kıyıyı gözden

kaybetme cesareti olmadan yeni denizler

keşfedemez. Ben ise seni her düşündüğümde

mavi irislerim, senin zifiri karanlığına

hapsoluyor. Bazen dünyanın en zor şeyidir

duygularına tercüman olmak, beni hatırlıyor

musun..? Onu bile bilmezken her gece seninle

doluyor içim. Sevdamdan olsa gerek, her

yol sana açılıyor. Bilirsin fırtınanın şiddeti

ne olursa olsun martı denizden vazgeçemez,

işte bende öyleyim sana layık olup olmadığımı

bile bilmiyorum ancak baktığımda içine

düştüğüm kör kuyudan vazgeçemiyorum.”

Birkaç cümlenin ardından gözlerini kapadı

ve o anı düşündü ilk ve son kez onu gördüğü

an. Sahi tam olarak ne olduğunu bilmiyordu,

kilitlenmişti bütün bedeni. Aylar geçmiş

olmasına rağmen hala aklından çıkmıyordu.

Susup kalmıştı karşısında, birbirine bakarken

öylece suskunluklarını dinlemişlerdi..

Göz kapaklarının üzerine binen ağırlık ile

derince esnedi. İnsan bedeninin acizliklerinden

biri de bu değil miydi zaten..? Güçsüzlük,

tasarım harikaları gibi dursada insan

bedeni bir noktadan sonra biter…

Uyuşuk bir hareket ile masasından kalkıp

yatağına doğru yönelmeye başladı, çok az

duyulan dalga sesi ile sohbet ediyordu içten

içe. Yatağına kurulduğunda ise başının altına

yastığını alıp kafasını geriye doğru yatırdı.

Hatırlamak için elinden geleni yapıyordu ancak

zihninin kontrolünü o kadar iyi sağlanamıyordu.

Gözleri kapandığında yavaş yavaş

kendini derin bir uykunun kollarına bırakıyordu.

Rüyalar aleminin derin, gizemli dünyasına

girdiğinde ise kendisini tekrar ve tekrar

aynı yerde görüyordu. Güvertede uzanmış

ayı ve suyun üzerindeki yansımasını izliyordu,

bu olayı güzel kılan ve sıradanlıktan çok

özel yapan şey ise onun da yanında olmasıydı.

Her gece beraberdi onunla ancak bunu

hiçbir şekilde uyandıktan sonra hatırlamıyordu.

Denizin bir anda hırçınlaşmaya, dalgalar

geminin bordasına çarpmaya başlamış-


tı isyan edercesine. Yerlerinden doğrulmaya

çalışırken dev su yüzmeleri üzerilerine dökülüyor

onları sertçe savurup geri gidiyorlardı

denize. Tutundukları yerleri bırakacak olursalar

dalgalara kapılacaklardı, hoş tutunsalar

bile bir süre sonra bu büyük güç karşısında

yenik düşecek ve hayatlarını sömüren o uçsuz

bucaksız maviye karışacaklardı. Bir yerde

bir hata vardı, buna emindi çünkü deneyimli

denizciler, denizin tam sessizliğinin arkasında

bir fırtına olacağını bilirlerdi. İşte aşk

da denizin bu deli rüzgarlarına, dalgalarına

benzer nereden geldiği ve nereye gittiği belli

değildir. Kontrolünü kaybetmiş bir demir yığını

denizin isteği yönünde sürükleniyordu.

Son kez adeta bütün gücünü toparlayıp kalkan

şeklinde üstlerine yığılan sular ile elleri

gevşemiş ve ait oldukları yere artık dönüşü

olmaksızın gitmişlerdi. Gemi gözden kaybolduğu

sırada etrafına bakındı sahi ölümden

korkmuyordu ancak aşkı? Onu kaybetmek

daha korkunç geliyordu ölümden.. Tek isteğiydi

öldüğünde cesedinin denize atılması

kendini hep bir denizkızı olarak hayal ederdi.

Yüzmeye çalışmıyor, sonunu bildiği için

ekstra bir çaba harcamıyordu. Son anda bile

onu görmek istiyordu ancak gözden kaybolmuş,

zifiri karanlıkta adeta görünmezliğe bürünmüştü.

Soğuk… Üşüdüğünü hissetmeye

başlamıştı, dakikalardır suyun içinde olmasına

rağmen hala canlıydı çenesi titremeye

başladığında “neden?” diye düşünüp duruyordu.

Sanki acı çekmeye mahkum edilmişti

ölümsüz ruhu, kendini bırakıp suyun dibine

çekilmek istiyordu adeta. Peki bu intihar sayılır

mıydı? O sırada yazdığı mektuplardan

birini anımsadı… “İntihar sadece fiziksel bir

son değildir. İntihar aynı zamanda insanın iç

dünyasının bitmiş olması, zihninin ve kendi

karanlığında kaybolmasıdır. Acıdan kurtulmaktır

bir bakıma, ruhun huzursuzluktan

vücudun da acıdan kurtulmasıdır ölüm. Fani

bedenlere hapsolmuş ruhlar ancak ölümle

alabanda

özgürlüklerine kavuşurlar.” Acıdan kurtulmak

istiyordu ancak ölüm kurtarabilir miydi

onu bu sevdadan? Bir kez daha doğsa yine ilk

denize vurulur, yine ona mühürlerdi bütün

benliğini.. Herşeyi bir kenara bırakıp gevşemeye

başladığında vücudu buz gibi olmuştu,

değil yüzmek hareket edecek hali kalmamıştı.

Sırt üstü gömülürken karanlık çukura, son

kez baktı kendisini aydınlatan ışığa. Gece olmasaydı

görebilir miydi yıldızları, umut veren

ışığı Ay’ı? Gökten hızla kayıp giden yıldız

ile son kez dilek tutmuştu “Bir kez daha göreyim.”

Dünyanın en mutlu insanıydı belkide..

En güzel final sahnesini yaşıyordu bedeni

zorlanıyordu ancak ruhu öyle değildi serbest

kalacağı için sabırsızlanıyordu belkide.. Mavi

irisleri parlak ay ışığına bakıp donuklaşırken

gözlerinin önüne onu gördüğü ilk an gelmişti.

Bir çocuk gibi heyecanlanmış, eli ayağı

birbirine girmişti. Kendinden vazgeçmişti

onun için, hayaliyle yaşamıştı… Bir güneş

için milyonlarca yıldızdan vazgeçmişti. Susmuş

ve birbirinin suskunlarını dinlemişlerdi

hoş, insan söylediklerinden çok sustuklarında

gizli değil midir zaten.?Ölümün onu nerede

beklediğini hiçbir zaman belli değildi bu

nedendendir ki o bekliyordu ölümü heryerde.

Karanlık perde inmeye başladığında hışımla

açtı gözlerini, bütün bedeni kan ter içerisindeydi.

Güneş çoktan ufuk çizginin doğusundan

doğmuştu.

19


alabanda

denizin rengi

A. Yasin Canazlar

Denizin rengini anlatıyorum, başka konu

yokmuş gibi. Onu da bilmiyorum aslında,

benden nasıl denizci olur ki…

Siyahtır denizin rengi.Güneş hüzünle batıyorsa,son

ışıkları acı veriyorsa,hasret canını

bıçak yarası gibi acıtıyorsa.

Yürekleri taşlaştıran acımasız bir deniz varsa,

sevdiklerinden seni kopartan, eğer ağlayan

gözlerle bakıyorsan zor görünen ufka.Akşamın

yalnızlığı korkuttuysa denizi, kapkara

oluverir rengi…

Kırmızıdır aslında denizi tanımlayan renk.O

bir aşktır, tutkudur, vazgeçemezsin öyle kolayca.Bağlanırsın,

ondan uzaklaştığında bir

yanın eksik kalır, değersiz hissedersin. Sanki

hayatının anlamı onsuz yoktur…

Yeşil olur deniz başka renk değil!Kokusu ciğerlerini

yakan yosunların yeşili.Bir anlamda

tazeler seni, baharda yeniden filizlenen ağaçlar

gibi yepyeni olursun.Ferahlıktır deniz,

baktığında için genişler…

Sarı neden olmasın?Ayrılık denince ondan

daha iyi arabozucu mu var?

Beyazdır, beyaz.Hayatına açmak istediğin

yeni bir sayfa kadar, kirlenmesini hiç istemediğimiz

duygularımız kadar.Masumdur aynı

zamanda yoksa neden insanlar ondan vazgeçemesin…

Mavi de olur tabi, neden olmasın?Düzen

ister, disiplinlidir deniz.Asıl özelliği; özgürdür.Uçan

bir martı bile kıskanır, haykırabilirsin

sevdiğini cihana,

mavidir masmavi…

Bilmiyorum.

Belki de saçmadır denizin rengarenk olması

balığın yağmurdan korkması kadar.

20


alabanda

Korsan & Haydut

Deniz Haydutluğu ve korsanlık kavramı

Deniz ve sahillerdeki yasadışı faaliyetler olan

deniz haydutluğu (pirata) ve korsanlık (corsario)

kavramlarının iki alt kavram olarak

incelenmesi gerekir. Korsan bir bayrak altında,

belirli bir birliğe ve otoriteye bağlı olarak

faaliyetlerini sürdürmekte, deniz haydutu ise

hiçbir birliğe tabi olmadan, düzenli bir siyasi

teşkilata dahil bulunmayan, sadece yerel

olarak sadece küçük çaplı deniz yağmalarıyla

hayatını sürdüren kişidir.

Kısaca, korsanlık, arkasında bir devletin bulunduğu

ve onun hoşgörüsüyle, başka bir

devletin/devletlerin gemilerine karşı denizde

yapılan haksız kazancı sağlayıcı eylemleri

yapanlar için kullanılır. Korsanlık daha çok

devletler arası, savaşın bir çeşidi veya bir cephesi

olup 1856 Paris Konferansı ile korsanlık

yasaklanmıştır.Ticaretin yoğun kontrolün az

olduğu noktalarda görülür.

Çoğunlukla ülkelerin idari alanları dışında

kalan uluslararası sularda meydana gelmektedir.

Devlet otoritesinden bağımsız olarak

özel imkanları ve etrafına topladığı kişilerle,

gemilere saldırarak soygun yapılması deniz

haydutluğudur.

Deniz haydutluğu ise, devlet hoşgörüsünün

olmadığı gemi kaçırma, esir alma olaylarıdır.

21


alabanda

Mazide Yaşayanlar

Şimdi sizlere Türk tarihinin en büyük denizcisinden

bahsedeceğiz.Barbaros Hayrettin

Paşa; korkusuz, namı dünyayı saran,

Akdeniz’i adeta havuza çeviren, yabancıların

deyimiyle ‘kızıl sakal Barbarossa’, stratejik

deha,en zorlu şartları avantaja çevirebilen

üstün bir yetenek.Şimdilerde Beşiktaş’ta türbesinden

boğazdan geçen gemilerin selamını

kabul ediyor.İşte karşınızda;

Barbaros Hayrettin Paşa

Barbaros Hayrettin Paşa, Türk denizci ve

Osmanlı kaptan-ı deryasıdır. Doğum tarihi

kesin olarak bilinmese de 1478 yılı civarında

doğduğu düşünülmektedir.

Gençlik yıllarında korsan olarak Hristiyan

donanmalarına karşı başarılar kazanmıştır.

Ağabeyi Oruç Reis ile birlikte 1516’da Cezayir’i

almıştır.İlk başlarda Osmanlı İmparatorluğuna

bağlı özerk statü taşırken, Cezayir’in

1533 yılında beylerbeyilik olmasıyla bu

eyaletin valisi oldu.Preveze deniz savaşında

Andre Doria komuasındaki büyük Haçlı donanmasını

yenerek (1538) Osmanlı İmparatorluğu’nun

Akdeniz’de üstünlük kurmasını

sağlamıştır.

Küçük yaştan itibaren denize olan ilgisi onu

Türk denizciliğinin unutulmaz isimleri arasında

yer almasını sağlamıştır.Gençliğinde

yaptırdığı bir gemi ile Midilli, Selanik ve

Eğriboz arasında ticaret yapmaya başlayan

Paşa, 1504 yılından sonra Batı Akdeniz’e yönelmiştir.

Zaman içinde gemilerinin sayısını

arttırmış, kardeşleri İlyas ve Oruç ile birlikte

İtalya, İspanya gibi ülkelerde işgallere başlamışlardır.

Büyük başarılar gösteren Paşa’ya

Osmanlı Devletinin desteği de gelince daha

da güçlenmiştir. Cezayir’in fethinden sonra

Hızır reis, Barbaros Hayrettin Paşa diye anılmaya

başlanmıştır. 1534 yılında İstanbul’a

geldiğinde ise Kaptan-ı Derya olmuştur. Yavuz

Sultan Selim döneminden sonra Kanuni

Sultan Süleyman döneminde de büyük başa-

22


alabanda

Adına şiirler marşlar yazılmış bir kaptandır.

Ölümü üzerine ‘’Denizin reisi öldü (Mate

reisü’l bahr)’’ sözü tarihe bir not olarak düşmüştür.

Barbaros Hayrettin Paşa Osmanlı denizciliğinin

gücünü zirveye taşımıştır. Yaptırmış olduğu

mektepte yetişen denizciler ve teşkilatlı

tersane sayesinde bu güç varlığını uzun süre

daha devam ettirmiştir.

Denizciliği kadar ilim ve alim kişiliğiylede

kendinden söz ettiren paşa, farklı dillere de

ana dili gibi hakim olup, yurtiçinde ve yurtdışında

camiler, medreseler, hamamlar yaptırmıştır.

Bugün İstanbul Deniz Müzesi Koleksiyonunda

Paşaya ait izler görebileceğimiz

gibi Beşiktaş’ta iskele yakınında sancağı ile

birlikte betimlenmiş anıtı mevcuttur.

rılara imza atmıştır.

KAYNAKÇA

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

İstanbul:Diyanet Vakfı 1988

Osmanlı İmparatorluğu Ansiklopedisi İstanbul:Alfa

Basım 2014

Denizcilik Müzesinde ki Barbaros büstü

Preveze deniz zaferi

1538 yılında Ege denizine açılarak Eğriboz’un

güneyindeki toplam 28 adayı ve iki

kaleyi Osmanlının idaresine katmıştır. Böylece

Sakız, Kıbrıs ve Girit’in dışında Venedik’in

Doğu Akdeniz ve Ege’deki hakimiyetine

son verilerek deniz yollarının

emniyetini sağlamıştır. Preveze Zaferiyle

Doğu Akdeniz’den sonra Orta Akdeniz bölgesinde

de Türk üstünlüğünü sağlamıştır. Pek

çok sefere katılmış ve hemen hemen hepsinde

büyük başarılar göstermiş olan dahi Türk

denizcinin son seferi Nice Seferidir. Bu seferden

sonra tersane işleriyle uğraşmış olan

paşa, hastalanmış ve 1546 yılında hayatını

kaybetmiştir.

23


alabanda

Sanat

Denizci Mezar Taşları

Ölümlü dünyada ölümsüz eser bırakmaktır

sanat.Sanat denilince aklımıza hemen müzik,

resim alanları gelse de atalarımız bunu

her alanda uygulamıştır.İşte o alanlardan bir

tanesi.

Üsküdar’da gezinirken birçok mezar taşı görebilirsiniz.Devasa

kavuklu taşlar, kitabesi

uzunca bitmeyen taşlar, alta doğru daralan

sarıklar, fesli olanlar ve daha nice geometrik

şekilli taşlar.Aslında bu taşlar bize orada yatmakta

olan kişi hakkında bir biyografi sunmaktadır.Mesleğini,

adını, ailesini, doğum ve

ölüm tarihini daha nicesini anlamak mümkündür.

İstanbul’da şuan için mezarlar koruma altında

olsa da eski zamanlarda birçok mezar taşının

İngilizler tarafından kaçırıldığını, tarihi

eser kaçakçıları tarafından tahrip edildiğini

biliyoruz.

Denizci mezar taşları genelde denizcilikle

ilgili bir sembol; çapa, dümen ,yelken, seren

direği, urgan gibi tanıtıcı unsurlar ile karşımıza

çıkar.

Kimisi kaptan-ı derya, kimisi kaptan, kimisi

sıradan bir gemici.Ortak oldukları nokta ise

sanattan zevk aldıkları gerçeği.İşte bir ince

bir ayrıntı daha.Yan resimde görmüş olduğunuz

mezar taşı Kaptan Tatarzade İbrahim

Paşa’ya aittir.

Bir yan yatmış ve kırılmış seren direği, üzerindeki

yelkene rastgele dolanmış gibi görünen

halatlar, çiçeklerle bezenmiş süslü gövde

ve vazosu. Üzerinde yazılı olanlar da ayrı bir

sanat eseri.

Hüve’lHayyu’l-Baki

Kırk dört tarihinde silk-i celil-i askeriye

Dahil ve ozamandanberu vuku bulan muharebatta

Sa’i Saltanatı Seniyyede biraz sadakat itti

Memduhu akran vel emsali olan

Mora hanedanından Tatarzadeler

İbrahim Paşa ruhu içun

Lil-lahi’l-Fatiha

Recep 1306

Fark ettiyseniz mezar taşı yazıları dahi yelken

şeklindedir.

Bu dünyadan göçerken dahi güzel eserler

bırakan, hoşça ayrılan ecdadımıza sahip çıkalım.

Kültürel mirasın, milletimizin hafızası

olduğunu ve hafızasını kaybeden bir milletin

kişiliğini kaybedeceğini unutmayalım.

24


alabanda

Film Gibi

Gerçekler

Meral Aktaş

Esir İtalyan Çocuğun “Kaptân-ı Derya”lığa

Yükselişi

İtalya’nın Kalabriya bölgesindeki Le Castella

Kasabası Halkı’nın en büyük gururu

İtalyan asıllı bir Osmanlı Amirali olan Kılıç

Ali Paşa (Giovanni Dionigi Galeni)’dır.

1536’da Barbaros Hayrettin Paşa’nın leventleri

tarafından 11 yaşındayken esir edilen

Giovanni müslüman olduktan sonra Uluç

Ali Paşa adıyla Osmanlı Devleti’nin Cezayir

Beylerbeyliği’ne kadar yükseldi. İnebahtı

Savaşı’nda gösterdiği başarı üzerine

Padişah tarafından Kaptân-ı Deryalığa atanarak

lakabı da “Kılıç” olarak değiştirildi.

Osmanlı Donanması’nın en iyi amirallerinden

biri olarak tarihe adını yazan Kılıç

Ali Paşa’nın İtalya’da 436 yıl sonra doğduğu

Le Castella Kasabası’na heykeli dikildi.

Asıl adı Giovanni Dionigi Galeni olan Kılıç

Ali Paşa’nın doğum tarihini yerel tarihçiler

1525 olarak gösteriyorlar. Bu tarihçilerden

biri olan Gustavo Valente, Le Castella doğumlu

Kılıç Ali Paşa’nın denizci Birno Galeni’nin

oğlu olduğunu belirtiyor. Balık ve mercan

zenginliği ile tanınan Le Castella Kasabasına

S. Agata di Reggio’dan göçeden denizci Birno

Galeni’nin, Le Castella’nın güzel kızlarından

Pippa de Cicco ile evliliğinden Giovanni

Dionigi (Kılıç Ali Paşa) dünyaya gelmiş. İtalyan

tarihçi Kılıç Ali Paşa’nın bu küçük sahil

kasabasında sakin bir çocukluk geçirdiğini

ve babası tarafından din eğitimine yönlendirildiğini

belirtiyor. İtalyan tarihçi Gustavo

Valente, 29 Nisan 1536’yı da Le Castella

Kasabası için kara bir gün olarak tanımlıyor.

Bu tarih İtalyanlar tarafından Cezayir Korsanı

olarak tanımlanan Şanlı Reis Barbaros

Hayrettin Paşa’nın kutlu gemilerinin ufukta

göründüğü ak gündür. Yapılan savaşta Le

Castelle Kalesini ele geçiren levendler diğer

esirlerle birlikte Le Castelle’de bir sığınakta

saklanan 11 yaşındaki Giovanni’yi de esir

ederler. İstanbul’da Cafer adlı bir Türk denizciye

satılarak bu gazinin yanında kürekçi

yapılan ve zekası ve kabiliyetiyle dikkatleri

üzerine çeken Giovanni bir müddet sonra

müslüman olur.

( Aragon Kalesi)

Küçük Giovanni’den Kaptan-ı Derya Kılıç

Ali Paşa’ya

Şanlı Türk denizcileri Barbaros Hayrettin

Paşa ve Turgut Reis’in yanında yetişen Uluç

Ali’nin; İzmir Valiliği’nden Cezayir Beyler-

25


alabanda

beyliği’ne uzanan kariyeri ve özellikle de

1571 yılında Haçlı Ordusu’nun İnebahtı’da

Osmanlı Donanması’nı yakması sırasında

yönettiği filosuyla pek çok düşman donanmasını

batırıp kendi gemilerini kurtarmış

olması, Le Castellehalkının gözünde onu

gerçek bir kahraman yapıyor. Düşman safta

da olsa bugün Le Castelle sakinleri Kılıç Ali

Paşa’yı kendi kahramanları gibi görüyorlar.

Şehri tanıtan broşürlerde, kartpostallarda

meşhur Aragon Kalesi ile beraber, Kılıç Ali

Paşa’nın büstü hep yer alıyor. İnebahtı’daki

başarısı nedeniyle II. Selim tarafından Kaptan-ı

Derya’lık ünvanı verilen, Uluç lakabı

Kılıç olarak değiştirilen bu Osmanlı Amirali,

Akdeniz’in bir Türk gölü haline gelmesinde

büyük emeği geçmesine rağmen İtalyanların

da sahip çıktıkları bir tarihi şahsiyet. Fransız

tarihçi Françoise Garnier de Paşa’yı İnebahtı

Savaşı’nın kaderini değiştiren, Tunus

muzafferi bir korsan olarak tanımlıyor ve

Hıristiyanlar’a büyük zarar verdiğini yazıyor.

Le Castellese’deki yaygın bir rivayete göre de

Uluç Ali, İtalya kıyılarına denizden yapılan

bir saldırıdan sonra annesini ziyarete gidiyor.

Ancak Uluç Ali Paşa’nın annesi gözlerini

yere eğip, hristiyanlığı terkederek müslüman

olan oğluyla konuşmuyor.

Le Castellese Kasabası Belediye Kütüphanesi’nde

Uluç Ali üzerine tüm kaynaklardan

bilgi toplanmaya çalışılırken, bazı yerel

tarihçiler hayatı üzerine bir kitap hazırlığı

yapıyorlar.Kalabriya asıllı bu Osmanlı Paşası’nın

heykeltraş di Dinami tarafından yapılan

bronz büstü Le Castella Kasabası’nın en

büyük meydanında bulunmakta. 16. yüzyılın

yarısında Osmanlı deniz kuvvetlerinin uğrağı

olan Le Castella, heykelini diktiği Kılıç Ali

Paşa ile kendi tanıtımını yapıyor. İtalya’nın

en berrak sularına sahip denizi, tarihi Aragon

Kalesi, turistik limanı, doğal güzellikleri

ile bu küçük kasaba, içlerinden çıkan bu büyük

denizciyle gurur duymaya devam ediyor.

Sanki böyle bütün bulutlar kederli,

Bütün gözler buğulu buğulu,

Sanki hepsi ağlamaklı…

Mavi denizlerim vardı benim;

Küçük küçük gemiler yüzdürdüğüm,

İçinde pek çok yolcusu olan,

Onlarca duyguyu taşıyan,

Hasreti, özlemi, öfkeyi , çaresizliği,

Çaresizliğimizi taşıyan…

Her özlemde halatlarını çözmeden sana gelen,

Kırlangıçlarına çıkıp kocaman denizine kocaman

sarılan,

Rotanda kaybolan, başımı denizinden kaldıramayan

ben,

Şimdi fırtınada kayboldum…

Adsız bir hasretim var bugünlerde,

Yağmur yemiş deniz gibiyim…

Karşımda bana hükmeden koca bir deniz,

Denizim susuz, gökyüzüm bulutsuz,

Sanki hiç denize kıyısı olmamış gibi

Her ayrıldığımızda gözlerinde buğulu mehtabı

Hiç görmemiş gibi...

Kamaramdayım , yoruldum

Kibritim ıslak sigaram yanmıyor,

Neden ne olacak ki

Ne olur bir ateş verin

Bu benim ilk aldanışım değil

Bu ilk sönüşü değil umutlarımın

Ben bu denizin son kıyısıyım...

26

Hülyalı Denizlerim

Müthiş bir koku,

Buram buram hasret var bu kokuda


alabanda

Arabanın İcadı ve

İlk Motorlu Taşıt

Murat Yücel

Tarih boyunca her zaman ihtiyaçlar, yeni

buluşları ortaya koydu. Binek hayvanlarının

kullanımını kolaylaştıran at arabaları zamanla

ihtiyaçları gidermede yetersiz kaldı ve daha

iyiye ulaşma çabasıyla ilk bisiklet yapıldı. İki

tekerlekli bisikletten sonra, hızla üç tekerliye

geçildi. Sanayi Devrimi ile her alanda makine

kullanımı yaygınlaştı, yeni buluşlar yapıldı.

Buhar gücü kullanılmaya başlandı ve ilk

olarak buhar gücüyle kullanılan makineler

yapıldı. Buhar gücüyle kullanılan makineler,

tekerli arabalara uygulandı. İlk buharlı araba,

1770 yılında yapıldı. Böylece otomobilin

icadında ilk adım atılmış oldu. Ardından da

hızla motorlu taşıtlara geçildi. Böylece hız

kazanan teknoloji, insanları da beraberinde

götürmüş, artık onlara da hız kazandırmıştı.

Hızlanan çalışmalar sonucu ilk motorlu taşıt

1885 yılında Alman Karl Benz tarafından

yapıldı.Yapılan taşıt, dönemin özelliklerini

taşıyordu ve sadece iki kişilik bir bisiklet biçimindeydi.

Yaklaşık bir yıl sonra Gottlieb

Daimler motoru atlı arabalara monte etti.

Ulaşılan bu sonuçlardan sonra çalışmalar

hızlanmıştı ve klasik tip araba icadı fazla

gecikmedi. Hızlanan teknoloji, durmaksızın

gelişen makinalaşma devasa taşıtları da görmemizi

sağladı.İşte karşınızda devasa makineler:

Dünyanın En Büyük Dizel Motoru: Wartsila-Sulzer

RTA96-C

27


alabanda

Daha önce Türkiye’de gemi makinesi üretimi

yapan Sulzer firması ile Wärtsilä’nın ortak

girişimi Wärtsilä-Sulzer RTA96-C tipi dizel

motor, 109.000 beygir güç üreterek, Dünya’nın

en güçlü motoru olma ünvanını elinde

tutuyor.

tutuyor. 2006 yılında Emma Mærsk’ün kalbi

olarak görev alan RTA96-C, 2300 ton ağırlığında.

13,5 metre yüksekliğindeki makinenin

boyu ise tam 27,5 metre. Yaklaşık 100

rpm devir hızıyla çalışan motorun silindirlerine

her çevrimde 185 gram dizel püskürtülmesi

gerekiyor.Dünya’nın en büyük dizeli

RTA96-C’den şuan okyanuslarda sadece 25

adet bulunuyor. Ancak Sulzer firması yeni

inşaa edilecek gemiler için sipariş aldıklarını

belirtti. Makine dairesinde bu dev dizeli bulunduran

herhangi bir geminin Çin’den Los

Angeles’a varış süresi ise diğer gemilerden

neredeyse 4 gün daha kısa.

200,000 DWT kapasiteli bir geminin 31

knot hızla seyretmesi için kuşkusuz dev makineler

kullanılması gerekiyor.

Daha önce Türkiye’de gemi makinesi üretimi

yapan Sulzer firması ile Wärtsilä’nın ortak

girişimi Wärtsilä-Sulzer RTA96-C tipi dizel

motor, 109,000 beygir güç üreterek, Dünya’nın

en güçlü motoru olma ünvanını elinde

28


alabanda

100

kişiye sorduk

Okulumuz ve çevresinde bir anket düzenledik.İşte

sonuçlar;

Düzenlemiş olduğumuz anketin yaşlara göre

katılım oranı;

Anketimizde katılımcılara;

1-En sevdiğiniz İstanbul semti hangisi?

2-En sevdiğiniz renk?

3-Bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız 3

şey ne olurdu?

4-Denizci denildiğinde aklınıza ne geliyor?

5-En çok görmek istediğiniz yer neresi?

6-Şapka takan bir meslek söyler misiniz?

7-Aklınıza gelen ilk ünlüyü söyleyin.

8-Sizce en iyi ikili

Sorularını yönelttik.Aldığımız cevaplar farklı

farklı olsa da en çok verilen cevapları sıraladık.İşte

veri analizimiz.

1-En sevdiğiniz İstanbul semti hangisi?

Katılımcılarımız bu soruda ilk sırada Üsküdar’ı

ilk sıraya koyma konusunda anlaşsalar

da ikinci sıraya seçilecek ilçede anlaşma olmadı.15-20

Yaş aralığı Beşiktaş ve Kadıköy

seçeneklerinde yoğunlaşırken, daha üst yaş

grupları Eminönü, Çengelköy, Beyoğlu gibi

farklı semtlere yöneldi.

2-En sevdiğiniz renk?

Renk konusunda tüm katılımcılar ilk sıraya

mavi, ikinci sıraya siyah rengi koydu.Üçüncü

sıraya kırmızıyı gençler daha uygun görürken,

yaş ortalaması 20-50 grup az bir farkla

sarı rengi daha çok sevdiklerini belirtti.

3-Bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız 3

şey ne olurdu?

Bu soruda 15-20 yaş dağılımı çok farklı cevaplar

verse de(tavla, güneş gözlüğü,soğuk

su,sevgili,tohum,krem vb.) ,z amanı güzel

geçirmeyi daha iyi biliyorlar.Geleceği düşünmek

yerine anlık yaşamak bazen gerekli ama

adada olmaz gençler.

20 yaş ve üzeri ilk 3 sıraya ateş-çakmak,olta,-

çakı üçlemesinde hem fikir oldu.Diğer sıralamaya

giremeyenler ise su, arkadaş, kitap…

4-Denizci denildiğinde aklınıza ne geliyor?

Dördüncü sorumuzda ‘PARA’ seçeneği net

olarak lider çıktı.Bu belki de mesleğimizin

en büyük avantajıdır.Ardından gemi ve liman

geliyor.Kültür,hasret-özlem dereceye

girmeyi son anda kaçıranlar. Anlaşılan o ki

‘Parası pul, karısı dul’ sözü denizciler için

boşa söylenmemiş.

5-En çok görmek istediğiniz yer neresi?

29


alabanda

Gençlerimiz başta Amerika ve Barcelona, ardından

Brezilya’yı merak ediyor.

Yaşça daha büyükler ise Mekke, Asya ülkeleri,İngiltere’yi

görmek istiyor.

Ne denir inşallah herkes görmek istediği yeri

bir gün görür.

6-Şapka takan bir meslek söyler misiniz?

Asker,Polis,Kaptan net olarak ilk 3 sırayı almış

görünüyor.

Sıralamaya giremeyen diğer meslekler

imam,inşaatçı, golfçü oldu.

7-Aklınıza gelen ilk ünlüyü söyleyin.

Durduk yere sorulduğunda insan zorlanır

ama o kadar çok cevap varsa bu soru pek zorlamamış

demektir.İlk sırada Atatürk,ardından

Kemal Sunal ve megastar Tarkan geliyor.

8-Sizce en iyi ikili

Tartışmasız Çay – Simit, Kurufasülye-Pilav

ilk iki sırayı aldı.3.Sırayı Murat Cemcir-Ahmet

Kural ikilisi alıyor.Olumsuz örnek olmaması

açısından bir maddeyi kaldırma gereği

hissettik.Listenin ilk üç sırasını kıl payı kaçıranlar

ise tahin-pekmez, gemi-liman,telefon

–şarj aleti oldu.

En sevdiğiniz ikilinizin hep hayatınızın bir

parçası olması dileğiyle.

Kendi cevaplarınızla karşılaştırmayı ihmal

etmeyin.

30


alabanda

Bir denizci hastalığı:

İskorbüt

Her mesleğin kendine özel bazı kötü yanları

vardır.Bir öğretmen veya hoca iseniz yüksek

sesle konuşmaktan faranjit olabilirsiniz veya

eğer bir madenciyseniz solunum yolu rahatsızlığı

yaşamanız muhtemeldir.Fakat bir denizciyseniz

iskorbüte yakalanma riskiniz var!

Vücuttaki C vitamini eksikliği ile ortaya çıkan

İSKORBÜT Hastalığı, aslında çokta bilinen

bir hastalık türü değil. C vitamini eksikliğinden

doğan bağ dokularının yenilenememesi

hastalığı olan İşkobüt hastalığında kişinin

açılan yaraları geç kapanır, yorgunluk diş

eti kanamaları ve el ayak şişmeleri gözlenir.

Eski çağlarda denizci hastalığı olarak bilinen

bu hastalık çoğunlukla tek taraflı beslenmeden

kaynaklanır. Günümüzde düşük karbonitratlı

beslenme şeklini ilke edinen kişilerde

sıklıkla gözlenen bu rahatsızlığın tedavi şekli

bol C vitamini tüketimi ile olur.

Eski Çağ Hastalığı;

Günümüzde çok da gözlenmeyen hatta tanınmayan

hastalık tür olan İşkorbüt Hastalığı,

tamamen vücuddaki C vitamini eksikliğine

dayanır.Düşük karbonitratlı beslenmeden

ve C vitamini içeren ürünlerin tüketilmemesinden

kaynaklanan İşkorbüt Hastalığına yakalanma

yaşı 25 ve 45 yaş aralığındadır.

Kadınların günlük C vitamini tüketme miktarı

75 miligramken, erkeklerde bu oran

günlük, 90 miligramdır. Bu oranın altına

inen C vitamini tüketiminde İşkorbüt hastalığına

yakalanma olasılığınız oldukça fazla.

Günümüzde hazır ürünlerin içinde bile

bulunan C vitaminleri sayesinde çok rastlanmayan

bu hastalık türü, eski çağlarda denizci

hastalığı olarak bilinirdi. Denizcilerde sıkça

görülen İşkorbüt hastalığında dengesiz beslenmede

önemli rol oynar.

İşkorbüt hastalığının belirtileri ise şöyledir;

Hastalık önce kendini yüzde şişme ile belli

eder.Hastadaki sinirlilik hali oldukça fazladır

ve diş etleri morarmaya ve kanamaya başlar.

Kişinin vücudunda renk değişikleride saptanırken

yorgunluk ve halsizlik baş gösterir.

Kas ağrılarında şiddetli artışlarında gözlendiği

İşkorbüt hastalığında kabızlıkta gözle-

31


alabanda

Eskiden uzak mesafelere sefere çıkan denizcilerde

görülen ve C vitamini eksikliğinden

meydana gelen ölümcül hastalık ölene kadar

büyük ızdırap çektirip adamların simalarının

tanınamayacak gibi değişmesine sebep olurmuş.

Siz Siz Olun Lahana Turşusu Yiyin!

nen belirtiler arasında yer alır.

Vücudun bağışıklık sistemini güçlendirip

dayanıklı hale gelmesini sağlamakla görevli

olan C vitaminin eksikliğinden doğan İşkorbüt

hastalığı tedavi edilememesi durumunda

iç organların çalışma sistemini de etkileyerek

ölümle sonuçlanabilir.

1750’ li yıllarda İngiliz donanmasında bir

hekim 521 adamından 237 sini iskorbütten

kaybettikten sonra araştırmış, bir sonraki seferde

hasta olanları gruplandırmış ve lahana

turşusu ile hastalığı tedavi etmiştir.İnce ince

kesilip salamuraya yatırılan lahana turşusu

tam bir C vitamini deposudur.

Bu kadar kötü sonuçlar doğurabilen İşkorbüt

hastalığının tedaviside bir o kadar basittir.

Taze meyve ve sebzenin yanısıra bol patates

tüketimide hastalığın önüne geçmekte

oldukça etkilidir. Bunun dışında ilerleyen

işkorbüt hastalığında doktora gözetiminde

vitamin tedavisi uygulanması gerekir. Öte

yandan sigara kullanan kişilerde C vitamini

eksikliği sıklıkça gözlenir. Vitamin hapları

yerine sebze ve meyvelerden C vitamini ihtiyacının

karşılanması gerektiğini vurgulayan

uzmanlar,patates, kabak, turunçgiller ve domates

, biber ve maydonuzun yanısıra çilek

ve kivinin de C vitamini deposu olduğunu

ifade etti.

C vitamini eksikliğiyle kendini gösteren,

halsizlik ve dişetlerinin çekilmesiyle kendini

gösteren hastalık. uzun deniz yolculuklarında

mürettebatın en büyük sorunuydu. nedenleri

anlaşılınca, tayfalara limon verilerek önlenmiştir

32


alabanda

1 Kelime

Yakamoz

hakkında

Gerçek Yakamoz, uyarıldığında ışık saçan

tek hücreli bir deniz canlısıdır. Denizin ateş

böceği olarak da düşünülebilir çünkü iki canlının

biyolojik olarak ışık saçması onları özel

kılar. Boyut olarak küçük olan bu canlının

birçoklarının bir araya gelip, ışık saçmasına

da yakamoz denir. Yakamozun gözlemlenebilmesi

için diğer ışık kaynaklarının (güneş,

ay ve şehir ışıkları) yakamoz ışıklarını bastırmaması

gerekir. Yakamoz oluştuğunda

denizde uzun florasan lambalar yanıyormuş

gibi gözükür.

Söz konusu canlıların ışık saçması bir savunma

mekanizması olarak düşünülmektedir.

Yakamozu oluşturan canlı..(Noctiluca scintillans)

33


alabanda

Gemi Makineleri

İşletme Mühendisliği

Son yılların en popüler bölümlerinden birisi.

Ancak yine de ne kadar biliyorsunuz gerçekte

ne iş yaptıklarını?

Neredeyse %100 iş garantisi. Yeni mezunların

maaşları 2500-4500$ arası değişmekte.

Mesleğin doruk noktasında, yani Başmühendis

ünvanına sahip oldunuz mu (Toplam

5 yıl deniz hizmeti ile) , Türk şirketlerinde

15000$’a kadar kazanmanız mümkün. Üstelik

yabancı şirketler piyasası çok daha yüksek.

Peki sahi ne iş yapar bu insanlar?

Onlar aslında bir nevi Makine Mühendisi

Aldıkları eğitim ile aslında birer makine

mühendisleri. Bunun gemi üzerine branşlaşmış

hali olarak düşünelim. Termodinamik,

Akışkanlar Mekaniği, Isı Transferi, Statik,

Dinamik, Mukavemet, Malzeme; bunlar

vazgeçilmez dersleri.Bunun yanında Dizel

Motorları, Gaz Türbinleri, Buhar Türbinleri,

Buhar Kazanları, Hidrolik Pnömatik,

Kontrol Sistemleri, İmal Usulleri, Elektronik,

Soğutma ve İklimlendirme vb. dersleri

ile son derece yoğun bir programa sahipler.

Denizcilik dışı sektörlerde makine mühendisi

olarak değerlendirilip, aslında sahip oldukları

eşsiz eğitim ve tecrübe ile makine mühendislerinin

önüne geçerler.

Onlar gerçek birer denizci!

Bir zamanlar gemiler yelkenle veya kürekle

güç kazanırdı. Sonra buhar makinesinin

icadı ile “MAKİNECİ” “ÇARKÇI” “MA-

KİNİST” “MÜHENDİS” devri başladı. Biz

kısaca “makineci” diyoruz onlara.

Onların birinci görevleri, her daim gemi pervanesinin

dönmesini sağlamak. Yani aslında

bu bölüm gemide çalışan mühendisleri yetiştirir.

Belirli bir tonaj/güç sonrası gemide

çalıştırılmaları zorunludur. En basit bir İstanbul

vapurundan tutun, transatlantik yolcu

gemisine kadar onlar geminin fiziksel olarak

bir yerden başka bir yere gitmesini sağlar.

Hani o vapurlarda çok gürültülü bodrum katı

gibi yer var ya, işte orası onların mabedi, “makine

dairesi”

34


alabanda

Müthiş birer “USTA” onlar.

Bir çok mühendise bana 17 lokma ver deneseniz

boş boş bakar suratınıza. Oysa bizimkiler

evlenince buzdolabını kendi kendine

tamir edebilecek tipten.

Bir gemi kaç beygir? Dev gemilerin pervanelerini

döndürmek hiç de kolay değil. 130 bin

beygir gücüne kadar dizel motorları gemilere

güç vermekte. Tabi biz bu kadar büyük bir

şeye motor diyerek hakaret etmiyoruz. Gemilerin

ana makinesi olan bu makinelere “dizel

makinesi” diye hitap ediyoruz.

Motor, türbin, kazan, pompa, kompresör, seperatör,

elektirik, elektronik, hidrolik, pnömatik...

aklınıza gelebilecek her türlü makine.

Tornaymış, kaynakmış bunlarsa çocuk

oyuncağı. Gerçek bir makineci herşeyi takar

söker geçer. Nede olsa gemiler birer yüzer

fabrika ve pervane dönecekse şayet, tamir

edilemeyecek şey yok.

Biraz Pasaklılar

Kolay değil usta olmak. Mesela bu adam dev

bir konteyner gemisinin başmühendisi. Namı

diğer “çarkçıbaşı”. Günde 100 ton yakıt yakan

bir gemide bu kadar pislik de olsun artık.

Onlar çok güçlü!

35


alabanda

Meslek Seçiminin

Hayatımızdaki Önemi

Esen Yıldırım Usta

36

Lise yılları gençler için meslekle ilgili karar

vermeleri açısından kritik zaman olarak değerlendirilir.

Gençler ergenlik döneminde,

meslek olarak seçecekleri alanları belirlemek

ve meslekleri hakkında karar vermek durumundadırlar.

Meslek seçimi gencin, yalnızca

nasıl bir işte çalışmak istediği ile ilgili olmayıp

aynı zamanda nasıl bir hayat standardı

içinde yaşamak istediğini de etkileyen bir

karar olduğu için büyük önem taşımaktadır

(Vurucu,2010).

İnsan nasıl yaşayacağını yaptığı seçimlerle

belirler. Yaşamın çeşitli zamanlarında yapılan

seçimler, bireyin yaşam tarzını şekillendirir.

Bireyin yaşamında mutlu ve başarılı olması

bu seçimlerin isabetli olmasına bağlıdır. Diğer

bir ifade ile insan isteklerine ve olanaklarına

uygun seçimler yaptığı sürece mutlu ve

başarılı olur. Bu seçimlerin en önemlisi meslek

seçimidir. Kişinin seçtiği meslek onun

nasıl bir iş ortamında çalışacağını, nasıl bir

yaşam süreceğini, nerede yaşayacağını, nasıl

bir dünya görüşünün olacağını hatta kiminle

evleneceğini belirleyebilmektedir (USLUER

1998).

Gençler bir meslek seçerken, kendisini en

iyi şekilde ifade etmesine olanak sağlayacak,

yeteneklerine ve kişilik özelliklerine uygun,

kendi benlik yapılarını ortaya koyabilecekleri

ve kendilerini gerçekleştirme fırsatı bulabilecekleri

bir seçim yapmaları gerekmektedir.

(YOKUŞ,İ. )

Bireyler meslekleri sayesinde yaşam anlamını

bulma ve yaşam amacını gerçekleştirme

fırsatı bulurlar. Meslek yoluyla bireyler, yeteneklerini

kullanır ve geliştirir, kendini ifade

eder ve toplumda varlığını gösterir. Toplum

içinde uyumlu bir şekilde kendini gerçekleştiren

bireyler hayatta mutlu ve huzur olurlar.

(GÜR 2011)

Günümüzde yanlış meslek tercihleri sonucunda

mutsuz olan, çalışma hayatında başarılı

olamayan kişiler göz ardı edilemeyecek

kadar çoğunluktadır. Bireyler kendilerine

uygun olmayan meslekleri seçtiklerinde engellenmişlik

duygusu yaşarlar, ilgi ve yeteneklerini

gösterme olanağına sahip olamaz


alabanda

www.turkpdr.com/makale/meslekirehberlik/

meslek-seciminin-insan-hayatindaki-yeri-ve-onemi.htm

Usluer,E.(1998). Meslek İnceleme Klavuzu.

M.E.B. Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı.

Vurucu, F. (2010). Meslek Lisesi Öğrencilerinin

Meslek Seçimi Yeterliliği Ve Meslek

Seçimini Etkileyen Faktörler. Yeditepe

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek

Lisans Tezi.

ya da ilerleme kaydetmekte zorluk çekerler.

Bireyler geleceklerine ilişkin yön verirken

meslek seçiminin önemini göz önünde bulundurmalı,

meslek seçimi yaparken mutlaka

o mesleğin özelliklerini, gerekliliklerini araştırmalı

ve kendi kişisel özellikleri ile uyumlu

olup olmadığını değerlendirmelidirler. Kişinin

kendisinin, içinde bulunduğu toplumu ve

çalışma hayatında karşılaşabileceği muhtemel

durumları göz önünde bulundurarak bir

seçim yapması gerekmektedir.

Meslek tercihi yaparken, bu seçimin hayatınıza

yön verecek,yaşam tarzınızı şekillendirecek

önemli bir karar olduğu asla unutmamalıdır.

“Yazgıların en güzeli, bir insanın sahip

olabileceği en büyük hazine, tutkuyla

yaptığı bir iş için ona para ödeniyor olmasıdır”

MASLOW

Kaynakça:

Gür, S.(2011). Meslek Seçiminin İnsan

Yaşamındaki YeriveÖnemi.http://

37


alabanda

Ne İzlesem?

Bir şeyler okumaktan sıkıldınız mı? Arkadaşlarınızın

işi mi çıktı? Hava dışarıya çıkılmayacak

kadar soğuk mu? Eğer öyleyse

bizim sizlere mükemmel tavsiyelerimiz var.

Hemen sıcak içeceğinizi hazırlayın ve gelin.

Pi’nin Yaşamı (Life of Pi)

Hindistan’dan Kanada’ya giden bir yük gemisi,

içindeki hemen hemen tüm canlılarla

birlikte trajik şekilde batar. Bir can kurtaran

filikası, uçsuz bucaksız vahşi Pasifik Okyanusu’nun

ortasında yapayalnız kalır. Sandalın

hayatta kalmayı başarabilen mürettebatı ise

bir sırtlan, kırık bacaklı bir zebra, bir orangutan,

Richard Parker adında üç yüz kiloluk bir

Bengal kaplanı ve Pi adlı 16 yaşında Hintli

bir çocuktan oluşmaktadır.Hayatta kalma

mücadelesinin büyülü anlatımı.Grafik alanında

Oscar aldı.

Eğer mitoloji, din ve maneviyatla ilgileniyorsanız

zevk almamanız mümkün değil.

gemiden alıyor.Gerçek hikayeden yola çıkılarak

yapılmış olmasının yanı sıra, Tom Hanks

gibi usta oyuncu kadrosuyla da dikkat çeken

bir yapım.İyi seyirler dileriz.

Önemli bir düşünürün önerileri ya da bir

türün öne çıkan eserlerine dair tavsiyeleri

sizlere ulaştırmaya çalıştık. Zamanın altın

değerinde olduğu bir çağda, “Ne okumalı?”

sorusuna az da olsa yardımcı olmaya uğraştık.Konu

olarak denizin sonsuzluğunu,farklı

yaşam şekillerini seçen eserler.Umarız okuma

eyleminize keyif katarız.

The Last Ship (Son Gemi)

Bir Amerikan savaş gemisi araştırma yapmak

üzere kutup bölgesine gönderilmiştir. 217

mürettebatı ile başarıyla geriye dönen muhrip

dünyada kalan bir avuç insanın kendileri

olduğunu yeni fark etmiştir.Romandan uyarlama

olan dizi kıyamet sonrasını konu alıyor.

Zorlu bir hayatta kalma mücadelesi izlemek

isteyenlere ve vakti olanlara duyrulur.

Kaptan Phillips

2013 Yapımı bir film olan Kaptan Phillips

konusunu 2009 da Somali’de kaçırılan bir

38


alabanda

Ne Okusam?

Moby Dick

Amerikalı yazar Herman Melville’in

dünyaca ünlü romanıdır.

“Bana İsmail deyin” cümlesi ile başlayan

roman, anlatıcı İsmail’in ağzından Kaptan

Ahab adlı roman kişisinin Moby Dick adlı

balinanın peşinde yaşadığı macerayı anlatır.

Yirminci yüzyılda ün kazandı, üzerine incelemeler

yazıldı ve defalarca sinemaya uyarlandı.

Denizin Çağrısı - Jack London

San Francisco’da yaşayan Joe, kendini bir türlü

derslerine veremeyen, arkadaşlarıyla sokak

sokak gezmeyi sınavlara çalışmaya yeğleyen

bir gençtir. Yaşamı sıradan, sıkıcı bulur, hep

daha fazlasını bekler. Dolu dolu yaşamak ister

ve günlerini çeşitli maceralara atılarak geçirenlere

özenir. Kız kardeşinin okulda kendisinden

daha başarılı olmasını, babasının

hayal kırıklığını dile getirmesini kaldıramayan

Joe, evden kaçarak denizci olmaya karar

verir fakat kendini korsanların arasında bulur.

Denizin Çağrısı, nefes aldığı her ânın tadını

çıkarmak isteyen memnuniyetsiz bir gencin

hayata ve yaşama dair farkındalık kazanma

sürecini anlatıyor. Jack London’ın diğer birçok

eserinde olduğu gibi, denize, denizciliğe

dair ustaca gözlemler içeren roman, okurlara

deli dolu bir gençlik hikâyesi sunuyor.

Aganta Burina Burinata - Halikarnas Balıkçısı

Halikarnas Balıkçısı adıyla tanınan deniz

ve Bodrum tutkunu Cevat Şakir; yapıtına

bir denizci teriminin (“serenlerin üstündeki

üst ve alt yelkenleri tut”) adını vermiştir.

Bodrum’lu bir denizci olan Mahmut’un

ağzından deniz ve deniz insanının anlatımının

konu edildiği kitap, denize ve deniz

insanlarına beslenen sevgiyi şiirsel bir

dille ve coşkulu bir şekilde ele almaktadır.

Romanın altı kahramanı vardır: Mahmut,

Süleyman Kaptan (Mahmut’un babası),

“Kirpi” Halil, Fatma (Mahmut’un çocukluk

arkadaşı), Hakkı Reis ve Ayşe (Mahmut’un

karısı). Yapıt, Mahmut’un anıları şeklinde

aktarılmış olup, Düş Sokağı Sakinleri

müzik topluluğu tarafından bestelenmiştir.

39


Web sitemiz http://hrulusoymtal.meb.k12.tr

Google analytics verilerine göre geçtiğimiz

yıl yaklaşık 185.000 kez tıklanmıştır.

Sitemizi kullanarak;

-Okulumuzla ilgili haber ve duyurulara

ulaşabilir -Öğrencilerimizin çalışmalarını

görebilir -Okulumuz çevresinde gezebilir

-Ziyaretçi defteri ile istek,şikayet ve

beğenilerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.

Tüm bunlar ve daha fazlası için bizimle

irtibata geçebilirsin.

Okul Mail : hrulusoymtal@gmail.com

Editör Mail: canazlaryasin@gmail.com

Sonraki sayımızda görüşmek üzere...

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!