27.09.2019 Views

İstikbal Dergi Eylül 2019

Eskişehir'in Sesi İstikbal Gazetesinin aylık yayını olan İstikbal Dergi yeni sayısı çıktı..

Eskişehir'in Sesi İstikbal Gazetesinin aylık yayını olan İstikbal Dergi yeni sayısı çıktı..

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

EYLÜL <strong>2019</strong><br />

ESKİŞEHİR’İN<br />

SÜMEYYE’YE ESKIŞEHIR’DE<br />

COŞKULU KARŞILAMA<br />

EĞİŞİM<br />

DÖNÜŞÜM<br />

AKADEMININ TERCIHIDE<br />

“ATAOL BEHRAMOĞLU KITAPLIĞI”<br />

SERÜVENİ<br />

“SEÇKINLERIN DEĞIL<br />

HALKIN SEMPOZYUMU”


Mühendisliği bıraktı<br />

cam ustası oldu<br />

ile hikayemizi<br />

yeniden<br />

yazabiliriz<br />

t14’de<br />

BU ŞEHİR SENİ<br />

UNUTMAYACAK<br />

t12’de<br />

“Çocuk haklarının<br />

özümsendiği<br />

devlet<br />

politikasına<br />

ihtiyaç var”<br />

t16’da<br />

Eskişehir’in<br />

“Balıkçı<br />

Azize”si o...<br />

t20’de<br />

Eskişehir’in son yıllarda gösterdiği<br />

şekilsel değişim övgüyü hak<br />

ediyor.<br />

Zaten bu değişim hem şehirde<br />

yaşayanların büyük bir bölümü<br />

hem de şehre dışarıdan gelenlerin<br />

neredeyse tamamı tarafından ifade<br />

ediliyor.<br />

Her ne kadar şehrin yaşadığı<br />

değişim memnuniyet verici olsa<br />

da eski Eskişehir’e dair anılarda<br />

klan bazı mekansal değerleri özlüyor<br />

insan…<br />

Yenilenmiş Eskişehir’de o eski<br />

mekanları geri getirmek zaten<br />

mümkün değil.<br />

Aslına bakarsanız buna gerek<br />

de yok.<br />

Ancak…<br />

Öyle yerler var ki anılarda yer<br />

kaplayan, insan “Bu yerlerde hiç<br />

olmazsa o eskiyi çağrıştıracak<br />

bir şeyler yapılabilir” diye düşünüyor.<br />

Örneğin:<br />

O eski Bademlik yeniden gelmez<br />

ama o bölge badem ağaçlarıyla<br />

pekala donatılabilir…<br />

Eski Vişnelik’i geri getirmek<br />

elbette mümkün değil ama boş bulunan<br />

her yere hem eskiyi hatırlatma<br />

hem de taşıdığı isimle uyum<br />

sağlayacak şekilde, boş bulunan<br />

EDiTöR<br />

Murat Taşkın<br />

Yeni ve Eski Eskişehir…<br />

her yere vişne ağaçları dikilebilir.<br />

Kanlı Kavak yeni haliyle daha<br />

güzel olsa da Kavak ağaçları yine<br />

buralarda yer alabilir mesela.<br />

Elmalı mevkii, ismine uygun<br />

bir şekilde elma ağaçlarıyla donatılabilir.<br />

Bahçelievler’de, bahçeli evlerin<br />

yüksek binalara karşı direnmesi<br />

sağlanabilir örneğin…<br />

Söğütönü’nde daha çok Söğüt,<br />

Akarbaşı’nda akan bir su figürü<br />

yer alabilir…<br />

Sonuç olarak…<br />

Bu şehrin bir geçmişi, o geçmiş<br />

içinde yer alan hafızası ve şehirde<br />

yaşayanların anıları var.<br />

Bunlara bir şekilde sahip çıkılması<br />

lazım…<br />

Geçmişteki o halleri bire bir<br />

olmayacağına göre, hiç olmazsa o<br />

hafızayı isimleriyle pekişecek şekilde<br />

muhafaza edebilecek dokunuşlar<br />

yapılabilir.<br />

Size bir şey söyleyeyim mi?<br />

Çok da güzel olur…<br />

Harika olur…<br />

Hatta…<br />

Eskiyi bizzat içinde yaşatan<br />

yeni şehir böyle olur…<br />

Genel Yayın Yönetmeni : Burak TÜRKMEN<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Murat TAŞKIN<br />

t40’da<br />

4<br />

GAZETESİ’NİN AYLIK İŞ, SİYASET VE YAŞAM DERGİSİ<br />

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : EYLÜL <strong>2019</strong><br />

UĞUR OFSET MATBAACILIK, GAZETECİLİK SAN. VE TİC. A.Ş. ADINA<br />

Sahibi : Burak TÜRKMEN<br />

Gazete, Haber ve Reklam :<br />

Arifiye Mah. Yalbı Sk. No: 13/A K:6 D:10 ESKİŞEHİR<br />

Tel & Faks : 0.222. 220 19 06 - 220 19 08<br />

e-mail : haber@istikbalgazetesi. com<br />

Baskı :<br />

ÖNKA OFSET BASIM ve MATBAACILIK HİZMETLERİ<br />

Zübeyde Hanım Mah. Sebze Bahçeleri Cad. No: 80<br />

İSKİTLER 06070 ALTINDAĞ/ANKARA<br />

Tel: 0.850 346 26 86 / 0.312. 384 26 85 - 384 26 86<br />

e-posta : onkamatbaa@gmail.com


IŞIK HIZINDA FİBER İNTERNET<br />

TURKCELL SUPERONLİNE<br />

ESKİŞEHİR FİBER ÇÖZÜM MERKEZİ<br />

AKILLI EV<br />

Akarbaşı Mh. Şehit Yüzbaşı Tuncer Güngör Cd.<br />

54/A-B Blok ODUNPAZARI ESKİŞEHİR<br />

Tel: 0222 999 1 222<br />

5


ESKİŞEHİR’İN<br />

E<br />

DÖ<br />

yakın bir geçmişten söz ediyoruz. Eskişehir denilince akla “Sıradan bir Anadolu<br />

kenti” gelirdi. Hatta pek çok yakıştırmada Eskişehir’den “Büyük bir kasaba”<br />

Çok değil,<br />

olarak söz edilirdi. Tüm bunları yıllar öncesinde değil, henüz 2000’li yılların başında konuşuyorduk.<br />

Ancak Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine gelmesinin ardından Eskişehir’i ileriye taşıyacak<br />

projeler için kolları sıvayan Yılmaz Büyükerşen, bir şehrin kaderinin çok kısa bir sürede nasıl değişebileceğini gösterdi.<br />

1999 yılında Eskişehirlilerin büyük bir teveccühü ile göreve seçilen, seçildiği yıl büyük depremler ve ekonomik kriz gibi çok<br />

büyük zorluklara rağmen işe koyulan Büyükerşen, ekibi ile birlikte yarattığı projeler ve bu projeler için bulduğu kaynaklar ile<br />

Eskişehir’i büyük bir değişime uğrattı. Daha düne kadar “Büyük bir Kasaba” denilen Eskişehir için bugün ise “Avrupa Kenti”<br />

diyoruz. Elbette tüm bunlar dev bir serüvenin eseri. “Eskişehir’in 20 yılda yaşadığı değişim ve dönüşüm serüveni”<br />

ULUS MEYDANI ÖNCESİ VE SONRASI<br />

PORSUK ÖNCESİ VE SONRASI<br />

İKİ EYLÜL CADDESİ ÖNCESİ VE SONRASI<br />

6<br />

TURİZMDE MARKA O<br />

Eskişehir’in değişim serüveni köklü sorunlara ilk<br />

kazmaların vurulması ile başlandı. Büyükşehir<br />

Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen<br />

önderliğinde şehrin kangrene dönmüş sorunları için<br />

kollar hemen sıvandı. Dünyanın en kirli akarsuları<br />

arasında gösterilen Porsuk ilk hedef olarak seçildi.<br />

“Porsuk Dönüşüm Projeleri” kapsamında<br />

temizlenen Porsuk, ilerleyen<br />

süreçte önce temizlendi, sonra<br />

Avrupai bir görünüme büründü.<br />

Dünyanın en kirli akarsuyu olan<br />

Porsuk, bugün yeniden balık tutulan<br />

günlere döndü. Dahası, sadece<br />

ülkemizden değil, yurt dışından<br />

bile binlerce turistin gelip görmek<br />

istediği bir yer haline geldi. Porsuk<br />

ile başlayan dev değişim daha son-


ĞİŞİM<br />

NÜŞÜM<br />

SERÜVENİ<br />

KIZILAY KÖPRÜSÜ ÖNCESİ VE SONRASI<br />

İSMET İNÖNÜ CADDESİ ÖNCESİ VE SONRASI<br />

LAN ŞEHİR ESKİŞEHİR<br />

ra şehir içindeki caddeler ile devam etti. Tramvay Projesi<br />

ile takip eden dönüşüm serüveni içerisinde caddeler de<br />

tıpkı Avrupa kentleri gibi tramvaylar ve yayalar için özel<br />

olarak ayrılmış caddelere döndü. Porsuk üzerindeki pek<br />

çok köprü de yine değişime uğrayarak modern kullanım<br />

alanlarından oldu.<br />

Şehrin tarihi de bu süreç içerisinde ardı<br />

ardına yapılan projelerle günümüze<br />

kazandırıldı. Odunpazarı Evleri Projesi<br />

ile tarihi alan yeniden hayat bulurken,<br />

bölge adeta müzeler kentine döndü.<br />

Kurtuluş Müzesi’nden Balmumu Heykel<br />

Müzelerine uzanan yelpazede Eskişehir<br />

bugün Türkiye’nin müzeler merkezi<br />

halini aldı. Yaşanan büyük değişim ve<br />

dönüşüm, kısa sürede Eskişehir’i “şehir<br />

turizminde” marka haline getirdi.<br />

KENTPARK ÖNCESİ VE SONRASI<br />

7


HALLER GENÇLİK MERKEZİ ÖNCESİ VE SONRASI<br />

DEĞİŞİMİN MİMARI BÜYÜKERŞEN<br />

Başkan Büyükerşen’in kente dair<br />

projeleri şehrin değişim ve dönüşüm<br />

serüvenini tüm ülke şehirlerinin örnek<br />

alacağı bir hale getirdi. Özellikle şehrin<br />

ortasında kalmış, harabe görüntüleri ile<br />

kente çirkinlik saçan pek çok yapı da bu<br />

serüven içerisinde yepyeni bir kimliğe<br />

büründü. Bugün Türkiye’nin en etkin<br />

sanat merkezlerinden birisi haline gelen<br />

Tiyatro ve Opera binası, atıl bir binanın<br />

kente nasıl hizmet vereceğinin en etkili<br />

örneklerinden birisi olarak ortaya çıktı.<br />

En önemli eserlerden birisi de eski hal<br />

binasının modern bir alana dönüştürülmesi<br />

oldu. Yeniden düzenlenen hal<br />

binası “Haller Gençlik Merkezi” olarak<br />

Eskişehir halkının hizmetine sunuldu.<br />

Haller Gençlik Merkezi bugünkü görüntüsüyle<br />

şehrin sosyal hayatına büyük bir<br />

katkı sunarken, çevresinin gelişimine de<br />

önemli sayılacak desteklerde bulundu.<br />

Şehrin içindeki virane yapıların dönüşümü,<br />

kentin diğer noktalarında halkın<br />

da nefes alacağı alanların yaratılmasına<br />

kadar uzandı. Atıl durumdaki çöküntü<br />

alanlar bugün Türkiye’nin en büyük<br />

ve en cazibeli parklarına dönüştü. Büyük<br />

Park, Kentpark ile Sazova Kültür,<br />

Sanat ve Bilim Parkı, bugün herkesin<br />

imrenerek baktığı ve gelmek için can<br />

attığı yerler haline geldi. Eskişehir’in<br />

son 20 yılda gördüğü değişim hikayesi,<br />

Avrupa ile birlikte dünyanın da dikkatini<br />

çekti. Değişimn etkisi yaşayan<br />

değişimin<br />

kent<br />

halkının<br />

kültür, sanat<br />

ve sosyal<br />

yaşamında ne<br />

kadar hareketli<br />

bir yaşama kavuştuğunu<br />

gösterirken,<br />

şehrin huzuruna da<br />

direk katkı sundu. Eskişehir,<br />

yaşadığı bu gelişim ile<br />

dünyanın en güvenilir 10<br />

kentinden birisi olmayı başardı.<br />

Bu serüvenin mimarı ise<br />

Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.<br />

Dr. Yılmaz Büyükerşen oldu.<br />

BÜYÜK PARK ÖNCESİ VE SONRASI<br />

8


SAZOVA BİLİM PARKI ÖNCESİ VE SONRASI<br />

ODUNPAZARI KARARGAH BİNASI ÖNCESİ VE SONRASI<br />

KÖPRÜLER ÖNCESİ VE SONRASI<br />

9


Maalesef ki, kadının şiddet gördüğü<br />

ülkeler sıralamasında en üstlerdeyiz.<br />

Ülkemizde yaşayan her 5 kadından<br />

2’sinin mutlaka bir şiddet olayına maruz<br />

kaldığı tahmin ediliyor.<br />

Ve bu oran maalesef ki son yıllarda<br />

çok daha fazla artış göstermeye başladı.<br />

Ardı ardına işlenen kadın cinayetlerinden<br />

tutunda;<br />

Fiziki saldırılara, psikolojik baskılara<br />

kadar kadın toplumun her alanında şiddete<br />

maruz kalıyor.<br />

HHH<br />

Şimdi ülkemizdeki herkes bu işe bir<br />

çözüm arayışında.<br />

Devleti yönetenlerden tutunda, psikolojik,<br />

sosyolojik ve hatta ekonomik boyutta<br />

neler yapılabileceği konusunda akademik<br />

boyutta herkes kafa yoruyor.<br />

Ancak, gelin görün ki meselenin çözümüne<br />

dair şu ana kadar atılmış tek bir adım<br />

bile yok!<br />

HHH<br />

Önümüzdeki ay “Kadına Şiddetle Mücadele<br />

Günü” var.<br />

25 Kasım’da bu mesele yeniden gündeme<br />

gelecek.<br />

Ancak, yine her şey protokol konuşmalarından<br />

ve süslü laflardan ibaret kalacak.<br />

Meselenin ortadan kaldırılmasına yönelik<br />

hiçbir çalışma yine olmayacak.<br />

Nedeni basit!<br />

“Kadın maalesef ki toplumun her alanında<br />

hep geride bırakılmaya devam edilecek”<br />

Aile yapısı içerisinde erkek “evin reisi”<br />

olma özelliğini sürdürecek.<br />

Yani eşitsizlik daha aile içinde başlayacak.<br />

Erkek egemen kültür, daha sonra kadı-<br />

“KADINA ŞİDDETLE<br />

MÜCADELE GÜNÜ”<br />

YAKLAŞIRKEN…<br />

nın karşısına evden dışarı adım atar atmaz<br />

çıkacak.<br />

İş hayatında hep geri planda çalıştırılan<br />

rolü üstlenecek kadın.<br />

Bakın ülke yönetiminde bile meclisin<br />

neredeyse tamamına yakını erkeklerden<br />

oluşuyor.<br />

Partileri yönetenlerin de tümüne yakını<br />

yine erkek siyasetçilerden meydana geliyor.<br />

Yani toplum algısı içerisinde kadına<br />

yönelik algı konusunda çok büyük kusurlarımız<br />

var.<br />

İş halletmenin püf noktası da galiba bu<br />

algıyı ortadan kaldırmaktan geçiyor.<br />

HHH<br />

Meselenin kökeninin toplumda kadın<br />

ve erkeğe bakış açısına dair algıyla ilgili olduğuna<br />

bir örnek verelim.<br />

Ülkemizin doğusu ile batısı arasında,<br />

kadına verilen değer arasında büyük farklar<br />

var.<br />

Türk kadını, batıda kendisini daha iyi<br />

ifade edip, toplum içerisinde yaşama şansını<br />

biraz daha fazla bulurken;<br />

Bu durum doğuya doğru gidildiğinde<br />

tam tersi bir duruma dönüşüyor.<br />

Daha çok evde kalan, çocuk büyütmek<br />

ve kocasına hizmet etmekle mükellef bir<br />

kadın profili ortaya çıkıyor.<br />

Yani, toplumların kadına bakış açısındaki<br />

algı değiştikçe, kadının toplumdaki<br />

yeri değişkenlik gösteriyor.<br />

Ve daha da batıya gittiğimizde, yani<br />

Avrupa’da kadının çok farklı bir yere sahip<br />

olduğunu görüyoruz.<br />

Kadına pek çok hakkı en önce veren<br />

ülkelerden birisi olmamıza rağmen, kadının<br />

toplum içindeki yeri konusunda maalesef<br />

ki batılı ülkelerin çok gerisinde<br />

kalıyoruz.<br />

Bu yüzden…<br />

Kadına yönelik şiddet artık tavan noktasına<br />

ulaşmışken, bu meselenin çözümünü<br />

artık hayata geçirmenin zamanın geldiğini<br />

düşünüyoruz.<br />

Ve meselenin çözümünün tamamen<br />

eğitimle olacağına inanıyoruz.<br />

Bahsettiğimiz o algının, batılı ülkeler<br />

seviyesine getirdiğimizde bu sorunun kendiliğinden<br />

çözüleceğine inanıyoruz.<br />

HHH<br />

Kısacası…<br />

Toplumda hangi sorunu konuşursak<br />

konuşalım, meselenin dönüp dolaşıp eğitime<br />

geldiğini görüyoruz.<br />

“Kadına Şiddetle Mücadele Günü”<br />

yaklaşırken bizde bu konuyu sizlerle konuşup,<br />

yetkililerden eğitime dair adımlar atılmasını<br />

talep edelim.<br />

Şu bir gerçek ki;<br />

“Kadını hep geri planda gören, şiddet<br />

uygulamaktan hiç korkmayan;<br />

Bu konuda büyük cezalar almaktan<br />

bile çekinmeyen bir toplum içerisinde yaşıyoruz.”<br />

Yani cezaların çok daha artırılması ile<br />

kadınlarımıza yönelik şiddetin önüne geçemeyeceğiz.<br />

Türk toplumu olarak komple bir duruş<br />

göstermeliyiz.<br />

Ve bu işin çözümünü eğitimle halletmeliyiz.<br />

Senfoniden<br />

muhteşem<br />

başlangıç<br />

10<br />

>><br />

2001 yılında Büyükşehir<br />

Belediye<br />

Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in<br />

girişimiyle<br />

kurulan ve 18 yıldır<br />

birbirinden önemli sanatçıları<br />

ağırlayan Büyükşehir<br />

Belediyesi<br />

Senfoni Orkestrası,<br />

yeni sezona muhteşem<br />

bir konser ile<br />

merhaba dedi. Uluslararası<br />

ödüllerin sahibi<br />

genç piyanist Can Çakmur<br />

ve flüt sanatçısı<br />

Bülent Evcil Eskişehirlilere<br />

unutulmaz bir<br />

gece yaşattı.<br />

Eskişehir’in kültür ve sanat hayatına<br />

büyük katkı sunan Büyükşehir<br />

Belediyesi Senfoni Orkestrası 19. sezonuna<br />

Atatürk Kültür Sanat ve Kongre<br />

Merkezi’ndeki muhteşem konser<br />

ile merhaba dedi. Orkestra Şefliğini<br />

Ender Sakpınar’ın yaptığı konserde<br />

konuk solistler Can Çakmur ve Bülent<br />

Evcil’in performansları damga vurdu.<br />

2014 yılında senfoni orkestrası ile ilk<br />

deneyimini Eskişehir’de yaşadığını<br />

ifade eden ödüllü genç piyanist Can<br />

Çakmur “Eskişehir’de olmak benim<br />

için evimde olmak gibi. Burada kıymetli<br />

orkestranız ile başlayan hikayem<br />

çok güzel devam ediyor.<br />

İmkanlar ve sanatseverlerin ilgisi bu<br />

kentte insana kendisini bambaşka<br />

hissettiriyor. Ben de her gittiğim<br />

yerde gururla Eskişehirli olduğumu<br />

söylüyorum” dedi.<br />

NOTALARIN ŞAİRİ İLE<br />

GURUR DUYUYORUZ<br />

Konseri büyük bir ilgi ile takip<br />

eden Eskişehir Büyükşehir Belediye<br />

Başkanı Yılmaz Büyükerşen ise konuk<br />

solistler Can Çakmur ve Bülent Evcil’e<br />

teşekkür etti. Büyükerşen “Birbirinden<br />

başarılı iki genç sanatçı ile Sen-


“Kan kokusu” girdi mi bir<br />

kez bu topraklara…<br />

Çıkmıyor.<br />

Ülkenin neresinden gelirse<br />

gelsin kadına yönelik haberler…<br />

Fark etmiyor.<br />

Asi bir rüzgar getiriyor onu ve<br />

burun direklerimize çarpıp geçiyor.<br />

Duyuyoruz, okuyoruz, dinliyoruz<br />

her birinin ayrı hikâyesini…<br />

Okurken hissediyoruz, kulaklarımızı<br />

tıkıyoruz.<br />

Hıçkırıkları, bağırışları,<br />

“Ölmek istemiyorum” feryatları<br />

gece yastığa başımızı koyduğumuzda<br />

kulaklarımızda çınlıyor.<br />

Belki de vicdanımızın sesi<br />

yankılanan…<br />

Bilmiyoruz.<br />

İşin acı tarafı!<br />

Yardım edemiyoruz, elimizi<br />

uzatamıyoruz.<br />

Kabusumuz oluyor ardından<br />

bu düşler…<br />

O koku burun deliklerimizde<br />

“DİRENECEĞİZ!”<br />

Özge Zaim Sarıoğlu<br />

aynı şekilde duruyor.<br />

Hıçkırıkları da kulaklarımızda…<br />

Korkuyoruz.<br />

Bizim de kız çocuğumuz var,<br />

gelecek bizi endişelendiriyor.<br />

Onun uykusunda mışıl mışıl<br />

uyumasını istiyoruz.<br />

O halde istemekten öteye<br />

geçmeli…<br />

Ve bir şeyler yapmalıyız.<br />

Ne mi?<br />

Savaşırsak kazanırız bilmeliyiz!<br />

Bilinçlenirsek sinmeyiz bilmeliyiz!<br />

Korkmadığımız gün özgürleşiriz<br />

bilmeliyiz!<br />

Boyun eğmediğimiz gün yeniden<br />

başlarız bilmeliyiz!<br />

Seversek seviliriz bilmeliyiz!<br />

Ki anlamıyorsa karşıdaki sevgiden<br />

valizimizi toplayıp gitmesini<br />

de biliriz!<br />

Gittiğimiz gün güneş yeniden<br />

doğar bilmeliyiz!<br />

Güçlü olduğumuzu bilmeliyiz!<br />

Her ne koşulda yaşarsak yaşayalım<br />

bir çare mutlaka vardır,<br />

umutlu olduğumuzu bilmeliyiz!<br />

Biz bilirsek kendimizi, gücümüzü,<br />

onlar da bizi bilir.<br />

DİRENMELİYİZ!<br />

Biz birlik olduğumuz sürece<br />

kimse karşımızda duramaz<br />

GÖRMELİYİZ!<br />

Not: Selam olsun Ağustos<br />

ayında imam nikâhlı eşi tarafından<br />

öldürülen Ülviye İnce’ye, selam<br />

olsun <strong>Eylül</strong> ayında öldürülen 30<br />

yaşındaki İrem Ayrancı’ya… Ve<br />

selam olsun Kırıkkale’de eski eşi tarafından<br />

sokak ortasında öldürülen<br />

Emine Bulut’a… Ve selam olsun<br />

adını duymadığımız, duyuramadığımız<br />

şiddet gören yüzlerce, binlerce<br />

kadına! Söz veriyorum. Direneceğiz!<br />

foni Orkestramız sezonu açıyor. Hem Can’a<br />

hem Bülent’e muhteşem performansları dolayısıyla<br />

teşekkür ediyorum. Sevgili Can,<br />

genç yaşına rağmen yurtdışında birbirinden<br />

önemli ödülleri almaya devam ediyor. Kendisine<br />

yabancılar notaların ressamı, notaların<br />

şairi diyor. Biz de böyle yetenekli bir<br />

hemşehrimiz olduğu için gurur duyuyoruz.<br />

Bülent Evcil ise dünyaca ünlü flüt virtüözü<br />

Sir James Galway tarafından jenerasyonun<br />

en iyi flütçüsü olarak tanımlanıyor. Bugün de<br />

flütünden çıkan seslerle bizi aldı çok uzaklara<br />

götürdü. İyi ki bugün bizimle” dedi.<br />

HERKESE ŞÜKRANLARIMI<br />

SUNUYORUM<br />

Senfoni Orkestrası’nın her bir sanatçısına<br />

ayrı ayrı teşekkür eden Büyükerşen<br />

“Ama asıl teşekkürü 18 yıldır bizlere muhteşem<br />

dinletiler sunan, birbirinden değerli,<br />

birbirinden başarılı Senfoni Orkestramıza<br />

etmek istiyorum. İnanıyorum ki bu yıl da<br />

dolu salonlarda birbirinden güzel konserlere<br />

tanıklık edeceğiz. Orkestramızın bugünlere<br />

gelmesinde emeği geçen herkese şükranlarımı<br />

sunuyorum. Orkestramızla gurur duyuyorum!”<br />

dedi.<br />

11


Mühendisliği bıraktı<br />

cam ustası oldu<br />

>>Gemi mühendisliğini bitirdi. Sokakta gördüğü cam işleme ustasından<br />

etkilendi. Hiç düşünmeden mesleği bıraktı ve 5 yıl önce atölye<br />

açtı. Mustafa Cem Kılıç ile cam ve cam işçiliği hakkında konuştuk.<br />

Gemi Makineleri mühendisi Mustafa<br />

Cem Kılıç (30), sokakta gördüğü cam işleme<br />

ustasından etkilenerek, mesleğini<br />

bırakıp, 5 yıl önce atölye açtı.<br />

Camdan hediyelik eşyaların yanı<br />

sıra takı ve dekorasyon ürünleri de<br />

yapan Kılıç, "Mesleğimi seviyordum. Herhalde<br />

cam işleme isteği, daha ağır bastı"<br />

dedi.<br />

Eskişehir'de yaşayan gemi makineleri<br />

mühendisi Mustafa Cem Kılıç,<br />

9 yıl önce, sokakta gördüğü<br />

cam işleme ustasından etkilendi.<br />

Cam ustası olabilmek<br />

için yaptığı işleri başarılı<br />

bulan Kılıç, 5 yıl önce<br />

mühendisliği bırakıp,<br />

cam işlemeye başladı.<br />

Tarihi Odunpazarı<br />

evlerinin bulunduğu<br />

alanda kendisine atölye<br />

açan Kılıç, kısa sürede hediyelik<br />

eşyaların yanı sıra takı ve<br />

dekoratif ürünler de yapmaya başladı.<br />

Cam işleme ustası olabilmek için<br />

kursa ihtiyaç olmadığını, mesleğin pratik<br />

gerektirdiğini belirten Cem Kılıç, "Aslında<br />

bu benim mesleğim değil. Okulum bittikten<br />

sonra 3 sene kadar denizlerde, gemilerde<br />

çalıştım. Bu arada yine camla ilgileniyordum.<br />

Şans eseri cam işlemeyle<br />

uğraşan birisiyle tanıştık. Kendisi sokakta<br />

yapıyordu bu işi. İlk gördüğümde çok<br />

sevdim ve yavaş yavaş bu alana doğru<br />

ilerledim. Beş sene önce bu atölyeyi kurduğumda<br />

artık mesleğimi bırakıp tam zamanlı<br />

olarak bu işi yapmaya başladım.<br />

Birçok mühendis mesleğini yaparken<br />

mutsuzdur aslında ama ben mesleğimi<br />

seviyordum. Herhalde cam işleme isteği<br />

biraz daha ağır bastı. Mesleğimle ilgili bilgilerimi<br />

de burada kullanabiliyorum üzerinde<br />

çalıştığımız bazı aletler için" diye<br />

konuştu.<br />

ATÖLYE SAYISINI 3'E ÇIKARDI<br />

Şu an 3 atölyesi olan Cem Kılıç, açık<br />

alev tekniğiyle çalıştığını ve ağırlıklı olarak<br />

takı, biblo, heykel ürettiğini söyledi.<br />

Dekoratif ürünlerin, hediyelik eşyaların<br />

öne geçmeye başladığını kaydeden<br />

Kılıç, "Dekoratif objeleri de yeni üretmeye<br />

başladık ve bunlar takıların önüne<br />

geçmeye başladı. İnsanlar aldıkları şeylerin<br />

fonksiyonel olmasını istiyor. Özellikle<br />

Türkiye'de bir şeye para verecekleri<br />

zaman onun fonksiyonel olmasını istiyorlar<br />

ama yavaş yavaş bu algı kırılıyor. Ben<br />

9 yıl önce camla tanışırken, şu anda cam<br />

koleksiyonu olan 5 yaşında çocuklar var.<br />

Bizim dönemimizde bu bir hayaldi" dedi.<br />

CAM, YURT DIŞINDAN<br />

Gemi mühendisliğinden cam işleme<br />

ustalığına geçiş yapan Cem Kılıç, 'soda<br />

camı' olarak bilinen camların yurt dışından<br />

geldiğini ve Türkiye'de bulunmadığını<br />

anlattı.<br />

Kılıç, "Burada kullandığımız malzeme<br />

genelde soda camı olarak tabir ettiğimiz<br />

yumuşak cam. Biz özellikle<br />

İtalyan'dan gelen efetre camlarını kullanıyoruz.<br />

Burada kullandığımız bu madde<br />

ülkemizde yok. Diğer arkadaşlar da genellikle<br />

İtalyan camları kullanıyorlar.<br />

Bunun dışında Çekya, Almanya, Hindistan,<br />

Çin ve Amerikan camları var" diye<br />

konuştu.<br />

Kentte yerli- yabancı turistlerin<br />

yoğun olarak ziyaret ettiği Odunpazarı ilçesindeki<br />

tarihi evlerin olduğu bölgede<br />

çok sayıda cam işleme ustası bulunuyor.<br />

Açık alev tekniğiyle yapıldığı için ilgi<br />

gören ustalar, camlardan hediyelik eşyaların<br />

yanı sıra kolye, küpe gibi takılar da<br />

üreterek, satıyor.<br />

12


Üstün teknolojili<br />

Samsung Beyaz Eşyalar<br />

şimdi Espark’ta!<br />

Samsung ESPARK AVM ESKİŞEHİR Mağazası<br />

Tel: 0 222 333 06 26<br />

espark@eldem.com.tr<br />

13


Reiki kelimesi Japonca ‘dan geliyor.<br />

Türkçe anlatacak olursak ise ruhun enerjisi yani<br />

kozmik yaşam enerjisi demek…<br />

Yediden yetmişe herkesi maddi manevi sağlığa<br />

götüren bir ışık olarak anlatılıyor.<br />

Kuantum, Access Bars teknikleriyle benziyor<br />

ancak yöntemi biraz daha farklı…<br />

Ellerle şifa verme sanatı olarak da biliniyor.<br />

Araştırdığım kadarıyla insanlar bunu zamanın<br />

başlangıcından beri yapıyor.<br />

Hasta olan veya yaralanmış bir insanın üzerine<br />

ellerinizi koyuyorsunuz ilk olarak<br />

değil mi?<br />

Anneler de bunun bir örneği aslında…<br />

ile hikayemizi<br />

yeniden<br />

yazabiliriz<br />

Terapist Cansu Zubari ile “Reiki” felsefesi üzerine konuştuk.<br />

Bir çocuk incindiği zaman anneler ellerini incinen<br />

yere koyar.<br />

İnsan dokunuşu şifa veren özen ve sevgiyi iletir<br />

anında…<br />

Bu enerji birçok isimlerle de biliniyor.<br />

Çin’de chi, Hindistan’da prana, İbranilerde ruach<br />

ve Japonlar tarafından Reiki olarak…<br />

Konuyu daha detaylı sunmak istiyoruz sizlere…<br />

Reiki terapisti Cansu Zubariyi yakalıyorum.<br />

Merak ettiklerinizi konuşuyorum.<br />

En ince ayrıntısına kadar…<br />

Kim bilir belki bu sohbet birilerinin ruhuna,<br />

bedenine, sağlığına şifa da olur.<br />

Ne dersiniz?<br />

Sizi tanıyalım mı öncelikle?<br />

Cansu Zubari. Aslında sanat eğitimi aldım.<br />

Resim öğretmeniyim.<br />

Asıl mesleğiniz öğretmenlik ama reiki<br />

uzmanı oldunuz. Nasıl oldu bu tanışma?<br />

Öğretmen hayatıma başladıktan sonra hayat<br />

beni sıkıştırmaya başladı. Hiçbir şeye inanmıyordum,<br />

hiçbir şeye… Beni mutlu edecek, beni<br />

hayata tutunduracak hiçbir şey yoktu. İçimde<br />

sürekli bir sıkışıklık vardı ama sebebi de<br />

yoktu. Alternatif yöntemleri sorgulamaya<br />

başladım ama inanmıyordum. Deli saçması<br />

şeyler diyordum. Sonra bir gün<br />

bir gazete röportajı önüme düştü.<br />

Röportajı okurken kafam çok karışıktı.<br />

İçsel bir sıkıntım vardı. Görünmeye<br />

inanmadığım için bunu<br />

tanımlayamıyordum. Gazete röportajını<br />

okuduktan sonra “Nasıl<br />

ya? Böyle şeyler var mı? Mümkün<br />

mü?” diye sordum kendi kendime… Sosyal<br />

medya üzerinden de hocamın profiline baktım.<br />

Televizyon dünyasından bir insan<br />

dedim. Neden böyle deli saçması şeylerle<br />

ilgileniyor acaba diye düşündüm.<br />

Ve ona bir mail attım. O da<br />

reikiyi merak ediyorum ama<br />

saçma geliyor gibi bir maildi.<br />

Cevap verdi, sohbet etmeye<br />

başladık. Muhabbet bende bir<br />

şey açtı. Onunla uzaktan<br />

enerji üzerine seans yaptık.<br />

Okumalar yaptık. Benim hayatıma<br />

dokunuşları oldu. Dedim<br />

14<br />

ki enerji denilen şey bu.<br />

Okuma dediğiniz nedir?<br />

Enerji çalışması. Sonra yazıştığım Gülçin Hanım’ın<br />

reiki dersinin olduğu bir tarihte İzmir’e<br />

taşındım. Eğitime gitmedim. Direk İzmir’e taşındım.<br />

Bu yöntemleri öğrenmek, anlamak,<br />

hayatımın içine almak için.<br />

Öğretmenliği bıraktınız mı bu süre zarfında?<br />

Bırakmadım. İzmir’de sanat atölyesi açtım.<br />

Bir yandan resim yaptım bir yandan bu<br />

eğitimlere gidip geldim. Sonra İzmir’de<br />

bir şeyler bana gitmemi söyledi ve Hatay’a<br />

geri gönderdi. Hatay’da aktif bir<br />

şekilde seanslar uygulamaya başladım.<br />

Bu sürede benim gastritim, ülserim,<br />

reflüm hepsi geçti. Panik<br />

atağım vardı ve panik atak da yüksek<br />

oranda iyileşti. Benim hayatımda<br />

hastalık diye bir şey kalmadı.<br />

Kiloluydum. 20 kilo verdim reikiyle. Yanlış anlaşılmasın<br />

ancak. Reikiye gittim, reiki öğrendim<br />

ve hayatım değişti değil. Reiki bir<br />

felsefe.<br />

Peki, nedir Reiki?<br />

Reiki evrensel yaşam enerjisidir.<br />

Sizi sevgi frekansına yönlendirir.<br />

Direk kaynaktan<br />

akan frekansa… Herkesin bir<br />

frekansı vardır. Biz orada<br />

sağlıklı sevgi frekansını alıyoruz.<br />

Bize hizmet edecek,


izi en yüksek potansiyelimize ulaştıracak frekansı<br />

alıyoruz.<br />

Bu felsefe siz de ne gibi değişimler yarattı?<br />

Tamamen teslimiyet duygum gelişti. Olan en<br />

güzeli bilincine geçtim. Hayatımın içinde ne<br />

olursa olsun bana hizmet ettiğinin, bize hizmet<br />

ettiğinin, bire hizmet ettiğinin artık farkındayım.<br />

Ne olursa olsun, kaç yaşında olursak<br />

olalım hikayemizi yeniden yazabiliriz. Ben<br />

düşük frekansla hayatıma devam ettiğimde o<br />

derecede bir hayat geliyor. Ben frekansımı değiştirdiğimde,<br />

ben bilincimi yükselttiğimde,<br />

ben hareketimi yükselttiğimde o şekilde hediyeler<br />

geliyor. Hayatın hepsi bunun üzerine kurulu.<br />

Reiki felsefesini uygulamanın bir yaşı<br />

var mı peki?<br />

Reikiye 60 yaşında gelenler de var 18 yaşında<br />

gelenler de oldu. Aldığınız zaman doğru<br />

zaman. Dönüştürebilirsin. Her an hayatını<br />

dönüştürebilirsin. Her an seçimlerini değiştirebilirsin.<br />

Sen seçimlerini değiştirdiğin zaman<br />

hayatın da değişiyor.<br />

Bir örnek verebilir misiniz? Hayatımda<br />

şu vardı reiki ile tanıştıktan sonra böyle<br />

oldu gibi?<br />

Hepsini verebilirim. En başta çok depresiftim.<br />

Hayatın içinde hep karamsardım. En kötüsünü<br />

düşünüp gülücükler de saçan bir insandım.<br />

Ben ben değildim. Gündüz başka bir Cansu.<br />

Gece başka bir Cansu vardı. Ağlak, mutsuz ve<br />

yaşamının anlamsız olduğunu düşünen bir<br />

Cansu vardı. Şu an ki Cansu ne olursa olsun<br />

yaşamın hediyesini keşfetmek üzere var. Bundan<br />

daha mucizevi ne olur ki diye düşünüyorum<br />

şu an? Her şey de olumludayım. Her olay<br />

da bu bana ne öğretecekteyim. Ötesi yok<br />

benim için şu an da... Buradan çıkamayız, öyle<br />

bir şey yok. Bu çözümsüz öyle bir şey yok. Önceden<br />

her şey çözümsüzdü. Her şey engeldi.<br />

En büyük avantajı nedir?<br />

En büyük avantajı benim için kendimi tanımak.<br />

Kendimi keşfetmek, potansiyellerimi… Kendimle<br />

tanışmak. Bizim en büyük sorunumuz<br />

kendimizle iletişimimiz. Biz hep dışarıdayız.<br />

Reiki 3 aşamadan oluşuyor. Reiki 1 bize kendimizle<br />

iletişim alanı kuruyor. Reiki önce kendimizi<br />

tanımamızı söylüyor. O yüzden ilk gün biz<br />

kendimizle çalışırız. Nasıl mı? Ellerimizle çakralarımıza<br />

dokunarak çalışırız ve kendimizle<br />

temas kurarız. Bizim aslında hiç yapmadığımız<br />

şey budur. Biz aslında o yüzden hayatımızda<br />

sürekli mutsuz zannederiz kendimizi ve dışarı<br />

bakarız. Ne zaman ki kendimize döneriz ki<br />

bunu en iyi yapan öğretilerden biri reikidir ki<br />

çünkü önce “Sen” der. Şu an da ben kalbime<br />

dokunduğum zaman neye ihtiyacım olduğunu<br />

biliyorum. Karnıma dokunduğum zaman nasıl<br />

beslenmem gerektiğini biliyorum. Gücümü nereye<br />

harcadığımı biliyorum. Nasıl harcamam<br />

gerektiğini biliyorum. Tamamen bedeninle iletişim<br />

halinde oluyorsun. Reiki bana ilk olarak<br />

bu alanı çok açtı. Sana döndürüyor. Zaten kendine<br />

döndüğün zaman dışarıda hiçbir şey yok.<br />

Kendinle iletişimin arttığı zaman dışarısı güllük<br />

gülistanlık geliyor. O bana bunu yaptı, şu<br />

bana şunu yaptı. Böyle bir şey yok aslında.<br />

Benim bana yaptıklarım var. Benim kendimle<br />

ilişkilerim var. Reiki’nin kendi kabını doldur dediği<br />

şey kendin iletişime geçmek. Biz onu çocukken<br />

yapardık. Emeklemeden önce elimizi,<br />

ayağımızı alıp ağzımıza götürürdük. Bedenimizi<br />

incelerdik. Şimdi bedenimizden birçoğumuz<br />

haberdar değiliz. Bedenimizin dilini<br />

bilmiyoruz. Reiki ilk olarak kendine dönme olanağı<br />

açıyor sana… Gastrit ve ülserim geçti<br />

dedim. Bu hastalıkların sebebi de bedenimin<br />

benimle konuşma şekliydi. Aslında hastalık dediğimiz<br />

şey bedenin dili. İlk olarak yorgunluk<br />

olarak kendini gösteriyor, dinlemiyorsun. İki<br />

tane vitamin alarak koşturmaya devam ediyorsun.<br />

Sonra zehirlenme, sonra hastalıklar başlıyor.<br />

Benim ki ülsere kadar gitti. Bedenimi<br />

dinlemeye başladığım zaman bana ne dediğini<br />

ve neye ihtiyacım olduğunu anladıktan sonra<br />

onu göre yaşadım. Önceden yemem, içmem,<br />

hareketim sorundu. Hayattan zaten zevk almıyorsun.<br />

Kanser çok yaygınlaştı ancak tedavisi de<br />

çok zor bir hastalık. Onun da çözümü var<br />

mı bu teknikle?<br />

Hastalığın 8 aşaması var. Yorgunluk, zehirlenme,<br />

doku kaybı gibi kansere kadar gidiyor.<br />

Kanserde de şunu söylüyoruz. Bizim vücudumuz<br />

18 ay da bir hücre yeniliyor. Biz doğru bilinç,<br />

doğru hareket ve doğru niyetle 18 ayda o<br />

sıfır noktasına ulaşıp kanseri yenebiliyoruz.<br />

Ama bahsettiğim şey gittim iki seans reiki<br />

aldım değil. Gerçekten bunu bilinç düzeyinde,<br />

niyette ve harekette içselleştirmek gerekiyor.<br />

18 ayda bizim tüm hücrelerimiz yenilenebilir.<br />

Bu mümkün. Zaten reiki üzerine araştırma<br />

yapın. Tümör, kanser gibi birçok rahatsızlığa<br />

çözüm olmuştur. Dediğim gibi içselleştirmek<br />

her şeyden önemli. Tüm bilgileri alıyoruz. Bilgisayar<br />

gibiyiz. Klasörü açıyoruz. Orada bir<br />

bilgi var. Bu değil reiki. İçselleştirmek, onunla<br />

yaşamaktır. Bunun sertifikasını almak da değildir.<br />

Ben sertifika olarak görmüyorum. Evet,<br />

ben de veriyorum. Belirleyici olan şey benim<br />

100 tane sertifikamın olması değil. Aldığım o<br />

bilgiyi, okuduğum o kitabı içselleştirebilmek<br />

önemli.<br />

Peki, bu teknikleri uyguluyorsunuz. Ve<br />

geri dönüşler de alıyorsunuz. Tesadüf<br />

olamaz mı? Reikiden kaynaklı bir düzelme<br />

olduğuna nasıl emin<br />

olacağız?<br />

Hayatın içinde tesadüfe yer<br />

yoktur. Hepsi bir örüntü ve hikaye.<br />

Birbiri ile bağlantılı olduğuna<br />

inanıyorum.<br />

Yaşadıklarımız ve düzeliyor dediğimiz<br />

deneyimler frekansın<br />

davetlediği şeyler. Hiçbir şeyde<br />

tesadüf yoktur. Şu an da burada<br />

seninle oturuyor olmam<br />

tesadüf değil. Önceden davetlenmiş<br />

ve frekansın da buna<br />

uyum sağladığı durumlar bunlar.<br />

Biz hikayemizin eksik parçalarını<br />

buluyoruz yollarda,<br />

yola çıktığımız<br />

zaman. Hayat<br />

bir örüntü ve<br />

hepsinin bir anlamı<br />

var. Biz doğuyoruz.<br />

Puzzle’nin parçaları<br />

darmadağınık<br />

ve biz<br />

hareket ettikçe<br />

o iyileşmeyi<br />

sağlıyoruz,<br />

puzzlenın parçalarını<br />

buluyoruz.<br />

Bilincimiz arttıkça<br />

o puzzlenin<br />

anlamını<br />

biliyoruz. Fark<br />

ediyoruz. Tek başına<br />

farkındalık işe<br />

yaramıyor, dönüştürmek<br />

lazım. Yani<br />

hiçbir parça tek<br />

başına anlam<br />

ifade etmiyor.<br />

Kuantum, Access<br />

Bars gibi<br />

teknikler var.<br />

Aralarındaki<br />

fark nedir?<br />

Aslında hepsi durumu<br />

enerjiyle<br />

açıklar. Enerji<br />

enerjiyi yani benzerini<br />

çeker der.<br />

Kuantum fiziği de<br />

bize bunu söyler.<br />

Hepsinin temeli<br />

aslında aynı. Seni<br />

sana götürmek.<br />

Reikinin felsefe<br />

olarak, yaşam biçimi<br />

olarak ekstraları<br />

var. Ama<br />

baktığın zaman<br />

fiziğin açıkladığı<br />

şeyleri anlatıyor.<br />

Albert Einstein’i<br />

okuduğumuz da<br />

aslında reikinin<br />

özünde anlatmaya<br />

çalıştığımız<br />

o frekansı, titreşimi<br />

bize açıklıyor.<br />

Bunu bize<br />

bilim açıklıyor.<br />

Reikinin ne<br />

gibi ekstraları<br />

var?<br />

Reikinin 5 kuralı<br />

var. Yaşam kuralı. Bugün öelenme,<br />

bugün endişelenme, var<br />

olan bütün canlılara iyi davran, dürüstçe<br />

kazan, şükran duy. Bu felsefe<br />

bize öe var. Öe hayatın<br />

içinde var, sana kesinlikle öelenme<br />

demiyor. Öelendin, yaşa<br />

ve bırak diyor. Buradan alarak üç<br />

gün sonrasına taşıma diyor. Sana<br />

yeni bir bilinç katıyor.<br />

Teşekkür ediyoruz bilgilerinizi<br />

paylaştığınız için. Size hayatında<br />

bol yaşam enerjisi diliyoruz<br />

o halde…<br />

Bende başarılar diliyorum sizlere…<br />

15


EMİNE BULUT’UN ANISINA…<br />

PRENSES KIZI İÇİN…<br />

Yürüyorum…<br />

Yemyeşil ağaçlıkların olduğu toprak kokulu o<br />

yolda…<br />

Orman sanki düğünde…<br />

Biz gelmişçesine…<br />

Kuşlar en güzel bestelerini söylüyor.<br />

Gökyüzüne bakıyorum…<br />

Göz kırpıyor keyifle…<br />

‘Hoş geldin’ dercesine…<br />

El sallamak istiyorum.<br />

Sımsıkı tutuyor ellerimi, bırakmak istemezcesine…<br />

Yanıma dönüyorum.<br />

Annem!<br />

Gülümsüyorum gözlerimin en içiyle!<br />

Sarılmak istiyorum.<br />

Başını önüne eğiyor.<br />

Yürüyorum, yürüyorum…<br />

Yürüdükçe sessizleşiyor her şey…<br />

Suskunlaşıyor kuşlar…<br />

Gökyüzüne bakıyorum, onun da yüzü gülmüyor.<br />

Alacalı maviliği silik…<br />

Ürkütüyor kalbimi…<br />

Etrafa şöyle bir göz gezdiriyorum.<br />

Kimse yok.<br />

Telaşla yanıma bakıyorum.<br />

Rahatlıyorum.<br />

Sen varsın ya!<br />

Yürüyorum, yürüyorum.<br />

Her şey donuk…<br />

Kuşlar kayboluyor.<br />

Suskunluk yerini ‘öfkeye’ bırakıyor.<br />

Bir an da boşalırcasına başlıyor yağmur…<br />

Islanıyorum.<br />

Saçlarımdan parmak uçlarıma kadar…<br />

Biliyorum…<br />

Eskisi gibi değil her şey…<br />

Yürüdükçe anlıyorum.<br />

Ellerime bakıyorum.<br />

Nasırlaşıyor.<br />

Anlam veremiyorum.<br />

Başımı çeviriyorum usulca!<br />

‘O’ yok!<br />

Yüreğimde bir boşluk…<br />

Yürümeye devam ediyorum…<br />

10 yaşında nasırlaşan kalbim, titreyen ellerimle…<br />

Tökezliyorum, düşecek gibi oluyorum ama<br />

düşmüyorum!<br />

Ne tuhaf!<br />

Demin ki gibi korkmuyorum.<br />

Oysa senden sonra bulamam sanmıştım yolumu…<br />

Çok zaman geçiyor.<br />

Kaybolmadan geliyorum istediğin yere…<br />

Rengârenk çiçekleriyle karşılıyor beni sevgi…<br />

Usulca başımı okşuyor şefkat dolu o el…<br />

Daha güçlü durmam için dert ortağım oluyor<br />

o tanımadığım yabancı…<br />

Yaşanan her şey silikleşiyor zamanla…<br />

Hayat kaldığı yerden devam ediyor.<br />

Kalbimdeki o boşluk hala duruyor.<br />

Ama o eski tebessüm yine geliyor dudak<br />

kenarlarıma!<br />

Tam da istediğin gibi!<br />

16<br />

Eskişehir Barosu Çocuk Hakları İzleme Komisyon Başkanı<br />

Avukat Cevahir Çalıkuşu Yazıcı ile “Emine Bulut Cinayeti ve<br />

kızının hukuki hakları üzerine” söyleşi<br />

“Çocuk haklarının<br />

özümsendiği<br />

devlet<br />

politikasına<br />

ihtiyaç var”<br />

Geçtiğimiz ay o haberle kavrulmuştu yürekler…<br />

Kırıkkale’de 10 yaşındaki çocuğunun gözü önünde eski eşi tarafından<br />

acımasızca öldürülmüştü Emine Bulut…<br />

Emine Bulut’un olay esnasında, “Ölmek istemiyorum” yakarışları<br />

ve kızının, “Anne lütfen ölme!” feryatları ise yüreğimizin tam<br />

orta yerine oturmuştu.<br />

İşte o olaydan sonra<br />

ise gündeme yeniden<br />

gelmişti kadına şiddet<br />

ve çocuk hakları konusu…<br />

Bizler bu ay ki sayımızda<br />

annesiyle yaşama<br />

hakkı elinden<br />

alınan Emine Bulut’un<br />

kızı ve adını duymadığımız<br />

yüzlerce çocuğun<br />

haklarından bahsetmek<br />

istiyoruz.<br />

Eskişehir Barosu Çocuk<br />

Hakları İzleme Komisyon<br />

Başkanı Avukat<br />

Cevahir Çalıkuşu Yazıcı<br />

ile çocuk hakları konusunu<br />

ve çocuk işçiliğini<br />

konuşuyoruz.<br />

Sana söz anne!<br />

Gülmek çok yakışıyor derdin ya saçlarımı okşarken…<br />

Hep güleceğim!<br />

Güldüreceğim!<br />

Kuşlar şarkılarını benim için söyleyecek, gökyüzü göz kırpacak<br />

eskisi gibi!<br />

El sallayacağım sana…<br />

Özgürce…<br />

Artık daha çok seninleyim anne!<br />

Kalbimin en çiçekli yerine koyuyorum seni…<br />

Üstünü bembeyaz papatyalarla örtüyorum.<br />

Mis gibi uyu kalbimde!<br />

He, aklın bende kalmasın!<br />

Şimdi yürüyorum ama gün gelecek koşmaya başlayacağım!<br />

Papatyalarla yaptığım tacımla o ağacın altında bağıra bağıra<br />

senin için söyleyeceğim en güzel şarkılarımı!<br />

Söz veriyorum!<br />

Mutlu olacağıma söz veriyorum çiçek kokulu annem!


10 yaşındaki kızının gözü önünde<br />

öldürülen Emine Bulut cinayetinin ardından<br />

çocuk hakları yeniden gündeme<br />

geldi. Bu olay tüm Türkiye’de yankı<br />

uyandırdı. Belki bilmediğimiz, üstü kapatılan<br />

yüzlerce benzer olay daha yaşanıyor<br />

ülkemizde… Böyle acı olaylarla<br />

karşılaşan bir çocuk hukuki açıdan<br />

nasıl mücadele etmelidir? Çocukların<br />

hakları nelerdir?<br />

“Çocuk Hakkı” kavramı toplumun<br />

tüm kesimleri tarafından özümsenmediği<br />

ve yazılı kağıt metni olarak kalmaya<br />

devam ettiği sürece, yasaya aykırı<br />

çocuk işçiliğinin de, diğer çocuk hakları<br />

ihlallerinin de engellenebileceği düşüncesinde<br />

değilim. Esasında bu konuda en<br />

büyük görev devlet erkinin… Her şeyden<br />

önce temel eğitim politikalarında bu<br />

konu ve diğer<br />

çocuk hakları<br />

kuralları ayrıntılı<br />

işlenmeli ve anaokulu<br />

sürecinden<br />

itibaren bireyler<br />

bu hakları / kavramları<br />

özümsemeli.<br />

Yine ben<br />

temel eğitimin<br />

devlet tarafından<br />

sağlanması gerektiğine<br />

inananlardanım.<br />

Bu<br />

sebeple, çocuk<br />

haklarının özümsendiği<br />

devlet politikalarının,<br />

temel<br />

eğitimin yalnızca<br />

devletin tekelinde<br />

olduğu bir eğitim<br />

RÖPORTAJ<br />

Özge Zaim Sarıoğlu<br />

sisteminde, layığıyla<br />

bireylere aşılanacağını<br />

değerlendiriyorum.<br />

Şunu da belirtmem gerekir ki; bunlar<br />

şahsi görüşlerim. Komisyonumuz ya<br />

da baro tüzel kişiliğimiz adına bağlayıcı<br />

değil yani. Çocuk haklarının gerekliliği<br />

ve bu haklara saygı duyulması bir devlet<br />

politikası olarak kabul edilirse, yargı,<br />

basın, yayın ve idarelerin bu haklar<br />

doğrultusunda kararlar/yayınlar/işlemler<br />

tesis edeceklerini ve çocuk hakları<br />

kavramının toplum genelinde kabul göreceği<br />

/ uygulanabilir hale geleceği, dolayısıyla<br />

toplumun mücadelesinin bu<br />

şekilde sağlanacağını değerlendiriyorum.<br />

Çocuk haklarıyla ilgili kanunlar yeterli<br />

mi sizce?<br />

Kanun maddelerinin kağıtlara yazılmasından<br />

çok, bireylerin dimağına kazınması<br />

ve özümsenmesinin faydalı<br />

olduğu görüşündeyim. Esasında ülkemizin<br />

bu hususta yalnızca kanuni düzenlemeler<br />

yapmakla kalmadığını, Birleşmiş<br />

Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi,<br />

kanunla çatışan hükümlerinin varlığı halinde<br />

kanundan önce gelen uluslararası<br />

metinlere de imza atarak, bu metinleri<br />

iç hukuk müktesebatı haline getirdiğini<br />

belirtmekte fayda görüyorum. Lakin bu<br />

metinler ne kadar güzel bir dil, mükemmeliyetçi<br />

bir anlayış ile yazılmış olurlarsa<br />

olsunlar, çocukların da başta<br />

yaşam hakları olmak üzere çeşitli haklarının<br />

olduğu, çocukların da insana yaraşır<br />

yaşam standartlarına sahip<br />

olmalarının gerektiği, onların dili, dini,<br />

taabiyeti ne olursa olsun mutlak “çocuk”<br />

olarak değerlendirilmesi gerektiği, haklarının<br />

uygulanmasına özen ve haklarına<br />

mutlak saygı gösterilmesi gerektiği<br />

hususları gerek ebeveynler, gerek yasa<br />

uygulayıcıları ve gerekse çocukla ilgili<br />

uygulama yapma / karar alma hak<br />

ve yetkisine sahip tüm süjeler ve toplumlarca<br />

benimsenmediği sürece, yazılı<br />

metinlerin varlığı ya da yokluğunun çok<br />

da önem arz etmediğini değerlendirenlerdenim.<br />

Karşımızda annesi, babası tarafından<br />

gözü önünde öldürülen 10 yaşında<br />

bir çocuk duruyor. Hukuki açıdan nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz bu olayı?<br />

Bu cinayet, toplumun maalesef ki<br />

kırılgan grubu olarak nitelendirebileceğimiz<br />

kadınlarımızın ve çocuklarımızın<br />

pek çoğunun esasında her gün karşılaşmakta<br />

olduğu, her geçen gün çığ gibi büyüyen<br />

ve maalesef ki, toplumun gerekli<br />

eğitimlerin ve faillerin hak ettikleri yaptırımların<br />

muhatabı olmadığından, tekrar<br />

ederek yaşanacağından çekindiğimiz<br />

vahim bir olay. Bu cinayette çocuğun<br />

her şeyden önce annesiyle yaşama, annesi<br />

ile büyüme hakkı elinden alındı.<br />

Anadolu’da “Allah hörünün yavrusunu<br />

meleğin yanına koymasın” şeklinde dile<br />

getirilen bir dilek vardır. Annesini kaybetmiş,<br />

bu vahşeti gözleriyle görmüş bir<br />

çocuğun, maalesef ki annesi ile büyümek<br />

hakkı elinden alınmıştır. Katil hangi<br />

cezayı alırsa alsın, çocuk hukuki açıdan<br />

bu hakkının yeniden tesisi için mücadele<br />

edebilecek imkana sahip değildir.<br />

Çocuğun haklarının korunması içinse<br />

hukuk sistemimizin çocuğun ebeveyni<br />

ile çelişen haklarında da uygulanmasını<br />

öngördüğü kayyımlık sistemi devreye<br />

girmiştir. Çocuğu temsil eden kayyımın<br />

avukat bir meslektaşımız olması olayın<br />

tek sevindirici hadisesidir. Çünkü avukatlar<br />

ve Barolar, bireyin haklarının tesisi<br />

ve korunması için, hukuk sistemimiz<br />

için, iyi ki var oldukları daha çok toplumsal<br />

olaylarda anlaşılsa da, her açıdan<br />

güvenli yaşamın olmazsa<br />

olmaz unsurlarıdır.<br />

Peki, son olarak<br />

şu soruyu soralım…<br />

Çocuk<br />

kimdir?<br />

Hukuk sistemleri<br />

içerisinde<br />

“çocuk” farklı yaş<br />

grupları ile tanımlanmış.<br />

Ülkemiz<br />

mevzuatlarında ve<br />

dünya genelinde<br />

yaygın diyebileceğimiz<br />

yasal düzenlemelerde<br />

bireyin 18 yaşını<br />

doldurana kadarki<br />

sürecinde “çocuk”<br />

olduğunun kabul<br />

edildiğini görüyoruz.<br />

Bir kısım<br />

bilim ve eğitim otoriteleri bireyin beyinsel<br />

gelişiminin tam anlamı ile 25 yaşında<br />

olgunluğa ulaştığı ve bireyin 25<br />

yaşına kadar çocuk sayılması gerektiği<br />

algısında ise de; hukuk sistemimiz ve<br />

yasal düzenlemelerimiz bireyin 18 yaşını<br />

doldurması ile çocukluk evresinden<br />

çıktığını kabul ediyor. Çocukluğun kendine<br />

özgü bir dünya ve çocuğun yetişkinlerden<br />

ayrı varlıklar olduğu algısı ise<br />

oldukça yakın geçmişe dayanıyor. Çocukların<br />

kendine özgü davranış ve düşünce<br />

biçimleri, maalesef ki yakın tarihe<br />

kadar yetişkinlerce anlaşılmak ve kabul<br />

edilmek istenmemiş. Hatta çocukları yetişkinler<br />

gibi giyinmeye zorlamak, yakın<br />

tarihe ilişkin filmlerde rastladığımız yetişkin<br />

giyimli çocuklar da bundandır.<br />

Tabi işin en masum görülebilecek kısmı<br />

bu enstantaneler. Çocukların yetişkinlerle<br />

aynı kurallar ve yargılama rejimlerine<br />

tabi tutulmaları da insanlığının<br />

yakın tarihinin dramatik belleğinde<br />

maalesef kayıtlı…<br />

17


18


19


Eskişehir’in<br />

“Balıkçı<br />

Azize”si o...<br />

Kurtuluş Pazarı’nda onu herkes “Azize” diye<br />

biliyor, çağrıyor. İsmi Halise Akman. 20 Yıldır eşi<br />

ile birlikte balıkçılık yaparak yaşamını sürdürüyor.<br />

Mesleğinden son derece memnun. “İnsanlarla<br />

içiçe olmayı seviyorum” diyor.<br />

Yeşilçam’ın ünlü “Kara Gözlüm” filmini<br />

hepiniz hatırlarsınız.<br />

Hani şu Türkan Şoray’la Kadir İnanır’ın<br />

başrollerini paylaştığı balıkçı kızı Azize ile<br />

genç müzisyen Kenan’ın aşkını…<br />

Filmi kısaca hatırlatacak olursak…<br />

Balıkçı Azize’nin sesi bir gün keşfedilir.<br />

Gazinoda garsonluk yapan Kenan da<br />

Azize’ye âşık olur ve ona gizlice besteler<br />

yapar.<br />

Bir gün Azize şarkı söylerken keşfedilir,<br />

ünlenir ve hikâye böyle devam eder gider.<br />

Yeşilçam’daki en güzel Türkan Şoray-<br />

Kadir İnanır filmlerinden biri olarak unutulmaz<br />

filmler arasında yerini alır.<br />

Onu gördüğüm an bu film gözlerimin<br />

önüne geliyor.<br />

Balıkları tezgâha dizişi, sulayışı, yüzündeki<br />

kendinden emin hali o yıllara alıp götürüyor.<br />

Haksız da çıkmıyorum.<br />

Kurtuluş Pazarında bulunan tezgâhlarda<br />

herkes “Azize” diye sesleniyor çünkü…<br />

“BALIKÇILIKLA GEÇİNİYORUM”<br />

Kadın Balıkçı Halise Akman’ı konuk ediyoruz<br />

bu ay ki sayımıza…<br />

Eşinin balıkçı olduğundan bahsediyor<br />

Halise Hanım: “Balıkçılıkla geçiniyorum. İşimi<br />

de çok severek yapıyorum. İnsanlarla iç içe<br />

olmaktan da çok hoşlanıyorum. Verdiğim güvenden<br />

dolayı da çok memnunum. Ben ev<br />

hanımıydım. Eşim balıkçıydı. Sonra beni de<br />

yanına aldı. Destek oldum. Eşimi de bu meslekte<br />

solladım.”<br />

Kahkahayı basıyor ardından…<br />

“Ne kadar zamandır bu işin içerisindesin<br />

ki” diye soruyorum.<br />

Yüzündeki tebessümle 20 yıldır diyor ve<br />

devam ediyor:<br />

“ Aslen Zonguldaklıyım. Yaklaşık 11- 12<br />

yıldır Eskişehir’deyim. Eskişehir’i de çok sevdim.<br />

Kızım da üniversiteyi bitirdi. Şu anda<br />

yüksek lisans yapıyor. Buraya çok alıştık.”<br />

20<br />

Zorluklarından da yakınıyor konuşmasına<br />

devam ederken…<br />

“Çok zorluğu var. Özellikle kış aylarında<br />

büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Bundan 6 ay önce<br />

çok üşüdüğümde sıcak su torbamı ayağıma<br />

koymuştum. Ayaklarım da patladı. Hala ayaklarım<br />

yanık. Geçmiyor da, bu anlamda büyük<br />

sıkıntılar yaşadım.”<br />

“MÜŞTERİLERİME<br />

O GÜVENİ VERDİM”<br />

Bir yandan müşterilerine balıkları özenle<br />

verirken bir yandan bizi de ihmal etmiyor:<br />

“Müşterilerimden herhangi bir ters bakışla<br />

karşılaşmadım. Ben müşterilerime o güveni<br />

verdim aslında… Kendi yemediğim bir<br />

şeyi onlara da vermem ancak zorluklar elbette<br />

oluyor.”<br />

“AZİZE DERLER BANA…”<br />

‘Kadın olarak sizi tezgâhta görünce ilk<br />

tepkileri ne oluyor?’ diye sorduğumda kahkahayı<br />

basıyor.<br />

“Şaşırıyorlar tabi. Bana “Azize” ismini taktılar.<br />

Türkan Şoray’ın filminden esinlenerek bu<br />

ismi taktılar. Herkes Azize der bana…”<br />

Bende gülümsüyorum ardından, hoşuma<br />

gidiyor: “Sizin de sesiniz güzel mi Azize gibi?”<br />

“Keşke. Onun gibi şapkam var, mesleğim<br />

balıkçılık, restoranım vardı<br />

ama bir tek sesim yok” diyor.<br />

Gülüşüyoruz.<br />

İşine aşık olduğu gözlerinde<br />

belli…<br />

‘Diğer kadınlara tavsiye<br />

eder misiniz’ sorumun ardından<br />

gözlerindeki ışığı görüyorum:<br />

“Ederim tabi ki. Çok da<br />

mutlu olurum. Çok da memnun<br />

olurum. Yardım ederim.<br />

Destek olurum. Yeter ki gelsinler.<br />

Yanımda kadın eleman<br />

çalıştırayım. İşletmeci olarak<br />

çok isterim. Temizleme de öğretirim, tezgâhı<br />

da öğretirim. Kadınlar daha çok güven veriyor<br />

aslında. Bu balıkçılık başta olmak üzere<br />

her işte öyle… Kadının elinin değdiği her iş<br />

güzelleşiyor.”<br />

“Bu yıl hangi balıklar hangi revaçta?”<br />

Şöyle yanıtlıyor:<br />

“Bu yıl daha çok hamsi ve istavrit revaçta.<br />

Ağırlıkta bunları satıyoruz. Çupra ve levrekten<br />

bıkıldı artık.”<br />

“ÇİNEKOPÇUYUM”<br />

“Sizin vazgeçilmez balığınız hangisi?”<br />

Kahkahayla: “Ben çinekopçuyum. “<br />

Severek yapıyor, mesleğine aşık…<br />

Gözlerindeki parıltıdan bile belli oluyor.<br />

İşte böyle Balıkçı Halise’nin hikâyesi…<br />

İnsanlarla iç içe olmak, sağlıklı bir şekilde<br />

mesleğine devam etmek istiyor.<br />

Her işte olduğu gibi yaşadığı zorluklar<br />

elbette var.<br />

Kızını plastik sandalyelerde büyütmesi<br />

içinde ukde olarak kalmış.<br />

Olsun!<br />

Çoğu kadın gibi o da bütün vefakârlığını<br />

göstermiş çocuğu için…<br />

Hem güçlü bir kadın olarak hem de iyi<br />

bir anne olarak!<br />

Teşekkür ederiz Azize!


21


Eskişehir Göz Merkezi kurucusu Op. Dr. Etihan Cantürk ile<br />

merkezin faaliyetleri ve gelecek planları ile ilgili konuştuk<br />

“Hedefimiz : Göz Hastalıkları<br />

referans merkezi olmak”<br />

Bundan sonraki projemiz ;<br />

Daha geniş bir alana, daha iyi<br />

donanıma, mimari ve<br />

teknolojiye sahip bir göz merkezi<br />

yapmak<br />

Etihan Bey, başarıyı yakalamış bir<br />

hekim olarak 10 yılı aşkın süredir kendi<br />

merkezlerinizde hizmet veriyordusuz.<br />

Eskişehir Göz Merkezi’nin kurucusu<br />

olarak bize biraz kendinizden bahseder<br />

misiniz?<br />

1989 yılında OGÜ Tıp Fakültesinde ihtisasa<br />

başladım. 1994 yılında Eskişehir Devlet<br />

Hastanesi’nde uzman olarak çalışmaya<br />

başladım. 1996-2008 yılları arasında hem<br />

Eskişehir Devlet Hastanesi’nde hem de<br />

muayenehanemde hastalarıma hizmet<br />

vermeye devam ettim. Böyle bir merkez<br />

kurmak hayalimdi. Uygun koşullar<br />

oluşunca 2008 yılında Özel Eskişehir Göz<br />

Merkezi ‘ni kurdum.<br />

2009 Mart ayı itibari ile Devlet Hastanesi’ndeki<br />

görevimden istifa ettim. Amacım çok<br />

para kazanıp zengin olmak değildi. Parayı<br />

bir şekilde kazanırsınız. Ayrıca konu<br />

zenginlikten ne anladığınıza bağlı, maddi<br />

zenginliğin sonu yok, altın telefona kadar<br />

gidebilir. Ancak telefonunuzun diğer<br />

ucunda, telefonu sizi seven biri açmıyorsa,<br />

bana göre telefonunuz altın da olsa hiçbir<br />

anlamı ve değeri yok.<br />

Benim anlayışıma göre insan dünyaya<br />

sadece mutlu olmak ya da sadece maddi<br />

açıdan zengin olmak için gelmez, sonuçta<br />

hepimiz öleceğiz. Bence mutluluk sekonder<br />

(ikincil) bir kazançtır. Çevrenize,<br />

topluma bir fayda sağlayabiliyorsanız ve<br />

bunu yaparken de kendinizi yaptığınız işte<br />

bulabiliyor ve ifade edebiliyorsanız, sizi<br />

seven ve takdir eden insanlar var ise,<br />

gerçek zenginlik ve mutluluk budur.<br />

Para sadece kendinizi adadığınız böyle bir<br />

hayat yolculuğunda ciddi araçlardan<br />

biridir. Bu gerçeği de kabul etmek gerekir,<br />

yoksa akıl dışı olur.<br />

Yaklaşık 28 yıldır Eskişehir’e hizmet veriyorum,<br />

bundan da gurur duyuyorum. Gelecek<br />

yıllarda verdiğimiz hizmetin kalitesini,<br />

zenginliğini ve alanını daha da artıracak<br />

diye düşünüyorum, umut ediyorum.<br />

Etihan Bey, Eskişehir Göz Merkezi’nin<br />

kuruluş amacı neydi? Gerçekleştirmek<br />

istediğiniz projeler var mı?<br />

Kuruluş amacımızı kendi açımdan bir<br />

22<br />

Kendi alanında uzmanlaşmış<br />

hekim ve personellerden<br />

oluşan, referans merkezi olabilecek<br />

bir göz hastalıkları tıp<br />

merkezi kurmak istiyoruz.<br />

önceki sorunuzda anlattım. Soruya<br />

hastalarımız açısından bakarsak; “Hasta<br />

Güvenliği ve Konforu”dur. Bunu kendime<br />

bir misyon olarak seçtim. Siz ya da bir<br />

yakınınız göz hastası ise, nasıl bir yerde<br />

muayene ve tedavi olmak istersiniz? Bu<br />

soruyu öncelikle kendime sordum.<br />

Kendimizi güvende hissedeceğimiz veya<br />

güvenle emanet edebileceğimiz, bunun<br />

yanında ikincil olarak rahat etmek, iyi hissetmek,<br />

iyi karşılanmak isteriz. Bütün bunlar<br />

bir insanın isteyebileceği en doğal<br />

şeylerdir ve hakkıdır, onun için misyonumuz;<br />

“Hasta Güvenliği ve Konforu” olarak<br />

kısa bir cümle ile ifade edilebilir.<br />

Böyle bir şeyi yapmak için de, bilimsellik,<br />

iyi iletişim, iyi bir teknoloji, iyi bir fiziki<br />

mekan ve iyi eğitilmiş personel gerekir. Bu<br />

arada personel kısmına ben de dâhilim. Bu<br />

iş bir orkestra işi gibidir. Orkestra şefinin de<br />

eğitiminin iyi olması, ekibi ile birlikte<br />

sürekli kendini eğitmesi ve yenilemesi<br />

gerekir.<br />

Bundan sonraki projemiz; daha geniş bir<br />

alana, daha iyi donanıma, mimariye ve<br />

teknolojiye sahip bir göz merkezi yapmak.<br />

Kendi alanında uzmanlaşmış hekim ve<br />

personellerden oluşan, referans merkezi<br />

olabilecek bir göz hastalıkları tıp merkezi<br />

kurmak istiyoruz. Ayrıca sağlık turizmi<br />

alanında çalışarak ülkemize döviz<br />

kazandırabilmek de gelecek projelerimizden<br />

birisidir. Sonuçta hepimiz pek çok<br />

değer kazanabileceğiz. Ayrıca hedefimiz,<br />

biz öldükten sonra da yaşamaya devam<br />

eden bir kurum bırakmaktır. Bu kurumun<br />

çocuklarımıza eser olarak kalmasını da<br />

çok istiyoruz.<br />

Kuruluşunuzdan bugüne yakaladığınız<br />

başarılar nelerdir?<br />

Reaktif cerrahi (yani excimer lazer, premium<br />

ve özel tip göz içi mercek<br />

ameliyatları) ve yüksek hasta memnuniyeti<br />

sağlayan cerrahi alanında<br />

bölgedeki en çok ameliyatı yapan, göz<br />

merkeziyiz. Ayrıca bölgedeki (Bilecik, Kütahya,<br />

Afyon) göz merkezi yapısındaki tek<br />

yeriz. Oldukça iyi teknoloji ve donanıma<br />

sahip Göz Merkezi olduğumuzu<br />

Ayrıca sağlık turizmi<br />

alanında çalışarak ülkemize<br />

döviz kazandırabilmek de<br />

gelecek projelerimizden biridir.<br />

düşünüyoruz.<br />

Şu anda bana mesleğimi veren, Osmangazi<br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları<br />

Anabilim Dalını kuran ve bana mesleğimi<br />

öğreten hocam Prof. Dr. Sumru YUR-<br />

DAKUL dahil olmak üzere, altı göz hekimi,<br />

iki anestezi uzmanı kadrosu olmak üzere,<br />

toplamda sekiz kadrolu bir Göz<br />

Merkeziyiz.<br />

Etihan Bey, sloganlarınızda “Hasta Konforu<br />

ve Güvenliği”nden bahsediyorsunuz.<br />

Hastalarınız merkezinize<br />

geldiğinde onları nasıl bir yer bekliyor<br />

olacak?<br />

Hastane ortamından daha farklı bir dekorasyonumuz<br />

var. Stres ve gerilimi azaltan<br />

uygulamalar söz konusu. Güler yüzlü,<br />

işinin ehli, doğru, bilimsel hasta yaklaşımı<br />

olan ve takım<br />

çalışması<br />

ve ileri teknoloji ile<br />

hastalara kaliteli<br />

hizmet verebilen<br />

çalışanların<br />

olduğu bir yere<br />

gelecek<br />

hastalarımız. Var<br />

oluş amacımız;<br />

hastalarına yeni ve<br />

gelişmiş tedavi<br />

yöntemlerini<br />

uygulayabilen<br />

bir referans<br />

göz<br />

merkezi<br />

olmak.<br />

Ayrıca ISO-<br />

9001 ile


aşlattığımız kalite yönetim<br />

çalışmalarımız devam etmektedir.<br />

Merkezinizde teknolojiyi ne kadar<br />

takip ediyorsunuz? Sunduğunuz<br />

hizmetlerde yeni nesil teknolojiler<br />

hastalara neler sunuyor?<br />

Presibimiz; henüz yeni olan değil, belli bir<br />

süre kendini ispat etmiş yeni teknolojileri<br />

ve tedavi yöntemlerini uygulamak. Yeni<br />

çıkmış bir teknoloji veya tedavi yöntemini<br />

bir süre izliyoruz. Eğer bu yöntem ya da<br />

teknoloji kendini ispat ediyorsa<br />

uygulamasını yapıyoruz.<br />

Yeni nesil tıp teknolojileri öncelikle hastalara<br />

konfor sağlıyor, daha iyi bir görüşe<br />

sahip olmalarını, cerrahi sırasında acı hissetmemelerini<br />

ya da daha az hissetmelerini<br />

sağlıyor ve iyileşmelerini<br />

hızlandırıyor. Komplikasyonla karşılaşma<br />

riskini azaltıyor.<br />

Özellikle gençler gözlük kullanmaktan<br />

hoşlanmıyor ve alternatif yollar<br />

arıyorlar. Bunlardan birinin Excimer<br />

Laser cerrahisi olduğunu biliyoruz. Excimer<br />

Laser kimlere uygulanabilir?<br />

Laser bir kere yapılır, sonrasında<br />

katarakt ameliyatı olamazsınız gibi<br />

dedikodular doğru mudur?<br />

Excimer Laser Tedavisi’nden önce göz<br />

doktorunuz; gözlerinizin bu işlem için<br />

yeterince sağlıklı olup olmadığını belirlemek<br />

amacıyla kapsamlı bir göz muayenesi<br />

yapacaktır. Doktorunuz korneanızın<br />

şeklini ve kalınlığını, göz bebeği boyutunuzu,<br />

kırma kusurlarınızı (miyop, hipermetrop<br />

ve astigmat) ve genel sağlık<br />

durumunuzu değerlendirecektir. 1 ile 8<br />

derece arası miyop, 1 ile 5 derece arası<br />

hipermetrop ve astigmat rahatsızlığı olan<br />

ve tedaviye uygun gözlere başarı ile uygulanabiliyor.<br />

Göz yapınız uygun olduğu<br />

sürece 2-3 kez yapılabilir. Halk arasında<br />

sadece 1 kez yapılabildiğine yönelik<br />

söylemler doğru değildir. İleride olmanız<br />

gerekecek herhangi bir göz tedavisine<br />

(katarakt dahil) engel ya da sebep değildir.<br />

Excimer Laser Tedavisi, kuralları oturmuş,<br />

sonuçları memnun edici ve riskleri çok<br />

düşük olduğundan güvenilir bir yöntem<br />

olarak tıp dünyasındaki yerini almıştır.<br />

FDA gibi en katı sağlık otoriteleri<br />

tarafından güvenilir bir tedavi olarak<br />

kabul edilmiştir. Türkiye’de sivil pilotlara,<br />

yurt dışında savaş pilotlarına bile (belli kurallar<br />

çerçevesinde) uygulanma izni vardır.<br />

Son zamanlarda göz içine yerleştirilen<br />

“Premium Mercek” ve “Akıllı Mercek”<br />

gibi söylemler duyuyoruz. Bunlar<br />

nedir? Ne işe yarar? Kimlere uygulanır?<br />

Öncelikle katarakt olan veya olmayan 50<br />

yaş üzerindeki hastalarda “Premium Mercekler”<br />

uzak-yakın-orta mesafeyi,<br />

astigmatlı düzeltmeyi ve daha kaliteli<br />

görmeyi sağlamak için tasarlanmıştır.<br />

Bunları merkezimizde uyguluyoruz.<br />

Ancak gözün uygun olması gereklidir. Her<br />

göze uygulama şansımız yok. “Akıllı Lens”<br />

Makula (Sarı Nokta ) hastalıklarında<br />

kullanılan bir lens türüdür. Görüntüyü<br />

retina üzerindeki sağlıklı noktaya düşüren<br />

maliyeti yüksek bir lens tipidir, bunu<br />

şimdilik uygulamıyor sonuçlarını izliyoruz.<br />

Ayrıca “Excimer Laser” ameliyatı<br />

yapılamayan yüksek numaralı hastalarda<br />

göz bebeğinin ya da merceğin hemen<br />

önüne ama gözün içine konulabilen mercekleri<br />

uyguluyoruz. Yani Excimer Laser<br />

ameliyatı olamayan hastalarda göz içi<br />

mercek uygulamaları ile başka çözümler<br />

sunabiliyoruz.<br />

Teknolojinin gelişmesi ile insanlar<br />

hastalıkları ile ilgili doğru ya da yanlış<br />

bilgileri internetten öğreniyorlar. Bu<br />

arada ciddi bir teknoloji bağımlılığı da<br />

var. Göz sağlığımızı korumak için önerileriniz<br />

ve hastalarınızdan beklentileriniz<br />

nelerdir?<br />

Kişilerin internetten şikâyetleri için<br />

çözüm araması yanlış değil, tabii<br />

doğru kaynaklardan araştırdığı<br />

sürece. İnternetteki bilgi<br />

kirliliği yalnız sağlık<br />

konusunda değil, her<br />

konuda var ve istenilen<br />

hukuki<br />

denetimin altına<br />

alınabilmiş<br />

değil. Bu<br />

durum,<br />

kişilere bilgi<br />

aldıkları<br />

kaynağın<br />

güvenilirliğini<br />

araştırmak<br />

ve emin<br />

olmak gibi<br />

bir sorumluluk<br />

yüklüyor.<br />

Çünkü<br />

yanlış<br />

bilgi, ilgilenen<br />

kişiye<br />

daha<br />

çok zarar veriyor.<br />

Göz sağlığımızı korumak adına öncelikle<br />

şunu söylemek isterim. Sadece bilgisayar,<br />

telefon ekranı değil, dikkat gerektiren bir<br />

işte çalışmak, televizyon seyretmek, araba<br />

kullanmak, kitap okumak gibi aktiviteler,<br />

göz kapağının dakikadaki kırpma sayısını<br />

azaltır. Dolayısı ile gözyaşımızın, göz üzerine<br />

sıvanma sayısını azaltır yani gözün<br />

gözyaşı ile sıvanmadan kalma süresini<br />

uzatır. Bu durum göz kuruluğu olarak<br />

tanımlanan şikâyetlerinin artmasına<br />

neden olur. Böyle hallerde bunun farkında<br />

olup göz kırpma sayısını bilinçli olarak<br />

artırmak ya da mola vermek gerekir.<br />

Ayrıca genç insanlarda, çocuklarda, özellikle<br />

miyoplarda çok uzun süre ve 45 santim<br />

yakına bakmak, yakına baktığımız<br />

zeminde aydınlatmanın yetersiz olması,<br />

gözlük ihtiyacımızdaki numaraların artış<br />

hızını daha da artırır. Bu özellikle genç ve<br />

miyop olan hastalar için uyarıdır. Yılda bir<br />

kez bir göz doktoruna muayene<br />

olmak gerekir.<br />

23


Odunpazarı Belediyesi<br />

şehre kazandırdığı özel<br />

kitaplık ile kentin eğitime<br />

büyük katkı sundu<br />

Akademinin tercihi de<br />

“Ataol Behramoğlu Kitaplığı”<br />

O dunpazarı<br />

Belediyesi,<br />

265 yıllık<br />

Yağcızade Konağı’nı<br />

restore ederek<br />

Ataol<br />

Behramoğlu Kitaplığı’na<br />

dönüştürdü.<br />

Kitaplık,<br />

açıldığı günden<br />

itibaren ziyaretçi<br />

akınına uğruyor.<br />

Akademik çevrelerin<br />

ve öğrencilerin<br />

tercih ettiği<br />

yerlerin başında<br />

gelen Ataol Behramoğlu<br />

Kitaplığı’nda<br />

akademik<br />

çalışmalar başladı<br />

bile.<br />

Türk edebiyatının önemli isimlerinden<br />

Ataol Behramoğlu, kendi kitaplarının da<br />

aralarında olduğu kendi kitaplığından yaklaşık<br />

7 bin eseri, Odunpazarı Belediyesi’ne<br />

armağan etti. Rus Edebiyatı profesörü<br />

olan Behramoğlu’nun Odunpazarı Belediyesi’ne<br />

bağışladığı kitaplar arasında Rus<br />

ve Türk Edebiyatı için önemli kitaplar da<br />

bulunuyor. Edebiyat ve Tarih Fakülteleri<br />

için önemli kaynak eserlerin bulunduğu<br />

kitaplıkta, araştırma görevlileri ve öğrencilere<br />

de çalışmalar yapıyor. Farklı şehirlerde<br />

bulunan üniversitelerde ders veren<br />

hocaların ve yüksek lisans yapan öğrencilerin<br />

de tercih ettiği kitaplık, önümüzdeki<br />

günlerde çok farklı çalışmalara ve buluşmalara<br />

da ev sahipliği yapacak. Kitaplıkta<br />

çalışmalar yürüten akademisyen ve öğrenciler<br />

eserlerini Odunpazarı Belediyesi’ne<br />

armağan eden Ataol Behramoğlu’na<br />

ve bu eserlerden muhteşem bir kitaplık<br />

oluşturan Odunpazarı Belediye Başkanı<br />

Kazım Kurt’a teşekkür ediyor.<br />

24<br />

HER TÜRLÜ KİTABI BURADA<br />

BULMAK MÜMKÜN<br />

Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı<br />

Bölümünde araştırma görevlisi<br />

Emrah Gülüm, gönüllü olarak Ataol Behramoğlu<br />

Kitaplığına yardımcı olmaya çalıştıklarını<br />

söyledi. Kitaplığın edebiyatın<br />

çeşitli bölümlerine ayrıldığını dile getiren<br />

Gülüm, kitaplıkta Türk Edebiyatı,<br />

Dünya Edebiyatı, Rus Edebiyatı, Tarih ve<br />

Sosyoloji bölümleri olduğunu belirtti.<br />

Kendisinin Türk Edebiyatı bölümünde<br />

bulunan kitapların tasnifi ile ilgilendiğini<br />

ifade eden Gülüm,<br />

“Kitaplıkta her tür eser var.<br />

Neredeyse her dil de var. Hocamız<br />

akademik anlamda Rus<br />

Dili ve Edebiyatı alanında bir<br />

akademisyen olduğu için Rusça<br />

eserler de çok fazla. Roman,<br />

öykü, deneme, akademik yazılar,<br />

şuan satışı olmayan bulunması<br />

imkansız kaynak eserler<br />

ve Divan edebiyatı var. Farklı<br />

alanlarda ve türlerde her türlü<br />

kitabı burada bulmak mümkün.<br />

Ataol Behramoğlu Kitaplığı<br />

daha da genişleyecek ve gelişecektir”<br />

dedi.<br />

KİTAP KOKUSU SOLUYARAK<br />

OKUMAK ÇOK GÜZEL<br />

Sedef Gürgan, Yalova Üniversitesi Hukuk<br />

Fakültesi 4’üncü sınıf öğrencisi. Kitaplığın<br />

açılışı hakkında sosyal medyada duyurular<br />

gördüğünü söyleyen Gürgan, daha<br />

sonra da Ataol Behramoğlu Kitaplığının<br />

açılışına katıldığını anlattı. “Çok güzel bir<br />

açılış olmuştu. Bugün tekrar ziyaret etmek


istedim” diyen Gürgan, ardığı kitapların<br />

hepsini bulduğunu ifade etti. Özellikle<br />

kitap kokusu soluyarak okumak çok güzel<br />

olduğunu kaydeden Gürgan, “Eskişehir’in<br />

ihtiyacı olan bir şeydi. Kültür ve sanata<br />

olan desteğinden dolayı Odunpazarı Belediyesine<br />

ve Ataol Behramoğlu’na çok teşekkür<br />

ediyorum” dedi.<br />

ATAOL HOCAMIZIN YILLARIN BİRİ-<br />

KİMİ VE BURAYA BAĞIŞLADIĞI KİTAP-<br />

LARI BİZE YARDIMCI OLUYOR<br />

Rus Dili ve Edebiyatı ile ilgili araştırma<br />

yapan ve tez hazırlayanlar da Ataol Behramoğlu<br />

Kitaplığını tercih ediyor. Raflardaki<br />

kaynaklardan faydalan öğrenciler,<br />

kendileri için oluşturulan çalışma alanlarında<br />

da rahatlıkla çalışabiliyor. Bu öğrencilerden<br />

bir de Ankara Üniversitesi Dil<br />

Tarih Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı<br />

Yüksek Lisans Öğrencisi Seyfullah<br />

Koçak. Tez döneminde olduğunu belirten<br />

Koçak, akademik çalışmalarına devam ettiğini<br />

söyledi. Koçak, “Ataol Behramoğlu,<br />

Rusya’da bulunmuş, eğitim almış, Rusça’dan<br />

birçok kitabı dilimize kazandırmış,<br />

Rus Dili ve Edebiyatı Profesörü. Bu kitaplık,<br />

özellikle içinde bulunan Rusça eserler,<br />

hem edebi hem de bilimsel eserler nedeniyle<br />

çok önemli bir varlık teşkil ediyor.<br />

Tezimi çalışırken herhangi bir kitaba,<br />

edebi esere veya o eserle ilgili yapılmış<br />

bilimsel bir çalışmaya bir oda değiştirerek<br />

ulaşmak benim için mutluluk verici. Özellikle<br />

eski eserler, klasikler ve bundan belki<br />

100 yıl önceki akademik çalışmalara internet<br />

üzerinden bile ulaşması zor ancak,<br />

Ataol Hocamızın yılların birikimi ve buraya<br />

bağışladığı kitapları bize yardımcı<br />

oluyor” diye konuştu.<br />

AZİZ NESİN’İN BEHRAMOĞLU’NA<br />

YAZDIĞI MEKTUP DA KİTAPLIKTA<br />

Ataol Behramoğlu Kitaplığı’na eserlerin<br />

yerleştirilmesi ve tasnifinde emeği geçenlerden<br />

biri de Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı<br />

Edebiyat Bölümü hocalarından<br />

Emine Karabacak Kündem. Ataol Behramoğlu’nun<br />

şair ve yazar olmasının yanı<br />

sıra akademik<br />

bir unvanı da<br />

olduğunu hatırlattı.<br />

Ataol Behramoğlu’nun<br />

üniversitelerde<br />

derse girerek<br />

çok sayıda öğrenci<br />

yetiştirdiğini<br />

belirten<br />

Kündem, kitaplıkta<br />

Behramoğlu’nun<br />

eserlerinin de<br />

yer aldığını<br />

vurguladı. Kitaplığın<br />

Türk<br />

Edebiyatı kısmında<br />

Ataol<br />

Behramoğlu’nun<br />

yazdığı<br />

ve çevirisini yaptığı kitapların olduğunu<br />

söyleyen Kündem, bunun yanı sıra Behramoğlu’nun<br />

‘Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekliği’<br />

adlı doktora tezinin orijinal halinin<br />

de kitaplıkta mevcut olduğunun altını<br />

çizdi. Bu çalışmaların farklı yayın evleri<br />

tarafından basılan ve çok okunan bir kitap<br />

olduğuna dikkat çeken Kündem, “Ataol<br />

Behramoğlu denince aklımıza Puşkin üzerine<br />

çalışmalar gelmekte, bu nedenle de<br />

kitaplıkta çok sayıda Puşkin çevirisi de<br />

bulunmakta” dedi. Kitaplıkta kitabın dışında<br />

mektupların da bulunduğunu ifade<br />

eden Kündem, “Bizi duygulandıran mektuplardan<br />

biri de Aziz Nesin’in mektubu.<br />

Hocanın babasının kendisine gönderdiği<br />

bir mektup var. Hocanın babasının yazdığı<br />

kitap da, aldığı birçok ödülde burada” diye<br />

konuştu.<br />

NADİR BULUNAN KAYNAKLARIN<br />

OLDUĞUNA DA ŞAHİT OLDUM<br />

Dumlupınar Üniversitesi Yüksek Lisans<br />

Öğrencisi Betül Ölürdönmez’de kitap okumak<br />

için Ataol Behramoğlu Kitaplığını tercih<br />

edenlerden. Kitaplığın Eskişehir için<br />

çok güzel bir yer olduğunu kaydeden<br />

Ölürdönmez, “Sessiz, kitap okuyabileceğiniz<br />

çok fazla alan yok. Çünkü, Eskişehir’de<br />

çok fazla öğrenci var. Bun- dan<br />

dolayı çok güzel bir yer<br />

ve<br />

nadir bulunan kaynakların<br />

olduğuna da<br />

şahit oldum. Akdeniz<br />

Üniversitesi’nden bir profesör<br />

vardı burada, bir kaynağı<br />

çoğu yerde aramış ancak<br />

burada bulduğunu söyledi. Buraya<br />

kitap için gelmiş. Bence bu açıdan<br />

çok güzel. Türk Dili ve Edebiyatın kısmında<br />

Türk Dili ile ilgili bütün alanlarda<br />

kitaplar var. O odada Türk Dili’nin bütün<br />

alanları ile ilgili çok sayıda araştırma kitapları<br />

mevcut” şeklinde konuştu.<br />

ÇOK DEĞERLİ ESERLERLE<br />

KARŞILAŞTIM<br />

Nuri Can Uçar, Anadolu<br />

Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde araştırma<br />

görevlisi. Ataol Behramoğlu’na kitaplarını<br />

Odunpazarı Belediyesi’ne hediye<br />

ettiği için teşekkür eden Uçar, “Benim kullanacağım<br />

bir yer burası. Binanın fiziki<br />

şartları ve konumu, tarihe gönül veren birisi<br />

için Eskişehir’in tarihi bir bölgesinin<br />

merkezinde bulunması çok güzel bir his.<br />

Buraya geldiğimde bizim öğrenim hayatımızda<br />

son derece önemsediğimiz, çok değerli<br />

eserlerle karşılaştım. Eskiçağ<br />

Tarihinden Ortaçağ Tarihinden, Osmanlı<br />

Tarihinden, Yakın Türkiye Tarihinden,<br />

Cumhuriyet Tarihinden, Düşünce Tarihinden,<br />

bilhassa çok değerli anı eseleri var<br />

burada. İngilizce, Türkçe, Rusça, Fransızca…<br />

Çok dilde geniş kapsamlı, geniş ölçekte<br />

son derece başarılı eserlerle<br />

karşılaştım. Bunları yalnızca lisans değil lisansüstü<br />

öğrencilerimiz de kullanabilir. Bu<br />

güzel mekânda, bu güzel ortamda, bu<br />

güzel çalışma ortamında son derece verimli<br />

çalışmalar yapılabileceğine yürekten<br />

inanıyorum. Kitapların son derece faydalı<br />

olacağına eminim. Tarihe, okumaya, öğrenme<br />

gönül veren herkesin gelip yalnızca<br />

tarihte değil pek çok farlı disiplinde çok<br />

değerli eserlerin bulunacağı önemli bir<br />

merkez haline geldi. Öğrenmeyi önemli atfeden<br />

herkesin kullanmasını tavsiye ediyorum”<br />

dedi.<br />

25


26


27


Tepebaşı Belediyesi Eskişehir Uluslararası Pişmiş Top<br />

“SEÇKİNLERİN DEĞİL HA<br />

Tepebaşı Belediyesi tarafından düzenlenen 13. Uluslararası<br />

Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu bu yıl da renkli görüntülerle<br />

geride kaldı. Sempozyum alanını dolduran binlerce Eskişehirli, kültür<br />

ve sanat dolu günlerin tadını çıkardı. Tepebaşı Belediye Başkanı<br />

Ahmet Ataç ise, halkın sempozyuma sahip çıkmasının gurur verici<br />

olduğunu belirterek; “Hep söylüyorum; Uluslararası Eskişehir Pişmiş<br />

Toprak Sempozyumu, seçkinlerin değil, halkımızın sempozyumudur.<br />

Zaten işin içinde halkımız olmasaydı, bu sempozyumun<br />

13.’sünü düzenlemiş olamazdık.” Diye konuştu.<br />

Sempozyumun kapanışı için yapılan törenin ardından<br />

gerçekleşen konserde ise sahneye çıkan Mehmet Erdem,<br />

Eskişehirlilere muhteşem bir gece yaşattı.<br />

Tepebaşı Belediyesi tarafından<br />

bu yıl 13.’sü 2-14 <strong>Eylül</strong> tarihleri<br />

arasında düzenlenen Uluslararası<br />

Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu,<br />

düzenlenen kapanış töreni<br />

ile son buldu.<br />

Tepebaşı Belediyesi Hizmet<br />

Binası önünde düzenlenen kapanış<br />

törenine, Tepebaşı Belediye<br />

Başkanı Dt. Ahmet Ataç’ın<br />

yanı sıra CHP Eskişehir<br />

Milletvekili Utku Çakırözer,<br />

Han Belediye Başkanı Erdal<br />

Şanlı, CHP Eskişehir İl Başkanı<br />

Abdülkadir Adar, CHP Tepebaşı<br />

İlçe Başkanı Atilay Dalgıç,<br />

Eskişehir Sanayi Odası Organize<br />

Sanayi Bölgesi Başkanı<br />

Nadir Küpeli, Eskişehir Ticaret<br />

Borsası Başkanı Ömer Zeydan,<br />

Tepebaşı Belediye Meclis<br />

üyeleri, sempozyuma katılan<br />

sanatçılar ve asistanları,<br />

sponsor firmaların temsilcileri<br />

ile vatandaşlar katıldı.<br />

28<br />

“TÜRKİYE ADINA BU GÜZELLİK-<br />

LER İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM”<br />

Törende sempozyuma katılan sanatçılar<br />

adına bir konuşma yapan<br />

Yasemin Yarol, “15 gündür Eskişehir’deyiz<br />

ve bu muhteşem sempozyumun<br />

bir parçası olmaktan<br />

dolayı çok mutluyum. Sevgili Ahmet<br />

Başkan, yaklaşık 20 yıl öncesinde<br />

göreve gelmiş ve o tarihten<br />

bugüne kent için ne yapabileceğini<br />

düşünmüş. Enerjisi ile Eskişehir<br />

için harika şeyler yapmaya devam<br />

ediyor. Bu sempozyum da Tepebaşı’na<br />

müthiş bir değer kazandırmış.<br />

Kendi adıma ve Türkiye adına bu<br />

güzellikler için teşekkür ediyorum.<br />

Çünkü ben bugüne kadar sayısız<br />

sempozyuma katıldım, bu kadar<br />

büyük ve her detayın düşünüldüğü<br />

bir organizasyona katılmamıştım.<br />

Kent kültürü ve kimliği gibi<br />

kavramların nasıl ortaya çıktığının<br />

güzel bir örneği, emeğinize sağlık,<br />

çok teşekkür ediyorum” dedi.<br />

“BENZERİ OLMAYAN BİR<br />

ETKİNLİK”<br />

Uluslararası Eskişehir Pişmiş<br />

Toprak Sempozyumu Sanat Danışmanı<br />

Prof. Bilgehan Uzuner ise<br />

konuşmasında, “Benzeri olmayan<br />

bir etkinlik gerçekleştiriyoruz.<br />

Sempozyum, kendisi bir yapıt,<br />

çıkan eserleri sosyal alanlarda<br />

sergiliyoruz. Bu sene ile birlikte<br />

sempozyumumuzun eser sayısı<br />

yaklaşık olarak 200’e ulaştı. Eskişehir’deki<br />

bu koleksiyon, dünyada<br />

benzeri olmayan bir birikim, bir<br />

kültür hazinesi. Toplamda 100<br />

kişiden kalabalık bir ekibin emeği<br />

var. Bütün bu çalışma ve organizasyonun<br />

başındaki isim Ahmet<br />

Ataç ve onun desteği ile bu güzel<br />

iş ortaya çıkıyor. Esas buluş ve<br />

katkı kendisinindir ve umuyorum<br />

ki sempozyumu sürdüreceğiz”<br />

diye konuştu.<br />

“GÜZEL İŞLER ORTAYA ÇIKIYOR”<br />

Tepebaşı Belediye Başkanı Dt.<br />

Ahmet Ataç ise 13.’sü düzenlenen<br />

sempozyuma katkı verenlere<br />

teşekkür ettiği konuşmasında,<br />

“Bu sempozyum 2001 yılından<br />

bu güne süren bir dostluk. Sempozyumun<br />

bütününe baktığınızda<br />

da müthiş bir imece görürsünüz.<br />

Bu ikisi bir araya geldiğinde<br />

ise gerçekten güzel işler ortaya<br />

çıkıyor. Şehir sanat ile buluşursa,<br />

insanlarımızın da bakış açısı<br />

değişiyor, daha vicdanlı insanlar<br />

oluyoruz. Tuğla-kiremit, Tepebaşı<br />

için çok önemlidir. Çünkü 1927’de<br />

Türkiye’de ilk kiremit Tepebaşı’nda<br />

üretildi, bu topraklarda kil çok<br />

verimli olduğu için. Günümüzde<br />

tuğla ve kiremit, kentimizin belleği<br />

ve kimliği haline geldi. 36 ülkeden<br />

131 sanatçı sempozyumlarımıza<br />

katıldı ve yaklaşık 200 eseri kentimize<br />

kazandırdık. Bu eserlerin<br />

büyük bir kısmı, parklarımızda<br />

sergileniyor. Vatandaşlarımızın<br />

eserlere temas edebilmesini de<br />

ayrıca önemli buluyorum” diye<br />

konuştu.


ak Sempozyumunda toprağın öyküsü 13. kez yazıldı<br />

LKIN SEMPOZYUMU!”<br />

“SEÇKİNLERİN DEĞİL<br />

HALKIN SEMPOZYUMU”<br />

Başkan Ataç konuşmasının<br />

devamında sempozyumun halka<br />

mal olduğunu vurgulayarak, “Hep<br />

söylüyorum; Uluslararası Eskişehir<br />

Pişmiş Toprak Sempozyumu,<br />

seçkinlerin değil, halkımızın<br />

sempozyumudur. Zaten işin içinde<br />

halkımız olmasaydı, bu sempozyumun<br />

13.’sünü düzenlemiş<br />

olamazdık. Bu sempozyuma yaklaşık<br />

650 çocuğumuz dahil olarak<br />

çocuk atölyelerine katıldı. Bugün<br />

bizim için hem sevinçli hem de<br />

hüzünlü bir gün. 15 gün boyunca<br />

devam eden bu sempozyum<br />

bizim bir düğünümüz, bayramımız<br />

oldu ve bugün de sona eriyor. 13<br />

sempozyumdur sanatçılarımız,<br />

asistanlarımız ve belediye çalışanlarımız<br />

ile bu özel organizasyonu<br />

başarıyoruz. Diliyorum bundan<br />

sonraki tüm sempozyumlarımız<br />

aynı başarı ile gerçekleşir” ifadelerini<br />

kullandı.<br />

Konuşmaların ardından Prof.<br />

Bilgehan Uzuner, 13. Uluslararası<br />

Pişmiş Toprak Sempozyumu anısına<br />

Semih Kaplan’ın bir eserini<br />

sanatçılar adına Başkan Ataç’a<br />

takdim etti. Programda daha<br />

sonra sanatçılara, sponsorlara ve<br />

asistanlara plaketleri sunuldu ve<br />

hatıra fotoğrafları çektirildi.<br />

MEHMET ERDEM<br />

YÜREKLERİ ISITTI<br />

Uluslararası Eskişehir Pişmiş<br />

Toprak Sempozyumu kapsamında<br />

düzenlenen son konser ise kapanış<br />

töreninin ardından Cassaba<br />

Modern açık otopark alanında<br />

gerçekleşti.<br />

Türk müziğinin sevilen ismi<br />

Mehmet Erdem, Cassaba Modern’in<br />

katkıları ile sempozyumun<br />

kapanış konserinde sahneye çıktı.<br />

Katılımın ücretsiz olduğu konsere<br />

Eskişehirli müzikseverlerin ilgisi<br />

yoğun oldu. Erdem serin havada<br />

yürekleri ısıttığı konserinde<br />

“Bir Elmanın Yarısı”, “Sensiz Ben<br />

Olamam”, “Acıyı Sevmek Olur<br />

mu?”, “Herkes Aynı Hayatta”, “Olur<br />

O Zaman” gibi sevilen şarkılarını<br />

seslendirdi. Konser alanını dolduran<br />

Eskişehirliler de Erdem’e hep<br />

bir ağızdan eşlik etti.<br />

Konserde sahneye çıkan Tepebaşı<br />

Belediye Başkanı Dt. Ahmet<br />

Ataç da “Bugün 13. Uluslararası<br />

Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu’nun<br />

son günüydü. Sempozyumumuz<br />

ile Tepebaşı’nın kazandığı<br />

eser sayısı 200’e ulaştı.<br />

Türkiye’nin neresinde 200<br />

heykel vardır? Bu, tamamen siz<br />

Eskişehirlilerin desteği ile gerçekleşti.<br />

Hepinize gönülden teşekkürlerimi<br />

sunuyorum. Mehmet Erdem<br />

de tüm Türkiye’nin beğendiği bir<br />

kardeşimiz. Bu etkinliğe destekleri<br />

için Cassaba Modern’e de teşekkür<br />

ediyorum. Keyifli bir konser<br />

ve aydınlık günler diliyorum” diye<br />

konuştu.<br />

Başkan Ataç’ın, Mehmet Erdem’e<br />

isminin yazılı olduğu Eskişehirspor<br />

forması ve çiçek takdim<br />

ettiği konser, coşku ile sona erdi.<br />

29


Babasının vasiyetini<br />

yerine getirdi. Miras kalan<br />

40 bin kitabı ile<br />

Eskişehir’e kütüphane kurdu..<br />

Bir öğretmen düşünün…<br />

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi…<br />

Öğretmeninize gayri ihtiyari soruyorsunuz:<br />

“Hocam biz hangi mezhepteniz?”<br />

O da kendinden emin yanıtlıyor: “İnsanlık mezhebinden<br />

oğlum!”<br />

Cevabı duyduğum an şöyle bir<br />

duraksıyorum.<br />

Etkiliyor verilen yanıt…<br />

Google soruyorum anında,<br />

İsmail Uymur kimdir diye…<br />

Ekşi sözlük başta olmak<br />

üzere karşıma hakkında yazılan<br />

birçok makale, yazı dizisi, paylaşım,<br />

mesaj çıkıyor.<br />

Çoğu yorumda da kendisinden<br />

“Anarşist Dinci” diye bahsediliyor.<br />

Ama öyle yargılayıcı değil…<br />

Ön görülü, entelektüel ve mütevazi<br />

tavırları öne çıkarılıyor.<br />

İnternette gezmeye devam ediyorum<br />

ki…<br />

Ünlü sanatçı Sıla’nın İsmail<br />

Hoca’nın vefatında<br />

paylaştığı duygusal<br />

mesajı<br />

da<br />

çıkıveriyor<br />

karşıma:<br />

Şöyle anlatıyor<br />

onu:<br />

“İzmir burası.<br />

Geçtiğimiz yıl. Tüyap<br />

Kitap Fuarı. Şiir kitabımın<br />

imza<br />

günü için oradayım.<br />

Soldaki<br />

Birol hocam<br />

(Birol Can). Sağdaki<br />

İsmail hocam<br />

(İsmail Uymur).<br />

30<br />

Birol hocama uzun ömürler nasip olsun, İsmail hocamı,<br />

hocamızı bu sene kaybettik. Din kültürü ve<br />

ahlak bilgisi dersimize girerdi ve hayatı anlatırdı. Filozof<br />

olduğunu düşünürdük. Teneffüslerde sohbet<br />

etmek için yakalamaya çalışırdık koridorlarda. Engin<br />

bir öngörü, derin bir sezi, derya deniz bir sevgiyle<br />

bakardı, gördüğünü görürdük. Şanslıydık! Bir de<br />

jilet gibi giyinirdi, her zaman şık. O gün imza gününde<br />

bana baktı dedi ki: 'Sıla, çok iyisin ha!'<br />

Mahcup olup, sadece sarılabildim. Sağol canımın<br />

içi İsmail hocam. Nur içinde yatsın o altın<br />

kalbin. Sayende ne çok şey öğrendik. Ve tüm<br />

öğretmenlerimiz, sayenizde o kadar çok şey<br />

değişebilir ki. İyi ki varsınız. Başöğretmeniz<br />

Mustafa Kemal Atatürk ışıklarda yat. Tüm<br />

öğretmenlerimizin günü kutlu olsun. Canım<br />

İsmail hocam, öğrencilerin seni hiç unutmayacak.<br />

Söz!"<br />

Bu mesaja da bir<br />

göz attıktan sonra<br />

yolculuğuma<br />

devam ediyorum<br />

ki bir paylaşım<br />

daha<br />

tüylerimi<br />

diken diken<br />

ediyor.<br />

Bir öğrencisine<br />

ait olmalı.<br />

İsmail<br />

Hoca’yı<br />

şöyle<br />

ifade<br />

ediyor:<br />

‘Bu<br />

adam<br />

müslüman<br />

mı ya’<br />

bile demiştim<br />

onu gördü-


“KİTAPLARINI KİME EMANET<br />

EDECEĞİNİ BİLMİYORDU”<br />

Haklı da çünkü bir hazine biriktirmiş.<br />

Bu kitapların bir gün kütüphane<br />

olacağından ve birçok insana ışık tutacağından<br />

da habersizdi büyük ihtimal.<br />

Bu süreçte kime emanet etti kitapları<br />

ya da nasıl muhafaza ettiniz binlerce kiğümde.<br />

Zihnimizdeki ‘müslüman’ resminden çok<br />

farklı olduğu içindi bu durum. Oku’ emrini tam manasıyla<br />

anlayan, hayatında yaşayan ve başkalarına<br />

da sürekli tavsiye eden inanmış kişiydi. Hangi tür<br />

olursa olsun ilme, okumaya kendini adamıştı çünkü.<br />

En sağından en soluna kadar bütün eserleri seçmeden,<br />

ayırmadan, ötekileştirmeden okuduğunu bilirim.<br />

Yeni bir kitap mı çıktı, bir hafta sonra size<br />

özetini sunardı. O’nun ‘oku’ emrini bu kadar ciddiye<br />

almasını görünce, müslümanların ne kadar cahil olduğunu<br />

daha iyi anlamıştım.”<br />

Derin bir iç çekiyorum bilgisayarı kapatırken…<br />

Tanımak isterdim, bu güzel sohbeti kendisiyle<br />

yapmak, tarih kokulu binlerce kitabını ondan dinlemek…<br />

Kendisiyle olmasa da kızıyla tanışmak nasip oluyor.<br />

Bu büyük insanın giderken başta Eskişehir halkı<br />

olmak üzere tüm insanlığa bıraktığı bir mirası var.<br />

O mirası anlatmak, uzun uzun paylaşmak istiyorum.<br />

İsmail Uymur’un kızı Zeynep Koçal Uymur çocukları<br />

gibi baktığı, koruduğu, kolladığı 40 bin kitabını<br />

Eskişehir’de özel bir kütüphaneye çeviriyor.<br />

Hoşnudiye Mahallesi’nde bu kütüphane…<br />

Halk diliyle anlatacak olursak İbis Otel’in karşısında<br />

bulunan kendine has bir apartman dairesinde…<br />

Zeynep Hanımla bir arkadaşım aracılığıyla tanışıyoruz.<br />

Ne yalan söyleyeyim.<br />

Röportaja giderken: “Apartmanın içinde kütüphane<br />

mi olur ya” diye düşünüyorum.<br />

Kapıyı çalıyorum.<br />

Zeynep Hanım içtenliğiyle karşılıyor, odasına geçiyoruz,<br />

sohbet ederken ben etrafı inceliyorum ki<br />

etraf da binlerce kitap göremeyince, “İnşallah bahsettiği<br />

bir raf dolusu kitap değildir” düşüncelerime<br />

engel olamıyorum.<br />

Gezmeye başlıyoruz ardından merkezi…<br />

Utanıyorum aklımdan geçenlerden, ön yargılı düşüncelerimden…<br />

Ufak, sıradan bir kütüphane beklerken tozlu rafların<br />

içerisinde geçen bir ömür görüyorum karşımda…<br />

Tarifi olmayan garip hisler beliriyor o an içimde…<br />

Sanki onunla bir zamanlar bir yerde karşılaştık,<br />

belki tanıştık hatta ayaküstü konuştuk ama fark etmedik.<br />

Ziyaretine gelmişim gibi saygı uyandırıyor.<br />

Kendisini hiç tanımamama rağmen, uzaktan yakından<br />

ilgimin olmamasına rağmen, hatta ismini bile<br />

ilk kez sohbet esnasında duymama rağmen…<br />

Yüreğimde bir yerlere dokunuyor ‘İsmail Uymur…<br />

Taa Ege’den başlayan, İzmir’de devam eden, İstanbul’a<br />

uzanan tarih kokulu kitaplarını, koskoca hikayesini<br />

yazmak bana nasip olduysa vardır bir<br />

hikmet diyorum.<br />

Zeynep Hanım öncelikle sizi kısaca<br />

tanıyalım mı?<br />

Değer Yaşam Merkezi ve İsmail<br />

Uymur Kütüphanesinin kurucusuyum.<br />

Mimar Sinan Üniversitesi’nde Türk Dili<br />

ve Edebiyatı lisansı yapıp İstanbul Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Yeni Edebiyat<br />

Anabilim Dalı’nda yüksek lisansımı yaptım.<br />

Şu anda da Uluslararası EricksonCoachıng<br />

School Türkiye Temsilcisi Denge<br />

Merkezi’nden almış olduğum Profesyonel<br />

Koçluk ve NLP eğitimlerini tamamladıktan<br />

sonra kurduğum Değer Yaşam<br />

Merkezi’nde hem atölyelerle hem bireysel<br />

koçluk ve NLP uzmanı olarak büyük<br />

bir keyifle Eskişehir’de çalışmalarımızı<br />

devam ettiriyoruz. Ayrıca İsmail Uymur<br />

Kütüphanesinin açılışı için de gerekli çalışmalarımızı<br />

sürdürüyoruz.<br />

Eskişehir’e çok değerli bir kütüphane<br />

kazandırdınız. Sıla gibi birçok<br />

ünlü sanatçının da hocası olan Din Kültürü<br />

ve Ahlak Bilgisi öğretmeni İsmail<br />

Uymur’un o köklü kütüphanesini… İlk<br />

olarak o kütüphaneden bahseder misiniz?<br />

Bu kütüphane babamın kitaplığı…<br />

Ömrü burada… 40 bin kitap ona ait…<br />

1930’lu yıllardan bu yana hem yeni kitaplar,<br />

hem safilik kitaplar var. Çok değerli,<br />

imzalı kitaplar var. Onun ölümü<br />

çok hızlı ve ani oldu. Bir ay içerisinde<br />

oldu. O vakte kadar da ben zaten onun<br />

ne gripten yattığını bilirim ne doktora<br />

gittiğini bilirim. Çok hazırlıksızdık o anlamda<br />

ama 70’in üzerine çıkınca yaşı<br />

eve sığmıyordu. Evde annemle tartışma<br />

konusu oluyordu. Evin her yeri kitaptı<br />

çünkü. Onları nereye vereceğim diye çok<br />

düşünüyordu. Çünkü her türlü kitap var.<br />

Ne tür kitaplar bunlar?<br />

Sol, sağ, dergi, gazete, aklınıza gelebilecek<br />

her türlü kitap var. O üniversiteye<br />

versem şunu atar, ötekine versem<br />

bunu atar diye düşünüyordu. O yüzden<br />

hepsini özenle muhafaza etti.<br />

31


tabı?<br />

Babaannem anlatırdı. Babam çocukluğundan<br />

beri okuyan bir insanmış.<br />

Daha çok küçükken o dönemin çizgi romanlarını<br />

alırmış sürekli. Gençliğe geçişte<br />

de dedemin verdiği bütün parayı<br />

kitaplara harcarmış. Ve yıllar içinde de<br />

bu böyle devam etmiş. Babaannem<br />

bazen “ Oğlum, bu kadar kitap alma. Bak<br />

evde yer kalmadı.” dediğinde de dedem,<br />

“Bırak hanım, kötü şeye mi harcıyor parasını,<br />

kitap alıyor.” dermiş. Babamın kitapla<br />

bağı ta o zamanlardan çok<br />

kuvvetliymiş. Ve bu yaşamı süresince de<br />

devam etti. Dünyaya bakış açısı çok<br />

geniş ve çok hümanist olduğu için de<br />

her türlü kitabı alıp okumuş. Bu nedenle<br />

çok geniş yelpazede bir kütüphanesi var.<br />

Bu aynı zamanda onun düşüncesinin, iç<br />

dünyasının bir yansıması. Hal böyle<br />

olunca kitaplarla da çok derin bir bağı<br />

vardı. Çocukları gibiydi onlar. Bunu ellili<br />

altmışlı yılların kitaplarından bile anlamak<br />

mümkün. Neredeyse hepsi ilk alındığı<br />

günün haliyle yıllarca muhafaza<br />

edilmiş evimizin kütüphanesinde,<br />

İzmir’de. Son yıllarda artık kitaplar eve<br />

sığmaz olduğu için<br />

verebileceği bir yer<br />

arıyordu. Ancak nereye<br />

verebileceğini,<br />

kimlere teslim edebileceğini<br />

içi çok<br />

rahat bir şekilde<br />

emanet edebileceğini<br />

bulamıyordu.<br />

Vefatı çok kısa sürede<br />

ve çok hızlı<br />

oldu. Hepimiz, onun<br />

vefatını duyan herkes<br />

çok şaşırdı.<br />

Başlarda o şaşkınlığı<br />

o da yaşamıştır<br />

diye düşünüyorum.<br />

Çok enerjisi yüksek,<br />

sağlıklı ve zihnini<br />

sürekli besleyen biriydi.<br />

O nedenle<br />

açıkçası kitapların<br />

geleceğine dair çok<br />

fazla konuşmaya<br />

zamanımız olmadı.<br />

Ancak bir gün, o bir<br />

aylık hastalık sürecinde<br />

konuşurken o<br />

endişeyi hissettim gözlerinde. Dedim ki:<br />

“-Baba, merak etme. Çocukluğumdan<br />

beri onlarla birlikteyim. Kitap benim<br />

için çok derin anlamlar içeriyor. Onlar<br />

sen demek aynı zamanda. Onlar bana<br />

emanet. Ben varken, en iyi en yararlı<br />

şekilde yaşamaya devam ederler.”<br />

32<br />

“İFLAH OLMAZ BİR HÜMANİSTTİ”<br />

En iyi şekilde de yaşattınız bana<br />

göre. Tebrik ediyoruz sizi bu anlamda…<br />

Anladığım kadarıyla İsmail Uymur<br />

diğer Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinden<br />

de farklıymış. Nasıl biriydi?<br />

Evet, babam Din Kültürü ve Ahlak<br />

Bilgisi öğretmeniydi. Bunu ilk söylediğimde<br />

yıllarca insanların şaşkın yüz ifadesiyle<br />

karşılaştım. Çünkü ben de bir<br />

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni<br />

kızı olarak kalıpların dışında, ezber<br />

bozan bir insandım. Ancak size şunu<br />

söyleyebilirim ki o muhteşem bir eğitmen,<br />

iflah olmaz bir hümanist ve başı<br />

hiçbir yere bağlı olamayan özgür bir<br />

anarşistti felsefi anlamda. Okuluna ve<br />

öğrencilerine aşıktı. Ülküsü ve idealleri<br />

vardı ama aynı zamanda oldukça realistti<br />

de. Öğrencim dediği an gözlerinin<br />

en derininde ki o anlatılmaz sevgi ışığını<br />

görmeniz mümkündü. Ben de öğretmenim<br />

ve yıllarca çok severek yaptım bu<br />

mesleği. Ancak ondaki o ışığı kendim<br />

dahil çok az öğretmenin gözlerinde gördüm.<br />

Ahlak kısmı ağırdı demiştiniz.<br />

Ahlak neydi ona göre?<br />

Ahlak ona göre aynı zamanda bir estetikti.<br />

Onun aforizmalar yazdığı bir kırmızı<br />

defteri vardı. Vefatından sonra ona<br />

açtığım instagram hesabında (ismailuymur46)<br />

oradaki şiirlerini ve sözlerini<br />

paylaştım. Onların birinde şöyle diyordu:<br />

Estetik anlayışı körleşmiş veya<br />

yok olmuş toplumların insanları ahlaklı<br />

olmaz. Estetik değerlerini kaybetmiş<br />

toplum kabalaşır, kabalaştıkça da insanî<br />

değerlerini kaybeder. Ahlak tam da<br />

buydu kendi sözlerinden de anlaşıldığı<br />

gibi ona göre. Ruhta estetik, zihinde estetik,<br />

dimağda estetik, görünen de estetik.<br />

Letafeti, inceliği, insani olgunluğu ve<br />

yumuşaklığı barındırmak ve yaşamı öyle<br />

yaşamak: Kabalaşmadan…<br />

“HER ÖĞRETİ YAŞAMIMA<br />

IŞIK TUTUYOR”<br />

Peki, böyle öğretilerle dolu bir babanın<br />

kızı olmak nasıl bir duygu? Bu<br />

bir yandan da yük olsa gerek… Mirasını<br />

taşımak büyük sorumluluk gerektirecek<br />

değil mi?<br />

İnanın bu bana hiç yük olmuyor. Bilakis<br />

ondan öğrendiğim her öğreti ve<br />

yaşanmışlık, her zıt haliyle bana hayatımda<br />

ışık tutuyor. Ben Türkiye’nin kültürel<br />

iklimini de göz önünde<br />

bulunduracak olursak çok şanslı bir kız<br />

çocuğuyum. Beni çocukken en çok zorlayan<br />

belki mükemmelliyetçiliği ve her<br />

şeyin tam olması haline tutkunluğuydu.<br />

Ancak şu an bunun öyle açılımları ve<br />

faydalarını görüyorum ki. Onun bu tutumu<br />

sayesinde istediğim her şeyi yapabilme<br />

gücüne sahip olduğumun<br />

farkındayım. Çünkü hemen sesi geliyor<br />

kulağıma: ‘Yaparsın kızım, niye yapamayacaksın<br />

ki!’ O benim hala yaşama gücümün<br />

benzini. Asıl onun yokluğu benim<br />

RÖPORTAJ<br />

Özge Zaim Sarıoğlu<br />

için büyük bir yük olabilirdi ancak onu<br />

da kütüphaneyle, bana öğrettikleriyle,<br />

anılarımızla ve ondan öğrendiklerimle<br />

dönüştürerek yaşatmaya ve oradan güç<br />

almaya devam ediyorum.<br />

“ADIMLAR KİTAP EVİNİ<br />

ÇOK SEVMİŞ”<br />

İzmirliydi kendisi… Peki, size Eskişehir’den<br />

bahsettiği oldu mu hiç? Bana<br />

göre bu kütüphanenin Eskişehir’e miras<br />

kalması bir tesadüf olamaz.<br />

Bizim İzmir’le ben bu şehri seçene


kadar en ufak bir bağımız olmadı.<br />

Babam doğma büyüme Egeli. On iki yaşına<br />

kadar Manisa Alaşehir’de yaşamış<br />

sonra da dedem bağını bahçesini satıp<br />

İzmir’e göçmüş. Bundan beş yıl önce tamamen<br />

tesadüfi bir şekilde İstanbul’dan<br />

uzaklaşma isteği içindeyken ve acaba<br />

hiç bilmediğim yeni nereye gitsem diye<br />

kendime sorarken kendimi kış ayında<br />

yaptığım bir ziyaret sonrasında burada<br />

buldum. Sonra da buraya işimle, varlığımla<br />

köklenmeye başladım. Kitaplarının<br />

buraya gelip kütüphaneye dönüşeceğini<br />

bence hiç düşünmemiş olabilir. Açıkçası<br />

babamın ölümünden sonra Eskişehir’e<br />

taşınıp burada böyle bir fayda da bulunacak<br />

olması benim için de ilginçtir. Sadece<br />

iki kere beni ziyarete gelmişliği var<br />

Eskişehir’e. Bir gelişinde Adımlar’ı ziyaret<br />

etmiş. Çok sevmiş. Dedi ki “Ben artık,<br />

her gelişimde buraya gelirim. Nefes<br />

aldım, çok beğendim.” Babam İzmir’de<br />

de Karşıyaka Kırmızı Kedi Kitabevi’nin<br />

müdavimiydi. Her gün iki üç saatini<br />

orada geçirir, oradakilerle sohbet ederler,<br />

onlara yeni çıkan dergileri, kitapları<br />

haber verirdi. Bayılırdı kitapçılarda günlerini<br />

geçirmeye. Eskişehir’deki en<br />

büyük kendisine dair bağı Adımlar Kitabevi<br />

oldu sanırım.<br />

“ELLERİMİ SEVDİM<br />

AYAKLARIM KISKANDI”<br />

Eski defterleri hala duruyor. İnsanlarımıza<br />

orada not ettiği hayata dair öğretilerden,<br />

sözlerden birkaç tane söyler<br />

misiniz?<br />

Seve seve. Zaten çıkan yüzlerce şiirini,<br />

aforizmalarını, karikatürlerini derliyorum.<br />

Birinci ölüm yıldönümüne<br />

yetiştirmek istemiştim ancak kütüphane<br />

kurma işi olunca o kısma yeteri kadar<br />

zaman harcayamadım. İnşallah önümüzdeki<br />

yıla bunları derleyip kitap haline<br />

getireceğim ve “Estağfurullah Ben Şair<br />

miyim?” şiir kitabını çıkaracağım adı duyulmamış<br />

şair olarak. Sizinle çok sevdiğim<br />

bir dizesini paylaşayım. Diğerlerini<br />

de okumak isteyenler instagramdan ismailuymur46<br />

hesabıyla takip edebilirler<br />

ya da kütüphaneye gelip İsmail Uymur<br />

adına hazırladığımız küçük müzeden<br />

faydalanabilirler. En güzel sözlerinden<br />

biri şudur:<br />

“Evrende tek bir renk yok, binlerce<br />

renk vardır. Gerçek bakışa sahip olanlar<br />

bu binlerce renkleri görenlerdir. Bakıp<br />

da göremeyenler ise evrende sadece bir<br />

rengi görürler ve evrende tek bir rengin<br />

varlığına inanır, inançlarında ısrarcı<br />

olurlar.”<br />

“KİTAPLARIN TÜM TÜRKİYE’YE<br />

ULAŞMASINI İSTİYORUM”<br />

Onun öğretileriyle mi hayatınızı<br />

devam ettiriyorsunuz yoksa ondan öğrendiklerinizi<br />

kendi deneyimlerinizle<br />

birleştirerek mi bir yol çiziyorsunuz?<br />

Ne kadar kimi modellersek modelleyelim<br />

her birimiz biricik. 20 milyar<br />

insan 20 milyar beyin. Hepsi farklı bir<br />

sistemle çalışıyor. Dolayısıyla onu modelliyor<br />

kendimi yaşıyorum. Ondan<br />

farklı olan da pek çok yönüm var. Örneğin<br />

babam alışkanlıkların adamıydı<br />

bense farklılıkların. Yaşamıma bakıldığında<br />

da bu konudaki hızım ve cesaretim<br />

çoğu zaman çevremi şaşırtır. Daima<br />

yeninin ve farklının peşinde olduğumu<br />

söyleyebilirim.<br />

Bundan sonraki hedefiniz nedir?<br />

Benim yaşamımda kademe kademe<br />

hedefler ve adımlar vardır. Ve bugüne<br />

kadar “Yapacağım.” deyip de yapamadığım<br />

hiçbir şey olmadı kulağa iddialı<br />

gelse de. Kitapların sadece olduğu yerle<br />

sınırlı kalmayıp tüm Türkiye’ye ulaşması<br />

en büyük arzularımdan. Bununla ilgili<br />

sponsor ve destek bulabildiğim takdirde<br />

yapmayı istediğim pek çok sosyal proje<br />

var.<br />

“HEYECAN VE MUTLULUK DUYDUM”<br />

Sanatçı Sıla’nın babanızın ölümünde<br />

yazdığı duygusal mesajı okudum.<br />

Sizde neler hissettirdi bu sözler?<br />

O gün, o mesajı gördüğümde sadece<br />

Sıla değil pek çok öğrencisine bunu hissettirmiş<br />

bir babanın meslektaşı olarak<br />

heyecan ve mutluluk duydum. Öğretmenliğime<br />

babamın mesleğine olan aşkının<br />

çok katkısı oldu. Sıla’nın samimi<br />

paylaşımında ve anlatımında bu tekrar<br />

can bulmuş oldu. Babam için öğrencileri<br />

zaten her zaman her şeyleriyle tam ve<br />

bütündüler. Onlarla hep gurur duyar<br />

bunu da onlara hissettirirdi. Her bayram<br />

öğrencilerini sabah erkenden arar bayramlarını<br />

kutlar, her İstanbul’a gelişinde<br />

onları iş yerinde ziyaret eder, çoluğunu<br />

çocuğunu, sağlığını başarılarını takip<br />

ederdi. Otuz kırk yıl öncekilerininkini<br />

bile. Zaten Sıla da orda ifade etmiş. Ona<br />

demiş ki “Sıla, çok iyisin ha!”İşte bunu<br />

bütün öğrencilerini hissederdi o. Dedim<br />

ya ben öyle meslek aşkına sahip olmadım<br />

şimdiye kadar.<br />

“BU KÜTÜPHANEYİ<br />

GÖRSE BAYILIRDI”<br />

İsmail Uymur yaşasaydı ve bu kütüphaneyi<br />

görseydi. İlk tepkisi ne<br />

olurdu?<br />

Bayılırdı, öyle mutlu olurdu ki! İstanbul’a<br />

geldiği zamanlarda ben onu çok<br />

güzel kitabevlerine götürürdüm. Bazen<br />

de o gelmeden bana haber verirdi “<br />

Şöyle bir yer açılmış.” diye, ondan öğrenirdim,<br />

birlikte giderdik. Onunla buraya<br />

gelebilseydik birlikte dünyalar bizim<br />

olurdu keyiften. Bir de bana döner dedi<br />

ki “Sağlam çocuksun ha!” Nitekim vefatından<br />

sonra pek çok kişiden benden<br />

hep “Sağlam Çocuk” diye bahsettiğini<br />

gülerek dinledim.<br />

Bundan sonra sizi nasıl bir yol bekliyor?<br />

Benim için yaşam denen yol “Yaşama<br />

Ustalığını Öğrenme Sanatı” ve sadece<br />

deneyimler. Bu deneyimler de<br />

iyisiyle kötüsüyle sürpriz bir şekilde geliyor.<br />

Güzel olan da bu bilmeme hali.<br />

Doğduğumuz gün yaşamımıza dair bir<br />

kullanma kılavuzu hazır verilseydi ne sıkıcı<br />

olurdu değil mi? İşte bundan sonrasında<br />

da bu sürprizlere yaşama<br />

ustalığını öğrenme sanatına estetik ve<br />

değer katan hammaddeler olarak bakıp<br />

merak ederek, keşfetmeye devam edeceğim<br />

o yolu.<br />

Bu keyifli sohbet için çok teşekkür<br />

ediyorum size… İsmail Hocayı tanımasak<br />

da emin olun biz de çok şey öğrendik<br />

kendisinden…<br />

Ben de çok teşekkür ediyorum. Başarılar<br />

diliyorum.<br />

33


Sedat Göçmen ile antika üzerine<br />

“Antika dediğiniz bir<br />

Derya-Deniz’dir...”<br />

Sizi tanıyalım mı?<br />

Aslında Konyalıyım ama<br />

eşim Eskişehirli. 22 yıldır Eskişehir’de<br />

hizmet vermekteydim. Esas<br />

mesleğim sağlık idareciliği. Hastane<br />

yöneticiliği yaptım. 32 yıldır<br />

bir hizmet verdik. Burayı açalı 4-5<br />

ay oldu. Bu antika tutkusunu çevremize,<br />

Eskişehir’e, yakın yerlere<br />

iletmek için böyle bir dükkân düşündük.<br />

Adını da S. G. antika koyduk.<br />

Antika tutkunuz nereden geliyor?<br />

Yaklaşık 20 yıldır içimde bu<br />

tutku var. Eskişehir’de bit pazarı<br />

diye tabir edilen yere 20 yıldır<br />

hiç aksatmadan gitmişimdir.<br />

Oradan topladıklarım, çevreden<br />

bulduklarımla beraber bu<br />

dükkanı açmak kısmet oldu.<br />

Nostalji kokan tarihi<br />

bir mekâna konuk<br />

oluyoruz.<br />

Birbirinden değerli,<br />

geçmişe ait yüzlerce<br />

eser bir arada…<br />

İçeriye bir adım atıyorsunuz<br />

ki çocukluğunuza<br />

dair, gençliğe dair<br />

bir iz mutlaka var.<br />

Duvarlarına şöyle<br />

bir göz gezdiriyoruz.<br />

Geçmiş bir film gibi<br />

gözlerimizin önüne beliriyor.<br />

Kokusu bile aynı.<br />

Bıraktığımız gibi!<br />

Odunpazarı’nda<br />

Akcami Mahallesi’nde<br />

bu bahsettiğim yer…<br />

Antikacı Sedat Göçmen<br />

ile sizi biraz geçmişe<br />

götürelim<br />

istiyoruz.<br />

Nostalji tutkusunu<br />

<strong>İstikbal</strong> <strong>Dergi</strong> için anlatan<br />

Sedat Göçmen, tarihe<br />

de ışık tutuyor.<br />

Bende büyük bir mutluluk yaşadım.<br />

Hem onun hikayesini öğrenmiş<br />

oldum. Hem de o<br />

radyonun daha yaşanacak bir<br />

yere gitmiş olduğuna sevindim.<br />

Aklıma gelen ilk hikaye bu. Dediğim<br />

gibi bütün eşyaların bir<br />

yaşanmışlığı var. Bu yaşanmışlık<br />

daha iyi yerlerde daha güzel<br />

yerlerde çöp olmadan, kırılmadan,<br />

dökülmeden yaşamını<br />

devam ettirmesi. Çünkü çok<br />

büyük emekler verilmiş. Bunların<br />

çoğunu çocuğumuz gibi görüyoruz.<br />

Seviyoruz, okşuyoruz,<br />

temizliyoruz. Bir rahatlama<br />

yöntemi desem yeri var.<br />

Seviyorsun bu mesleği<br />

değil mi?<br />

Çok severek yaptığımız<br />

bir iş, mutlu olduğumuz iş.<br />

“ANTİKA BİR DERYA<br />

DENİZ”<br />

Dükkânında bulunan en<br />

eski ürün hangisi?<br />

En eski Osmanlı dönemlerinden<br />

olan ürünlerimiz var. En<br />

eskisi hemen hemen onlar...<br />

Çünkü daha eskiye gitme şansımız<br />

yok…<br />

Elinizde ne gibi antika<br />

ürünler var?<br />

Antika diyoruz ama antika<br />

kelimesiyle beraber nostalji kelimesini<br />

de kullansak iyi olur. Çünkü antika<br />

çok ayrı bir dünya. Ayrı bir güç, ayrı bir<br />

derya deniz. Sonu yok o işin. Bizimki hem<br />

antika hem de nostalji desek yeri var. Özel<br />

ürünler, ilginç ürünler, az bulunan ürünler,<br />

radyolar, ahşap işler, iş aletleri, mobilyalar,<br />

pikaplar, plaklar, müzik aletleri var. Müzik<br />

aletlerine ayrı bir tutkum var. Saatler, metal<br />

işler, lambalar gibi çeşitli aksesuarlar, çeşitli<br />

ürünler bulunduruyoruz dükkanımızda.<br />

Çaldığınız bir enstrüman var mı?<br />

Amatörde olsa utla keman çalıyoruz. O<br />

nedenle eski müzik aletlerine ayrı bir tutkum<br />

var. Özel köşem var.<br />

“RAHATLIYORUM BURADA”<br />

Buraya gelince geçmişe gittim. Gelen<br />

müşterilerinizde de mutlaka aynı hisler<br />

uyanıyordur. Size anlatılan ya da şahit olduğunuz<br />

bir hikaye var mı?<br />

Hemen hemen hepsinin hikayesi var.<br />

34<br />

Zaten özü de o. O günleri düşünebilmek, yaşayabilmek,<br />

o güzel yaşanmış ürünlerin<br />

daha da sonrasına aracılık yapmak. Bizim<br />

esas görevimiz aslında bu. Bunu alıp satmak<br />

değil. Beni hem duygulandıran hem de<br />

sevindiren olaylardan birini yaşadım. Bir<br />

tane radyoyu hanımefendiye vermiştim.<br />

Köşede duruyordu. Güzel, büyük ahşap<br />

radyo. Eski lambalı radyolardan… Belli seviyede<br />

bir hanımefendi. Radyoyu görünce<br />

markasını sordu. Gözlüksüz bakamıyorum<br />

bende, az görüyor gözlerim. Markayı yanlış<br />

söylemişim. O değil bu dedi hatta. Sonra gittik<br />

baktık hakikaten o marka. Sonra gözleri<br />

doldu ablamızın. Duygulandı. Hayırdır ablacım,<br />

sizi neden bu kadar etkiledi bu radyo<br />

dedim. Annesi bu radyoyu alabilmek için<br />

bileziklerini satmış. İki bileziğini satmış.<br />

Yani düşünün o zaman ki değerini. Ve o radyoyu<br />

kaybetmişler. Aynı radyoyu görünce<br />

ablamızın gözleri doldu. Bizde sarıldık ablayla.<br />

Beraber gözlerimiz doldu, duygulandık.<br />

Sonra o radyoyu ablamıza verdik.<br />

“DERNEKLEŞMEK İS-<br />

TİYORUM”<br />

Hedefin nedir peki?<br />

Hedefim de şu var. 20<br />

yıldır bu işlerle uğraşıyorum.<br />

İşin esas merkezi İstanbul’dur.<br />

Büyük mezatların<br />

yapıldığı yer. Benim amacım<br />

da antikacı dostlarla bir<br />

araya gelerek ayda bir kere o<br />

büyük mezatları yapabilmek.<br />

Mesela Ankara’da ayın<br />

ilk haftası yapılır, Bursa’da<br />

son haftası yapılır. Yakında<br />

Denizli’de üçüncü haftası yapılacak. İnsanlar<br />

toplanıyor bir araya… Burada insanlarımız,<br />

esnafımız Ankara’ya, Bursa’ya gidiyor.<br />

Bizde burada böyle bir şey yaparsak buraya<br />

gelirler. Antika da öncelik bizde çünkü. Burada<br />

bunu başarabilirsek kent açısından<br />

çok iyi olur. Ayda bir kere çok değil. İnanın<br />

Odunpazarı’na gelen insan kadar o pazara<br />

gelen insan olur. Hem ekonomiye katkı olur<br />

hem de özel bir zevktir. Daha tatlı olur diye<br />

düşünüyorum. Amaçlarımdan biri o. Dernekleşmek<br />

istiyorum.<br />

İlk sattığın ürünü hatırlıyor musun?<br />

İnan hatırlamıyorum. Zor iş o. Binlerce<br />

ürün var. Hepsine kıyamıyorum. Çoğunu<br />

çocuğun gibi görüyorsun. Emek veriyorsun.<br />

Hangisini ilk aldım hatırlamıyorum.<br />

Bu nostaljik mekanda bizleri ağırladığın<br />

için teşekkür ederiz.<br />

Ben teşekkür ederim. Konuğum olduğunuz<br />

için…


Tek soru, tek yanıt...<br />

HAK İŞ VE HİZMET İŞ İL TEMSİLCİSİ<br />

AYŞEGÜL KILIÇASLAN<br />

DURUR<br />

l<br />

Kendimi tek kelime tanımlayacak olursam, “Kararlı”<br />

derdim.<br />

Şu an yaptığım işi yapmasaydım “Öğretmen” olurdum.<br />

Gündemimi en fazla meşgul<br />

eden şey: “Sendikal haklar”<br />

Kayıtsız kalamadığım tek şey:<br />

“Haksızlık”<br />

En büyük sevincim: “Başarmak”<br />

En büyük pişmanlığım: “Çok şükür olmadı”<br />

Hayatımın dönüm noktası: “Hak- İş-<br />

Sendika”<br />

Beni en çok etkileyen yazar: “Şule Yüksel<br />

Şenler”<br />

En beğendiğim kitap: “Bir çi yürek”<br />

Hoşlandığım müzik türü: “Yüreğime dokunan<br />

her nota”<br />

Hatırladığım en iyi film: “Esaretin bedeli”<br />

Aldığım en son şey (kendim için) : “Kıyafet<br />

Bugüne kadar aldığım en güzel hediye: “Tablo”<br />

Kendimde değiştirmek istediğim: “Kuralcı olmam”<br />

En çok beğendiğim özelliğim: “Vicdanlı olmam”<br />

Olmasa da olur dediğim: “Gereksiz kalabalık”<br />

Olmazsa olmazım: “Ailem”<br />

Mutlaka yapmak istediğim: “Doğa ile iç içe yaşamak”<br />

Mutlaka görmek istediğim: “Mısır”<br />

En gıcık olduğum şey: “İki yüzlü insanlar”<br />

Eskişehir’de en beğendiğim mekân: “Seyitgazi Seyir Terası”<br />

35


.<br />

ASTROLOG BURCU PAMUK’TAN EKIM AYI BURÇ YORUMU<br />

CESUR OLAN, KAZANACAK!<br />

Her yeni gün yeni başlangıçları beraberinde getiriyor.<br />

Ünlü Astrolog Burcu Pamuk yeni bir ayın gizemini, hediyelerini sizin için yorumladı.<br />

Ekim ayında doğan Terazi burçları için de detaylı incelemede bulunan Pamuk,<br />

“Kıskanç ve biraz fazla kafaya takan hallerden kaçınmalıyız. Erkekler özellikle Ekim<br />

ayında biraz geri planda kalabilir, belirsiz ve muallak davranışlar sergileyebilir. Adaletli<br />

ve dengeli olmaya çalışmalılar. Kadınlar ise öğretici ve yönlendirici olmalıdır” diyor.<br />

“YENMEN GEREKEN ŞEYLERİ<br />

ÖĞRENME ZAMANI”<br />

(Ne için savaştığını bilmeyenler bu<br />

ay en çok kendilerine yenilecekler.)<br />

Bu ay içerisinde ilişkiler adına hepimizi<br />

ilgilendiren bir gökyüzü hareketinden<br />

bahsetmek istiyorum.<br />

Mars gezegeni, hareketlerimizi,<br />

hayatta ki adımlarımızı, tepkilerimizi<br />

anlatır. Savaş gezegenidir aynı<br />

zamanda mitolojide Arestir. Astrolojik<br />

olarak erkeği, eril gücü de<br />

simgeler. Mars Ekim ayında düşük<br />

konumda çalıştığı Terazi burcunda<br />

36<br />

ilerleyecektir. Özellikle 13<br />

Ekim’de yaşanacak Koç dolunayının<br />

yönetici gezegeni<br />

de Mars olduğundan; ilişki<br />

kurmak, ilişkiyi yönetmek<br />

bu ay biraz zor olabilir.<br />

Fakat öğrenmemiz gereken<br />

şey zor olandır. Zorlansak<br />

da öğrenmeye gayretli<br />

olmalıyız. Geçmiş ilişkiler<br />

tekrar bizi yoklayabilir.<br />

Eğer kaçtıysan, yarıda bıraktıysan,<br />

hikâyen tamamlanmadıysa şimdi<br />

yine aynı yolculuklar seni bekler.<br />

Venüs Akrep burcunda tutkulu ve<br />

ihtiraslı aşklara atabilir bizleri. Kıskanç<br />

ve biraz fazla kafaya takan<br />

hallerden kaçınmalıyız. Erkekler<br />

özellikle Ekim ayında biraz geri<br />

planda kalabilir, belirsiz ve muallak<br />

davranışlar sergileyebilir. Adaletli<br />

ve dengeli olmaya çalışmalılar.<br />

Kadınlar ise öğretici ve yönlendirici<br />

olmalıdır.<br />

Dönüşüm gezegeni Pluto Retro<br />

‘dan çıkıyor.<br />

Toplumda yerimizi bulmamız için,<br />

derin bir içsel dönüşümün gerekli<br />

olduğunu gösteren, öğretmeye<br />

çalışan bir süreçten geçtik. Şimdi,<br />

bu beş ay içinde (retro süresince)<br />

öğrendiklerinizi göstermeli ve<br />

dışarıya karşı daha iyi bir görüntü,<br />

imaj elde etmelisiniz. Çevreniz<br />

ve bilinirliğiniz ne ölçüde değişti?<br />

Azaldınız mı, çoğaldınız mı? Beş ay<br />

içerisinde “kim olduğunuzu” size<br />

anlatan, aratan, sorgulatan her şeyi<br />

tekrar gözden geçirin. Kim olduğunuzu<br />

gösterme vakti.<br />

13 Ekim Koç Dolunay’ı<br />

Ateş desteği Ay/Jüpiter arasında<br />

ki olumlu açıdan geliyor. Koç ve<br />

Yay’ın ateşi ile bu dolunayda inandığımız<br />

değerler uğruna savaşır<br />

ve zaferler kazanırız. İnanç, azim<br />

ve cesaret gerektiren ne varsa<br />

atılım yapmaya değer. Dolunaylar<br />

bitişleri anlatsa da bu pozisyonda<br />

bir şeyleri de illa ki başlatacaktır.<br />

Kendine inan ve bir adım öne çık.<br />

Satürn ve Pluto’ya sert açısı olan<br />

Ay bizleri özellikle bitmesi gerekirken<br />

bitemeyen, süründüren<br />

ve dersini almakta direndiğimiz<br />

kişiler ve olaylar için uyarıyor.<br />

Canın daha fazla yanmadan sen<br />

kendin vazgeç diyor. Gücüm yok<br />

deme çünkü bu Dolunay’da Jüpiter<br />

/ Zeus seninle. Yeter ki kendine<br />

haksızlık ettiğin şu kaostan bir an<br />

önce kurtulmaya bak. Gerisi çorap<br />

söküğü gibi gelecektir. Dolunay’ın<br />

grafiğine baktığımda gerilsem de<br />

bir yandan gönlüm rahat. Cesur<br />

olan kazanır diyor gökyüzü. Cesur<br />

ol, kazan!<br />

28 Ekim Akrep Yeni Ay’ı


Akrep temasının güçlü şekilde<br />

yansıdığı bir Yeni Ay’a hoş geldiniz.<br />

Akrebin klasik astrolojide ki<br />

yöneticisi de Mars’tır. Dolayısıyla<br />

Mars’ın Terazide ki düşük konumda<br />

ki pozisyonu Ekim ayı boyunca<br />

hırslarımıza, öfkemize, tepkilerimize,<br />

he adımımıza dikkat etmemiz<br />

gerektiği konusunda uyarıyor.<br />

Nasıl ki gezegen düşük konumda<br />

ise genel havayı hissedişte tatmin<br />

edici olmayacaktır. Bir memnuniyetsizlik<br />

ve “ eksik bir şey var”<br />

durumları. Herkes kendi zihninin<br />

önünde ki çöpleri temizlerse, ilişkilere<br />

çok salça olmadan, takmadan,<br />

İşte Ekim ayında tüm burçları neler bekliyor<br />

büyütmeden, derinleştirmeden<br />

ilerlerse problem yaşanmaz. Çok<br />

tutkulu ve aceleci bir ‘Yeni Ay’<br />

olacağa benziyor. Kendinizi tutun<br />

ne olur. Kısa süreliğine ayaklarınız<br />

yerden kesilir fakat sonrasında o<br />

ayaklar karıncalaşıp, uyuşabilir,<br />

üstüne basamayabilirsiniz. Yeni<br />

Ay’da başlatacağınız en güzel şey<br />

derinden tutku duyduğunuz bir<br />

hayaliniz, idealiniz varsa ona adım<br />

atmak olsun ama çok yavaş, sakince,<br />

kaygısız ve kendinden emin bir<br />

şekilde. İlişki başlatmanızı önermem<br />

fakat başlayacaksa da hızla<br />

verilmiş bir kara ile başlamamalı.<br />

KOÇ BURCU<br />

Evinize bakım, tadilat işleri<br />

girebilir. İş ile bağlantılı yurt dışı<br />

yolculuklar aktiftir Enerjik ve<br />

zindesiniz. Sadece 20 Ekim’den<br />

sonra bazı isteklerinizin gerçekleşme<br />

aşamasında üstesinden<br />

gelmeniz gereken zorluklar oluşabilir.<br />

Büyük harcamaları ayın<br />

son haftasına kadar bırakmayın.<br />

Yalnız bir Koç iseniz iş dünyasından<br />

biri ile veya tatilde aşkı<br />

bulabilirsiniz. Şimdi profesyonelleşeceğiniz<br />

konulara ilgi duymanın<br />

en iyi zamanı. Harekete<br />

geçme gücünü hissedeceksiniz,<br />

fikirler kendiliğinden görünecek<br />

ve gerçekten de gelecek parlak<br />

olacak.<br />

BOĞA BURCU<br />

Bu ay diplomatik olun ve<br />

meslektaşlarınızla çatışmayın.<br />

Yoğun çalışacağınızı söyleyebilirim.<br />

İşbirliğine giderseniz<br />

kazanan siz olursunuz. Ortağınız<br />

varsa finansal konularda bir<br />

çatışma yaşanabilir dikkat edin.<br />

Fiziksel olarak, kendinizi çok iyi<br />

hissedeceksiniz, ancak zihinsel<br />

olarak yorgun ve düşünceli<br />

olabilirsiniz. İlişkiler konusunda<br />

yeni açılımlar söz konusudur.<br />

En yakınınızda bulabilirsiniz o<br />

kişiyi. Bilmediğiniz ve değiştiremediğiniz<br />

geleceğe dair kendinizi<br />

yok yere strese sokabilirsiniz.<br />

Hafif müzik ve meditasyon<br />

rahatlamanıza yardımcı olacaktır.21<br />

Ekim’den sonra, yaratıcılık<br />

zamanı gelecek ve enerjinizi<br />

gerçek amaç ve planlara dönüştüreceksiniz.<br />

Yazı yazma, edebi<br />

yetenekler aktive olacak.<br />

İKİZLER BURCU<br />

Ayın ilk yarısında, kendi sezgilerinizle<br />

ilerlemeli ikinci yarısında<br />

ise yakınlarınızın tavsiyelerine<br />

güvenmelisiniz. İşyerinde,<br />

aile yaşantınızda ve duygusal<br />

yaşamda yoğun bir zaman<br />

geçirmeniz sizi yorgun kılacağı<br />

gibi aynı zamanda heyecanlı<br />

değişimlere de yönlendirebilir.<br />

Birçok ikizle bu ay ikamet<br />

değiştirebilir. Ekim ayı finansal<br />

açıdan İkizler için iyi bir zaman.<br />

Mülk satın almak veya yeni bir<br />

eğitime dâhil olmak için iyi bir<br />

zamandır. Ekim ayının ilk haftasında<br />

aşk enerjisi yüksektir.<br />

Kişisel sorunlarla karşı karşıya<br />

kalabilirsiniz ve sizin için en iyi<br />

destek Oğlak veya Yengeçlerden<br />

gelecektir.<br />

YENGEÇ BURCU<br />

Bu ay eğer çok çalışır iyi bir<br />

anlaşma yaparsanız çok para<br />

kazanacaksınız, ancak sorumluluklardan<br />

kaçar, saklanırsanız<br />

bu hak edişinizi kaybedeceğinizi<br />

söyleyebilir. Ekim ayında<br />

Yengeç, çok fazla finansal fayda<br />

görecektir. Günlük olarak yaptığınız<br />

bir hobiyi mesleğe dönüştürebilirsiniz.<br />

Mevcut borçlarınızı<br />

ödemenize yardımcı olacak<br />

büyük bir nakit para elinize<br />

geçebilir. Duygulardan bahsetmekten<br />

korkmayın, çünkü Ekim<br />

ayında krize girebilme ihtimali<br />

olan ilişkiyi ancak ifade etmek,<br />

itiraf etmek kurtarabilir. 20<br />

Ekim’den sonra her şey düzelecek.<br />

Kas sisteminize dikkat edin,<br />

çünkü Ekim’de iyileşmesi zor<br />

olan bir yaralanma olabilir.<br />

ASLAN BURCU<br />

Sinirli, agresif davranışlar ve<br />

başkalarını yargılamak kavgayla<br />

sonuçlanır, sakin kalmalısınız.<br />

Dürüstçe yanlış olanı size söyleyecek<br />

ve düzeltmenize yardımcı<br />

olacak yakın bir arkadaşınızdan<br />

yardım ve tavsiye almalısınız.<br />

Ekim ayının başında beklenmedik<br />

bir nakit para cebinize girecek.<br />

Ekstra harcamalar yapmak<br />

isteyebilir fakat biraz müsrif<br />

davranabilirsiniz. Becerilerinizi<br />

geliştirmek ve katkı görmek için<br />

yaptığınız harcamalar önerilir.<br />

Kendine yatırım yapmak için<br />

çok iyi bir zamandır. Çabuk<br />

atıştırmalık yiyecekler, öğün<br />

eksikliği mideyle ilgili sorunlara<br />

yol açabilir ve bu ciddi bir durumdur.<br />

Sağlığa dikkat! Başarısından<br />

etkilendiğiniz bir kişi ile<br />

flört etmeye başlayabilirsiz.<br />

BAŞAK BURCU<br />

Bu ay aşk hayatın harika<br />

olacak. Evli çiftler birbirlerini<br />

daha fazla sevecekler, mevcut<br />

ilişkiler ise bu ay sevginin tadını<br />

çıkarmak için biraz daha fazla<br />

çalışmak zorunda kalacak. Emek<br />

ve fedakârlık isteyen ilişkiler<br />

olasıdır. Ailede finansal istikrar<br />

yaşanacak çünkü çalışan herkes<br />

masaya bir şeyler getirebilecek.<br />

Uyum, barış ve sevgi, bu ay<br />

ekim ayında ailenizin konuşması<br />

olacak. Başak burçları bu<br />

ay doğru insanlarla ilişki içinde<br />

olmasını ve yaşamının diğer tüm<br />

yönlerinin sorunsuz çalışmasını<br />

sağlamalıdır.<br />

TERAZİ BURCU<br />

Daha fazla eğitim ve öğrenim<br />

ile kişisel imajınızı geliştirecek<br />

olumlu değişiklikler yaşayacaksınız.<br />

Ekim ayı Teraziler için<br />

finansal olarak pekte uygun<br />

bir zaman olmayacaktır. Riskli<br />

yatırımlardan kaçınılmalıdır..<br />

Ekim aşk vaadi ile bitecek.<br />

Eşinizle mutlu bir ay geçirmek<br />

için kararlarınızda aceleci<br />

davranmayın. Durumun kendi<br />

hızında gelişmesine izin verin.<br />

Alışveriş merkezlerinden veya<br />

süpermarketlerden vazgeçmek<br />

bu ay en iyisidir, çünkü pahalı<br />

ama tamamen gereksiz şeyler<br />

alırsınız.<br />

AKREP BURCU<br />

Bu ay en cesur sizsiniz. Şirketinizi<br />

önemli bir iş toplantısında<br />

temsil etmek ya da sevilen biri<br />

için bir parti düzenlemek için<br />

sahnede olmaya meyillisiniz.<br />

Her şeye meydan okuma ve<br />

ilginç bir deneyim olarak bakacaksınız.<br />

Atılımcı yanınız aktif.<br />

Ekip çalışması başarının anahtarı<br />

olacaktır. Bir iş arıyorsanız,<br />

yeni, ilginç teklifler alabilirsiniz.<br />

Kabul etmekte tereddüt etmeyin.<br />

Mali durumun iyileşmesi<br />

ancak 21 Ekim’den sonra gerçekleşecek.<br />

YAY BURCU<br />

Ekim’de Yay, yardım için diğer<br />

insanlara başvurmak zorunda<br />

kalacak. Yalnız çözülemeyen<br />

problemler olacak. Doğru<br />

şekilde ve doğru kişilerden<br />

destek istemeniz önemlidir. İş<br />

arayan yay, ayın ortasında ilginç<br />

teklifler bulacak ve görüşme için<br />

sağlam bir hazırlık yapıldıysa<br />

başarı ile sonuçlanacaktır<br />

Ekim <strong>2019</strong>’un ilk iki haftası<br />

Yay için dezavantajlı olacaktır.<br />

Giderler artacak, beklenmeyen<br />

ve ertelenemeyen önemli ödemeler<br />

ortaya çıkacaktır. İlişkilerde<br />

Yay’ın başı belada olabilir<br />

ve kendini suçlayabilir. Yeme/<br />

içme konularına dikkat. Kilo<br />

problemleri başlayabilir.<br />

OĞLAK BURCU<br />

Kendi işiniz varsa, yatırım<br />

yapıp yeni teknolojiler ile<br />

yeni adımlar atmak için uygun<br />

zaman. Ekim ayının ortasında,<br />

Oğlak beklenmedik bir nakit<br />

destek alacak. Gereksiz şeylere<br />

para harcamak cazip gelebilir.<br />

İlişkideki gönül rahatlığı, Oğlak’ı<br />

mutlu ve rahat ettirecek.Oğlak<br />

burcundaki bekarlar, diğer<br />

başarılı ilişkileri kıskanacak ve<br />

uygun adaylar aramaya başlayacak.<br />

Bu Ekim ayının ikinci<br />

yarısında daha mümkündür.<br />

KOVA BURCU<br />

20 Ekim’e kadar Kova, sürprizlerle<br />

dolu çok yoğun bir yaşam<br />

sürecek. Bu tarihten sonra her<br />

şey sakinleşecek. Hayatını<br />

tekrar bir gözden geçir ve biraz<br />

nefes al. Sakinleş, ölç, biç ve<br />

tart yaşadıklarını. Finansal istihbaratınız<br />

bu ay çok güçlü olacak.<br />

Neyin yanlış yaptığını göreceksiniz,<br />

paranızı daha akıllıca<br />

yönetmeye başlayacak ve çok<br />

tasarruf edeceksiniz. Ayın yarısında,<br />

gönül ilişkileriniz olumlu<br />

bir ritim kazanacak. Pek çok<br />

kişi sizi ziyafetlere ve akşam<br />

yemeklerine davet edecek.<br />

BALIK BURCU<br />

İşinize olan bağlılığınız, özveriniz<br />

ve mesleki görevleri yerine<br />

getirmek için harcadığınız özel<br />

zaman için terfi, ikramiye veya<br />

ödüller bekleyebilirsiniz. Pahalı<br />

eğlencelerin, harcamaların alanına<br />

girmeden önce eski borçlarını<br />

ve yükümlülüklerini ödemelisin.<br />

Finansmanınızı akıllıca ve makul<br />

bir şekilde yönetin. Ekim ayında<br />

tüm ilişkilerin ve arkadaşlıkların<br />

test edilecek. Sahte arkadaşlardan<br />

kurtulacak ve umurunda<br />

olmayan insanlara vaktini boşa<br />

harcamayacaksın.<br />

37


SÜMEYYE’YE ESKİŞEHİR’<br />

Gönüllerin şampiyonu Sümeyye Boyacı’ya coşkulu karşılama<br />

yapıldı. Eskişehir Valisi Özdemir Çakacak “Bizim<br />

birincimiz Sümeyye’dir” derken, Dünya Paralimpik Yüzme<br />

Şampiyonası’nda kadınlar 50 metre sırt üstü ikincisi<br />

Sümeyye Boyacı: “Yarışma esnasında başta kendimin<br />

birinci olduğunu zannettim. Eskişehirli olmaktan<br />

gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.<br />

Valilik ziyaretinin ardından Eskişehir<br />

Büyükşehir Belediye binasının önüne<br />

yürüyen Sümeyye Boyacı’yı vatandaşlar coşkulu<br />

bir şekilde karşıladı. ’Bu şehir seninle gurur duyuyor’<br />

tezahüratları ile vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği<br />

Boyacı, mutluluk gözyaşlarına hakim<br />

olamadı. Büyükerşen Sümeyye’yi ‘Hoş<br />

geldin Sultan’ım” diyerek karşıladı.<br />

Cumhurbaşkanı<br />

Recep<br />

Tayyip Erdoğan’dan<br />

spor bakanına ve hatta<br />

milletvekillerine kadar<br />

ülkenin gündemine<br />

oturan Sümeyye Boyacı<br />

“2020 Tokyo Olimpiyatlarında<br />

birincilik almak<br />

istiyorum. Beni destekleyen<br />

herkese teşekkür<br />

ediyor, dualarınızı bekliyorum”<br />

diye konuştu.<br />

38


DE COŞKULU KARŞILAMA<br />

Dünya Paralimpik Yüzme Şampiyonası’nda<br />

kadınlar 50 metre sırt<br />

üstünde yarışarak dünya ikincisi<br />

olan Sümeyye Boyacı, Eskişehir’de<br />

düzenlenen karşılama töreninde<br />

mutluluk gözyaşları döktü.<br />

İngiltere’nin Londra şehrinde düzenlenen<br />

Dünya Paralimpik Yüzme<br />

Şampiyonası 50 metre sırt üstünde<br />

44.74’lük derecesiyle dünya ikincisi<br />

olan Sümeyye Boyacı, Eskişehir’e<br />

geldi. Eskişehir Valiliği’ni ziyaret<br />

eden Sümeyye Boyacı ve antrenör<br />

Mehmet Bayrak, Vali Özdemir Çakacak<br />

ile bir süre sohbet etti. Sümeyye<br />

Boyacı’nın sadece Eskişehir’i değil<br />

tüm Türkiye’yi gururlandırdığını<br />

söyleyen Vali Çakacak, “Sümeyye<br />

kızımız, Londra’da yapılan <strong>2019</strong><br />

Dünya Paralimpik Yüzme Şampiyonası’nda<br />

kadınlar 50 metre sırtüstü<br />

finalinde dünya ikinciliğini elde ederek,<br />

tüm Türkiye’ye büyük bir gurur<br />

yaşatmıştır. Ama bizim birincimiz<br />

Sümeyye’dir. Ben, Sümeyye kızımızı<br />

canı gönülde kutluyor, başarılarının<br />

devamını diliyorum. Ve senin azmin<br />

ve zaferinin herkese örnek olmasını<br />

temenni ediyorum. Azmin elinden<br />

hiçbir şeyin kurtulamayacağını<br />

Sümeyye kızımız hepimize<br />

gösterdi” dedi.<br />

Sümeyye: “Yarışma esnasında<br />

başta kendimin birinci<br />

olduğunu zannettim”<br />

Duygularını dile getiren ve çok<br />

heyecanlı bir yarışma olduğunu<br />

ifade eden milli yüzücü<br />

Sümeyye Boyacı ise, “Yarışma<br />

esnasında başta kendimin birinci<br />

olduğunu zannettim, fakat<br />

rakibimin<br />

birinci olduğunu görünce çok<br />

şaşırdım, aynı zamanda üzüldüm.<br />

Ama rakibim Teresa benden 20 yaş<br />

büyük, 27 kere paralimpik şampiyonu<br />

olmuş, ona sadece 3 salise ile<br />

yenilmiş olmak tabi beni mutlu etti.<br />

Çünkü yaşım çok genç olduğu için<br />

önümde uzun yıllar var. Daha başka<br />

şampiyonlukları alma gibi şansım<br />

var. İnşallah daha çok çalışıp, eksikliklerimizi<br />

tamamlayıp 2020 Tokyo<br />

Olimpiyatlarında birincilik almak<br />

istiyorum. Beni destekleyen herkese<br />

teşekkür ediyor, dualarınızı bekliyorum”<br />

diye konuştu. Daha sonra milli<br />

yüzücü Sümeyye Boyacı’nın fotoğraf<br />

çekmeyi ve çektirmeyi çok sevdiğini<br />

bilen Vali Çakacak, ziyaret esnasında<br />

milli yüzücüye fotoğraf makinesi<br />

takımı ve Cumhuriyet altını hediye<br />

etti. Vali Çakacak, Sümeyye Boyacı’nın<br />

antrenörü Mehmet Bayrak’a<br />

da başarılı çalışmalarından dolayı<br />

günün anısına hediye verdi.<br />

Büyükşehir Belediyesi önünde<br />

Sümeyye Boyacı’ya coşkulu<br />

kutlama<br />

Valilik ziyaretinin ardından<br />

Eskişehir Büyükşehir Belediye<br />

binasının önüne yürüyen Sümeyye<br />

Boyacı’yı vatandaşlar coşkulu bir<br />

şekilde karşıladı. ’Bu şehir seninle<br />

gurur duyuyor’ tezahüratları ile<br />

vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği<br />

Boyacı, mutluluk gözyaşlarına<br />

hakim olamadı. Burada<br />

duygularını aktaran<br />

dünya ikincisi Sümeyye<br />

Boyacı, “Şu anda o kadar<br />

duygulandım, o kadar<br />

mutlu oldum ki... Size çok<br />

teşekkür ederim. İyi ki<br />

Eskişehirliyim, Eskişehirli<br />

olmaktan gurur duyuyorum”<br />

ifadelerini kullandı.<br />

<strong>2019</strong> Dünya Paralimpik<br />

Yüzme Şampiyonası’nda<br />

kadınlar<br />

50 metre<br />

sırtüstü finalinde;<br />

İspanya’yı<br />

temsil eden<br />

Teresa Perales<br />

44.71 zamanla<br />

birinci olurken,<br />

Türkiye adına<br />

yarışan Sümeyye<br />

Boyacı 44.74<br />

ile ikinci olmuş,<br />

üçüncülüğü ise<br />

45.30 zamanla İtalya’yı temsil eden<br />

Monica Boggıonı almıştı. Milli yüzücü<br />

Sümeyye Boyacı, 3 salise gibi çok<br />

az bir farkla dünya şampiyonluğunu<br />

kaçırmıştı.<br />

39


BU ŞEHİR SENİ UNUTMAYACAK<br />

Zor dönemde Eskişehirspor’un başına gelen teknik direktör Fuat Çapa<br />

özellikle ilk sezonda hem hocalık , hem de yöneticilik yaparak<br />

adeta ateşten gömlek giydi. Sıkıntılara rağmen takımı ligde<br />

tutmayı başaran Çapa yeni sezon da<br />

takımın başında yer aldı.<br />

Ardından önce başkan Osman Taş, daha<br />

sonra da teknik direktör Fuat Çapa<br />

birbirlerine sert açıklamalar yaptı. Yönetimdeki<br />

bazı isimlerin ısrarına rağmen<br />

Çapa, Osman Taş ile devam etmeyeceğini<br />

söyleyip, verilmeyen sözler ile de<br />

antrenmana çıkmadı ve takımdan ayrıldı.<br />

HAYALİ ES-ES’İN TEKNİK Dİ-<br />

REKTÖRÜ OLMAKTI<br />

Fuat Çapa aslen Emirdağlı olmasına<br />

rağmen Eskişehir’de evi<br />

olan bir teknik direktör.<br />

Bir çok kez Eskişehirspor’a<br />

rakip olan Çapa 26 Haziran<br />

2018’de hayal ettiği göreve<br />

gelerek Es-Es’in teknik patronu<br />

oldu.<br />

HEP SIKINTI YAŞADI<br />

Aslında göreve gelirken, büyük<br />

umutları olan Fuat Çapa geçtiğimiz<br />

sezon öncesi takımı lige<br />

iyi hazırladı. Tecrübeli ve genç<br />

oyunculardan kurulu bir takım<br />

yaratan Çapa yönetimin transfer<br />

yasağını kaldıramaması ile<br />

büyük şok yaşadı. Elindeki genç<br />

ekibi iyi motive eden ve bu süreçte<br />

bir yönetici gibi çalışarak<br />

icra komitesi içinde yer alan<br />

Çapa yeri geldi eşofman giyerek<br />

takımın başında oldu,<br />

yeri geldi takım elbise ve<br />

kravat takarak kapı<br />

kapı Eskişehirspor<br />

için<br />

yardım istedi.<br />

TAKIMI LİGDE TUTTU<br />

Transfer tahtasının açılması<br />

ile birlikte alternatifli kadroya<br />

sahip olan Fuat hoca -3 puana<br />

rağmen bitime son iki hafta<br />

kala takımı da ligde tutmayı<br />

başardı.<br />

TARTIŞMALAR HİÇ BİTMEDİ<br />

Teknik direktör Fuat Çapa ile<br />

başkan Osman Taş arasındaki<br />

ilk sıkıntı Odonkor’un A takımda<br />

teknik ekibe girme isteği<br />

ile patlak verdi. Başkan Osman<br />

Taş’ın göreve gelmesinin ardından<br />

Eskişehirspor’da altyapıda<br />

görev alacağı açıklanan<br />

David<br />

Odonkor,<br />

Polonya<br />

kampına<br />

Ferhat Kurtuluş<br />

ile birlikte katılmıştı. Fuat hoca<br />

her iki isme de teknik ekibin<br />

dışında sadece antrenmanları<br />

izleyebileceğini açıklamış ve<br />

ikili de kamptan ayrılmıştı.<br />

Ardından Afyon kampında<br />

Çapa Taş ikilisi bir görüşme<br />

daha yapmış ve burada da<br />

tartışma-<br />

lar<br />

yaşanmamıştı.<br />

Ligdeki<br />

3<br />

Daha sezon başında verilmeyen sözler ile<br />

başkan Osman Taş ile tartışma yaşayan<br />

Fuat hoca, başkanın teknik kadroya<br />

girmesine istediği David Odonkor<br />

krizi iyice ipleri gerdi.<br />

Eskişehirspor’da 26 Haziran<br />

2018’de göreve gelen teknik<br />

direktör Fuat Çapa 3 başkan<br />

ile çalıştı. Halil Ünal’ın yanı sıra<br />

Kaan Ay ve en son olarak ta<br />

Osman Taş’ın başkanlığında<br />

takımda görev yaptı.<br />

maçın ardından önce Taş sonra<br />

da Fuat hoca birbirlerine sert<br />

eleştiriler yaparken, yönetim,<br />

denetim kurulu, disiplin kurulu<br />

ve sicil kurulu üyeleri Başkan<br />

Taş ile Çapa arasındaki gerilimin<br />

kulübün zararına olacağını<br />

düşünüp, ikilinin Es Es’in menfaatleri<br />

doğrultusunda geçmişe<br />

bir sünger çekip tekrar yola<br />

devam etmesi gerektiği mesajı<br />

verse de Fuat hoca Osman Taş<br />

ile çalışamayacağını belirtti<br />

ve antrenmana çıkmayarak<br />

görevi bıraktı.<br />

40


“SADECE AKLIMLA DEĞİL KAL-<br />

BİMLE DE ÇALIŞTIM”<br />

Fuat Çapa, görevinden ayrılması<br />

ile ilgili veda mesajı yayınladı<br />

Çapa, “ 2018’in Haziran’ında bu<br />

büyük kulübe hizmet fırsatı doğduğunda<br />

bir an olsun kararsızlık<br />

yaşamadım. Eskişehirspor’a<br />

hizmet etmek her teknik adam<br />

için bir onurdur. Ama benim<br />

için daha fazlası. O yıl, Porsuk<br />

çayı üzerinde kutlanan kuruluş<br />

yıl dönümünde taraftarlarımıza<br />

Eskişehirspor teknik direktörü<br />

olmakla hayatta bir hayalimin<br />

gerçekleştiğini söylemiştim.<br />

Belki hayali kurulacak bir sezon<br />

yaşamadık. Belki profesyonel<br />

futbol hayatında ne olması gerekiyorsa<br />

hiç biri olmadı. Yendik,<br />

yenildik ama en önemlisi, hiç bir<br />

zaman yalnız kalmadık. Bütün<br />

camia önce genç kadromuzun,<br />

“bizim çocukların” arkasında<br />

kenetlendi. Lisansları çıkmadığı<br />

halde, biz istedik diye futbolcularımız<br />

bizimle kaldı. Transfer<br />

tahtası açıldığında aramıza yenileri<br />

katıldı. Bu formaya aşık binlerce<br />

Eskişehirli gibi bu formayı giyen<br />

bütün bu futbolcularımız da sezon<br />

boyunca fedakarlık yaptı. Bütün<br />

sezon boyunca yaşadığımız onca<br />

zorluğa rağmen coşkumuz eksik<br />

olmadı. Bunu bir büyük camia<br />

olarak birlikte yaptık. Futbol<br />

hayatımın en unutulmaz sezonunu<br />

burada yaşadım. Bu sezona eksi<br />

altı puanla, sıfırın altında başladık.<br />

Hala oradayız ama inanıyorum ki<br />

Eskişehirspor camiası geçen sezon<br />

yakaladığı birlikteliğe kavuşursa<br />

takım adına bu kışı kısa sürede bahara<br />

çevirecektir. Kadronun buna<br />

gücü var. Ama artık ben ve ekibim<br />

Eskişehirspor ile aramızdaki profesyonel<br />

bağı sonlandırma kararı<br />

aldık. Babamın evi Emirdağ’da,<br />

benim evim Eskişehir’de. Hayatının<br />

birçok yılını gurbette geçiren<br />

biri olarak şunu söyleyebilirim, sıla<br />

benim için Eskişehirdir. Dolayısıyla<br />

Eskişehirspor’da herhangi bir<br />

teknik adam gibi çalışamazdım,<br />

çalışmadım. Sadece aklımla değil<br />

kalbimle de çalıştım. Duygular söz<br />

konusu olduğunda dargınlıklar da<br />

olur. Varsa eğer kırdığım, kulüp<br />

emekçilerinden, yöneticilerden,<br />

futbolcularımdan, çalışma arkadaşlarımdan<br />

özür dilerim. Basın<br />

mensuplarını ve büyük taraftarımızı<br />

saymadım, çünkü birbirimizi<br />

kırmadığımıza eminim. Herkese<br />

ama özellikle Eskişehirspor için<br />

benimle aynı duygularla çalışan<br />

yardımcılarıma teşekkür ederim.<br />

Her Eskişehirli gibi benim de umudum<br />

Eskişehirspor’un daim olması.<br />

Hepimiz için hayırlı olsun” dedi.<br />

3 BAŞKAN DEĞİŞTİRDİ<br />

Fuat hocaya görev yaptığı 37<br />

haftalık süreçte Başkan dayanmadı.<br />

Halil Ünal döneminde<br />

Eskişehirspor teknik direktörü<br />

olan Fuat Çapa, Ünal’ın görevden<br />

ayrılması ile birlikte yeni başkan<br />

seçilen Kaan Ay ile devam etti.<br />

30 Mayıs’daki genel kurulda<br />

Kaan Ay görevi bıraktı. Teknik<br />

direktör Fuat Çapa’nın yeni<br />

sezon öncesi takımda kalıp kalmayacağı<br />

merak ediliyordu. 30<br />

Mayıs’da başkan olarak göreve<br />

gelen yeni başkan Osman Taş<br />

birkaç teknik adam ile görüşme<br />

yapsa da yurt dışında tatilde<br />

olan Fuat Çapa’yı Eskişehir’e<br />

davet ederek yeni sezon için de<br />

nikah tazeledi.<br />

TARAFTAR DA SEVDİ<br />

Geldiği günden itibaren Eskişehirspor<br />

için her şeyi yapan ve son<br />

dönemde başkan Osman Taş ile<br />

tartışmaları sonucunda görevinden<br />

ayrılan Fuat Çapa’ya taraftarlardan<br />

hep olumlu mesajlar atarak kendisini<br />

unutmayacakların söyledi.<br />

41


ÇARE DEMİRBAKAN…<br />

Es-Es’de Fuat Çapa ile yolların ayrılmasının<br />

ardından hep gündemde olan Eskişehirli<br />

teknik adam Coşkun Demirbakan ile anlaşma<br />

sağlandı. Yine kötü dönemde takımın başına<br />

geçen deneyimli teknik adamdan taraftar da<br />

başarılı olmasını bekliyor.<br />

Tecrübeli teknik adam zorlukları bilerek<br />

göreve geldiğini söyleyerek “Olumsuz<br />

şartlarda geldik biliyoruz. Mazeret,<br />

şikayet yok. Her şeyi yapacak<br />

kapasitemiz var. Taraftar, şehir takım<br />

olarak hep birlikte kenetlenmeliyiz” dedi.<br />

Demirbakan başkan Osman<br />

Taş’ın yanında imzayı attı.<br />

42<br />

HEP GÜNDEMDEYDİ..<br />

Coşkun Demirbakan…<br />

10 Kasım 1954 Eskişehir<br />

doğumlu.<br />

Demirbakan formasını<br />

giydiği Eskişehirspor’da<br />

ilk olarak<br />

1997-98 sezonunda<br />

teknik adam olarak<br />

görev yapmıştı. Ardından<br />

2002-2003<br />

sezonunda takımın<br />

başına geçen deneyimli<br />

teknik direktör ne<br />

zaman Eskişehirspor’da<br />

hoca değişikliği olsa hep<br />

gündemin birinci sırasında<br />

oldu.<br />

YİNE ZOR ZAMANDA<br />

GÖREV E GELDİ<br />

Bu sezonda lige -6 ile<br />

başlayan ve 4 maçta sadece<br />

1 puan alan Eskişehirspor’da<br />

Fuat Çapa<br />

ile yolların ayrılmasının<br />

ardından Coşkun Demirbakan<br />

göreve geldi.<br />

Başkan Osman Taş ile<br />

görüşmenin ardından<br />

imzayı atan Coşkun<br />

hoca yine zor zamanda<br />

takımın başına geçti.


“MAZERET,<br />

BAHANE ARAMAM”<br />

Göreve başlayan Demirbakan<br />

hoca hiçbir mazerete<br />

sığınmayacaklarını belirterek<br />

“1996-97<br />

sezonunda<br />

geldiğimde<br />

de sondan<br />

ikinciydik.<br />

Hiç transfer<br />

yapmadan<br />

son maça<br />

lider olarak<br />

çıkmıştık.<br />

Olumsuz şartlarda<br />

geldik<br />

biliyoruz. Mazeret,<br />

şikayet<br />

yok. Herşeyi<br />

yapacak kapasitemiz<br />

var.<br />

Taraftar, şehir<br />

takım olarak<br />

hep birlikte<br />

kenetlenmeliyiz.<br />

Bir ya da<br />

iki kere maç<br />

kazanırsın<br />

ama başarmak<br />

önemli.<br />

Ben başarmayla, kazanmayı<br />

hep ayırırım. Herkes rahat<br />

olsun biz işimizi biliriz.<br />

Daha önce yaptık yine<br />

yaparız. Mazeret, bahane<br />

aramam. Süreç farklı olursa<br />

popüler hocalar geliyor. Geliyorlar<br />

arkada kötü şeyler<br />

bırakıyorlar. -6’lar önemli<br />

değil. Farz edin iki maç<br />

kaybetmişiz. Üç sene üst<br />

üste final kaybettim, hiçbir<br />

zaman federasyon, hakem<br />

demedim. Bundan sonrada<br />

demem. İnsanlar görüyor.<br />

Abartmanın anlamı yok. Hakemde<br />

insan hata yapabilir.<br />

Ben inanıyorum, anlımızın<br />

akıyla çıkacağız. Geçmişin<br />

kavgaları bize kaybettirir.<br />

Onlardan ders almalıyız”<br />

dedi.<br />

ÇARE OLACAK MI?<br />

Taraftarın da gelmesini istediği<br />

Coşkun Demirbakan’ın<br />

1996-97 sezonunda olduğu<br />

gibi yine kötü gidişe çare<br />

olup olmayacağı merakla<br />

bekleniyor. İlk sınavını Menemen<br />

karşısında<br />

veren<br />

Coşkun hoca<br />

taraftarının<br />

da desteği<br />

ile başarılı<br />

olmak hedefinde.<br />

EKİPDE<br />

TANIDIK<br />

İSİMLER<br />

Coşkun Demirbakan’ın<br />

ekibinde<br />

daha önce<br />

Eskişehirspor<br />

forması giyen<br />

isimlerden<br />

Zafer Şahin,<br />

Zafer Karagöz<br />

ve Sefer Hakan<br />

Olgun’un<br />

yanı sıra Fuat<br />

Çapa döneminin<br />

ilk yılında<br />

yardımcı antrenör olarak<br />

görev yapan Engin Özdemir<br />

ve başkan Osman Taş’ın<br />

ısrarla istediği isim David<br />

Odonkor’da yer aldı.<br />

Teknik Direktör Coşkun Demirbakan’ın ekibinde daha önce Eskişehirspor forması giyen isimlerden Zafer Şahin, Zafer Karagöz ve Sefer Hakan Olgun’un da yeraldı.<br />

Teknik direktör Coşkun Demirbakan’ın ekibinde daha önce Eskişehirspor forması giyen isimlerden Zafer Şahin, Zafer Karagöz ve Sefer Hakan Olgun’un da yer aldı.<br />

43


Hangover Plus üstü 1.kat<br />

Yılların tecrübe ve birikmiyle başlayan<br />

Hangover yolculuğu, <strong>2019</strong>’un Ocak ayında<br />

hayata geçirilen Hangover Plus, Hangover<br />

Central Hotel ve Hangover Sky<br />

projeleriyle büyümeye devam ediyor.<br />

Zamanla markalaşan Hangover<br />

kuruluşları, Hangover<br />

Group çatısı altında<br />

toplandı ve bünyesine<br />

geçtiğimiz ay farklı<br />

konseptlere sahip<br />

Hangover Station ve<br />

Hangover Meze Lounge<br />

işletmelerini kattı.<br />

Hoşnudiye Mh. Siloönü Sk. 5/B/B Tepebaşı<br />

Rez no: 05317835650

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!