25.07.2019 Views

Avdoga Dergisi Haziran-2019 sayı 193

abone olmak için 05443414082 whatsaAp mesaj atmanız yeterli

abone olmak için 05443414082 whatsaAp mesaj atmanız yeterli

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

2 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 3


İÇİNDEKİLER<br />

6 Editör’den<br />

Yolun Yolumuzdur<br />

22 Uzun Saçlı Güler Yüzlü<br />

Avcı Artık Yok<br />

M.Kemal ÖZÇETİN<br />

26 İstanbul PROHUNT Fuarı<br />

Başarı İle Gerçekleşti<br />

55 Thompson Center<br />

America’s Master Gunmaker<br />

Kemal ELİTEMİZ<br />

70 Babakale Bıçakları<br />

İzzet ALKAN<br />

89 Güney Afrika’da Av Zamanı<br />

Nejat ÜNER<br />

105 Deutsch Drahthaar Derneği’nin<br />

<strong>2019</strong> Yılı VJP Etkinliği Ankara Çubuk<br />

Değirmen Avlağında Yapıldı<br />

Aziz OMUR<br />

110 Geleneksel Tavşan Pilavı<br />

M.Kemal ÖZÇETİN<br />

114 Gün Doğmadan Neler Doğar<br />

Erkan SARAÇ<br />

124 Ödenmesi Mümkün Olmayan Borçlar<br />

Hristo YUVANİDİS<br />

84 Hakkımızı Ararken Sorumluluklarımızın<br />

Bilincinde Olalım<br />

Mehmet ÖZCANLI<br />

4 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 5


6 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 7


Yolun<br />

Yolumuzdur...<br />

SONSUZ AVLAKLARDA RASTGELE...<br />

Avcılık dünyasına ömrünü adayan, avcılık camiasına verdiği hizmetlerle<br />

efsane haline gelen Can Ağabeyimiz Kamil ÜÇBAŞ’ı 22 <strong>Haziran</strong> <strong>2019</strong> tarihinde<br />

Avdoğa Festivali’nde geçirdiği kalp krizi sonucu, sonsuz avlaklara uğurladık.<br />

Ruhu şad, mekanı Cennet olsun...<br />

Tüm avcılık camiasını derinden üzen, 35 yıllık avcılık dünyasına ömrünü<br />

adayan Can Ağabeyimizin acısını, yokluğunu tarif edebilmemiz mümkün değildir.<br />

BİRLİKTE DAHA DA GÜÇLÜYÜZ...<br />

Can Kamil Ağabeyimizin gözünün arkada kalmayacağı bilinciyle, uzun yıllardır<br />

çıkan Avdoğa ve Oltacı dergilerimiz yayın hayatına devam edecektir. Derginin<br />

gerçek sahibi abonelerimizdir. En büyük desteğimiz okurlarımızdır. Biz bu<br />

dergilerimizin gerçek sahibi olan okurlarımızdan, yazarlarımızdan ve sektörden<br />

daha çok destek bekliyoruz. Her dergi bir okuldur. İnsanların bilgi ve bilinç sahibi<br />

olmasında dergilerimizin payı çoktur. Birlikte daha da güçlüyüz...<br />

SEVENLERİ YALNIZ BIRAKMADI...<br />

Can Ağabeyimizin hastane süreci ve vefatının ardından, bu büyük acımızda<br />

bizleri yalnız bırakmayarak, yakın ilgi ve desteklerini esirgemeyen, cenaze<br />

merasimine iştirak eden, taziyelerini bildiren, mesaj ve çelenk gönderen, hayır<br />

kurumlarına bağışta bulunan, evimize ve işyerimize kadar gelerek acımızı<br />

paylaşan, çok sevgili dostlarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.<br />

avdoğa<br />

Tevfik ÜÇBAŞ<br />

avdoğa<br />

e-mail: kamilucbas@gmail.com<br />

www.kamilucbas.com<br />

AVCILIK BALIKÇILIK ATICILIK SİLAH DERGİSİ<br />

HAZİRAN <strong>2019</strong><br />

SAYI: <strong>193</strong><br />

İmtiyaz Sahibi<br />

Dörtrenk Yayın Tanıtım Mat.Tic.Ltd.Şti.<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

Kâmil ÜÇBAŞ (kamilucbas@gmail.com)<br />

Grafik Tasarım<br />

Celil TUNCEL<br />

İdari ve Teknik Koordinatör<br />

Tevfik ÜÇBAŞ (tevfikucbas@hotmail.com)<br />

Reklam ve Halkla İlişkiler<br />

Barış Can ÜÇBAŞ<br />

Tel: 0544 341 40 82<br />

e-mail: avdogaoltacidergisi@gmail.com<br />

TEMSİLCİLERİMİZ<br />

Adana: Cemil ERYÜREK • Adıyaman: Ali<br />

KIZILDAĞ • Afyon: Halil ÖZDEMİR • Ağrı:<br />

İsmet ALADAĞ • Antalya: Serkan CANKURT<br />

• Artvin: Birol CİVAN • Aydın: Gazanfer<br />

KURTDERE • Balıkesir: Fatih BAYBURİ •<br />

Bilecik: Selçuk ÜNVER • Bitlis: Nail AKŞİT<br />

• Bolu: Sinan AKÇAN • Burdur: Hasan<br />

GENCER • Bursa: Yasin BİLBAY • Çanakkale:<br />

M.Kemal ÖZÇETİN • Çankırı: Adnan TAN •<br />

Çorum: Nurettin ALAPALA • Denizli: Ender<br />

YUNMUŞ • Edirne: Alper PINAR • Elazığ:<br />

Erdoğan DURMAZ • Erzincan: Yaşar BAŞ •<br />

Erzurum: Gencay GENÇ • Eskişehir: Olcay<br />

AVCI • Gaziantep: Semih SAYILIR • Giresun:<br />

Sedat DAMCI • Hatay: Atilla DEMİRKENT<br />

• Isparta: Arif GÖKTAŞ • İçel (Mersin):<br />

Mustafa GÜR • İstanbul: Mustafa ÜÇBAŞ •<br />

İzmir: Barış ERDEN • Kastamonu: Hamdi<br />

SEZER • Kayseri: Can ŞIVGIN • Kırklareli:<br />

Engin GÜRDAL • Kırşehir: Erdoğan KARLI<br />

• Kocaeli: Süleyman KİRMANİ • Konya:<br />

Kemal ELİTEMİZ, Fatih BARAN • Kütahya:<br />

Erol DURSUN • Malatya: Mehmet PENEZ •<br />

Manisa: Mehmet SUCU • Kahramanmaraş:<br />

Cüneyt ŞENOL • Mersin: Hasan Barış SAAT<br />

• Muğla: Mustafa ÖZKAN • Nevşehir:<br />

Mehmet SOYSALDI • Niğde: Nusret ANDAÇ<br />

• Ordu: A. Kadir ENGİN • Rize: Dursun<br />

ÇAKIROĞLU • Sakarya: Yavuz KORKMAZ •<br />

Samsun: Uğur KOÇ - Ekrem YİRMİBEŞOĞLU<br />

• Sivas: Mehmet ARI • Tekirdağ: Alp Osman<br />

SİLAHTAROĞLU • Trabzon: Zeki DEMİR<br />

• Uşak: Şenol UĞUZ • Zonguldak: Necmi<br />

ÖKSÜZ • Karaman: Kürşat TAN • Kırıkkale:<br />

Murat BOZKURT • Bartın: Erman YURTBAY<br />

• Yalova: Mehmet BÜKER • Karabük: Serkan<br />

ERTÜRK • Osmaniye: Yusuf KOL • Düzce:<br />

Recep SİVRİKAYA<br />

Kıbrıs: Hasan KOLOZALİ<br />

Almanya: Zeki MIZRAK<br />

Amerika: Arzu ALPARSLAN FENNIE<br />

İngiltere: Yağmur SOYSALDI<br />

Polonya: Necati KURT<br />

Rusya: Hüseyin Recep GÜVEN<br />

Yukarıda isimleri belirtilen kişiler fahri temsilcimizdir.<br />

Basım Tarihi: <strong>Haziran</strong> <strong>2019</strong><br />

Basım Yeri: Dörtrenk Yayın Tanıtım<br />

Matbacılık Ltd. Şti. K.Karabekir Cad. 85/7<br />

İskitler / ANKARA<br />

Tel: 0.312 230 41 82<br />

Yayın Türü: Aylık Yerel Süreli Yayın<br />

Dağıtım: Dünya Dağıtım<br />

HESAP NUMARALARIMIZ<br />

Vakıfbank Ankara - Çankaya Şb.<br />

IBAN: TR 42000 1500 1580 0728 4876 405<br />

Yapıkredi Bankası - Akay Şb.<br />

IBAN: TR 48000 6701 0000 0006 9950 978<br />

Posta Çeki No: 149477 - Ankara<br />

Dörtrenk Yayın Tanıtım Matbaacılık Ltd.Şti.<br />

hesapları<br />

Yıllık Abonelik Bedeli: 200 TL.<br />

avdoğa dergisi<br />

@kamilucbas<br />

WhatsApp<br />

Avcı Haber Hattı 0544 341 40 82


<strong>Haziran</strong> 9


10 avdoğa


Avcılık Dünyasına Adanan<br />

Bir Ömür...<br />

<strong>Haziran</strong> 11


“İlkeler, makamdan her zaman daha üstündür.<br />

Ve başarı için olmazsa olmaz koşuldur.<br />

Benimde kendime göre bir hayat felsefem, inanışım, bir duruşum ve<br />

kırmızı çizgilerim ve bunlara uygun sürdürmeye çalıştığım bir davranış tarzım var.<br />

Açıkçası bundan da şikayetçi değilim.<br />

Bana kızanlar, küsenler ve bu tavrımı zamansız bulanlar olacaktır.<br />

Ancak benim için birinci öncelik;<br />

kendime olan saygımı ve inancımı kaybetmemektir.”<br />

12 avdoğa


Şunu iyi bilin ki;<br />

sevdiklerinizden bir kısmı sonraki bayramların,<br />

özel veya önemli günlerin birinde aranızda olamayacaklar.<br />

Bende diyorum ki;<br />

Onlara bugün saygı duyun, güzel sevin onları.<br />

Hoşgörülü olun, hayat kısa, uzunca düşünmeli.<br />

Sevgi, saygı, hoşluk dolu nice güzel ve anlamlı günler,<br />

sevgili dostlarım.<br />

<strong>Haziran</strong> 13


14 avdoğa<br />

Benim amacım, Türkiye Cumhuriyeti avcılarına bir festival armağan etmek.<br />

Biz bu dünyada kalsak da bu dünyadan göç etsek de bir avcı festivalimiz olsun.<br />

Çünkü avcılık çok uzun yıllardır Türk tarihimizden gelen eski bir gelenektir.


“<strong>Dergisi</strong> ve fuarı olmayan sektör sektör olamaz”<br />

<strong>Haziran</strong> 15


16 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 17


18 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 19


20 avdoğa


Dünyanın en güzel selamı; Rastgele...<br />

<strong>Haziran</strong> 21


5. GAME FAIR<br />

AVDOĞA FESTİVALİ<br />

Bu yıl 5’ncisini düzenlediğimiz Game Fair <strong>2019</strong><br />

Polatlı Ulusal Avdoğa Festivali 7-8-9 <strong>Haziran</strong> <strong>2019</strong><br />

tarihleri arasında tüm hazırlıklarımızı tamamlayıp, 7<br />

<strong>Haziran</strong> Cuma günü sponsor firmalar ve Türkiye’nin<br />

dört bir tarafından gelen avcı ve doğa severler yerlerini<br />

almıştı. Firmalar ürünlerini sergileyeceği çadır<br />

standlarında yerlerini almışlardı.<br />

8 <strong>Haziran</strong> Cumartesi günü açık hava fuarımız ve<br />

yarışmalarla başladı. Gün boyu atışlar resmi federasyon<br />

hakemler yönetiminde yapıldı. 8 <strong>Haziran</strong> Cumartesi<br />

akşamı kamp ateşi yakıldı, Hüsnü Şenlendirici<br />

konseriyle devam ederken saat 23.30 sularında<br />

Kamil Üçbaş ağabeyimiz aniden kalp krizi geçirmesi<br />

ile hastaneye ambulansla sevkini gerçekleştirdik.<br />

9 <strong>Haziran</strong> Pazar günü festivalimizin atış yarışmaları<br />

ve tüm etkinliklerini iptal edildi. 35 yıllık avcılık<br />

sektörüne hizmet eden Kamil Abimizin kalbi, avcılık<br />

festivalimizde yorgun düşmüştü. Türkiye’nin dört<br />

bir tarafından gelen avcı dostlarla çok mutlu olması<br />

nedeniyle heyecanı kalbine yenik düşerek aramızdan<br />

ayrıldı.<br />

Ruhu şad, mekanı cennet olsun.<br />

“... Benim amacım, Türkiye Cumhuriyeti avcılarına<br />

bir festival armağan etmek, biz bu dünyadan<br />

göç etsek de, kalsak da, bir avcı festivalimiz olsun.<br />

Çünkü bu gelenek çok uzun yıllardır, tarihimizden<br />

gelen bir gelenek, bir avcı bayramı...”<br />

Kamil ÜÇBAŞ<br />

Kamil Üçbaş ağabeyimizin avcı camiasına armağan<br />

ettiği festivalimizi ve projelerini bıraktığı yerden<br />

av camiası ile birlikte devam ederek, gözünün arkada<br />

kalmayacağının bilinciyle daha çok çalışacağız.<br />

22 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 23


Uzun Saçlı Güler Yüzlü Avcı<br />

Artık Sonsuz Avlaklarda...<br />

M.Kemal ÖZÇETİN<br />

Tatlı dilli, güler yüzlü seraba Kamil idi<br />

Keklik, tavşan, balık değildi amaç<br />

Bin bir heyecan ile avcılık ve dergi<br />

Sevgiye, dostluğa, muhabbete götüren araç<br />

Birleşirdi gönüller dağlarda, sularda<br />

Ağaç altında diz dize, açık sofralarda<br />

Şimdi hepsi capcanlı hatıralarda<br />

Uzun saçlı, güler yüzlü avcı artık sonsuz avlaklarda...<br />

Bir varmış bir yokmuş masal gibi dünya<br />

İnsana imtihandır, mal, mülk ve künye<br />

Nasıl dayanır buna yürekler ve bünye<br />

Uzun saçlı, güler yüzlü avcı artık sonsuz avlaklarda...<br />

Her şeyi çift yaratmış Hikmeti Hüda<br />

Ahiret içindir sevgiler, dostlar ve dünya<br />

Üzülme, ağlama Kemal şu zamanda<br />

Sevenler yine beraberdir, öbür dünyada…<br />

Boş kaldı Anadolu’nun ovaları<br />

Dağları, gölleri, akarsuları<br />

Deli deli essin arasın poyraz rüzgârı<br />

Uzun saçlı, güler yüzlü avcı artık sonsuz avlaklarda...<br />

24 avdoğa


Kamil Üçbaş’a<br />

Sevgilerimle...<br />

Kalp ile inanıp, yaşamak daima<br />

Allah’ın kulu olmak ne güzel<br />

Maldan, mülkten ziyade<br />

İnanmış dostlar ile sohbet ne güzel<br />

Lakin arada ölüm olmasa…<br />

Üryan gelip üryan gideceğiz<br />

Çoktur örnekleri, hani peygamberler<br />

Burası bir halden bir hale geçiş yeridir<br />

Arkanda kalır hayırlarla, sevenler,<br />

Şan ve şeref... Ölüm bir ders, bir vesiledir…<br />

<strong>Haziran</strong> 25


26 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 27


8. İSTANBUL PROHUNT FUARI<br />

BAŞARI İLE GERÇEKLEŞTİ<br />

8. kez av tutkunları ile buluşan Uluslararası İstanbul<br />

Prohunt Fuarı, av silahları, aksesuarları ve doğa<br />

sporları sektörünün yurt içi ve yurt dışı pazarının<br />

gelişiminde önemli bir rol oynamaya devam etti. İlk<br />

başladığı günden bu yana sürekli gelişen ve büyüyen<br />

fuar, Türkiye’nin değil Avrupa’nın en önemli 2.<br />

fuarı konumunda olduğunu bir kez daha ispat etti.<br />

Uluslararası Av Fuarları takviminde resmi olarak<br />

dünyaca kabul gören bir fuar haline gelen İstanbul<br />

Prohunt ağırlıklı olarak Türk üreticilerin ve dünya<br />

markalarının katılımı ile 2016 tarihinden itibaren 3<br />

salonda 16.000 m2 alanda düzenlendi.<br />

AV SEKTÖRÜ VE SİLAH SANAYİMİZ GÜÇLENE-<br />

REK GELİŞİYOR<br />

Av sektörümüzün, silah sanayimizin gelişmesinden<br />

kıvanç duyuyoruz. Türkiye silah sektörünün<br />

uluslararası alandaki prestiji açısından da son derece<br />

önemli olan İstanbul Prohunt Fuarı’nda sektörün<br />

geldiği noktayı çok açık bir şekilde görme fırsatı bulduk.<br />

Gerçekten tüm üreticiler fuara müthiş hazırlanmışlar.<br />

Hemen hemen tüm firmalar yeni bir model, yeni<br />

bir marka ile görücüye çıkmışlardı. Hepsine camia<br />

adına teşekkür ediyoruz. Yaptıkları teknolojik yenilikler<br />

övgüye değer. Ürettiğimiz tüfekleri, fişekleri ve<br />

sektörel malzemeleri ülkemizin yanı sıra dünyanın<br />

bir ucundaki ülkelere ihraç ediyoruz. Bu vesile ile bir<br />

yandan döviz kazanıyoruz, bir yandan da, Türkiye<br />

markasını güçlendiriyoruz.<br />

Üretilen ürünleri yüzlerce ülkeye göndererek<br />

ekonomimize ciddi katkı sağlıyoruz. Gerçekten<br />

sektörümüzle gurur duyuyoruz. Dişiyle tırnağıyla<br />

çalışarak iyi bir noktaya getirdiler. Avdoğa ve Oltacı<br />

<strong>Dergisi</strong> olarak katıldığımız fuarda okurlarımızla<br />

buluşmaktan mutlu olduk. Onlarla sohbet etme,<br />

sorunları dinleme fırsatı bulduğumuz standımızda<br />

dostlarımızı ağırladık. Avdoğa <strong>Dergisi</strong> tüm kadro<br />

katıldık. Orada Türkiye’nin dört bir yanından gelen<br />

bayii dostlarımızla bir araya gelme fırsatı bulduk.<br />

Türkiye silah sektörünün uluslararası alandaki<br />

prestiji açısından da son derece önemli olan fuar,<br />

uluslararası profesyonel ziyaretçileri içinde ticari<br />

anlamda getirdiği rahatlık ve imkanlarla buluşma<br />

noktası haline gelmiştir. Katılımcı firmalar dikkat<br />

çekici standları ile organizatörler ise en keyifli etkinlikleri<br />

sunmak için şimdiden hazırlıklara başladılar.<br />

Sektörü müşterileriyle aynı çatı altında buluşturan<br />

fuar, yeniliklerle göz kamaştırmaya devam edecek.<br />

avdoğa


<strong>Haziran</strong> 29


30 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 31


32 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 33


34 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 35


36 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 37


38 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 39


40 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 41


42 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 43


44 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 45


46 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 47


48 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 49


50 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 51


52 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 53


54 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 55


56 avdoğa


Kemal ELİTEMİZ<br />

Thompson/Center Arms’ın Silahlara olan tutkunluğu,<br />

binlerce avcılık atıcılık sevdalılarının isteklerine<br />

cevap vermek ve onların ihtiyaçlarının karşılanmasına<br />

ve onlara her an bir yenilik sunmasına<br />

imkân verdi. 1967 yılından beri ürettiği silahlarda<br />

ismi ile eş anlamlı olarak en zor şartlarda değiştirilebilir<br />

namlular 5R Rifling gibi benzersiz kalite ve<br />

tasarımla ayakta kalma iddiasını başardı.<br />

Bu marka her yerde bulamayacağınız değerde ve<br />

gerçekçilikte ürünler sunar. Belki de bunun nedeni<br />

günümüz üst seviye avcılarının tercihlerinin T/C olmasıdır.<br />

Thompson silahları alıcılarına Amerikan<br />

–malı kalitesi ve ömür boyu garanti güveni ve rahatlığını<br />

ve markalarının ömür boyu onların yanında<br />

olacağının garantisini sağlar.<br />

Bu köklü ve özgüvenli kuruluş yer yıl yaptığı yeniliklerle<br />

silah piyasasında kendini ispat etmiştir. Las<br />

Vegas SHOT SHOW 2014<br />

T/C Venture Predator model tüfeği yılın en yeni<br />

ve en iyi tüfekleri arasına girmiştir.<br />

Venture Predator 5470<br />

Caliber : .308 WIN Finish/Stock : Realtree MAX-1<br />

Composite w/Hogue Panels<br />

Trigger : Adj. 3.5 - 5 lbs. Barrel Length : 22” Rate<br />

of Twist : 1:10 Capacity : 3+1<br />

Length of Pull : 12.5” Overall Length : 39.75” Weight<br />

: 6.75 lbs. Sights : Scope Base Included Rifling :<br />

5R Model # : 5470 MSRP : $638<br />

<strong>Haziran</strong> 57


Venture Predator 5363<br />

Caliber : .308 WIN Finish/Stock : Realtree AP<br />

Snow Composite w/Hogue Panels<br />

Trigger : Adj. 3.5 - 5 lbs. Barrel Length : 22”<br />

Rate of Twist : 1:10 Capacity : 3+1<br />

Length of Pull : 13.5” Overall Length : 39.75”<br />

Weight : 6.75 lbs.<br />

Sights : Scope Base Included Rifling : 5R Model<br />

# : 5363 MSRP : $638<br />

ÖZELLİKLER:<br />

1- 5R RiflingTM<br />

2- Realtree® Advantage HD MAX-1® & Realtree®<br />

AP HD® Snow*<br />

3- Comfortable and Lightweight<br />

4- Corrosion Resistant Coated Bolt<br />

5- FLEX-TECH® TECHNOLOGY Thompson tüfeklerinin 5R Yivlendirilmesi kendisine<br />

hastır.<br />

58 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 59


Thompson/Center (T/C) merkezde üretilen tüfeklerden<br />

Icon ve Venture tüfeklerinde halen 5R<br />

fabrikasyon namlulara haizdir bu namlular T/C 5R<br />

namlulardır. Namlu içi yivlerin setleri karşılıklı değildir<br />

her setin karşısında bir oluk yer alır. Set kenarlarının<br />

açısı 65° derece olarak açılmıştır. Standart<br />

yivlilerde bu açı 90° derecedir.<br />

T/C Mühendisleri bu yapının merminin hareketinde<br />

büyük bir istikrar sağladığını söylemektedir.<br />

Ayrıca çoklu atışlarda namlunun daha az kirlendiği<br />

ve daha kolay<br />

Temizlenebildiği görülmüştür.<br />

Bütün bunlar Venture Predator model<br />

tüfeğin size ihtiyacınız olan MOA düzgünlüğü ve<br />

mükemmel atış sağlayacağının garantisini vermektedir.<br />

60


<strong>Haziran</strong> 61


- Crown: Namlu ucu kenarına verilen addır.<br />

- Venture Predator model namlu ucu Step<br />

Type Target Crown: basamaklı tip namlu ucu<br />

Crown Tipidir.<br />

Namlu ucu kenarı barut gazının ve mermi<br />

çekirdeğinin namluyu tek ettiği yerdir.mermi<br />

çekirdeğinin mermi yolu boyunca düzgün gitmesini<br />

yada sapmasını sağlayan namlunun en<br />

hassas bölümlerinden biridir.<br />

Namlu ucu kenarlarının şekillendirilmesinin<br />

bir kaç çeşidi vardır.<br />

İki tip Target crown (hedef tipi namlu ucu)<br />

vardır.<br />

a- Step Type Target Crown: basamaklı tip<br />

namlu ucu<br />

b- 11 Degree Target Crown (11 derece hedef<br />

Crown) 11 derece açılı içe meyilli namlu ucu<br />

Realtree® Advantage HD MAX-1® & Realtree® AP HD® Snow*<br />

Vahşi arazide zorlu yırtıcılarla kafa kafaya<br />

gelirseniz, sizi yırtıcının gözünden saklayacak<br />

giysiniz ve silahınız Realtree gizleme olacaktır.<br />

Tüfeğiniz Venture Predator tüfeğiniz ve dürbününüz<br />

tamamen doğaya uygun Advantage<br />

HD MAX-1® & Realtree gizlemeye sahiptir.<br />

Comfortable and Lightweight: Rahat ve hafif<br />

Venture Predator tüfeğiniz Yürüyen küçük<br />

yırtıcı avlarına boyutu ve ağırlığı ile uygunluk ve<br />

kolaylık sağlar 3.400 kg. ağırlığı taşıma kolaylığı<br />

verir.<br />

Corrosion Resistant Coated Bolt: Pas önleyici<br />

kaplama<br />

Mekanizma Paslanmaya karşı özel olarak<br />

Tamamen kaplama yapılmıştır. Bu sayede avda<br />

her türlü şartlarda nem ve ıslanmaya karşı<br />

dayanırlık sağlanmıştır özel bir bakıma gerek<br />

kalmaz, her zaman düzgün çalışır.<br />

FLEX-TECH® TECHNOLOGY<br />

(T/C) Takımı Sims Vibration Laboratory, Inc<br />

( Sims titreşim laboratuarı ) işbirliği ile tüfeklerdeki<br />

titreşim ve geri tepme gücünü ölçmüşler<br />

ve bunu azaltacak bir sistem geliştirmişler. bu<br />

Flex Tech recoil reduction system ( Esnek tekn.<br />

Geri tepme azaltıcı sistemdir.)<br />

62 avdoğa


- Bu sistem kol koruyucu yastık (Sims<br />

recoil pad) ile birlikte kullanıldığı zaman<br />

hissedilen geri tepme gücünün 43% daha az<br />

olduğu tespit edilmiştir<br />

- Sistem oluşan kuvvetli tepme gücü ve titreşimi<br />

emerek atıcıya rahatlık verdiği gibi dürbünde<br />

oluşabilecek hasarlar önlenmiş olur.<br />

Dört sentetik geri tepme yayı sıkışarak oluşan<br />

gücü emer en geride yer alan kol koruyucu<br />

yastık sahip olduğu bölümlü kısımlar sayesinde<br />

azaltılmış geri tepme gücünü bir miktar daha<br />

emerek eşit olarak dağılmasını sağlar.<br />

<strong>Haziran</strong> 63


T/C DIMENSION® (COMPONENTS) : Değiştirilebilir<br />

parçalar<br />

T/C mühendisleri silah severlerin sahip oldukları<br />

silahın değişik kalibrelere uygun olacak<br />

şekilde değişiklikler yapabilecekleri tarzda<br />

imkânlar hazırlamıştır. Bu ebat değişikliğinin<br />

anahtar kelimesine( LOC- Loking Optimized<br />

Components ) sistem adı verilmiş. Mümkün<br />

olan en iyi hale getirecek elemanların bir araya<br />

getirilip kilitlenmesi diyebileceğimiz bir sistemdir.<br />

Bu sistem içinde; geniş kapsamlı dipçik,<br />

ateşleme ve kurma kolu, Çok <strong>sayı</strong>da namlu<br />

Şarjör gurubu, dürbün montaj köprüsü vardır.<br />

Bütün bu değiştirilebilir ekipmanlar gurubu,<br />

Renkli harflerle ifade edilen (A,B,C,D) dört ayrı<br />

kalibre için hazırlanmıştır.<br />

Bütün bu gurup ekipmana sahip kişi, tüfeğini<br />

evinde kolayca avına uygun olarak birkaç dakika<br />

içinde değiştirebilir.<br />

Bu değişim nasıl yapılır.<br />

64 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 65


66 avdoğa


Değişim paketleri ekipmanlar gurubu, Renkli<br />

harflerle ifade edilen (A,B,C,D) dört ayrı kalibre<br />

için paket halinde hazırlanmıştır.<br />

Değişim 3 kolay adımla gerçekleşir.,<br />

1– Değişimi yapmak istediğiniz kalibreyi ve<br />

buna uygun namluyu seçin. bu namluya uygun<br />

şarjör ve diğer parçalar bu paketin içinde bulunur.<br />

2– Aynı seri içinde sağ el veya sol el seçeneği<br />

de bulunur. Size uygun olanı seçin.<br />

3–Seçtiğiniz kalibre gurubuna uyan<br />

dipçiğinizi seçin<br />

KALİBRE GURUBU:<br />

Kalibre gurupları Renkli harflerle ifade edilen<br />

(A,B,C,D) dört ayrı kalibre için paket halinde<br />

hazırlanmıştır<br />

204 Ruger, 223 Rem (short bolt throw-<br />

Kısa Fırlatma Kolu )<br />

22-250 Rem*, 243 Win, 7mm-08 Rem,<br />

308 Win (Orta Fırlatma Kolu )<br />

270 Win, 30-06 Sprg (long bolt throw<br />

- non-magnum Uzun Orta Fırlatma Kolu-magnumlar<br />

harici)<br />

7mm Rem Mag - 300 Win Mag (Uzun<br />

Orta Fırlatma - magnum)<br />

değişimler sonucu tüfeğinizin boş<br />

ağırlığı 3.5 kg olacaktır.<br />

Değiştirilen parçalarda kullanılan<br />

ArmerSoft dipçik kaplaması<br />

ses emici özelliğe<br />

sahiptir.<br />

Bütün değişimlerde T/C MOA Atış düzgünlüğü<br />

garantisi vardır.<br />

Rifle Barrels: Tüfek Namluları<br />

Namlular dipçik ve mekanizmaya uyacak<br />

şekildedir. Namlu paketleri içlerinde kendilerine<br />

uygun şarjör ve mekanizma gurubunu bulundurur.<br />

<strong>Haziran</strong> 67


Bolts. KURMA MEKANİZMASI:<br />

Her kalibre gurubu içinde namlu ve ona uyan<br />

kurma mekanizması sağ el sol el olmak üzere<br />

bulunur.<br />

Adjustable Trigger: Ayarlanabilir tetik<br />

Düzgün bir atış Gevrek bir tetikle gerçekleşir.<br />

T/C Tetikleri Atıcının isteğine göre 3.5 ile 5<br />

pounds (1.7 – 2.5 kg.) aralığında ayarlanabilir.<br />

RECEIVER AND STOCK: Hazne ve dipçik<br />

Hazne ve dipçikler bütün kalibrelere sağ sol<br />

kullanımlara uygun şekildedir.<br />

Weaver-style dürbün montaj ayakları isteğe<br />

uygun olarak FFL dealer Satış bölümünde satılmaktadır.<br />

bu konuda size en yakın Thompson/<br />

Center Satıcılarından yardım alabilirsiniz.<br />

Sağ kullanım değiştirilebilir<br />

kundak & dipçik Model #8200<br />

Sol kullanım değiştirilebilir<br />

kundak & dipçik Model #8201<br />

High Cheek Piece :YANAK YÜKSELTME PARÇASI :<br />

Özel olarak tasarlanmış yanak yükseltme<br />

parçaları, sayesinde Dürbün bakışınızı daha çok<br />

rahatlatabilecektir.<br />

http://www.tcarms.com/<br />

Mart – 2014 - Konya<br />

68 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 69


70 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 71


Doğan Tosun - Ali Tosun-Mustafa Tosun<br />

Babakale Bıçakları<br />

72 avdoğa


Sayın okurlarım; bu <strong>sayı</strong>mızda Doğan Tosun, Ali<br />

Tosun, Mustafa Tosun kardeşlerimizin bıçaklarını<br />

sizlere tanıtmak istiyorum.<br />

Bıçak yapımını severek ve isteyerek yapan kardeşimize<br />

kendisini ve bu işlere girişini, neler yaptığını<br />

bizlere anlatmasını istedim. Bakalım neler anlatmış,<br />

keyifle okuyalım;<br />

“Merhaba Avdoğa okurları, Çanakkale ili, Ayvacık<br />

ilçesi Babakale köyünde doğdum. Çocukluğumdan<br />

beri bıçaklara ayrıca ilgi duymaktayım. Sizlere Babakale<br />

bıçaklarının geçmişten bugüne nasıl gelindiğinden<br />

söz etmek istiyorum.<br />

Osmanlı’nın kılıç ve kama ihtiyacını karşılamak<br />

üzere yaklaşık 300 yıl önce Kazakistan’dan Çanak-<br />

<strong>Haziran</strong> 73


1942 senesinde yapılmış çeyiz bıçağı, evlenecek olan kızın babası tatafından yaptırılıp kızın çeyiz bohçasına konur. İsmi emanettir.<br />

ileride damad bir yanlış yaparsa kadın kullansın diye, ama eskilerden kalan bir adet sapı ve kını gümüşten, üzerinde savat işçiliği<br />

yapılmış hatta bıçak ustaları bilezik yüzük küpe yaparlarmış.<br />

kale’nin Babakale köyüne getirilen ustaların torunlarıyız.<br />

Dedelerimizden kalan mesleği yaşatmaya<br />

çalışıyoruz. Osmanlı’nın inşa ettiği son kale Babakale’nin<br />

bulunduğu Çanakkale ‘nin Ayvacık ilçesindeki<br />

köye 1700’lü yılların başında ordunun kılıç ve<br />

kama ihtiyacını karşılamak üzere Kazakistan’dan<br />

ustalar getirilmiş.<br />

1730’larda kılıç ustaları olarak buradan Mısır’a,<br />

Suriye’ye kadar kılıç, kama gönderilirmiş. Köyümüz<br />

deniz kenarında olduğu için gemi ticareti yapılırmış.<br />

Çelikler Sicilya’dan gemilerle getirilip, burada<br />

kılıç yapımında kullanılırmış. Ustalar yani büyüklerim<br />

kazak kökenli, 1730 senelerinde Bursa veya<br />

Konya üzerinden köyümüze gelmişler. Ateşli silah-<br />

İzzet Alkan koleksiyonundan eski Babakale Bıçakları<br />

74 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 75


Bu bıçakta yaptığım en büyük bıcak ismi Yadigar. Bu bıçağı yaptıran kişi sadece kurban kesiminde kullanır. Kendi ve yakınlarının<br />

kurbanlarını keser, kişi yaşlandığı zaman oğlu veya çevresindeki bu bıçağa değer verebilen kişiye teslim eder. Bu böyle yıllarca devam eder.<br />

Hatta bu geleneği devam ettiren kişiler bıçaklarını bakıma getiriyorlar 150/200 senelik bıçaklar, hepsi birbirinden güzel, her ustanın kendine<br />

has motiflerle süslenmiş halde, bıçakların yüzündeki işlemeler her ustanın kendi imzasıdır.<br />

Bu işlemeler çelik kalemle yapıldığı için kimse bir diğer ustanın yaptığı deseni kopyalayamaz, bir imza gibidir.<br />

ların yaygınlaşmasının ardından<br />

kılıç, kama, bel bıçağı, avcı bıçağı<br />

ve kurban bıçakları yapımına<br />

devam etmişler. Ustalarının<br />

torunları olarak atalarımızdan<br />

gördüğümüz yöntemlerle “Kulaklı<br />

Babakale Bıçağı”nı üretmeye<br />

başladık.<br />

Zamanla imalathane <strong>sayı</strong>sı<br />

18’den 1’e düşen köydeki son bıçak<br />

üreticisi olarak, 20 metrekarelik<br />

dükkanımdan yurt içinden<br />

ve çeşitli ülkelerden gelen siparişlere<br />

cevap verebilmek için yoğun<br />

mesai harcıyoruz. Teknolojiden<br />

uzak, geleneklere bağlı kalınarak<br />

dövme ve krom çelikten üretilen<br />

bıçaklar imal ediyoruz. Yoğun<br />

siparişlere cevap vermek için<br />

gecemizi gündüzümüze katarak<br />

çalışıyoruz. Bıçaklarımız şekil<br />

76 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 77


olarak değişmez, sadece boyut olarak değişir. 34 yıldır meşhur<br />

“Kulaklı Babakale Bıçağı”nı üretiyoruz. Bu iş çok ince bir sanat<br />

olduğundan babamız daha 3 veya 4 yaşında atölyede bizleri<br />

yanına aldı. İlk önce çalışma şekli bağdaş kurarak oturmaya<br />

alıştırdı. Kemik yapısının uygun olması için genç yaşta oturmayı<br />

öğrensin, ileride bacak ağrısından bu işi yapamaz derdi. Öncelikle<br />

atölyedeki takımlar oyuncaklarımız oldu. Günümüzde üre-<br />

78 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 79


80 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 81


tilen bıçaklar gerek malzeme olsun gerek şekil olarak<br />

aynı yapılmaktadır. Tabi çelik olarak kendi yerli<br />

çeliğimizi kullanıyoruz. Onu döverek başlıyorum,<br />

suyunu alıp şekil verip, desen yapıyorum. Ardından<br />

suya verip pirinçten balçaklarını hazırlayıp, lehimle<br />

bıçağa yapıştırıyorum. Daha sonra boynuzdan saplarını<br />

hazırlayıp bıçağa monte ediyorum. Sap kısmını<br />

işliyorum, ayrıca bıçakların yüzlerini korumak<br />

için kın yapıyorum. Bıçaklar kulaklı olarak yapılır.<br />

İki kulağın arasına küçük parmağınızı takıp elinizi<br />

yumruk yaptığınızda bıçağa hakim olursunuz. Babakale<br />

bıçağının isimi de, kulaklı bıçak diye de geçer.<br />

Yıllardan beri bu formda yapıyoruz. Günümüzde<br />

aynı aileden iki kişi bıçak üretimi yapıyoruz. Amcam<br />

Mustafa, ben Doğan şu an bu mesleği oğlum Ali’ye<br />

de öğretiyorum. Oğlum ondört yaşında, yavaş yavaş<br />

o da kendi çapında bıçak üretmeye başladı. İnşallah<br />

bu mesleği başka çocuklara da aşılar bu mesleğin<br />

devamını sağlarız.<br />

Sözlerime son verirken, değerli büyüğüm İzzet<br />

ALKAN abime teşekkür eder ve siz değerli Avdoğa<br />

<strong>Dergisi</strong> okurlarına, bu güzel hobiye gönül vermiş arkadaşlarıma<br />

saygılarımı sunuyorum.”<br />

Kendilerine düşüncelerinden ötürü teşekkür<br />

ederken tüm üreticilerimize bu sayfaların açık olduğunu<br />

bir kere daha hatırlatmak isterim.<br />

Sağlıkla kalınız aziz dostlarım.<br />

izzetalkan@yahoo.com<br />

82 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 83


84 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 85


Hakkımızı Ararken<br />

Sorumluluklarımızın da<br />

Bilincinde Olalım<br />

Mehmet ÖZCANLI<br />

Yaban hayatı, fazlasıyla yenilenebilir bir doğal<br />

kaynak olduğundan, tüm avcılar, her ne kadar adına<br />

vahşet denilse de yaban hayatı popülasyonlarını<br />

sağlıklı bir dengede kontrol etmeye yardımcı olurlar.<br />

Düzenlenmiş ve bilinçli avcılık, yasal ve vicdani<br />

limitlerde yapıldığı sürece tehlike altındaki vahşi yaşam<br />

popülasyonlarına asla tehdit oluşturmamıştır.<br />

Avlanma sisteminin bilimsel verilere dayanarak<br />

kurulması ve işletilmesi, devletin asli görevi olduğu<br />

gibi sürdürülebilir olması ve sağlıklı sonuçlar elde<br />

edilebilmesi de avcının ve avcılık anafikri ile kurulan<br />

STK’ların asli görevidir. Bilinçli yapılan avcılık ekosistem<br />

besin zinciri içinde olan veya oyun dışı birçok<br />

türün yok olmaktan kurtarılmasına yardımcı olur.<br />

Avcılar, vahşi hayatın korunması için toplumdaki<br />

diğer gruplardan daha fazla zaman, para ve çaba<br />

harcarlar. Çünkü avcılar doğanın yenilenebilir kaynaklarından<br />

faydalanmak içgüdüsü taşıdıklarından<br />

kendinlerine fayda sağladıkları coğrafyayı ve içindeki<br />

canlıları koruma konusunda davranışsal otomasyon<br />

geliştirirler. Bu vesileyle kimi avcı doğrudan<br />

kimi avcı ise dolaylı olarak botanikten hayvan bilimine<br />

kadar bir çok farklı konuda sahadan veri toplama<br />

ve bilgilenme imkanına sahip olmaktadır.<br />

Avcılık etkili bir vahşi yaşam yönetimi aracıdır.<br />

Avcılar, vahşi yaşam yöneticilerinin ihtiyaç duyduğu<br />

alandaki bilgileri sunarak da önemli bir rol oynamaktadırlar.<br />

Bu düşünceden hareketle avcılık sisteminin<br />

düzenlenmesi, avcının içinde olmadığı veya<br />

avcının fikri alınmadan, tamamen hayali veriler ve<br />

var<strong>sayı</strong>mlar üzerine yapılan çalışmalarla mümkün<br />

değildir. Mümkün gibi görmek ve göstermek doğa<br />

ve vahşi yaşam için onulmaz sorunlara davetiye çıkarmaktır.<br />

Biz avcılar olarak üstümüze düşeni yeteri kadar<br />

eğitim alarak, bir bilene sorarak veya okuyup araştırarak<br />

yapabiliriz. Konusu avcılık olmayan hiç bir<br />

STK’ya veya kişiye bu argümanı kabul ettirmeye çalışmamalıyız.<br />

Daha çok bilinçlenerek, bilimsel verilere<br />

ve gözlemlere dayanarak, tutkunu olduğumuz<br />

doğanın ve yaban hayatının korunması için de çaba<br />

gösterdiğimizi kanıtlayabiliriz. Evlatlarımıza ve yetişen<br />

yeni nesile avlanmayı öğretmeden önce doğayı,<br />

doğanın dengesini öğretmeli, doğa sevgisini aşılamalıyız.<br />

Sezon kapandıktan sonra bir sonraki açılış tarihine<br />

kadar ne yapacağım diye merak edenlere naçizane<br />

tavsiyem; konusu avcılık ve yaban hayatı olan<br />

dergileri, yayınları ve makaleleri okuyunuz. Belgesel<br />

niteliğindeki programları izleyiniz. Çünkü avcılar<br />

olarak bizlerin vurdukları ve kaçırdıkları avların<br />

muhabbetleri hiç bitmez. Bunu hep duyacak ve hep<br />

anlatacaksınız. Bu kısır döngüden çıkmak her yaşta<br />

insana iddia ediyorum çok şey kazandıracaktır.<br />

Suyu, havası, toprağı ve tüm canlı çeşitleriyle<br />

bu coğrafya bizden önceki nesiller için nasıl yaşam<br />

kaynağı olduysa bize ve bizden sonrakilere de öyle<br />

kalmaya devam etsin.<br />

Unutmayalım, doğada hiç bir canlının tekeli bizim<br />

değildir. Bir şeyi korumuyorsak ona sahip olmaya<br />

da hakkımız yoktur.<br />

86 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 87


88 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 89


90 avdoğa


91


En son ördek avı yapmamın üzerinden tam<br />

tamamına 1 yıl geçmiş ve bu arada hiçbir su<br />

kuşuna tüfek atmamışım. 18-26 Mayıs 2018<br />

tarihleri arasında 5 tam gün avlandığımız<br />

Arjantin’deki maceramızın yazısı da bu güzide mecmuada<br />

yayınlanmıştı.Güney yarım kürede su kuşları<br />

avı (waterfowl) Mayıs-Ağustos ayları arasında yapılan<br />

bir av ama en ideal ay <strong>Haziran</strong>-Temmuz ayları.<br />

Arjantin ve Güney Afrika gibi Oğlak dönencesinin<br />

(Capricorn) altında kalan ülkelerde Mayıs-Ağustos<br />

aylarında mevsim kış, ama dünya iklimindeki insan<br />

oğlunun neden olduğu olumsuz ve vahşi değişimler<br />

doğa düzenini ciddi olarak değiştirmeye başladı.<br />

Mevsimler artık şaşmaya başladı. İlkbahar ve sonbaharı<br />

pek yaşayamıyoruz artık. Hemen kışa veya yaza<br />

geçmeye başladık bu güzel mevsimleri yaşamadan.<br />

Ya çok yağış ya da kuraklık var. Bunu da 35 yıldır yaşadığım<br />

Trakya’daki namuslu!!!! bıldırcın ve üveyik<br />

avlarında (avsızlığında) rahatlıkla gözlemleyebiliyorum.<br />

O kadar kötü bir durumdaki halimiz. Kuşlar bile<br />

ahlak anlayışı şiddetle erozyona uğramış olan bu<br />

canım ülkeye gelmek istemiyorlar. Ahlak anlayışı ve<br />

yorumu o kadar değişti ki. Hergün bir kaç kadın öldürülür<br />

mü be. Yuh. Yamyamlarda bile bu yok. Yabancı<br />

ülkelerde avlanan ve o ülkelerin av ahlakını iyi<br />

gözlemleyen ve birebir yaşayan bizler, bu farkı o kadar<br />

iyi görebiliyoruz ki. Adamlarda kuş gani,memeli<br />

<strong>sayı</strong>sı sürekli artıyor. Çünkü ziraat o kadar yoğun yapılıyor<br />

ve ormanlar o kadar zengin ve sulak alanlar o<br />

kadar güzel korunuyor ki. Canlılar ne ister. Yemek ve<br />

korunmak. Bunlar yoğun olunca ve biraz da korursan,<br />

ne av hayvanı biter ve ne de av biter. Macerasını<br />

anlatacağım Güney Afrika’da bulunduğumuz bölge<br />

olan Bloemfontein bölgesinde yüzlerce kilometre<br />

ekili mısır ve yer fıstığı tarlaları arasında bulunan<br />

yollarda gidip geldik hergün. Yüzlerce kilometre ekili<br />

arazi diyorum. Metre demiyorum beyler.Kilometre<br />

diyorum. Dekar, dönüm de demiyorum. Hektar<br />

diyorum. Dev gibi traktörlerle ekiyorlar, biçiyorlar.<br />

Yani işkembeden sallamıyorum.<br />

Senin tarlaların ve meraların ise bomboş. Ekili<br />

olanlar da üç beş dönüm. Neden? Çünkü baba ölüyor<br />

ve zaten çoğu da çok çocuklu. Kalan miras en az<br />

beş on çocuğa bölünüyor. Birkaç dönüm arazi bir aileyi<br />

besler mi? Tabii ki hayır. Sonuç. Kente göç. Particinin<br />

aracılığı veya nepotizm ile ilk iş belediyeye<br />

girmek ve tabii ki ATM’ci olma. Yani hiç çalışmadan<br />

beleş para. Yani haramın da haramı helal olmayan<br />

para. Bu kadar hainlik hiçbir ülkede yaşanmadı.<br />

Devlet babanın şu veya bu nedenle verdiği ve benim<br />

cebimden alarak ulufe dağıttığı halk rüşvete<br />

ve tembelliğe o kadar alıştırıldı ki. Yani herşey A’dan<br />

Z’ye baştan aşağı bozuk. Sonra da kapya biber 25<br />

lira, meyva 15 liradan aşağı değil. Enflasyon olmuş<br />

%25’in üstünde. Pazarda çok daha yüksek. Herkes<br />

ağlanıyor sonra nedir bu aşırı pahalılık diye. Nedeni<br />

o kadar belli ki. Yurtdışında hektar konuşuluyor Türkiye’de<br />

ise dönüm. Fark bu kadar basit. Tanrı sonumuzu<br />

hayretsin. Bu konudaki miras kanunu acilen<br />

değiştirilmeli. Güya değiştirilecekti. Mera kanunları<br />

değiştirilmeli. Yoksa bu halk et yiyemeyecek. Zaten<br />

yiyemiyor. Su, tarım, ormanlar en önemli konularımızdan<br />

ama öncelikle herşeyin temeli eğitim ve<br />

adalet ve hukuk maalesef. Kimsenin de ciddiye aldığı<br />

yok. Hep lafta.<br />

Neyse fazla traş cildi bozar. Şimdi asıl konumuza<br />

gelelim. Bu av maceramızı basit ve mümkün olabildiğince<br />

kısaca anlatabilmek için her yazımda yaptığım<br />

gibi 5N+1K metodunu kullanarak yazıma başlayacağım.<br />

Yani Ne; Neden; Nerede; Nasıl; Ne Zaman<br />

Kim ile. Bilginiz için bu kısaltmaları da yazıyorum.<br />

Faydası olabilir bir konuyu net açıklayabilmek için.<br />

Kısaca meramınızı ve derdinizi daha rahat anlatabilirsiniz.<br />

Hep tekrarlıyorum ki belki okuyuculara faydası<br />

olabilir ve meramınızı daha kolay ve net anlatabilirsiniz<br />

diye.<br />

NE; Konuyu verir<br />

NEDEN, NİÇİN; Amacı verir<br />

NASIL; Yöntemi belirler<br />

NEREDE; Mekan ve yer kavramları<br />

NE ZAMAN; Süre süreç kavramları<br />

KİM; İlgili ve sorumlu kişileri belirler<br />

NEREDE AVLANDIK?<br />

Güney Afrika haritası.<br />

Batısı Atlas Okyanusu ve Doğusu Hint Okyanusu<br />

92 avdoğa


Bu avı Afrika kıtasının en ucunda bulunan Güney<br />

Afrika’nın bir eyaleti olan Free State’ın başkenti Bloemfontein<br />

kentinin Hopstad kasabasına yakın bir<br />

avlakta yaptık. Yüzölçümü yaklaşık 1.200.000 km2<br />

ve nüfusu 55.000.000 milyon olan ve doğal kaynakları<br />

çok hatta müthiş olan (elmas, altın, uranyum, en<br />

kaliteli demir cevheri vs.) bence çok güzel bir ülke<br />

ama siyah/beyaz ayrımının şu anda pek konuşulmayan<br />

gerginliğini hep hissediyorsunuz. Hırsızlık,<br />

soygun ve cinayet çok yoğun. Gecekondu kentlerini<br />

bir görseniz. Çoğunluğu ondüleli saç ve tenekeden.<br />

Bir felaket. Doğurganlık ve salgın hastalıklar yoğun.<br />

AIDS ortalığı kırıp geçiriyor hala. En kötüsü işsizlik<br />

oranı çok yüksek. Bir çok beyaz, bilhassa genç nesil<br />

Amerika, Yeni Zelanda ve Avustralya’ya göç ediyor<br />

iş bulamadığından. İş bulmada öncelik siyahilerde<br />

imiş. Yılların acısını böyle çıkarıyorlar. Her yerde<br />

rüşvetin ve devleti soymanın ne kadar kötü olduğu<br />

afişlerle anlatılıyor. Kürtaj için her yere telefon numaraları<br />

asmışlar ve kanunen serbest. Bundan evvelki<br />

başkanları olan Jacob Zuma ve yönetimindeki<br />

yöneticiler soymuşlar ülkeyi ve tabii seçimi de kaybetmişler.<br />

Şu andaki Cyril Ramaphosa hükümetinin<br />

güya devletin soyulmasını önleyeceği umuluyor<br />

tabii onlar da çalmaz ise. Halkın %81’i siyahi, %9’u<br />

renkli (siyah-beyaz kırması diyelim), %8’i beyaz ve<br />

Fotoğraf 1. Afişin tercümesi: Yolsuzluk öldürücüdür. DURDURUN BUNU Her yerde asılı bunlar.<br />

Fotoğraf 2.Afişin tercümesi: Yolsuzluğa bir yumruk atın.Rüşvet almayın ve vermeyin. Yolsuzluğu ACC’ye bildirin.<br />

<strong>Haziran</strong> 93


Fotoğraf 3: Ördek ve kaz avladığımız coğrafi bölgeyi gösteren fotoğraf<br />

%2 si Hintli ve Asyalı. Bu kadar zengin bir ülkenin bu<br />

hali bizi bile çok üzdü. Çünkü olanları o kadar iyi anlayabiliyoruz<br />

ki.<br />

NEDEN BU AVI YAPTIK?<br />

2018 yılının Mayıs ayında Arjantin’de çok yoğun<br />

ördek ve çeşitli başka avları avlarken, avcı arkadaşımız<br />

Hakkı Aksoy’un Güney Afrika’dan bize gönderdiği<br />

kaz avı fotoğrafları bizi hemen tahrik etti ve<br />

hayatında hiç kaz avlamamış olan arkadaşım Ahmet<br />

Baycin hemen plan yapmaya başladı ve üstüne üstlük<br />

beni de tahrik etti, daha evvel bu avları orada<br />

yaptığım halde. (Bakınız Av&Doğa mecmuası Eylül<br />

2010 <strong>sayı</strong>sı). Araştırma yaparak ve referans alarak<br />

sonradan doğru bir seçim yaptığımı anladığım çok<br />

kaliteli bir donatan (outfitter) ile anlaşarak 12-19<br />

Mayıs <strong>2019</strong> tarihinde avlanabilmek için firma ile 5<br />

av günü için anlaştık.<br />

Yaptığımız anlaşmada yoğun olarak ördek ve kaz<br />

(günlük ve bagaj limitleri Arjantin gibi değil ama kaliteli<br />

ve normal limitlerde), Beç tavuğu ve çok fişek<br />

atmalı üveyik ve güvercin avı vardı. Bunlara ilaveten<br />

ben “trofe özelliği olmayan” sıçrayan antilop<br />

(springbok) ve Ahmet’de yumrulu (düğmeli) yabani<br />

domuz (warthog); beyaz kuyruklu antilop (black<br />

wildebeest veya diğer adıyla white-tailed gnu) avlamak<br />

istiyorduk.<br />

Kısaca her zaman yaptığım gibi çeşitli avları,<br />

farklı silahlar kullanarak avlamak istiyordum.<br />

NE ZAMAN BU AVI YAPTIK?<br />

Bu avı 12-19 Mayıs <strong>2019</strong> tarihleri arasında yaptık.<br />

Ama aşağıda anlatılan avları yapmanın en iyi ayları<br />

<strong>Haziran</strong> veya Temmuz ayı. Bu avları yapmak isteyenlere<br />

tavsiyemiz bu yönde. Tabii bu söylediğimiz<br />

ördek ve kaz için geçerli. Memeli avı sene boyunca<br />

yapılabiliyor.<br />

KİMİNLE AVLANDIM?<br />

Beni tanıyanlar kalabalık avları sevmediğimi bilirler.<br />

En fazla 3 veya hadi bilemedin 4 kişi. İdeali ise<br />

2 kişi. Ben de arkadaşım Ahmet Baycin ile avlandım.<br />

İyi bir ikili olduk. Bir çulluğun peşine 4-5 kişi elli köpekle<br />

takılıp avlanmıyor mu ifrit oluyorum. Böyle<br />

avcılık olur mu yahu. Avcılık mı bu be? En ideali iki<br />

kişi ve usta bir köpek ve yanında da o yılın yavrusu.<br />

Güzel gözlüme yazık değil mi onu kalleşçe avlamak<br />

bir orduyla.<br />

NE AVLADIK?<br />

Kurallara uyarak o kadar güzel bir mahmuz kanatlı<br />

ve Mısır kazı ve ördek avı yaptık ki bütün kaz,<br />

ördek ve Beç tavuğu avlarımızda her ikimiz de donatanın<br />

İtalya’da üretilmiş Beretta 686 Silver Pigeon<br />

12 numara ve 71cm (28inç) namlu uzunluğundaki<br />

süperpozelerini kullandık. Kaza da, ördeğe de, Beç<br />

tavuğuna da çoğunuz belki benimsemeyeceksiniz<br />

ama 32 gram 3 ve 4 numara saçma attık. Ördek gelirse<br />

kalkıp da içine 5 numara fişek koyma şansımız<br />

yoktu. Tüfekler bir kere bile teklemedi. Koskoca<br />

94 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 95


mahmuz kanatlı kaz bile 3 numara saçma ile indi.<br />

Mısır kazları 4 numara ile indirildi. Daha sonra anlatacağım<br />

güvercin ve üveyik avında o kadar çok fişek<br />

attık ki, ne bir tekleme, ne bir takılma. Bu avda da<br />

Beretta’nın Amerika’da üretilmiş Outlander 12 numara<br />

yarım otomatiklerini ve 7 ½ numara 28 gram<br />

saçma kullandık. Hava sıcaklığı sabahları bayağı soğuk<br />

ama saat 11.00 den sonra ise 20º-24º C civarında<br />

idi. Akşamları da kazak giydirecek kadar hava serin<br />

oluyordu.<br />

Avladığımız kaz ve ördekler ve diğer hayvanlar<br />

aşağıda gösterilmiş olup, adları altlarına yazılmıştır.<br />

Fotoğraf 4. Dünyanın en büyük kazı. (Spur-Winged Goose/<br />

Plectropterus Gambensis).Benim avladığımı tarttırdım. Tam 7.5<br />

kg geldi. Bizi avlandıran zamanında 12.5 kg olanı avladığını söyledi.<br />

Kanada kazından da ağır bir kuş.<br />

Fotoğraf 5: Kanadın altından çıkan mahmuz kemiğini görüyorsunuzdur.<br />

Yaşlandıkça bu kemik daha da uzuyormuş. Erkek<br />

kazlar dövüşte bu mahmuzu kullanıyorlarmış. Bu kemikten dolayı<br />

buna “mahmuz” kanatlı kaz diyorlar. Daha önce de avlamıştım.<br />

Bu sefer de iki defa kısmet oldu. Ahmet de hayatında ilk defa<br />

bu kazdan avladı.<br />

96 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 97


Fotoğraf 7: Mahmuz kanatlı kazlar. Şanslıydık.Dört adet avlayabilidik. Genellikle tek uçuyorlar.<br />

Fotoğraf 8: Mahmuz kanatlı kaz ayakta dururken.<br />

Fotoğraf 10: Sarı gagalı ördek (Yellow-billed Duck/Anas Undulata)<br />

Fotoğraf 9: Mısır kazı (Egyptian Goose/Alopochen Aegyptica) Fotoğraf 11: Kırmızı gagalı ördek<br />

Bunlar da hep çift uçuyor. Fotoğraf 6: Mahmuz kanatlı kazın şu kanat açıklığına (Red-Billed bir bakın ki Duck/Anas kanatlarını Erythrorhyncha)<br />

çok germedik bile.<br />

98 avdoğa


fowl veya guttera pucherani) ve miğferli Beç tavuğu<br />

(helmeted guinea fowl veya numida meleagris). Bizim<br />

avlandığımız bölgelerde 10-15 kuşluk sürüleri<br />

kaldırdıktan sonra büyük bir zevkle avladık. Gövdesinden<br />

beklenmeyen bir hızla kalkıyor. Müthiş bir<br />

sahne. 3 ve 4 numara saçma ile vuruldular. Güney<br />

Afrika’da yapılan Beç tavuğu avı aslında çok daha<br />

farklı bir av şekli ama bu sütunlarda daha fazla yer<br />

kaplamamak için kısa kesiyorum. Bizim avladığımız<br />

miğferli Beç tavuğu idi. Ahmet bu avı ilk defa yaptığı<br />

için zevkten dörtköşe oldu.<br />

Fotoğraf 12: Kaşık gaga ördek (Cape Shoveler/Anas Smithii).<br />

Fotoğraf 14. Beç tavuğu(Guinea Fowl/ Numida Meleagris).<br />

Fotoğraf 13: Tarak gagalı ördek erkeği ve dişisi (Knob-Billed<br />

Duck/Sarkidiornis Melanotos) Bu çok ilginç bir ördek. Ahmet bir<br />

tane avladı. İlk defa görüyorum bu ördeği ben.<br />

Kaz ve ördek avından sonra Beç tavuğu (guinea<br />

fowl veya numida meleagris) avı yaptık. Osmanlılar<br />

döneminde Viyana ‘dan getirildiği için Viyana tavuğu<br />

anlamına Beç tavuğu denmiştir. Beç, Osmanlı<br />

Türkçe’sinde Viyana şehrinin adı olup Türkçe’ye<br />

Macar’ca Bécs adından geçmiştir. Son derece hızlı<br />

koşup anında ortadan yok olan ve hemen pusan<br />

bu kuşun eti tavuktan da lezzetlidir. Beç tavuğunun<br />

iki cinsi vardır. Hotozlu Beç tavuğu (crested guinea<br />

Fotoğraf 15: Ahmet Baycin Beç tavukları ile...<br />

<strong>Haziran</strong> 99


Güvercin veya tahtalı ve üveyik ve üveyiğe benzer<br />

diğer kumrugillerin avları bence dünyanın en heyecanlı<br />

avlarından biridir. Ben,Ahmet ve başka bir 3<br />

kişilik grup yeni hasat edilmiş ama üstünde daha<br />

yerfıstığı kalmış çok büyük bir tarlanın karşısında<br />

bulunan ve artık siyahlaşmış ve hasada hazır bir<br />

ayçiçeği tarlasının karşısına dizildik. Kuş saatlerce<br />

yağdı üstümüze. Canlandırın artık kafanızda neler<br />

yaptığımızı. İnsan fişek atmaktan yorulur mu? O kadar<br />

yoruluyorsunuz ki. Bir deneyin de görün. Üstelik<br />

de 12 numara tüfeklerle. Arjantin’de bu iş 20 numara<br />

ile yapılıyor. Yıllardır ben de, Ahmet’de 20 numara<br />

tüfek ile avlanıyoruz. Yaban domuzunu bile 20 numara<br />

Sabot ile avlıyor arkadaşlarım. Ben 28 numara<br />

kullanıyorum bıldırcın avında ve bazı arkadaşlarım<br />

da .410 kalibre kullanıyorlar. O kadar zevkli ki. Kuş<br />

kaçarsa kaçsın. Ne var ki bunda.<br />

Güney Afrika’da avladığımız üveyik ve güvercin<br />

cinsleri, kaya güvercini; gülen üveyik, kırmızı gözlü<br />

üveyik, Kap üveyiği ve Namaqua üveyiğidi. Bu<br />

sonuncusu hep çift uçuyor. Bir tane vurduk. Şimdi<br />

hatırlayamıyorum. Ya Ahmet vurdu ya da ben. Doya<br />

doya eğlendik ve farklı bir güvercin cinsini ve çeşitli<br />

kumrugilleri çok fişek atarak çok <strong>sayı</strong>da avlamış<br />

olduk.<br />

Fotoğraf 18: Gülen üveyik (Laughing Dove/Streptopelia Senagalensis)<br />

Fotoğraf 19: Kırmızı Gözlü Güvercin(Speckled (Rock)Pigeon/<br />

Columba Guinea)<br />

Fotoğraf 16: Siyah halkalı üveyik (Ring-Neck Dove /Streptopelia<br />

Capicola)<br />

Fotoğraf 20: Namaqua Üveyiği(Namaqua Dove/Oena Capensis)<br />

Fotoğraf 17: Kırmızı Gözlü Üveyik (Red -Eyed Dove/Streptopelia<br />

Semitorquata)<br />

Meraklısına ve öğrenmek<br />

isteyene!!!!!!! not:<br />

İngilizce’de tüm güvercin sülalesinden gelen<br />

kuşlara “pigeon” (bazen pidgeon diye de yazarlar<br />

ama yanlıştır) ve tüm kumrugillerden gelen kuşlara<br />

“dove” adı verilir. Farklılığı göstermek için başına bir<br />

kelime getirilir. Örneğin rock pigeon veya kaya güvercini<br />

ve turtle dove veya bizim üveyik gibi.<br />

Trap ve skeet atışlarına ise “clay pigeon” veya<br />

100 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 101


“target shooting” denir ki yukarıda anlattığımla hiçbir<br />

ilgisi yoktur. İlk trap plakaları kilden yapıldığı için<br />

kilden yapılmış güvercin anlamında kullanılır. Ama<br />

ilk trapçılıkta asilzadeler ve mavi kanlılar hakikaten<br />

kutudan çıkan canlı güvercinler kullanmışlardır. İngiltere’de<br />

1921 yılında yasaklanmıştır.<br />

Fotoğraf 21.Ben ve Ahmet sürülmüş yer fıstığı tarlasında dinlenirken<br />

NASIL AVLADIK?<br />

o kadar yüksek ki aşırı yağmurdan dolayı. Sürü bir<br />

Kaz ve ördek avını ortasından bir toprak araba kalkıyor ve o arada atabilirsen birkaç tane indiriyorsun.Ondan<br />

sonrası güzel. Yürüyerek pusan kuşların<br />

yolu geçen ve yolun her iki tarafında bulunan iki<br />

adet küçük göletin ortasına dizdiğimiz kaz mühreleri<br />

vasıtası ile yaptık. Bu av aslında ayçiçeği, soya velki avımda köpek kullanmıştım ve av kolaydı. Bu-<br />

içinden birkaç tane daha alabiliyorsun. Bundan ev-<br />

veya yerfıstığı tarlaları ortasına açılan avcı çukurlarının<br />

etrafına kaz mühreleri konarak yapılıyor. Ay-<br />

İçinde ada tavşanı bile kaçırdık. Yumrulu (düğmeli)<br />

rada köpek kullanılmıyor. Nefis ve heyecanlı bir av.<br />

nen zamanında Konya’nın Cihanbeyli ve Kulu kasabalarında<br />

yaptığımız kaz avları gibi. Bu sene Güney bombardımanı altında.<br />

domuz görmek bile bir olay o sıklığın ve sivrisinek<br />

Afrika’da Eastern Cape ve Kwala Zulu eyaletlerinde Ördekler ve kazlar için mühre kullandık. Mühreler<br />

ördek için çok iyi çalıştı, ama kazları pek etkile-<br />

22 Nisan da başlayan ve 60 kişinin ölümüne neden<br />

olan sellerin yaptığı tahribat çok büyük. Biz de bunun<br />

sıkıntısını çektik. Kaz avını sulak bir yerde hem avlansaydık kazlar mührelerin içine inerlerdi. Üvemedi.<br />

Tarlalarda avcı çukuru veya bir güme içinde<br />

ördek ve hem de kaz avlayarak yapmak zorunda yik ve güvercin avını Arjantin avları gibi yaptık. Çok<br />

kaldık. En büyük olumsuz fark sulak yerde kazın çok ama çok zevkli idi. En zevk aldığım avlardan biri.<br />

yüksek uçması idi. Karada kafana konuyor kazlar dizili<br />

mührelere doğru gelirken.<br />

metodu ile yaptık. Ahmet, avları büyük olduğu için<br />

Memeli avlarını yürü ve takip et (walk and stalk)<br />

Beç tavuğu avının tadını ben sivrisinek yüzünden<br />

istediğim gibi yapamadım, ama Ahmet herşeye cu takılmış bir kanallı (fluted) paslanmaz namlulu<br />

.30-06 kalibre, ucuna Hausken Lyd Demper susturu-<br />

rağmen yapabildi. Tabii bizden daha genç o. Otlar REMINGTON 700 yivli ile Barnes X çekirdekli 180 gra-<br />

102 avdoğa


in reload (dolma) fişek kullandı.Üstünde Fine Duplex<br />

artıkıllı Leupold 3-12x50 vardı. Ben ise springbok<br />

gibi küçük bir av için üstünde Fine Duplex artıkıllı<br />

3-12x50 Leupold dürbün ve Hausken Lyd Demper<br />

susturucu takılı bir RUGER .223 Rem kullandım. Fişeğim<br />

ise kalitesini çok sevdiğim Güney Afrika Denel<br />

fabrika imalatı(factory load) PPM 55 grain çekirdekli<br />

fişekti.<br />

Fotoğraf 22: Ahmet’in avladığı Yumrulu (Düğmeli) Yaban Domuzu (Warthog/Phacochoerus Africanus).<br />

Yanında da son derece işe yarayan Jack Russel köpek. Yaralı hayvan buluyor ve öyle saldırıyor ki ve tabii çok sevecen nefis bir köpek.<br />

Fotoğraf 23.Ahmet ’in avladığı oriks(Gemsbok/Oryx Gazella)<br />

<strong>Haziran</strong> 103


Fotoğraf 24.Ahmet ’in avladığı beyaz kuyruklu gnu(White-tailed gnu/Connochaetes Gnou)<br />

Fotoğraf 25: Benim avladığım Sıçrayan Antilop (Springbok/Antidorcas Marsupialis). Hava kararırken avladım.<br />

Pestilimi çıkardı. Yürümekten canım çıktı.<br />

104 avdoğa


Fotoğraf 26: Son derece zararlı kabul edilen ve <strong>sayı</strong>ları anormal çoğalmış Mavi Vervet Maymunlarını (Blue Vervet Monkey) donatanın<br />

şiddetle istemesi üzerine avladık ve çok ama çok eğlendik. Sakın bize kızmayın. Bu tip maymunlar, çakal, başka bazı hayvanlar<br />

da var bilmediğimiz. Bunları anında öldürüyorlar.<br />

Fotoğraf 27: Mavi Vervet Maymunu (Blue Vervet Monkey/Chlorocebus<br />

Pygerythrus) Mavi kelimesi, taşaklarının mavi renkte olmasından<br />

dolayı.<br />

Biraz da işin maliyetinden bahsedeyim.<br />

Bu maliyet yanlız kuş avı içindir. Yani avlanmış<br />

memeliler bu fiata dahil değildir. Listeye göre veya<br />

özel pazarlığa tabiidir.<br />

USD 450,-/günx6 gün=USD 2 700,-<br />

Bahşişler: USD 300,-<br />

Fişek parası: USD 380,-<br />

Silah kirası(yivli+yivsiz): USD 180,-<br />

Toplam: USD 3.560,-<br />

Buna uçak bedeli ilave edilecektir.<br />

SONSÖZ<br />

Çağdaş ülke avcılarının ava ve avlanmaya karşı<br />

bakış açısını ve Güney Afrika gibi bir ülkenin avcılıktan<br />

kazandığı parayı ve bu işle ilgili beslediği insan<br />

<strong>sayı</strong>sını ve dolaylı olarak desteklediği yan endüstriyi<br />

düşününce içinizden ağlamak geliyor. Neden yeşili<br />

ve hayvanları sevmiyoruz ve korumuyoruz acaba.<br />

Tanrı da bize çok güzel bir ülke vermiş. Neden tarih<br />

<strong>Haziran</strong> 105


Fotoğraf 27: Avcılığımın yanında avlandığım her ülkenin ziraat ve hayvancılığı ile çok ilgilenirim. Bir kg. dana veya kuzu etine<br />

verdiğim aşağılık ve fahiş bedelin nedenine kafa yorabilmek ve Tanrı’nın verdiği aklı kullanamayan toplumların birçok sorunu neden<br />

halledemediğinin ardındaki bütün pislikleri bilerek ve çok üzülerekten.<br />

Yukarıda görülen sığırın cinsi Bonsmara. Tüm Güney Afrika’da bu etlik sığır yetiştiriliyor. Güney Afrika’lı profesör Jan Bonsma tarafından<br />

Mara denen bölgede yetiştirildiği için bu adı vermişler. Sıcağa çok dayanıklı ve Hereford ve Shorthorn cinslerinin çapraz döllenmesi<br />

ile yaratılmış bir hayvan. Bazılarının sonradan düşen aşağı doğru sarkık boynuzları var. Canlı kilosu ortalama 1.5 Amerikan<br />

Doları.Cumhuriyet’in 100 yılını kutlayacağız. Ne bir dosdoğru sığır ve koyun cinsimiz var ve ne de dosdoğru bir buğday cinsimiz. Birileri<br />

çıkacak var diyecek. Nerede? Normal markette dana eti 45-60, kuzu eti 80-100 TL. Bırakın bana palavra atmayı. Kasap dükkanını<br />

unutun bile.<br />

boyunca gittiğimiz her yeri kuruttuk. İç ve Güneydoğu<br />

Anadolu sapsarı bozkır. Neden? Genlerimizde<br />

bir bozukluk mu var acaba? Tanrının verdiği en<br />

güzel yerlerde bir derenin kenarına her an yıkılabilecek<br />

altı katlı apartıman yapan insanın ve buna<br />

rüşvetle izin veren belediyecinin bu kadar ahlaksız<br />

ve namussuz olmasının nedenleri ne acaba? Ayder<br />

yaylasının halini ve Uzungöl’ü katledenler hiç mi yaşadıkları<br />

yeri sevmiyorlar? Kapadokya’da da aynısı<br />

yapılmak isteniyor. Bunun gibi binlerce örnek verilebilir<br />

bu ülkede. Yoksa toplumca intihar mı ediyoruz<br />

acaba? Yoksa cinnet mi geçiriyoruz?<br />

İşte bütün bu olumsuzluklardan kaçıp gidip gavur<br />

ellerinde avlanmaktan zevk alıyoruz pahalı da<br />

olsa. Bir hafta herşeyi unutuyoruz. İnsan olduğumuz<br />

aklımıza geliyor. Her yerde ölçülü ve biribirine<br />

saygılı yaşam. Çalılıktan (bush) gelen zenciler bile<br />

80-100 yıl içinde evrilmiş ve adam edilmiş. O kadar<br />

saygılı ve medeniler ki. Avcılıkları da böyle dışımızdaki<br />

dünyanın bir çok ülkesinde. <strong>2019</strong>-2020 av sezonunda<br />

ahlaklı ve saygılı avlar yapmanız ve birbirinizi<br />

sevmeniz dileği ile .<br />

nejatuner@hotmail.com<br />

SÖZLÜK<br />

Dekar veya dönüm: Her ikisi de aynı alan ölçüsü<br />

olup 1000 m2’ye eşittir.<br />

Hektar: 10 000 m2’ye eşittir<br />

Nepotizm: Akraba ve yakın arkadaşları kayırma<br />

AIDS: Türkçesi edinsel bağışıklık yetmezliği<br />

sendromu olan AIDS, HIV adındaki mikrobun neden<br />

olduğu, kan yoluyla ve cinsel ilişki sırasında bulaşan<br />

bir hastalıktır. Bu virüs, vücuda girdiğinde hastalığa<br />

karşı direnç göstermemizi sağlayan bağışıklık sistemimizi<br />

yok eder.<br />

Mavi kanlı (Blue Blood): Ortaçağ Avrupa’sında<br />

asillerin kanlarının mavi olduğu gibi bir saçmalığa<br />

inanılması veya zenginlikleri asırlara dayanan ailelerin<br />

bireyleri için bugün bile kullanılan bir tabir.<br />

106 avdoğa


Deutsch Drahthaar Derneği’nin<br />

<strong>2019</strong> yılı VJP Etkinliği<br />

Ankara Çubuk Değirmen<br />

Avlağı’nda yapıldı<br />

Aziz OMUR<br />

Deutsch Drahthaar Derneğinin <strong>2019</strong> yılı VJP etkinliği<br />

19-20 Nisan <strong>2019</strong> tarihlerinde Ankara Çubuk<br />

Değirmen Avlağı’nda yapıldı. Sınavların yapıldığı<br />

onuncu yılda otuz (30) köpek ile en yüksek <strong>sayı</strong>ya<br />

erişildi. Hakem olarak Almanya’dan, Deutsch Drahthaar<br />

Dünya Birliği Müdürü ve Türkiye Sorumlusu<br />

Ulrich Augstein ile beraber Andreas Paul Aszyk ve<br />

Torsten Laue görev aldılar. Derneğimiz asistan hakemlerinden,<br />

Can Kaya Fesçi, Ayhan Kesim, Tolga<br />

Şahin, Şevket Çolak, Savaş Kaygısız, Nurettin Emre<br />

Şimşek, Sude Camuzcu Alman hakemlerle beraber<br />

çalıştılar. Günde üç hakem grubunun onbeş (15) köpekle<br />

çalıştığı sınav sonunda tüm köpekler VJP de<br />

başarılı oldular. Aramıza yeni katılan arkadaşların<br />

ilk sınav heyecanı ile istedikleri performansı sergileyemediklerini<br />

gözlemledik. Aslında bu konu iki canlının<br />

birlikte çalışmalarının zorluğundan kaynaklanan<br />

bir olaydır ve handlerin heyecanı, tecrübesizliği<br />

<strong>Haziran</strong> 107


108 avdoğa


ve bilgi eksikliği kesinlikle köpek tarafından hissedilir<br />

ve sonuçta başarısız olan köpek olur. Dolayısı ile<br />

köpeklerinizi nasıl çalıştırmanız gerektiğini iyi araştırmanız<br />

gerekir.<br />

Bu sınavın devamı olan HZP ve ondan sonraki en<br />

üst seviye olan VGP sınavları 1-6 Kasım <strong>2019</strong> tarihleri<br />

arasında Düzce’de gerçekleştirilecek. Derneğimizin<br />

sınavlarından önce, 23-26 Ekim <strong>2019</strong> tarihleri<br />

arasında Sırbistan’da DDWV (Deutsch Drahthaar<br />

Dünya Birliği) tarafından ilk olarak uluslararası bir<br />

HZP düzenlenecektir. Derneğimiz de bu sınava belli<br />

<strong>sayı</strong>da köpekle katılacaktır. Bu sınavın Sırbistan da<br />

yapılma sebebi ise meralarında doğal olarak bulunan<br />

av hayvanı <strong>sayı</strong>sı ve çeşitliliğidir. Ülkemizde<br />

maalesef hiç gelemeyeceğimiz bu durum karşında<br />

yapabileceklerimiz de çok sınırlıdır, zira her konuda<br />

olduğu gibi avcılık konusunda da yok etmeye ve/<br />

veya üretmek ve korumaktan ziyade tüketmeye alışmış<br />

bir toplumun doğayı da yok etmeye doğru hızla<br />

gidişine şahit olmak istemiyoruz. Unutulmamalıdır<br />

<strong>Haziran</strong> 109


ki avcılık bir centilmen<br />

uğraşıdır ve insanların<br />

birbirlerine<br />

olduğu kadar doğaya<br />

da saygısı olmalıdır.<br />

Avcılığın en önemli<br />

parçası olan av köpeği<br />

üretmek, yetiştirmek<br />

ve kullanmak<br />

da bu saygının, centilmenliğin<br />

en göze<br />

batan bölümüdür.<br />

Önce International<br />

HZP sonra da ülkemizdeki<br />

sınavlarda<br />

görüşmek üzere hepinize<br />

iyi şanslar ve<br />

rastgele...<br />

110 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 111


Geleneksel<br />

Tavşan Pilavı<br />

M.Kemal ÖZÇETİN<br />

Çanakkale’ deki tüm avcı kulüplerinin Ocak ayı<br />

içinde, geleneksel hale gelmiş TAVŞAN PİLAVI ZİYA-<br />

FETİ, ikramı vardır. Her avcı kulübünde avcılar domuz-tavşan-kuş<br />

avlarına (bıldırcın, üveyik, keklik,<br />

çulluk, ördek, kaz) göre gruplaşarak ava giderler. Lokal<br />

sohbetlerinde, masalardaki avcılara bakarak av<br />

konusunun ne olduğunu<br />

tahmin etmek kolaydır.<br />

Her gurup o haftaki<br />

yapılan avın sohbetini,<br />

demli çaylar eşliğinde,<br />

yaşanan avın detaylarını,<br />

tatlı esprilerle süsleyerek<br />

yaparlar. Avcı fıkraları<br />

ve palavraları işte<br />

bu sohbetlerden doğar.<br />

Özellikle çok çabuk<br />

biten tavşan sezonu<br />

sonrası biriktirilen tavşanlardan,<br />

kulüp yönetimi,<br />

tüm üyelere ve davet<br />

edilen misafirlerle,<br />

kardeş kulüplere tavşan<br />

pilavı ziyafeti çeker. Bu<br />

ziyafet bir manada av<br />

sezonunun kapandığını<br />

da ilan eder.<br />

Cevatpaşa kulübü<br />

üyesi olup, kopay cinsi<br />

köpekleriyle tavşan<br />

avına giden avcılardan<br />

başkan İsmail EROL,<br />

Vahi BODUR, Cevdet<br />

TURAN, Akçalılı İSMAİL,<br />

Enver ve Recep KARA-<br />

DUMAN, Rahim GÖK-<br />

ÇE, Karayolcu Mustafa,<br />

Nihat ve Engin şahin,<br />

Mehmet ve Nihat BALA-<br />

DUR, Gündoğan ve usta<br />

avcıların biriktirdiği 23<br />

tavşan ile hazırlanan<br />

pilav, yoğurt, tulumba<br />

tatlısı ikramı çok güzel<br />

oldu.<br />

Her ne “Bu etler tavşan<br />

etine benzemiyor?” takılmaları olduysa da; sizin<br />

“bıldırcın pilavınız”da tavuk etine benziyordu cevap<br />

ve şakaları ile doyasıya yenildi.<br />

Seneye sağlık ve sıhhatle, kazasız, belasız tekrarının<br />

bol bol nasip olması, vefat eden avcılarında<br />

ruhlarının şad olması için Allah’a dualar edildi.<br />

112 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 113


114 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 115


İzmir’in Gölcük doğusundaki karaçam ormanı<br />

içindeyim. Havlamalarına yaklaştığım Boncuk beni<br />

görünce hareketleri hırçınlaştı, havlamaları çatkınlaştı.<br />

Pürdikkatim. Burada ama nerede? Sarmaşıklı<br />

sık karaçalılığı arıyor bakışım.<br />

Aha! Ağzımın önündeymiş. Kalın gövdeli kara-<br />

116 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 117


çam dibindeki apaçık çukur içinden koskocaman<br />

yabandomuzu belirdi ve uyku sersemliğinden mi,<br />

gaflette yakalanmanın şokundan mı bilmem, kıçını<br />

yerden kaldırmadan ön ayakları üzerinde dikildi, kulaklarını<br />

dikleştirdi, bana bakıyor. Şaşalamam geçer<br />

geçmez tüfeğe davranınca, oluversin on adım ötemde,<br />

zembereğinden fırlamış yay gibi hızlı, uzun sıçrayıştaki<br />

hınzıra nişan alamadan tüfeği savurtarak<br />

bir el ateş ettim. Çalılıkta hayhuy, sıkışınca kanatsız<br />

uçabilen hınzıra başka atış yapamadım. Vay be! Bu<br />

durumda roket gibi kalkan kekliğe aman tanımam;<br />

önümden havalanan koskoca hınzırı vuramadım! O<br />

ne, kan var yerde. Motoruna denk getirememişim.<br />

Patlak lâstikli araçla nereye dek gidilebilir?<br />

Baskın-çevirme yabandomuzu avcılığında, yabandomuzunu<br />

bulmak, kaldırmak, kovalamak,<br />

avlamak kadar önemlidir; bu olgu bu avcılık yönteminin<br />

saygınlık bileşenlerindendir. Dağdan dağa,<br />

ormandan ormana yabandomuzu kovalayan zağar<br />

ardından dur durak demeden yürüyen avcı apayrı<br />

keyiflenir; bence!<br />

Avcı yaraladığı yabandomuzunu arar bulur ve<br />

acısına son verir; bu tutum tüm av hayvanlarını kapsar.<br />

Ateş edip yaraladığı av hayvanını aramamak, yaralı<br />

hayvanı acısıyla bırakmak bana uymaz. Duruma<br />

göre zağarlar, sağlam yabandomuzu kovalasalar da<br />

öncelik hep yaralı hayvanındır. Yaralı av hayvanını<br />

izlemek, güçlüklere direnci, tehlikeyle karşılaşmayı,<br />

aşırı yorulmayı beraberinde getirir. Tuttuğu işi<br />

yarım yamalak bırakmayan, hem kendine hem av<br />

hayvanına karşı sorumluluğunu önemseyen sargın<br />

ve saygın ve özsaygılı avcıların, av günü bitimi avsal<br />

huzuru ve sevinci, çektikleri zorlukları, eziyetleri siler<br />

süpürür; bence!<br />

Nazlıca pırıldamaya başlayan Güneş bir adam<br />

veya bir kadın boyu yükseldi! İkisi aynı değil ki!<br />

Erillerin ortalama boyu 1.72 cm, dişillerin ortalama<br />

boyu 1.63 cm! İnatçılığım maymun iştahlılığa meydan<br />

okumakta, av hırsım yalımlar saçmakta. Besbelli<br />

karnından yaralı hınzır, ardında zağar gidiyor;<br />

peşlerine takıldım. Kaçıştaki hınzır ne duracak ne<br />

yıkılacak gibi değilse de tek kurşunla postu deldirdi,<br />

nasılsa bir yerde metazori kalakalacak. Yaralı yabandomuzu<br />

yönünü doğrulttu kuzeye; çavlanlı Kabız<br />

Deresi’ne; kenetlenmiş makilikli doğası yabandomuzu<br />

üretir, yetiştirir. Epeydir kâh koşuyorum kâh<br />

yürüyorum. Yamacında bulunduğum derenin çağıltısı<br />

ortama egemen, kılavuzum Boncuk’un sesini işitemiyorum.<br />

Kararsızım! Bilindiği üzere her yerde yol<br />

yok, yolsuz yerler çok, aha işte yolsuz yerde yolsuz<br />

kaldım; ilginç! Soluklanmak için çalı üzerine oturdum.<br />

Derenin kazan yapmış yerinde fırfır dönüyor<br />

pak suları, menevişli ışıltılar dağıtıyor hızlı inişteki<br />

şırıltı dalgaları.<br />

Uzun yamaç dibinden yükseldim. Yaralı yabandomuzu<br />

durup yatar ise zağarım için olası değil ya<br />

belki havlamadan orada bekler, düşüncesiyle Boncuk’u<br />

bağırtıyla ünledim; yanıt yok. Geriden ve dağın<br />

üst yamacından avdaşlar seslendiler. Gideceğim<br />

yön kararsızlığımdan dolayı dağa tırmanıp yanlarına<br />

vardığım keçiyolunda bekleşen avdaşlar, ben<br />

fişek attıktan sonra çıplak yamaçta zağarın havlamalarını<br />

işitince, beni koşardım görünce, dağın tepesinde<br />

bitkiler için açılmış yangın tıraşlamasından<br />

sonra yamaçtaki keçiyolundan ardımızı izlemişler.<br />

Burada saplanıp kalınca bana yetişmişler. Dere gürültüsünden<br />

işitemediğimi onlar tepeden işitmişler.<br />

Boncuk’un havlamaları dereyi geçip Yeniköy’e doğru<br />

makilikten gitmiş. Tüh be, hınzırın gittiği yer anasının<br />

inadında! Güneş yatmakta, dağlar karanlıktan<br />

yorganı örtünmek hazırlığında.<br />

4.000 kadarı özgün (endemik), 12.000 kadar tür<br />

içeren bitki örtülü (flora) Türkiye’nin üçte birini kaplayan<br />

ormanların % 70’e yakını doğal iken Avrupa kıtasındaki<br />

özgün bitkiler 2.500 kadardır ki, ormanları<br />

doğallığı % 2’dir, ama yaygındır. Şu an uygar uluslar<br />

sıralamasında üstte olan, tek endemik bitkili İsviçre<br />

1971 yılında kadınlara seçme hakkı ve seçilme hakkı<br />

tanımıştır; Türkiye’nin evrensel değerler, insan hakları<br />

kazanımlarından sadece biri bu hak, saygıdeğer,<br />

olağanüstü önder Atatürk Cumhurbaşkanı iken<br />

<strong>193</strong>4 yılında kazanıldı. Kanayan yaraya tuz basmak!<br />

Uluslararası Doğa Koruma Örgütü’nün Dünya’daki<br />

“Biyolojik Çeşitlilik Sıcak Nokta” listesindeki 34<br />

noktadan 3’ü ne yazık ki Türkiye’de. Bir yerin sıcak<br />

nokta bildirimi için en az 1.500 endemik bitki türü<br />

olması, doğal yaşam alanının dörtte üçünü yitirmesi<br />

gerekir.<br />

Türkiye’de ormanlar “Koru” ve “Baltalık” işletilmektedir;<br />

bu ikilinin ikisi de “Verimli” ve “Verimsiz”<br />

sahalara ayrılır. Toprak yüzeyinde geçit vermez yoğun,<br />

sıkı maki bitki örtüsü resmiyette “Bozuk baltalık”<br />

nitelenir ve makilikler sökülerek kızılçam dikilir,<br />

doğanın doğal parçaları niteliği değiştirilir. Resmî<br />

adıyla rehabilitasyon (iyileştirme) plânıyla makilikler<br />

yok edilmemelidir, atasözündeki “Devletli gözü<br />

perdeli” olunmamalıdır! Ağaçsız, erozyon etkisindeki<br />

yerler ağaçlandırılmalıdır. Sonuç olarak, ormanları<br />

ürün elde edilen ekonomik alanlar anlayışının<br />

yanı sıra makilik, frigona, fundalık gibi doğal bitki<br />

örtüleri biyolojik çeşitliliği barındıran doğal kaynaklar<br />

olarak değerlendirmek ve korumak gereklidir.<br />

Üzerinde bulunduğum, bazı yerleri seyrek sepildik<br />

bitkili Bozdağ yöresindeki derin yarıklı vadilerin<br />

yamaçlarında Akdeniz geleneksel bitki örtüsü makilik<br />

yanı sıra Alp Sıradağı bitki basamakları türleri var.<br />

Fransızca “kısa” anlamlı “maki” yaprak dökmeyen,<br />

kuraklığa dirençli bodur ağaçlarla, dikenli çalılıklar-<br />

118 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 119


la kaplı bölgedir. Keçiöldüren, böğürtlen, kocayemiş,<br />

süpürgeçalısı, mersin, katırtırnağı, akçaçekme,<br />

ardıç, çitlembik, çitlembik, sakız ağaççığı, delice<br />

zeytin, delice badem, ahlât, sandal, mazı, püsküllü<br />

meşe, saçlı meşe, pırnal meşe birbirlerine karışmış.<br />

Dereler yanlarında; defne, hayıt, zakkum, karaağaç,<br />

dişbudak, yabanî dut, söğüt, kavak, çınar ağaçları<br />

öbekler oluşturmuş. Bu ağaçlara, ağaççıklara; hanımeli,<br />

saparna, sarmaşık, kuşkonmaz, yabanî asma,<br />

itüzümü gibi sarılıcı, tırmanıcı bitkiler tutunmuşlar.<br />

Adlarını bilmediğim bitkiler çoğunlukta.<br />

Epey ilerledik! Enine boyuna onlarca kilometrekarelik<br />

bölgedeyiz, yol, köy hak getire. Kabız Vadisi<br />

arapsaçı makiliğine göz karartıp girilse çangalla cebelleşirken<br />

dönüş geceye kalacak, perişan olunacak.<br />

Geldiğimiz yere kestirmeden gidilse, kestirme<br />

kolay anlamına gelmez, hep yamaç yukarı ilerlemek<br />

zaman alacak, karanlığa kalınacak. Yamaç aşağı<br />

gidilirse Kurşunlu Kaplıcaları’na varmak için kısıtlı<br />

zaman yeterli. Tasarı uyarınca yürüyoruz. Paşa döküntüsü<br />

gibi geriden geliyorum. Boncuk’uma kaygılanıyorum,<br />

gerçi didiştiği karnından yaralı tekçe<br />

hınzır en geç gün yıldızlanınca yaldızlı ölümü görür.<br />

İnsanların, yakınlarımızın, binbir tür canlıların<br />

ölümlerini ister istemez görerek yaşıyoruz. Ölümü<br />

gören yaşamı asla göremez!<br />

Vardığımızda Kurşunlu Kaplıcası’na, avdaşların<br />

bedenleri çayhane sandalyelerine yığıldılar, höpürdeterek<br />

çay içiyorlar. Yeri, zamanı gelir kişi haz<br />

etmediği kişiyle biraraya gelmek zorunda kalır. İlk<br />

gideceği yabandomuzu avı öncesi en iyi domuz avcısı<br />

olacağını zırvalayan, avcılar derneğinden, samimiyetimin<br />

olmadığı, bıldırcın kadar keklik palazı<br />

ve far ışığıyla tavşan öldüren hâli vakti hayli yerinde<br />

biri de ava gelmişti. İşte kendini bitirim avcı sanan<br />

kişi, “Anam avratım olsun, bir daha domuz avına gelirsem!”<br />

gibisinden yeminler ediyor!<br />

İki su bardağında bol şekerli çay içtim. Ava başlarken<br />

aracımı bıraktığım yere gitmek için Ödemiş<br />

asfaltına çıktım. Birkaç taksiye otostop işareti ettim,<br />

hızlandılar. Eski devir iyiye mi kötüye mi değişti? İşaretime<br />

duran saman kamyonuna bindim. Yol boyu<br />

şoför ile biraz av yârenliği yaptım. Yöreyi biliyor, birkaç<br />

kez, “Gölcük’ten Kurşunlu Kaplıcası’na indiniz<br />

ha!” dedi. Canım sıkkın ki, konuşkan <strong>sayı</strong>lmam; durumu<br />

geçiştiriyorum. Dağa yukarı sürekli yokuş yol,<br />

kasası aşırı yüklü eski kamyon, kağnı gibi gidiyoruz.<br />

“Bitse artık şu yolculuk!” Elmabağ Köyü yakınına<br />

varınca kamyondan indim, borcumu sordum. Şoför;<br />

“Git işine arkadaş, borcun yok.” dedi. Teşekkür ettim,<br />

iyi yolculuklar diledim.<br />

Tüfeği sırtıma çapraz astım, sabahın alacalılığında<br />

arabayı bıraktığım dağın sergenine çıktığımda<br />

günbatımıydı, kuşlar sustular, orman sessizleşti.<br />

Doğanın enfes parçaları ormanlı dağlarda gündüzcü<br />

canlılar yatarlarken, gececi canlılar kalkarlar; nöbet<br />

değişimi! İşte! Orman içindeki bir tilki acı havladı;<br />

belki tatlı havladı, anlamam ki dilinden!<br />

Zağar kısmı kendi izini izleyerek araçtan indirildiği<br />

yere er geç geri gelir, bekleyen yoksa aç ve yorgun<br />

durumda arayışa girer, sonra av köpeği yitirmek,<br />

av köpeği öldürmek, avcı kılıklı köpek hırsızları…<br />

Gecedeki yıldızlardan ışık kırparak ilerleyen zaman<br />

neşeli gibi! Açım, yorgunum, karamsarım; sezginliğimden<br />

pekin olmasam evime döneceğim.<br />

Boncuk yerimi belirlemesi için ara sıra eloğlu<br />

icadı delikli demiri ateşledim; namlu ucundan<br />

uzayarak çıkıp karanlıkta yiten alev ardından fişek<br />

gümbürtüsü gece sessizliğine karıştıkça üstümdeki<br />

ağır hava mıydı ve hafifliyor muydu, üstümdeki<br />

hafif hava mıydı ve ağırlaşıyor muydu, üstümdeki<br />

hava değişmiyor muydu? Fizikçi, fişek patlamasının<br />

havada minimal barometre basıncını değiştirdiğini<br />

söyler. Ayrıca “üstümdeki hava” doğru tanım, yeryüzünde<br />

her yerde hava içinde olduğumuzdan hava<br />

bedenimizdeki her yerin üstündedir, bu olguya göre<br />

her insan havalıdır! Gerçi havayı da havanın içindekileri<br />

de yerçekimi tutuyor ya. Neyse!<br />

Eğitilmişliğin, toplumsal uyuşmanın, geleneklerin,<br />

davranış kurallarının tekdüzeliğinin bastırılmışlığına<br />

karşı günümüz avcısı ruhu çatışır mı? Yaşantılar<br />

içerisinde toplumsallığın yön değiştiriciliğinin<br />

etkisiyle doğuştan gelmişler tutumlara dönüşerek,<br />

eften püften bahanelerle avcılar suçlanarak bir olgunun<br />

zorla altüst edilmek uğraşı toplumda kimi-<br />

120 avdoğa


lerince sergilenir. Sergiciler kim ola, avcılığın tartışılmaz<br />

varlıksal kanıtları silinemez ki! Apaçık olgu:<br />

insanlar, ya uçan, yüzen, sürünen, yürüyen canlı varlıkların<br />

öldürülmüşlerini ya da patates, soğan gibi<br />

canlı varlıkları yemişler, yiyorlar, yiyecekler.<br />

Saatlerdir bekledim; dağ yeli, hoş serinlik, okşayıcı<br />

sessizlik, müjdeli yalnızlık, saatlerce bekleyeceğim.<br />

Ortaçağda insanların insanlarca alındığı satıldığı<br />

“kölecilik” egemendi; öncesinde de sonrasında<br />

da! Hayrola, ne alâka? Dünya’da 1926 yılında kaldırılan<br />

köleliğin biçimleri değişti, anlamı değil! Yani?<br />

Özgürüm, sabahı ettim, oysa avcılık-avcı ilintisi de<br />

köleliğin bir biçimidir!<br />

17. yüzyılda Osmanlı “Lâle Devri” zevk sefa sahnelerini<br />

eserlerine işlemiş minyatür sanatçısı, sade<br />

Türkçeyle yazmış şair Türk Levni’nin (Abdülcelil Çelebi),<br />

“Atalar Sözü Destanı” şiirinin “Gün doğmadan<br />

neler doğar demişler” dizesi aklıma gelmişti.<br />

Tut atalar sözünü kalbi selim ol<br />

Gönülden gönle yol var demişler<br />

Gider yavuzluğun tâb’ı halim ol (yumuşak huylu)<br />

Sert sirke küpüne zarar demişler<br />

Her kâra uzatma elin eteğin<br />

Yelkovana döner ahır emeğin<br />

Nitekim göllerde şaşkın ördeğin<br />

Başın kor kıçından dalar demişler<br />

Aldanma cihanın sakın varına<br />

Düşmeye gör onun ahû zârına (inlemek)<br />

Bugünkü işini koyma yarına<br />

Yar yıkıldığı gün tozar demişler<br />

Çoktur bu âlemde boşa yelenler<br />

Kande (şeker) bilenler ile bilmeyenler<br />

Eskiden adettir dağdan gelenler<br />

Bağda olanları kovar demişler<br />

Dediler bu pendi (öğüt) sordumsa kime<br />

Tuz ekmek bilmeze müşkilin (zor) deme<br />

Kül kömür ye namert lokmasın yeme<br />

Gün olur başına kakar demişler<br />

Arz eyle bu pendi kendi özüne<br />

Dost addetme her güleni yüzüne<br />

İncinme dostunun doğru sözüne<br />

Doğru söz insana batar demişler<br />

Bir mürşid-i kâmil (olgun kılavuz) bulmayanlara<br />

Pirler nasihatın almayanlara<br />

Sözünün ispatı olmayanlara<br />

Bir dipsiz kile boş ambar demişler<br />

Yar ile ettiğin kavle ver karar<br />

Kâr etmezsen bari eyleme zarar<br />

Aza kanaat et olma tamahkâr<br />

Ucuz satan tezcek satar demişler<br />

Kanaat halkasın bırakma elden<br />

Elinden çıkmasın der isen dümen<br />

Deve ahu gibi boynuz isterken<br />

İki kulaktan da çıkar demişler<br />

Güneş balçık ilen sıvanmaz ey dil<br />

Bizeban da (dilsiz) olsa bellidir kâmil<br />

Kendüden gayruyu (kendinden başkalarını) beğenmez<br />

cahil<br />

Kendi çalar kendi oynar demişler<br />

Hileyi irtikâp etme kıl hazer (hileye bağlanma sakın)<br />

Desinler sana bir er oğlu er<br />

Sen elin kapısın çalarsan eğer<br />

El de senin kapın çalar demişler<br />

Gerek şaki olsun gerekse said (yüksekteki)<br />

Kerim kereminden eylemez teb’id (erdemli değişmez)<br />

Böyledir Mevlâ’dan sen kesme ümit<br />

Gün doğmadan neler doğar demişler<br />

Levni nasihatı pirlerin böyle<br />

Durub-ı emsalden hazm ile söyle (atasözlerini<br />

özümsemek)<br />

Meydan-ı hünerde ağırlık eyle<br />

Ağır bassa beğni ağar demişler<br />

Gün doğum sancıları çekiyor, yaktığım ateşin<br />

başında uykum geliyor, gezinerek ayıyorum, ateşle<br />

oyalanıyorum, bir yarım saat daha bekleyeyim kararımı<br />

sürekli yeniledim, artık gideceğim. İrkildim!<br />

Özlemle beklediğim konuğum yanı başımda beliriverdi.<br />

Hemen arabanın ön farlarını yakıp, zağarımı<br />

ışığı çektim, her yerine iyice baktım. Oh be! Yarası<br />

beresi yok, sapasağlam. Ağzının incecik dudakları<br />

yanındaki uzun, sert kılları kanlı, içimin sevinci dışıma<br />

taştı; zıplıyorum, haydama naraları atıyorum.<br />

Kılavuzum Boncuk izlediği yaralı yabandomuzu<br />

nerede durduysa orada beklemiş, “Elden gelen<br />

öğün olmaz, zaten o da zamanında gelmez.” deyişine<br />

uymaz; yabandomuzuyla kendini ödüllendirmiş.<br />

“Afiyet olsun, yarasın kostağıma.” demiştim!<br />

“A cane non magno saepe tenetur aper.” Bu<br />

Lâtince atasözü şu anlama gelir; “Yabandomuzu<br />

hep kendinden küçük köpeklere yem olur.”<br />

<strong>Haziran</strong> 121


122 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 123


124 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 125


Dünyaya gelirken avcılığın virüsünü taşıdığımızı,<br />

avcı olarak dünyaya geldiğimizi gözlerimizi dünyaya<br />

açtığımızda ilgimizi çeken tek şeyin avcılığın olduğunu,<br />

her zaman, her fırsatta iftiharla söylemekteyiz.<br />

Peki ya ailemizin, çevremizin katkısı? Diyeceksiniz<br />

avcılıkla yakından uzaktan alakası olmayan<br />

birçok ailenin çocukları bugün avcı sıfatını layıkıyla<br />

taşıyorlar. Ben yine de avcı bir aileden ve çereden<br />

geldiğimden avcılığı onlara borçlu olduğumu itiraf<br />

etmeden edemeyeceğim.<br />

Bundan kırk-elli sene kadar önce İstanbul’un<br />

bazı semtlerinin yarısından fazlası<br />

avcıydı. Çocuklar daha yürümeye<br />

bile başlamadan barutun kokusunu,<br />

babalarının, dedelerinin eve<br />

getirdikleri atılmış fişeklerin karton<br />

kovanlarından alırlardı. Yürümeye<br />

başladıklarında ise özellikle karlı<br />

havalarda kuşlarla ilgili ilk derslerini<br />

alırlardı.<br />

Hiç unutmam, karın bahçemizi<br />

bembeyaz ettiği günlerde kümesteki<br />

tavuklarımıza, kulübelerindeki av<br />

köpeklerimize bakmaya çıkan dedem,<br />

ellerinde perişan bir çullukla<br />

dönerdi. Çulluğu bize gösterdikten<br />

sonra onu bahçenin kuytu bir yerine<br />

yerleştirirdi. Atılan bir avuç yeme<br />

karatavuk, cırlayık, sığırcık, serçe, ispinaz<br />

gibi kuşların nasıl hücum ettiklerini<br />

görürdük. Yetişen bir çocuğun<br />

oyuncakları da av malzemelerinden<br />

ibaretti. Sırtında eski bir av çantası<br />

belinde düşmemesi için iki kere<br />

dolaştırılmış eski bir fişeklik, artık<br />

kullanılamayacak eski birkaç kovan<br />

ve elinde kurulduğunda ve tetiğine<br />

basıldığında “Pat” diye ses çıkaran<br />

bir tüfek. Tüfek oyuncaktı, zararsızdı,<br />

fakat büyüklerinin “Tüfek böyle tutulur,<br />

şöyle tutulur. Namlu bu tarafa<br />

bakmalı, şu tarafa bakmalı” sözleriyle,<br />

silah emniyetiyle ilgili ilk dersler verilmeye başlardı.<br />

Avcı adayının hayalindeki tüfekler kenar vuruşlu<br />

Flabert tüfekleri veya küçük kalibreli tek namlulu<br />

tüfeklerdi. Avcı adayları bu tüfekleriyle kendilerini<br />

babalarının, amcalarının, dedelerinin av arkadaşı<br />

olarak görürlerdi.<br />

Avlakların tecrübeli avcılarla dolu oldukları zamanlarda<br />

genç bir avcı istediği gibi hareket edemezdi.<br />

Eti yenmez veya küçük kuşlara tüfek atmak,<br />

ağaçtaki, tellerdeki kuşa tüfek atmak, avlağın bir-iki<br />

metrekarelik tek su çukurunun yanıbaşındaki<br />

126 avdoğa


ağacın altında beklemek suretiyle<br />

su içmeye gelen kuşa tüfek atmak<br />

her şeyden evvel ayıptı. Genç avcılar<br />

büyüklerinin sözünü her zaman<br />

dinlerdi. Hiç unutmam, Yeşilköy<br />

tren istasyonunda çulluk avına<br />

çıkarken, ince giyindiğimi gören<br />

yaşlı bir avcı beni ikaz etmişti.<br />

Ben de eve dönüyor gibi yaparak<br />

trenin başka bir vagonuna binip<br />

yoluma devam ettim. Halkalı’dan<br />

bindiğim motortrend, Sinekli’de<br />

indiğimde adamın ne kadar haklı<br />

olduğunu geç de olsa anlamış oldum.<br />

Ama ne fayda, akşam iki-üç<br />

çullukla eve döndüğümde ateşim<br />

38’lere çıkmıştı bile.<br />

Bir defasında da Ağustosun<br />

birinde (avın ağustosun birinde<br />

başladığı tarihlerde) yerli bıldırcın<br />

avındayken yaşlı bir avcıyla yan<br />

yana geldim. Selamlaştık, bir-iki<br />

dakikalık bir sohbetten sonra yoluma<br />

devam ettim. Birkaç adım<br />

bile gitmeden ayaklarımın dibinden<br />

bir tavşan fırladı. Tam tüfeğimi<br />

ateşleyecektim “Atma” diye bir<br />

ses. Yaşlı avcıydı. Şaşkınlıkla başımı<br />

çevirip ona baktığımda;<br />

- Görmüyor musun? Hayvan<br />

hamile... dedi.<br />

Yani gel de adama dua etme...<br />

Yine doksanlı yılların bir gününde<br />

av merasında, lüks bir<br />

araba. Arabayı kullanan gençten<br />

biri. Yanında da babamın arkadaşı.<br />

Sevdiğim, saydığım bir avcı.<br />

Meğer onu ava getiren kişi yeğeniymiş.<br />

Bir ara yeğen, amcasının<br />

çiftesini alıp, sağa, sola küçük kuşlara<br />

ateş etti. Yanlarına gittiğimde<br />

amcanın surati iki karıştı.<br />

Bana yaklaşarak;<br />

- Herif tüfeğimi rezil etti” diye<br />

dert yandı.<br />

Bu hocalarımızın gıcık oldukları<br />

şeyler. Birinin özellikle eti yenmeyen<br />

küçük kuşlara ateş etmesi<br />

veya ava kendini koruyacak fırsatını<br />

vermemesiydi.<br />

Uzun süren kışlar, bir türlü<br />

kalkmayan karlar özellikle su kuşlarının<br />

bir deri bir kemik kalmasına<br />

sebep olurdu. 1985 kışı gibi.<br />

İşte bu durumdan yararlanıp bolca<br />

ördek, kaz vuranlara çok kızarlardı.<br />

Haksız da değillerdi. Kar kış<br />

oldu mu, bir kamyon şoförünün<br />

bana anlattıkları aklıma gelir.<br />

Günlerden beri kar yağıyormuş,<br />

her yer bembeyazmış. Malkara’dan<br />

zar zor kendilerini Tekirdağ’a<br />

atabilen şoförle muavin,<br />

kamyonun yeşil brandasını silkeleyip,<br />

karın üstüne sermişlerdi.<br />

Karın üstündeki yeşilliği gören yabani<br />

ördeklerden birkaçı hemen o<br />

tarafa doğru uçmaya başlamışlardı.<br />

Hocalarımız her avda nerede<br />

duracaklarını çok iyi bilirlerdi.<br />

Aşırıya kaçmazlardı. Tüfeklerinin<br />

menzilleri, günümüzün tüfeklerin<br />

menzillerinden belki biraz kısaydı,<br />

fakat her halukarda kendilerinin<br />

ne avlarının şansını zorlamazlardı.<br />

En önemlisi ise diğer avcılara<br />

karşı duydukları saygı ve sevgiydi.<br />

Sizlere yalan bana gerçek, yurt dışındaki<br />

av dergilerinin ve gazetelerinin<br />

önemli konularından biri,<br />

iki veya daha fazla avcının aynı<br />

anda ateş ettikleri kuşa, sahip çıkma<br />

kavgalarıdır. Dergilerin ve gazetelerin<br />

yazarları bu konu ile ilgili<br />

tavsiyelerde bulunmakta, okuyucularına,<br />

avcılığın yazılı ve yazılı<br />

olmayan kanunlarını hatırlatmaya<br />

çalışmaktadırlar. Vaktiyle bana da<br />

soruldu; “Türkiye’de durum nasıl”<br />

diye.<br />

- Hayatımın yarısını avda geçirdiğim<br />

Türkiye’de böyle bir olaya<br />

şahit olmadım. Fakat defalarca<br />

şahit olduğum olaylar avcıların<br />

vurulan avı birbirlerine verme mücadelesiydi.<br />

“Efendim sizin hakkınız”, “Evvela<br />

siz attınız”, “Sizin vurduğunuzu<br />

gördüm” “Buyrun helal hoş<br />

olsun” diyerek.<br />

İnandırıcı olup olmadığımı kesin<br />

söyleyemem. Fakat bu büyüklerimizin<br />

sayesinde avlarımda her<br />

şeyinden vicdanen rahat olduğumu<br />

her zaman rahatlıkla söyleyebilirim.<br />

<strong>Haziran</strong> 127


Beklenmeyen Misafir<br />

Avcı bir aileden gelmem, ömrümün büyük bir<br />

kısmını avlarda geçirmem, elbette beni küçük yaştan<br />

av köpeklerine yaklaştırmış ve bu dostlarımla<br />

acı-tatlı olaylar yaşamamı sağlamıştır.<br />

Acı-tatlı diyorum, çünkü tatlı hatıralarımın olduğu<br />

kadar, çok acı hatıralarım da vardır. Onların çabuk<br />

yaşlanmaları, hastalanmaları, benim değilse<br />

de dost ve arkadaşlarımın köpeklerinin kaybolmaları,<br />

yollarda ezilmeleri, zehirlenmeleri gibi. Çok kez<br />

avda kaybolan bir köpeği ormanlarda, dağlarda, tepelerde<br />

saatlerce hatta günlerce aradık. Aramalarımıza<br />

ara vermemek için, köpeğin bana ait olmamasına<br />

rağmen ısrar ettim. Kötü oldum. Çok kez soğuk<br />

kış aylarında sıcak evlerin salonundan alınıp ava<br />

götürülen yarı donmuş hassas bir köpeği kurtarmak<br />

için elimden geleni yaptım. Arkadaşlarımın köpeklerini<br />

en az kendi köpeklerim kadar sevdim ve onlara<br />

birşey olmasın diye azami çabayı gösterdim.<br />

Tatlı hatıralarıma gelince de bunlarla ilgili yazılacak<br />

fazla bir şeyin olmadığını sanırım. Zira köpeğimizin<br />

verdiği bir fermayı, kuşun bol olduğu günlerde<br />

bize iyi bir av yaşatmak için nasıl çalıştığını<br />

unutamayız. Ve söz sadık dostlarımız köpeklerden<br />

açılmışken, gördüğümüz, yaşadığımız bazı olumsuzlukları<br />

kaleme almadan edemeyiz.<br />

Bence bu olumsuzlukların en kötülerinden bunların<br />

sessiz sedasız terkedilmeleridir. Nitekim buna<br />

da şahit oldum. Bir pazar sabahı mahallemizde,<br />

yüzünden korkunun okunduğu, bakışlarında kaybolmanın,<br />

terk edilmenin yabancı bir yerde yalnız<br />

bırakılmanın izlerinin bulunduğu, değil hareket etmeye,<br />

kıpırdanmaya bile cesareti ve hali olmayan<br />

bir köpek gördük.<br />

Boynunda tasması duruyordu. Ama ne fayda,<br />

sahibi yoktu. Kimbilir bu köpeğin onun için canını<br />

bile seve seve vermeye hazır olduğu o kişi, o gece<br />

nereden gelmiş ve köpeği arabasından indirdikten<br />

sonra hangi “vicdan ve gönül rahatlığı” ile arkasına<br />

bile bakmadan gazlayıp uzaklaşmıştı.<br />

Köpeğin terbiye gördüğü, sokak hayatını hiç tanımadığı<br />

belliydi. Açtı, perişandı. Zar zor biraz su<br />

içirebildik. Bir kenara biraz yiyecek bırakıp yemesi<br />

için uzaklaştık. Hepimizden kaçıyordu. Hepimiz ona<br />

yabancıydık.<br />

Neyse ki bu durum uzun sürmedi. Birkaç gün<br />

içinde o mahalleliye, mahalleli ise ona alıştı. Mahallenin<br />

olmazsa olmazı, gözbebeği, maskotu oldu.<br />

Bunun sebebi de bu köpeğin dış görünüşünden ziyade<br />

insanlara gösterdiği sevgi ve yakanlık, onların<br />

yanında duyduğu güvendi.<br />

Veterinere götürüldü, muayenesi yapıldı, aşıları<br />

yapıldı, kulübesi alındı ve kuytu bir yere yerleştirildi.<br />

Adı da “Tolly” oldu. Şimdi ise mahalleli sırayla yemeğini<br />

götürüyor, suyunu tazeliyor, ona göz kulak<br />

oluyor. O ise gözleriyle herkesin hareketini takip<br />

ediyor. Sabah işine gidene sanki “güle güle” akşam<br />

işinden dönene de “hoş geldin” demek istiyormuş<br />

gibi gözlerinin içine bakıyor, kuyruğuyla havada<br />

daireler çiziyor. Bunu fark edenlerde sadece köpeklerden<br />

anlayanlar değil, hayatları boyunca onlarla<br />

ilgileri olmayan mahallenin diğer sakinleridir. Zira<br />

bu kişilerin ellerinde bir şeylerle köpeğe gittiklerini<br />

sık sık görüyorum.<br />

Kısacası bizimki şanslı çıktı diyebiliriz.<br />

Fakat aynı kaderi paylaşanlar acaba ne kadar<br />

şanslı?<br />

Bu konuda da pek iyimser olmamak gerek.<br />

128 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 129


130 avdoğa


<strong>Haziran</strong> 131

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!