Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Anadolu’nun İlk İmparatorluğu: Hititler<br />
Hitit Mitolojisi<br />
Din ve mitoloji ile ilgili ilk yazılı belgeler Sümerlere<br />
aittir. Mezopotamya’da ilk defa yazılmaya<br />
başlanan mitolojik hikâyeler, Hurriler aracılığı ile<br />
Hititlere geçmiştir. Boğazköy’de farklı etnik kökenlere<br />
ait edebi ürünler, Hititli kâtipler tarafından<br />
Hurriceden, Sümerceden ve Akkadcadan Hititçeye<br />
çevrilmiş, bazıları da orijinal dilinde muhafaza<br />
edilmiştir. Ancak yaptıkları çeviride, Hitit toplum<br />
yapısına ya da düşünce yapısına uygun görmedikleri,<br />
Mezopotamya’ya özgü kısımları kısaltmışlar ya<br />
da tamamen çıkartmışlardır. Çünkü Hitit toplumu,<br />
Mezopotamyalı toplumlar ile kıyaslandığında,<br />
daha pragmatik (yarar getiren) bir kafa yapısına<br />
sahipti ve günlük yaşamın getirdiği sorumlulukları<br />
daha ön planda tutmaktaydı. Bunun sonucu olarak<br />
da, dünyanın yaradılışı gibi soyut düşünmeyi<br />
gerektiren edebi ürünlerin hemen hepsi Mezopotamya<br />
kökenlidir.<br />
Hitit edebiyat ürünlerini teşkil eden mitolojileri<br />
kökenlerine göre şu gruplara ayrılır: Hatti<br />
kökenli mitolojiler; İlluyanka Hikâyesi, Kaybolan<br />
Tanrı Mitosu, Gökten Düşen Ay Mitosu, Kamruşepa<br />
Mitosu.<br />
Hurri kökenli mitolojiler; Kumarbi Efsanesi,<br />
Hedammu Mitosu, Ullikummi Şarkısı, Avcı<br />
Keşşi’nin hayatını anlatan bir masal ve Appu adlı<br />
bir adam ile oğulları “İyi” ve “Kötü”nün hikâyesini<br />
içeren masal dikkate değerdir.<br />
Mezopotamya kökenli mitolojiler içerisinde en<br />
önemlisi Gılgamış Destanı’dır.<br />
Hint-Avrupalı bir anlatım olan Zalpa<br />
Hikâyesi, Hititlerin Anadolu’ya gelişleriyle ilgili<br />
bazı ipuçları içermesi nedeniyle, az önce saydıklarımızdan<br />
farklı bir yere sahiptir. Boğazköy kazılarında<br />
Hititçe olarak bulunmuş olan hikâyeden<br />
bir pasaj şöyledir: “Kaneş Kraliçesi bir yıl içinde 30<br />
erkek çocuk doğurdu. ‘Ben ne biçim bir şey doğurdum!’<br />
dedi. Kraliçe kapları pislikle doldurdu, çocukları<br />
içine koyup, ırmağa bıraktı. Irmak onları Zalpuva<br />
ülkesinde denize çıkarttı. Tanrılar, çocukları<br />
denizden alıp, büyüttüler”. Çocukların bir ırmağa<br />
atılması ve daha sonra tanrılar tarafından bulunup<br />
büyütülmesi, Önasya’da sıkça karşılaşılan bir<br />
motiftir. Benzeri bir anlatım Assur kralı Sargon ve<br />
Hz. Musa için de vardır.<br />
Kumarbi Efsanesi, adını anlatıda geçen Tanrıların<br />
Babası Kumarbi’den alır. Hurri mitolojisi özellikleri<br />
yansıtan metin, birkaç mitolojik hikâyeyi<br />
içerir. Bunlardan ilki Gökyüzü Krallığı olarak adlandırılır<br />
ve tanrılar arasındaki mücadeleyi anlatır:<br />
“Eski tanrılar, duyunuz”, diye başlayan destan<br />
şöyle devam eder: “Eskiden ilk yıllarda, gökyüzü<br />
krallığında tanrı Alalu vardı. İlk tanrılardan kudretli<br />
Anu da onun önünde durur, onun ayaklarına<br />
kapanırdı. Alalu dokuz yıl gökyüzünde kral kaldı.<br />
Sonunda Anu, Alalu’ya savaş açtı ve Alalu’yu yendi.<br />
Alalu aşağıya, karanlık topraklara kaçtı. Daha sonra<br />
Anu gökyüzü tahtına geçti. Alalu’nun oğlu olan<br />
kudretli Kumarbi, Anu’nun önünde durur, onun<br />
ayaklarına kapanırdı. Anu’nun dokuzuncu krallık<br />
yılında, Kumarbi ona savaş açtı. Kendisinden kaçan<br />
Anu’yu yakalayan Kumarbi, onun ‘uzvunu’ ısırdı ve<br />
Anu’nun erkekliği, Kumarbi’nin içine aktı. Kumarbi,<br />
Anu’nun erkekliğini yutunca sevindi ve güldü.<br />
Bunun üzerine Anu; ‘Bunun için çok sevinme. Senin<br />
içine ağır bir yük koydum: Önce seni Fırtına Tanrısı<br />
Teşup’a gebe bıraktım. İkinci olarak, seni karşı durulmaz<br />
Aranzah Nehri’ne (=Dicle Nehri) ve üçüncü<br />
olarak kudretli Tanrı Taşmişu’ya gebe bıraktım. Ayrıca<br />
iki korkunç tanrıya daha gebe bıraktım. Öyle<br />
olacaksın ki, gelip başını kayalıklara vuracaksın!’<br />
Daha sonra Kumarbi saklanıp ağzındakileri tükürdü.<br />
Ancak yine de bedeninin çeşitli yerlerinden çocukların<br />
doğmasına engel olamadı”.<br />
Kumarbi Efsanesi ile yüzyıllar sonra Eski<br />
Yunan’da antik ozan Hesiodos tarafından yazılmış,<br />
Theogonia adlı eser arasında bazı paralellikler görülür.<br />
Tanrıların doğuşunu, tanrı soylarının ve kuşaklarının<br />
birbirlerini izleyip gelişmelerini anlatan<br />
Theogonia’da geçen tanrılar, hiyerarşik olarak Uranos,<br />
Kronos ve Zeus’tur. Uranos gibi Anu da ‘gök’<br />
anlamına geldiğinden her ikisini eşitlemek mümkündür.<br />
Uranos ile mücadele eden tanrı Kronos<br />
olduğuna göre, Kumarbi ile eşitlenebilir. Fırtına<br />
Tanrısı olarak karşımıza çıkan Zeus ise, Teşup ile<br />
eşittir. Kronos ve Uranos arasındaki savaşta, tıpkı<br />
Anu ve Kumarbi arasında olduğu gibi, erkekliğini<br />
yitirme motifi işlenmiştir.<br />
Kumarbi Efsanesi’nin devamını şöyle özetleyebiliriz:<br />
“Kumarbi Teşup’u alt etmek için planlar düşünmektedir.<br />
Aklına kurnazlık gelince hızla yerinden<br />
kalkıp asasını eline alır, hızlı rüzgârları bir ayakkabı<br />
gibi ayaklarına giyer ve yola koyulur; serin bir kaynağa<br />
varır. Orada çok büyük bir kaya vardır. Birden isteği<br />
uyanır ve daha sonra beraber olduğu bu kayadan<br />
Ullikummi adını verdiği bir çocuğu olur. Düşmanı<br />
Teşup’u yok etmesi için uygun biri olan Ullikummi’yi,<br />
tanrılar ve özellikle de Teşup görmeden büyümesi için,<br />
52