05.11.2018 Views

TAR101U-eski_anadolu_tarihi-2334-0-0-0-1809-V01

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Eski Anadolu Tarihi<br />

ken, diğer yandan çevre halkların da ilgisini çekerek<br />

onların da göç etmelerine neden olmuştur. Artan<br />

nüfusla, doğal olarak bu kentlerin tüketimi de<br />

büyük ölçüde artmıştır. Sonunda özellikle coğrafi<br />

konumu itibariyle elverişli olan kentler, önemli birer<br />

pazar durumuna gelmiş ve hızlı bir şekilde zenginleşmiştir.<br />

Anadolu’nun bu dönemi Orta Tunç<br />

Çağı olarak da adlandırılmaktadır.<br />

Mezopotamya’da III. Ur Hanedanı Dönemi<br />

sonrasında güçlenen Assur Krallığı, ticaret hayatında<br />

köklü değişikliler meydana gelmiştir. Önce kral<br />

İluşuma Assur’da yapılan ticarete destek vermiş,<br />

arkasından, halefi Erişum ticarete bazı özgürlükler<br />

tanımıştır. Assur’daki bu değişimler sayesinde, buradaki<br />

tüccarlar kısa sürede ticaretlerini genişletme<br />

fırsatı bulmuşlardır. Ticaret hammadde kaynaklarının<br />

zenginliğinden dolayı önemli ölçüde Anadolu<br />

yönünde idi. Anadolu’da Assur için son derece<br />

önemli olan iki hammadde bulunmaktaydı. Birincisi<br />

dönemin en önemli madenlerinden olan bakırdı.<br />

Bakır, tunç yapımında % 90 oranında kullanılıyordu<br />

ve bu nedenle çok büyük önem taşıyordu.<br />

Mezopotamya’da ise bakır olmadığı için, günlük<br />

yaşamda kullanılan kap kacak ve çeşitli aletlerin yapımında<br />

ihtiyaç duyulan bu madenin dışarıdan ithal<br />

edilmesi gerekiyordu. Assur için son derece kıymetli<br />

olan diğer maden ise gümüştü. İncelemekte<br />

olduğumuz dönemde gümüş, özellikle Anadolu<br />

için adeta para yerine geçiyordu ve çok değerliydi.<br />

Dönemin ticari belgelerine bakıldığında, ödemelerin<br />

çoğunda gümüş ile yapıldığı ya da ölçü olarak<br />

gümüşün kullanıldığı görülmektedir.<br />

Yukarıda tuncun % 90 oranında bakırdan oluştuğunu<br />

ve bu metalin Anadolu’da yoğun olarak bulunduğunu<br />

söylemiştik. Kalan % 10’luk kısım ise<br />

kalaydan oluşur. Kalay madenlerinin ise Anadolu’da<br />

yer alıp almadığı yahut o dönemde işlenip işlenmediği<br />

konusu bilim dünyasında halen bir tartışma<br />

konusudur. Kültepe metinlerinde kalay kelimesinin<br />

sıkça geçtiğini bilmekle beraber, söz konusu<br />

kalayın nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir.<br />

Yaygın olan görüş, Assurluların doğudan gelen<br />

kalayı Anadolu’ya getirdikleri yönündedir. Kalayın<br />

yanında, Anadolu’da ticareti yapılan bir diğer mal<br />

ise dokumadır. Anadolu’ya getirilen dokumanın<br />

kaynağı ağırlıklı olarak Assur ve Babil idi. Ayrıca<br />

daha az miktarda ziynet eşyası, buğday ve yün ticari<br />

mallar arasında yer almaktaydı. Böylece, devamlı<br />

bir ticaretin oluşması için gerekli olan önkoşul,<br />

yani karşılıklı ihtiyaçların giderilmesi sağlanmıştı.<br />

Ticaret Ağı<br />

Assur Ticaret Kolonileri Çağı olarak adlandırılan<br />

bu dönem hakkında en geniş bilgiyi Kayseri<br />

yakınlarındaki Kültepe’de (Kaniş/Neşa) bulunan<br />

çivi yazılı tablet arşivleri sağlamaktadır. Bugüne<br />

kadar sayısı 20.000 civarında olan tabletler sayesinde,<br />

bu dönemin ticareti hakkında ayrıntılı bilgiler<br />

edinilmektedir. Bu belgelerden anlaşıldığına göre<br />

Anadolu’da, Assurluların ticaret yaptığı çok sayıda<br />

kent bulunmaktaydı. Bu kentlerden büyük birer ticaret<br />

merkezi halinde olanlar, karum adını almaktaydı.<br />

Karum ismi, Assurca olup, “liman, rıhtım”<br />

anlamına gelmektedir. Yazılı kaynaklarda şimdiye<br />

kadar yirmi karum adı tespit edilmiştir: Abum,<br />

Buruddum, Durhumit, Eluhut, Hahhum, Hattuş,<br />

Hurrama, Kaniş, Nihriya, Buruşhattum, Şamuha,<br />

Şimala, Tawiniya, Tegarama, Timelkia, Şupululia,<br />

Urşu, Wahşuşana, Wa/uşhania ve Zalpa. Karumların<br />

en önemlisi ise Karum Kaniş idi. Daha küçük<br />

ticaret kentlerine wabartum ismi verilmekteydi.<br />

Aynı şekilde Assurca olan bu isim, “misafir, konuk”<br />

anlamına gelmektedir. Wabartumlar, birçok yönden<br />

daha büyük olan karumlara bağlı olan kentler<br />

idi. Yazılı kaynaklardan 24 adet wabartum bilinmektedir.<br />

Tüm bu kentler, Assurluların Anadolu’da<br />

kurdukları ticaret ağının parçalarıydılar.<br />

Assur ile Kültepe/Kaniş arasındaki yol mesafesi<br />

yaklaşık 1000 km (kuş uçumu 775 km) idi.<br />

Bu, MÖ ikinci binin başları için oldukça uzun bir<br />

mesafedir. Uzun olmakla beraber yol son derece<br />

de zorlu idi, çünkü düzgün yapılmış yollar mevcut<br />

değildi ve aşılması gereken sıra dağlar bulunuyordu.<br />

Yük eşeklerinden oluşan bir ticaret kervanı<br />

günde yaklaşık 20 km yol alabildiğini düşünürsek,<br />

bir kervanın gidip dönmesi üç ay gibi bir süre alıyordu.<br />

Bu süreye, bir de malların satılması ve yeni<br />

malların satın alınması için belirli bir zaman eklenmesi<br />

gerekiyor. Kış aylarında Anadolu’nun dağlık<br />

yollarından geçilmesi mümkün olmadığı için, bir<br />

tüccar yılda bir veya en fazla iki sefer yapabiliyordu.<br />

Yazılı belgelerde adları geçen karum ve wabartumların<br />

birçoğunun yeri günümüze kadar belirlenememiştir.<br />

Bu nedenle ticaret kervanlarının<br />

güzergâhları da kesin olarak tespit edilemez. Ancak<br />

coğrafi veriler ve yazılı belgelerden elde edilen<br />

bazı ipuçları üç ana güzergâhın kullanıldığını göstermektedir.<br />

Birinci güzergâh Assur’dan Dicle’nin<br />

yatağını izleyerek Diyarbakır, Malatya, Darende,<br />

Gürün ve Pınarbaşı’ndan ilerleyerek Kayseri’ye,<br />

yani Karum Kaniş’e ulaşmaktaydı. İkinci güzergâh,<br />

25

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!