05.11.2018 Views

TAR101U-eski_anadolu_tarihi-2334-0-0-0-1809-V01

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Lidya Krallığı<br />

122<br />

Yazı, Dil ve Din<br />

Lidyalılardan günümüze ulaşan yazılı belgeleri<br />

okuma ve anlamaya yönelik çalışmalar on dokuzuncu<br />

yüzyıl sonlarına doğru başladı. Yunanca-<br />

Lidce ve Aramca-Lidce olarak yazılmış çift dilli<br />

yazıtların varlığı bu dilin okunup anlaşılmasını<br />

sağladı. Taşa ve seramiklere (grafiti) kazınmış olarak<br />

günümüze kadar korunarak gelmiş bulunan<br />

bu yazıtların çoğu başkent Sardeis’te bulunmuştur.<br />

Diğerleri Gediz Irmağı vadisi ile Küçük Menderes<br />

Irmağı vadilerinde keşfedilmiştir. Ayrıca Bergama,<br />

İzmir, Efes ve Aphrodisias’da (Karacasu) keşfedildi.<br />

Lidce yazılı belgelerin en erken tarihli olanları MÖ<br />

yedinci yüzyıla aittir. Bu güne kadar keşfedilen<br />

Lidce yazıt ve grafitilerin sayısı 115’ten daha fazla<br />

değildir. Bu yazıt ve grafitiler üzerinde çalışan filologlar,<br />

Lidcenin uyarlandığı yazının <strong>eski</strong> Yunan<br />

alfabesinden farklı olduğunu, sağdan sola doğru<br />

yazıldığını tespit ettiler. Lidce, Hint-Avrupa dil ailesinin<br />

üyesidir. MÖ birinci yüzyıla kadar konuşulmaya<br />

devam eden bu dilde yazılmış edebi bir eser<br />

yoktur. Bu nedenle biz onların tarihlerini doğrudan<br />

doğruya onların dilinden değil en yakın komşuları<br />

olan Yunanlı tarihçilerden öğreniyoruz. Muhtemelen<br />

şiir türünde gelişmiş bir sözlü edebiyat vardı.<br />

Lidyalıların dini çok tanrılıydı. Frigler gibi Lidyalılar<br />

da tanrılardan daha çok tanrıçalara itibar<br />

ediyorlardı. Bu tanrıçalardan birisi Herodotos ve<br />

diğer antik Yunan yazarlarının Kybele dediği Ana<br />

Tanrıça Kybebe ya da Kuvava idi. Lidyalılar arasında<br />

saygın bir yere sahip olan diğer tanrıça, onların<br />

Artimu dediği tanrıça Artemis’ti. Bu tanrıça<br />

Hellenistik ve Roma döneminde Ephesos kentinin<br />

baş tanrıçasıydı. Bir başka önemli Lidya ilahı<br />

Kandaules’ti. Yunanlıların yeraltı tanrısı Hermes ile<br />

eşlenmiş olan bu tanrıya dinsel festivallerde köpek<br />

enikleri boğularak kurban ediliyordu.<br />

Lidyalılar geleceğin tanrılar tarafından kendilerine<br />

bir takım işaretlerle haber verileceğine inanıyorlardı.<br />

Bu inanç Heraklidler Hanedanı hükümdarlarından<br />

birisi olan Meles’ten itibaren giderek<br />

artan bir şekilde Lidya dininde öne çıkmaya başladı.<br />

Zira bu hükümdarın Telmessos’daki kâhine gittiği,<br />

Gyges’in meşruiyetinin ise Delphoia’daki tanrı<br />

Apollon’un rahibesi tarafından onaylanmış olduğu<br />

bilinmektedir. Son kral Kroisos, yaşadığı zamanın<br />

ünlü kehanet merkezlerinden hangisinin geleceği<br />

gerçekten bildiğini test ederek öğrenmek istemişti.<br />

Onun bu testi Delphoi tapınağının rahibelerine<br />

olan inancını sağlamlaştırmış ve bu kehanet merkezine<br />

armağanlar göndermişti. Anlaşılacağı üzere<br />

Lidyalılar, en azından MÖ altıncı yüzyıldan itibaren<br />

Eski Yunan dininin etkisi altına girmişti. Fakat<br />

dinsel etkileşim tek taraflı olmadı. Zira Yunan<br />

tanrısı Bakkhos, Lidya kökenli bir tanrıydı. Lidyalı<br />

rahiplerin hadım olmaları, dini törenlerini çılgınca<br />

kutlamaları, bu sırada teflerini, zillerini, kırbaçlarını<br />

ve uzun saçlarının buklelerini Ana Tanrıça’ya<br />

ithaf etmeleri Bakkhos ile ilişkilidir.<br />

Lidyalılar öbür dünyanın varlığına inanıyorlar<br />

ve ölülerini yakmadan toprağa gömüyorlardı. Fakat<br />

mezarlar, sosyal konuma göre farklı büyüklükte<br />

inşa ediliyordu. Tanrılara kurban ve armağanlar<br />

sunan Lidyalılar, insanların öldükten sonra yaşamının<br />

devam ettiğine inanıyorlardı. Bu nedenlerle<br />

mezarlarının içine zengin hediyeler bırakıyor, defin<br />

törenleri yapıyorlardı. Krallar için yapılan anıtsal<br />

mezarlar, tümülüsler ise görkemliydi. Marmara<br />

Gölü ile Manisa-Uşak il sınırı arasındaki bölgede<br />

yüz civarında Lidya tümülüsü bulunmaktadır. Lidya<br />

krallarının ve soyluları için yapılan bu mezarlarda<br />

ölüler, yapı malzemesi taş olan odalar içindeki<br />

sedirlere yatırılmaktaydı. Üzerine Friglerin<br />

yaptıkları gibi toprak yığılmak suretiyle yapay bir<br />

tepe (tümülüs) oluşturuyorlardı. Bu yapay tepeler,<br />

ölünün makam ve mevkiine uygun olan yükseklikte<br />

yapılıyordu. Lidya tümülüslerinin ve aynı zamanda<br />

Anadolu’daki tümülüslerin en büyüğü kral<br />

Alyattes’e ait olanıdır. Bu tümülüsün taban çapı<br />

yaklaşık 350 metre, yüksekliği ise 65 metre civarındadır.<br />

Herodotos’a göre bu tümülüsün toprağının<br />

yığılmasına küçük esnaf, işçiler ve aşk satıcısı küçük<br />

kızlar topladıkları paralarla katkı yapmışlardı.<br />

Mimari, Sanat ve Bilim<br />

Lidya mimarisinin günümüze kadar ulaşan kalıntıları,<br />

Lidya kralı Kroisos’un destansı zenginliğini<br />

yansıtmaktan uzaktır. Kroisos zamanında başkent<br />

Sardeis “Altın Sardeis” olarak tanıyordu. Bu durum<br />

kentte görkemli mimari yapıların varlığına işaret<br />

eder. Kentin bir kayalık üzerine inşa edilmiş olan<br />

akropolü surlarla çevrilmiş durumdaydı. Bu nedenle<br />

Kimmerler, yalnızca kentin akropol dışında<br />

kalan kesimlerini yağmaladılar. Kroisos, Kimmerler<br />

tarafından yağmalanan akropol dışındaki bölümünü<br />

de surlarla çevirerek kent savunmasını güçlendirdi.<br />

Yüksekliği on iki metre, kalınlığı yirmi metre olan<br />

surların yapımında ihtiyaç duyulan mimarlık ve<br />

mühendislik bilgisi Lidyalıların matematik ve geometri<br />

bilgilerinin olduğuna işaret etmektedir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!