17.12.2012 Views

Mimarlık - GYTE

Mimarlık - GYTE

Mimarlık - GYTE

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Nevzat Erol, İstanbul Belediye Sarayı Yarışması Birincisi, Saraçhane, İstanbul, 1953


İstanbul Belediye Sarayı Yarışma Projesi - 2. Ödül (Mesadet Adaş, Kemali Söylemezoğlu,<br />

Harika Söylemezoğlu), 1953


SOM ve Sedad Hakkı Eldem, İstanbul Hilton Oteli, 1953


SOM ve Sedad Hakkı Eldem, İstanbul Hilton Oteli, 1953


1952 yılında mimarların yıllık Balo gazetesinde yer alan bir karikatür, Türk mimarlığının Cumhuriyet‟in<br />

kuruluşundan beri her on yılda bir, ardıl olarak gelişen aşamalarını şöyle tarihliyor: 1925, 1935, 1945 ve<br />

1952 –sırasıyla Yeni-Osmanlıcılık, Avrupa avangardı, Yeni-Yöreselcilik, ve Amerikan modernizmi. Çok partili<br />

düzene geçilen 50‟li yıllar, „Batı‟ kavramında bir yer değiştirmeye sahne olmaktaydı; yapı ve yaşam<br />

kültüründe artık Amerikanlaşma dönemi başlamıştı. Amerika‟dan Türkiye‟ye yabancı yardım akışının yanısıra,<br />

Soğuk Savaş dönemi müttefiklerinin birer “küçük Amerika” olma rüyasını Türkiye‟nin de görmeye başlaması,<br />

kültürel kimliğin yönünü ve ona uygun mimarlığın da şeklini belirledi.<br />

Sedat Eldem‟in Taşlık Kahvesi‟nden hemen sonra Uluslararası Üslubun Türkiye‟deki öncü örneklerinden<br />

İstanbul Hilton için SOM ile işbirliği içine girmesi, meslek çevrelerinde mimari açıdan bir “kimlik sapması”<br />

şeklinde yorumlanır. Hilton, popüler kültürün yeni odağı olarak her alanda yayılan Amerikan modasının<br />

mimari karşılığı idi; Architectural Forum dergisinin 1955 sayılarından birinde çıkan yazıdan anlaşıldığı gibi,<br />

Hilton‟un ima ettiği anlamlar, mimari anlamının da önüne geçmiştir. “Modern Türkiye, Osmanlı<br />

İmparatorluğu‟nun minarelerinden daha yükseğe, bir ilerleme sembolü, eğlence odağı ve turizm için bir<br />

mıknatıs inşa ediyor... Fes ve peçeyi Batılı özellikler lehine çoktan terk etmiş birçok Türk için, yeni İstanbul<br />

Hilton başka bir şeyi simgeliyor: bir zamanlar „Avrupa‟nın hasta adamı‟ olarak anılan Türkiye‟nin uluslararası<br />

ailenin sağlıklı, varlıklı, ve çok ziyaret edilen bir üyesi olma umudunu.” (Kaynak; Aydan Balamir, “Modern Kimlik<br />

Temrinleri I, <strong>Mimarlık</strong>, Sayı 313, Yıl 2003)<br />

SOM ve Sedad Hakkı Eldem, İstanbul Hilton Oteli, 1953


Turgut Cansever, Abdurrahman Hancı, Büyükada Anadolu Kulübü, 1951-57


Ankara‟da yapılan ilk gökdelen olarak bilinen<br />

yapının mimarı Enver Tokay‟dır. 1957 yılında<br />

projelendirilmiş yapının inşaatı 1964 yılında<br />

tamamlanmıştır. Sınırlı mimarlık yarışması<br />

sonucunda elde edilen projeye göre yapılan bina,<br />

tabii zemin üzerinde üç katlı bir podyuma oturan<br />

dikdörtgen prizmal büro bloğundan oluşur . Binada<br />

süpermarket, bürolar ve eğlence yerleri<br />

bulunur.<br />

Binanın yapımında, Ziya Gökalp Caddesi‟ne bakan<br />

cephesinde bulunan, heykeltıraş Kuzgun Acar‟ın<br />

eseri daha sonraları yerinden kaldırılmıştır. Bu<br />

heykelin nerede olduğu bilinmemektedir.<br />

Enver Tokay, Emek İşhanı Yarışması Birinci Projesi, Kızılay Meydanı, Ankara, 1957-64


Muhlis Türkmen, Utarit İzgi, Hamdi Şensoy, İlhan Türegün, Brüksel Dünya Sergisi Türkiye<br />

Pavyonu, 1958


Mimar : Doğan Tekeli, Sami Sisa, M. Hepgüler<br />

Sanatçılar : Füreya Koral (Seramik pano)<br />

Sadi Diren (Seramik pano)<br />

Bedri Rahmi Eyüboğlu (Mozaik pano)<br />

Eren Eyüboğlu (Mozaik pano)<br />

Nedim Günsür (Mozaik pano)<br />

Yavuz Görey (Dekoratif plastik)<br />

Kuzgun Acar (Kabartma)<br />

Teoman Germaner (Kabartma)<br />

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sultanhamam ve çevresinde yer<br />

alan manifaturacıların, ulaşım ve mekân güçlükleri nedeniyle inşa<br />

ettirmek istedikleri yeni bir çarşı için 1954 yılında kurdukları<br />

kooperatife, Bozdoğan kemeri ile Unkapanı Köprüsü arasında<br />

kalan kısımda bir arsa teklif etmiştir. Bu arsa, sözü edilen<br />

bölgede, Atatürk Bulvarı'nın Süleymaniye yakası boyunca, dar bir<br />

şerit olarak uzanan, 45.000 metrekare büyüklüğünde bir alandır.<br />

İmar planı için açılan yarışmanın sonuçlanmasının hemen<br />

ardından düzenlenen mimari proje yarışmasında, Doğan Tekeli-<br />

Sami Sisa- M. Hepgüler'in tasarımının uygulanmasına karar<br />

verilmiştir.<br />

Tasarımda, inşa edilecek yapı grubunun, arsanın çevresinde<br />

yoğunlukla yer alan, önemli Osmanlı ve Bizans yapıtlarının<br />

algılanmasını engellememesine dikkat edilmiştir. İlk projenin,<br />

birkaç değişiklik geçirmesiyle birlikte programda; ortalama 80- 90<br />

metrekare büyüklüğünde 1117 dükkân, depolar, katlı bürolar,<br />

büfeler, açık- kapalı otoparklar ve diğer hizmet bölümleri<br />

bulunmaktadır. Arsanın tam ortasında bulunan ve yapı grubunu<br />

ikiye bölen Şebsefa Hatun Camisi'nin de açılı yerleşmesine<br />

uygun olarak bloklar, Atatürk Bulvarı'na göre açılı olarak<br />

yerleştirilmiştir. Böylece yapıların önünde, üçgen avlular<br />

meydana gelmiştir. Arkadan geçen cadde, otopark ve depolara<br />

bağlanmaktadır. Ayrıca aradaki yaya yolları ile avlulardan<br />

arkadaki caddeye ulaşılır. (Kaynak: Arkitera Arkiv)<br />

Doğan Tekeli, Sami Sisa, Metin Hepgüler, İstanbul Manifaturacılar Çarşısı, 1959


Doğan Tekeli, Sami Sisa, Metin Hepgüler, İstanbul Manifaturacılar Çarşıs, 1959


Doğan Tekeli, Sami Sisa, Metin Hepgüler, İstanbul Manifaturacılar Çarşıs, 1959


Kocatepe Camiisi Proje Yarışması Birincisi<br />

Vedat Dalokay, 1957<br />

Kocatepe Camisi, mimarlık kültürüne fazla değinmeden<br />

mimarlık üzerinden siyaset yapılmasına da örnektir. Cami için<br />

açılan ilk yarışmada ödül alan proje yenilikçi formu ve mütevazi<br />

boyutları nedeniyle engellenir. Atılan temel 1964 yılında<br />

sökülür; açılan ikinci yarışma, Osmanlı imparatorluk camisinin,<br />

yaratıcı bir dönüşüme hemen hiç uğramamış bir kopyasıyla<br />

sonuçlanacaktır.<br />

....<br />

60‟lı yılların sonlarından başlayarak, camiler özellikle büyük<br />

şehirlerin kenarlarında, kırsal alandan göç edenlerin yaşadığı<br />

ruhsatsız gecekondu mahallelerinde yoğunlaştı. Kentlere göç,<br />

yer değiştiren nüfusu „muhacir‟ konumuna getirip derin bir kimlik<br />

sorunuyla yüzleştirmekte idi. Bu sorun, doğulu-batılı, yerelevrensel<br />

gibi kültürel üstyapıya ilişkin incelmiş sorularla değil,<br />

büyük kentin çarkında ezilip savrulan, toplumsal sınıf kimliği<br />

belirsiz bir kitlenin özdeksel sorularıyla daha gerçekçi olarak<br />

tanımlanabilir. Cami, bu nüfus için her anlamda yönünü<br />

bulmaya yarayan korunaklı bir limandı. Yeni bağlamına<br />

tutunmaya çalışan yeni kentli için caminin mimari nefaseti söz<br />

konusu olamadı, binanın aşina bir çehreye sahip olması<br />

yeterliydi.<br />

Nefasetin erbabı ise, konunun tamamen dışında idi. Mimarın,<br />

tarih boyunca en yoğun yaratıcılık ortamı olan bir yapı türünün<br />

–ibadet yapıları– pratiğinden kopması, göz açıp kapayıncaya<br />

kadar, ve geri dönülmez bir süreklilikte gerçekleşti. Daha<br />

sonraki yıllarda resmi makamlar tarafından açıklanacak olan<br />

istatistiklere göre “her 6 saatte bir caminin yapıldığı” bir ülkenin<br />

mimarları zengin bir ifade ve yetkinlik ortamından mahrum<br />

kalırken, kent kimliğinin önemli figür yapılarından cami tasarımı<br />

da kaba bir pragmatizme teslim oldu.<br />

1950‟ler yeni cami inşaatları ve mimarlık ortamı- (Balamir, <strong>Mimarlık</strong>, Yıl 2004, Sayı 313)


1950‟ler, 2. Dünya Savaşı sonrasında hemen her yerde olduğu<br />

gibi, planlanmış konut yerleşimlerinde CIAM ilkelerine göre<br />

üretilen „noktasal ve yassı blok‟ tipi inşaatlara sahne oldu.<br />

Bunların kalburüstü örnekleri, batının toplu konut deneyimini ve<br />

modernist dili özümsemiş, nitelikli uygulamalardı.<br />

Ne var ki büyük kentleri şekillendiren, yüksek<br />

modernizmin seçkin örnekleri olamadı. Kırdan<br />

göç sonucu hızlı kentleşmenin doğurduğu<br />

konut sıkıntısı ve yeni konut girişimleri için<br />

sermaye birikiminin yetersizliği, kent<br />

topraklarının doğrudan işgaline ya da ranta<br />

dayalı niteliksiz gelişimine yol açtı. İmarsız<br />

“gecekondu kentleri” ile imarlı “apartman<br />

kentleri”nin gelişimi, hemen hemen parallel<br />

seyretti.<br />

Gecekondular pitoreskti; birkaç on yılda yeşil<br />

içinde kaybolup uzaktan bakınca mutena<br />

görünümlere kavuşanları olmuştur.<br />

Apartmanların başlıca iki çeşitlemesi söz<br />

konusuydu: küçük arsalar üzerinde tekil inşa<br />

edilmiş, aynı yapılaşma koşullarına tâbi<br />

bloklar; ya da büyük arsalarda şekilsiz<br />

yığınlar halinde, ekseri toplu olarak üretilmiş<br />

irili-ufaklı blok kümeleri.<br />

1950‟ler sonrası konut ve kent - (Balamir, <strong>Mimarlık</strong>, Yıl 2004, Sayı 313)


Üretimin itici gücü, müstakbel ev sahiplerinin küçük birikimleriyle yaratılan sermaye idi,<br />

ve buna olanak tanıyan „parçalanmış mülkiyet‟ –1965 yılından itibaren<br />

yasalaşan kat mülkiyeti–yeni bir toplumsal katmanlaşma yarattı, yeni bir kentsel<br />

yaşam ve yapı kültürüyle birlikte.(12) Önceleri „temelden satış‟ ağırlıklı başlayıp daha<br />

sonra müşterinin tamamen anonimleştiği „yap-sat‟ modeline geçilmesiyle, mimarmüşteri-müteahhit<br />

ilişkisi giderek koptu. Kat mülkiyeti yasasından önce, apartman<br />

yapıları sahipleri için bir övünç kaynağı, mimarlar için de kabiliyetlerini dışa vurmak için<br />

elverişli bir ortam oluşturuyordu. Anonimleşen müşteri, kalifiye olmayan müteahhit ve<br />

ruhsat teknisyenliğine indirgenmiş mimarlık hizmeti, yapı-yaşam kültürünü değiştirdi.<br />

Türkiye‟ye özgü bu konut üretim biçimi, tarihi kentlerin doku özelliklerini hemen hiç<br />

hesaba katmadan, kendini hemen her yerleşimde yeniden üretti. (Resim 28)<br />

Planlamada imarlı alanlar için sık aralıklarla uygulanan yoğunluk artırımı, geleneksel<br />

mimariyi olduğu kadar, erken modern konut örneklerini de ortadan silerek, yerlerini<br />

süfli bir pratiğe bıraktı. Anadolu şehirlerinin çoğu, 50‟li yıllarda başlayıp 70‟lerde ivme<br />

kazanan, ve 80‟lerin liberalizmiyle tırmanan bir süreçle, toplam yarım asırlık bir süre<br />

içinde, tarihi dokularını kaybettiler. Şehirlerini 2. Dünya Savaşı‟nın yıkımından<br />

korumayı başarabilen ülke, tarihi kentlerini kendi eliyle yok etmiş oldu.<br />

Bir kaç onyıl içinde mimarlar, yapı üretiminin mimarlık ve kent planlamadan kopuşuna<br />

tanık oldular; aslında kısa sürede, mimarlığın kent planlamadan kopuşuna da tanık<br />

olacaklardı. İronik bir biçimde, planlama disiplini devlet gündemine 1960‟lı yıllardan<br />

sonra girmiş, ve mimarlık okullarında bağımsız şehir planlama bölümleri de bu sıralar<br />

kurulmuştu... <strong>Mimarlık</strong> alanında bir diğer gelişme, yöre mimarisi üzerine ilgi ve birikimin<br />

büyümesi oldu. Yerel mimariler giderek yokolurken araştırması kurumsallaşıyor, yerel<br />

geleneklerin karşısında gelişen çağdaş yapı pratiği ise giderek yerlileşiyordu.<br />

1950‟ler sonrası konut ve kent - Balamir (<strong>Mimarlık</strong>, Yıl 2004, Sayı 313)


Kemal Ahmet Aru, Rebii Gorbon, Levent Mahallesi, İstanbul, 1947, (inşaat 1954, işveren<br />

Emlak Bankası)


Mecidiyeköy Büyükdere Caddesi üzerinde,<br />

İETT Garajı'nın üzerindeki köşesinde yer<br />

alan arsa üzerinde Hukukçular Kooperatifi<br />

için inşa edilmiş bir apartman yapısıdır.<br />

Konutların yer aldığı blok, Le<br />

Corbusier'nin Marsilya'daki Unité<br />

d'Habitation yapısından etkiler taşımakla<br />

birlikte, simpleks, dubleks ve yarı dubleks<br />

plan tiplerinin bir arada kullanılması,<br />

Hukukçular Sitesi'ni sadece dubleks plan<br />

çözümünü içeren Unité d'Habitation<br />

yapısından ayırır. Plandaki farklı çözümler,<br />

yapının cephesinden okunabilmektedir.<br />

12 katta 66 daire içeren yapı, kendi içinde<br />

site yaşamı koşullarını içerecek biçimde<br />

programlanmıştır. Ticari etkinlikler zemine<br />

ve asma katlarda, sosyal kullanımlı<br />

mekanlar ise çatıda tasarlanmıştır. Yapının<br />

programı dört bölümden oluşturulmuştur:<br />

Konut-Sosyal tesisler-Ticari tesisler-<br />

Teknik servisler<br />

Tek merdiven, iki asansör bulunur. 115<br />

metre yol cephesine sahip olan yapı, 286<br />

m 2 'lik bir alana oturmaktadır. 18.000 m 2 'lik<br />

inşaatın 12.000 m 2 'si konut, 6.000 m 2 'si<br />

ticari etkinlikler için ayrılmıştır. Batı<br />

cephesi 45 metre, doğu ve güney<br />

cepheleri 20, 40 metredir. 3 kotta ve 3<br />

cephede giriş bulunmaktadır.<br />

KAYNAK: ARKİTERA ARKİV<br />

Haluk Baysal-Melih Birsel, Hukukçular Sitesi, Mecidiyeköy, İstanbul, 1958-60


Haluk Baysal-Melih Birsel, Hukukçular Sitesi, Mecidiyeköy, İstanbul, 1958-60


http://www.reklam.tv/player/PlayerPublic.swf?v=8CCB0FB6AA2AF26CEB<br />

Melih Birsel, Haluk Baysal, Yeşilköy Toplu Konut Yerleşkesi, 1972


Sedad Hakkı Eldem, SSK Zeyrek Tesisleri, İstanbul, 1962-64


Sedad Hakkı Eldem, SSK Zeyrek Tesisleri, İstanbul,1962-64, Ağa Han <strong>Mimarlık</strong> Ödülü, (1986)


Zeyrek Sosyal Sigortalar yapı grubu sınırlı<br />

katılımlı bir yarışmada seçilerek<br />

projelendirilmiştir. Kompleks kökenindeki<br />

amaçlar bağlamında işhanı, dispanser, çarşı,<br />

banka ve bir kahveden oluşmaktadır. Ancak, bu<br />

amaç hiç gerçekleşmemiş ve kompleks<br />

kurumun büro binası olarak işlev görmüştür.<br />

Farklı büyüklükteki binalar eğimli arazi üzerinde<br />

çevre düzenini bozmayacak ve öncelikle<br />

arkadaki mahallenin kimliğiyle uyumlu olacak<br />

nitelikte konumlandırılmıştır. Bu tercih pencere<br />

elemanlarında ve yapı kütlelerinin çıkmalı<br />

biçimlenişinde de dışavurulmuştur.<br />

(Kaynak: Arkitera Arkiv)<br />

Sedad Hakkı Eldem, SSK Zeyrek Tesisleri, İstanbul, 1962-64, Ağa Han <strong>Mimarlık</strong> Ödülü, (1986)


Alt katta konferans salonu, kitap depoları,<br />

üst katta ise kütüphane, okuma salonu ve<br />

ofisler yer alır.<br />

Türk Tarih Kurumu, Turgut Cansever, Ertur Yener Ankara, 1951-67, Ağa Han Ödülü (1980)


Türk Tarih Kurumu, Turgut Cansever, Ertur Yener Ankara, 1951-67, Ağa Han Ödülü (1980)


Altuğ-Behruz Çinici, ODTÜ Kampüsü ve Yapıları, 1961


Altuğ-Behruz Çinici, ODTÜ <strong>Mimarlık</strong> Fakültesi, 1962-64


Abdurrahman Hancı, Kamil Yazıcı Evi, Küçükyalı, İstanbul, 1972


Abdurrahman Hancı, Osmanlı Bankası Taksim Şubesi, İstanbul, 1972


Günay Çilingiroğlu, MuhlisTunca Tercüman Gazetecilik ve Matbaacılık Tesisleri, Topkapı 1972-74


Sedad Hakkı Eldem, Atatürk Kitaplığı, Taksim, İstanbul, 1973


Sedad Hakkı Eldem, Atatürk Kitaplığı, Taksim, İstanbul, 1973


Turgut Cansever, Demir Tatil Evleri, Torba-Bodrum, 1983-1991, Ağa Han Ödülü, 1992


Nuran&Merih Karaaslan, Sürücüler Terasevleri, Ankara,1989-92


Mehmet Konuralp, Sabah Gazetesi Tesisleri, Güneşli, İstanbul, 1989-90


Hayati-Murat Tabanlıoğlu, Milliyet Gazetesi Tesisleri, İkitelli, İstanbul, 1993


Haluk Tümay, Ayhan Böke, Sabancı Merkezi, 4.Levent, İstanbul, 1993


Nevzat Sayın, Gökhan Avcıoğlu, Shell Genel Müdürlüğü, Bağlarbaşı, İstanbul, 1991-93


Nevzat Sayın, Gön Deri Fabrikası II, Gaziosmanpaşa, İstanbul, 1994


Nevzat Sayın, Umur Basım ve Kırtasiye Fabrikası, Dudullu, İstanbul, 2003-07


Emre Arolat, İpekyol Tekstil Fabrikası, Edirne, 2003-07, Ağa Han Ödülü 2010


Emre Arolat, Ulus Savoy Konutları, 2009<br />

Nevzat Sayın, Emre Arolat, İhsan Bilgin, Santral İstanbul, 2004-7


2000’ler ve toplu konut mimarlığı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!