07.05.2018 Views

Metod Dergi - Nisan 2018

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ATATÜRK ve MÜZİK<br />

Asude BİRİNCİ BAL<br />

Müzik Öğretmeni<br />

Devrimlerimiz içinde en zor olanı hangisidir?”<br />

Bir sohbet sırasında bu soruyu sorduğu<br />

kişilerden doyurucu bir yanıt alamayınca<br />

Atatürk, kendi sorusunu şöyle yanıtladı: “En zor<br />

devrimimiz müzik devrimidir.” Ardından yanıtının<br />

nedenini de açıkladı: “Çünkü müzik devrimi<br />

kişiye önce kendi iç dünyasını unutturmayı,<br />

sonra da yeni bir âleme yönelmeyi gerektirir.<br />

Çok zordur ama yapılacaktır.” Atatürk müziğe<br />

çok önem veren, yaşamın müzikle anlam kazandığına<br />

inanan ve müzikle ilgisi olmayanlara<br />

“insan” bile denilemeyeceğini söylemekten<br />

çekinmeyen bir liderdi. Müziği sadece kendisi<br />

sevmekle kalmamış, halkın müziğe ulaşma yollarını<br />

kolaylaştırmak, zenginleştirmek ve güzelleştirmek<br />

için devlet kademesinde de gelişimin<br />

önünü açan kanunların altına imzasını da atmıştır.<br />

Atatürk döneminde sayısız müzik gelişmesi<br />

yaşanmış; halk ezgileri derlenip yayınlanmış,<br />

orkestralar ve korolar kurulmuş, çeşitli üniversitelere<br />

bağlı müzik bölümleri açılmış, müzik<br />

toplulukları uluslararası gösterilere katılmış, ilk<br />

Türk operası sahneye konulmuştur. İnsanlığın<br />

ortak dili olarak müzik, yine insanlığın ortak<br />

mirası olan uygarlık yolundaki konum ve katkıların<br />

da göstergesidir. Atatürk; müziği, ulusların<br />

kültürel kimliğinin kazanılması, korunması,<br />

tanıtımı ve kuşaklara aktarılmasında en etkin<br />

unsurların başında görüyordu. Mustafa Kemal<br />

Atatürk, Türk Müziği politikasının sağlam temellere<br />

dayandırılması için temel ilkeleri tespit<br />

ediyor, Türk milletinin güçlü bir müzik potansiyeline<br />

sahip olduğunu bilerek, bu müziğin layık<br />

olduğu biçimde, çağdaş medeniyet kurallarına<br />

göre geliştirilmesini istiyor, Türk gençliğine ve<br />

sanatına yeni ufuklar açıyordu. Sanatta ve kültürde<br />

köklü bir geçmişe sahip olan Türk Milletinin<br />

lâyık olduğu seviyeye ulaşması, onun temel<br />

emeli ve idealiydi. Milli ve yerel duygularla<br />

harmanlanmış ifadeler evrensel boyut kazanmalı,<br />

ulusal müziğimiz aynı zamanda yalnız<br />

ülke içinde değil, uluslararası alanlarda da seslendirilebilir<br />

olmalıydı. Atatürk, bir müzisyen<br />

olmasa da derin bir müzik kültürüne ve zevkine<br />

sahipti. Müziği seviyordu. Cumhuriyetin ilan<br />

edilmesinin ardından birçok yeniliklere imza<br />

atan Atatürk, topluma öz Türk Musikisi dışında,<br />

klasik müzik ve operayı da sevdirmek ve tanıtmak<br />

için çalışmalarda bulunmuş, bu tür müzik<br />

konserlerini izlemeye giderek, halkında bu yeni<br />

müzik türlerini sevmesini arzulamıştır.<br />

Atatürk’ün müzikle ilgili bir soruya verdiği<br />

cevap<br />

14 Ekim 1925’te İzmir Kız Öğretmen Okulu’nda<br />

öğrencilerin “Hayatta müzik gerekli midir?”<br />

sorusuna verdiği yanıt, sanatla ilişkisi bağlamında<br />

çok iyi bir örnek teşkil eder: “Hayatta<br />

müzik gerekli değildir. Çünkü hayat müziktir.<br />

Müzikle ilgisi olmayan mahlûkat insan değildir.<br />

Eğer söz konusu olan hayat, insan hayatı ise,<br />

müzik behemehâl vardır. Müziksiz hayat zaten<br />

mevcut olamaz.”<br />

Atatürk’ün opera ile ilgili bir anısı<br />

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Sofya Ataşe<br />

Militeri olarak görevli olan Mustafa Kemal,<br />

davetli olduğu Carmen Operasının galasında,<br />

zaman zaman durgunlaşarak yapıtı izlemiş ve<br />

operanın bitiminde, perdenin en az yirmi kez<br />

açılıp kapanmasını, sahneye çiçekler taşınmasını,<br />

izleyicinin coşkun alkışlarını, artistlerin<br />

sevincini hayranlıkla gözlemlemiştir.<br />

Bu arada yüzündeki burukluğun farkına varan<br />

Varna Türk Milletvekili Şakir Zümre’ye eğilip<br />

şunları söylemiştir. “Balkan Savaşı’nda yenik<br />

düşmemizin nedenini şimdi daha iyi anlıyorum.<br />

Ben Bulgarları çiftçi halk olarak biliyordum.<br />

Oysa adamların operaları bile var… Sanatçıları,<br />

müzisyenleri, dekoratörleri, hepsi var. Hepsi de<br />

eğitimli… Şu opera binalarına bak!”<br />

Kokteyl sonrası Mustafa Kemal ve Şakir Zümre<br />

Splendid Palas’a gidiyorlar. Yol boyunca hiç<br />

konuşmuyor Mustafa Kemal… Durgunluğu sürüyor<br />

ve odalarına çekiliyorlar…<br />

Aradan birkaç dakika geçiyor geçmiyor, Şakir<br />

Zümre odasının kapısında Mustafa Kemal’i görüyor…<br />

“Uyku tutmadı, biraz konuşalım diye geldim”<br />

diyor Gazi heyecanlı bir şekilde...<br />

“Ne kadar müthiş bir olaydı” diye ekliyor…“Çok<br />

sesli müzik, çağın gereğidir…<br />

Bulgarlar bunu başarmış… Bizim ülkemizde<br />

de operaya kavuşacağımız günleri görebilecek<br />

miyiz acaba?”<br />

İşte, her iki anıda da Atatürk’ün müziğe ve sanata<br />

verdiği değer çok iyi anlaşılmaktadır. Hayatta<br />

müziğin gerekliliğine işaret eden Atatürk,<br />

yaşamının her anında müzikten kopmamaya<br />

özen göstermiştir.<br />

“Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, müzikte<br />

değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.”<br />

FİKİRLER ÖLMEZ!!!<br />

<strong>Metod</strong>ergi<br />

31

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!