Metod Dergi - Nisan 2018

Sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasının
ve çeşitlenmesinin olumlu getirilerinden
bir tanesi de bilgiye erişilebilirliğin
giderek artmasıdır. Son yıllarda bireysel
öğrenmeyi tetikleyen ve yön veren en önemli
etkenlerden biri de bilginin popülaritesidir.
Günümüzde STEM etkinliklerinin popülaritesi
her geçen gün artmaktadır. Konu STEM olunca
akla gelen ilk soru “STEM nedir?” sorusudur.
Bu yazımızda sizlere STEM eğitimlerini açıklayacağız.
STEM kelimesi İngilizce “Fen Bilimleri (Science),
Teknoloji (Technology), Mühendislik (Engineering)
ve Matematik (Mathematics)” kelimelerinin
kısaltılmasıdır. Son yıllarda bilim
sanatsız olmaz anlayışıyla STEM etkinliklerine
estetik katılarak sanat (Art) da dahil edilmiş ve
STEAM olarak adlandırılmaya başlamıştır.
Sanılanın aksine STEM eğitimleri fikrinin doğuşu
çok yeni bir olgu değildir. İkinci dünya
savaşı sonrası başlayan soğuk savaş ABD ile
Rusya arasında bir teknoloji yarışına dönüşmüştür.
STEM eğitimlerinin fitilini ateşleyen ilk
olay 1957 yılında Rusya’nın ilk yapay uydusu
Sputnik 1’i yörüngeye yerleştirmesi olmuştur.
ABD bu gelişmenin üzerine NASA’yı kurmuş;
fen, teknoloji, mühendislik ve matematik eğitimlerine
daha fazla önem vermeye başlamıştır.
1990’lı yıllarda Ulusal Fen Eğitimi Standartları
ve Ulusal Matematik Öğretmenleri Kurulu gibi
kurulların oluşturulması ile ABD’de STEM
eğitimleri konusu oldukça ön plana çıkmıştır.
Hatta STEM kısaltması ilk defa bu yıllarda
gayriresmi olarak kullanılmıştır. 2000’li yılların
başlarında STEM programı resmi olarak ABD
eğitim programlarına dahil edilmiştir. 2009 yılında
ABD uzun vadeli eğitim programlarına
100.000 yeni STEM öğretmeninin 2021 yılına
kadar eğitilmesini ve eğitim sistemine katılmasını
eklemiştir.
ABD’de durum böyleyken geçtiğimiz 15 yılda
Dünya STEM etkinlikleriyle ilgili bilgi paylaşımında
çok bonkör davranmıştır. Ancak internet
ortamında bu kadar fazla bilginin olması bir
takım avantajlar sağladığı gibi bazı dezavantajları
da beraberinde getirmiştir. Çok bilginin
olması aynı zamanda fazla miktarda yanlış ve
eksik bilginin de olması anlamına gelmektedir.
Bu durum eğitim sektörüne Bilgi Teknolojileri
(Information Technologies) adı altında yeni bir
çalışma alanı eklemiştir. STEM programlarının
en önemli özelliklerinden biri bahsi geçen
dezavantajı avantaja dönüştürmüştür. Öğrencinin
eksik ya da yanlış bilgiyle karşılaşması
öğrenmenin hızını yavaşlatırken aynı zamanda
probleme dayalı daha kalıcı bir öğrenmenin de
kapılarını açmaktadır.
STEM eğitimleri birkaç etkinlikle sınırlı bir
yaklaşım değildir. Eğitim hayatı boyunca sürekliliği
olan disiplinler arası eğitim metotlarının
bütünüdür. Örneğin robotik ve kodlama eğitimleri,
STEM planlarının sadece bir parçasıdır. Bu
bağlamda robotik ve kodlama eğitimi verecek
öğretmenin fen, matematik, mühendislik ve
teknolojiyi kapsayan çoklu disipline sahip kazanımları
ve hedefleri olan detaylı bir eğitim planı
hazırlaması gerekir.
STEM’i kendi dersimizin uygulamasında bir
pergele benzetebiliriz (Sencer Çorlu, 2015).
Pergelin destek ucunu, kuvvet aldığımız yer
yani kendi branşımız olarak düşünebiliriz. Pergel
ile çizim yaparken pergelin izin verdiği ölçüde
bir çember çizebiliyoruz. Pergelin temeli
sağlam olduktan sonra, çemberimizin içine
diğer disiplinleri, bilgimizin ve ilgimizin izin
verdiği ölçüde ekleyebilir, çemberimizi genişletebiliriz.
Sonuç olarak 21. yy’da sahip olunması gereken
problem çözme, eleştirel ve yaratıcı düşünme
gibi becerilerin toplumumuzda, eğitim almış
her bireye kazandırılması için STEM programlarının
eğitim politikalarımızda daha fazla yer
alması gerektiğini düşünüyor ve umut ediyoruz.
İlker KINAY Fatih YILMAZ
Matematik Öğrt. Fizik Öğrt.
Metodergi 29