22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

1164) senesinde İstanbul'da vefât etti. Eğrikapı'da bulunan dergâhının avlusuna defnedildi.<br />

Cemâleddîn-i Uşşâkî, ilim ve edebi ilk olarak Edirne'de medfûn bulunan Hamdi Bağdâdî'den<br />

öğrendi. Hamdi Bağdâdî'nin vefâtından sonra Sezâî ismindeki mânevî ilimlere sâhib olan zâta<br />

talebe oldu. Çok yüksek mânevî mertebelere kavuştu. Şeyh Sezâî'de bulunan mânevî sırları<br />

elde etti. İlk hocası Hamdi Bağdâdî'nin vefâtlarından on dokuz, Şeyh Sezâi'nin vefâtından<br />

dört sene sonra, mânevî bir işâretle, 1742 (H.1155) senesinde İstanbul'a gitti. Eğrikapı<br />

dışındaki Savaklar mevkıinde bulunan Hırâmî Ahmed Paşa Dergâhına, vefât eden<br />

Muhammed Efendinin yerine tâyin edildi. Cemâleddîn Uşşâkî, vefâtına kadar bu dergâhta<br />

isteyen herkese ilim ve tasavvuf yolunun edebini öğretti. Zamânında kaybolmaya yüz tutan<br />

Uşşâkiyye tarîkatını ihyâ ederek, bu yolda çok talebe yetiştirdi. Yetiştirdiği talebelerin en<br />

büyüğü Selâhaddîn-i Uşşâkî'dir.<br />

Vefâtından sonra, türbesinin yanında bulunan mescid ve iki katlı ev, bir gece çıkan yangında<br />

yandı. Bu yangın sırasında türbenin çatısı da yandı. Çatıdaki tahtaların korları parçalar<br />

hâlinde kabrinin etrâfına düştü. Hikmet-i ilâhî o kor parçalarından bir tânesi kabrinin üzerine<br />

düşmedi. Sandukanın üzerinde bulunan örtüye ve baş tarafındaki beyaz sarığa hiç bir şey<br />

olmadı. Hattâ beyaz sarığın dumandan ve isten rengi bile değişmedi. Vefâtından sonraki bu<br />

kerâmetini gören birçok gayr-i müslim îmân ederken, onu anlayamayanlar da bu hâdiseden<br />

ibret alıp tövbekâr oldular.<br />

Cemâleddîn Uşşâkî'nin çok sâde bir dille yazılmış dîvânı ve birçok ilâhileri vardır.<br />

Dîvânından bâzı bölümler.<br />

Sohbet-i nâlân ile bîgânelikten al bizi,<br />

Sohbet-i ârif ile et âşinâdan ey Çalab!<br />

Bu Cemâlî'nin vücûdu perdesini ref' edip,<br />

Bir dem ayırma anı zevk-i cemâlinden ey Çalab!<br />

xxx<br />

Hak yolun arar isen, dilde nihân içindedir,<br />

Andan nişân sorarsan, her bir nişân içindedir.<br />

Senden yakındır ol sana, sanma ânı senden cüdâ,<br />

Sen de yürü var ana, ol sende can içindedir.<br />

1. Ey Allah'ım bizi aşkın ile inleyenlere uzak olmaktan koru ve âriflerin sohbetine ulaştır.<br />

2. Bu şâir Cemâlî'nin vücud perdesini kaldırıp onu güzelliklerin zevkinden bir an bile ayırma.<br />

xxx<br />

3. Hakk'a giden yolu ararsan o gönülde gizlidir. Ondan nişan istersen, her bir belirtide<br />

görünmektedir.<br />

4. O sana senden yakındır. O'nu senden ayrı sanma. Sen de ona koş, O senin cânındadır.<br />

1) Sefînet-ül-Evliyâ; c.4, s.243<br />

2) Osmanlı Müellifleri; c.1, s.54<br />

3) Sicilli Osmânî; c.2, s.83<br />

CEMEL ALİ DEDE (Turut);<br />

Selçuklular devrinde Konya'da yetişen evliyâdan. Aslen Horasan taraflarındandır. İsmi<br />

Ali'dir. Küçük çocuk iken Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'yi sırtına alıp deve taklidi yaparak<br />

eğlendirdiğinden Cemel (Deve) lakabı verilmiştir. Doğum yeri ve târihi bilinmemektedir.<br />

1274 (H.673) senesinde Konya'da vefât etti. Kabri, Konya'da Meram tarafındadır.<br />

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin babası Sultânü'l-Ulemâ ile birlikte Konya'ya gelen

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!