22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Aradan uzun zaman geçti. Babam vefât etmiş, ben de genç yaşta kimsesiz kalmıştım. Bir<br />

yandan da, senelerce önce, çölden kurtulmama vesîle olan o büyük zâtı görmek arzusuyla<br />

yanıyordum. Nihâyet bir gece rüyâmda bana; "Yârın maksadına kavuşuyorsun." denildi.<br />

Uyandığımda çok hayret ettim ve çok meraklandım. Sabah olduğunda, yakın tanıdıklarımdan<br />

biri bana; "Köyümüze evliyâdan bir zât gelmiş. Gel yanına gidelim. Sohbetinde bulunalım.<br />

Hayır duâsını alalım." dedi. Bu söz üzerine onlarla birlikte o zâtın bulunduğu yere gittim.<br />

Herkes; "Hoş geldiniz!" diyerek müsâfeha ettiler. Sıra bana geldiğinde, müsâfeha ederken;<br />

"Hac yolunda çok sıkıntı çektin ve çok üzüldün değil mi?" dedi. Kendisine dikkatle<br />

baktığımda, bu zâtın, seneler önce beni çölde kurtaran kimse olduğunu gördüm. O hâdiseyi<br />

hatırlayınca, tekrar ellerine sarılıp bir şeyler söylemek istedim. Hemen beni susturdu ve;<br />

"Ben sağ olduğum müddetçe, bunu hiç kimseye anlatma!" buyurdu. "Efendim! Benim<br />

bulunduğum yere sizden önce gelen, herbirisi bir arslanın sırtına binmiş olan ve bana sizin<br />

geleceğinizi müjdeleyen o nûrânî yüzlü zâtlar kimler idi? Ben onları anlıyamadım." dedim.<br />

Bunun üzerine; "Onlar, kendilerine yediler denilen velîlerdir. Zamânın kutbu olan, âlim ve<br />

velî zât ile görüşmek üzere Kâbe-i muazzamaya gidiyorlardı." buyurdu. Ben, bu hâli, o<br />

hayatta olduğu müddetçe kimseye anlatmadım. Cemâleddîn-i Ezherî'ye talebe olmam böyle<br />

oldu. Bundan sonra onun yanından hiç ayrılmadım ve talebelerinden oldum. Sohbet ve<br />

hizmetlerinde bulunmakla birçok mânevî nîmetlere ve olgunluk derecelerine kavuştum."<br />

Bir defâsında meclisinde bulunanlara vâz ederken kendisini bilmez biri gelip, Seyyid<br />

Cemâleddîn'e edepsizce bâzı sözler sarfetti. O da bu sözlere üzüldü. Fakat cevap vermedi. O<br />

kimse, çıkıp gitmek üzere kapıdan adımını atar atmaz, dışarıda bulunan bir köpek ayağını<br />

öyle bir ısırdı ki, etraftan yetişenler ne kadar uğraştılar ise de, köpek, o kimsenin ayağını<br />

bırakmadı. Üstelik sürüyerek oradan uzaklaştırdı. Başı taştan taşa çarpan o edepsiz kimse,<br />

feryâd ederek fecî şekilde can verdi. O köpek, o kimsenin ayağını ölmedikçe bırakmadı. Bu<br />

hâdiseyi ibretle seyredenler, büyüklere dil uzatmanın ne kadar tehlikeli olduğunu daha iyi<br />

anladılar.<br />

Bir defâsında Seyyid Cemâleddîn-i Ezherî, traş olmak üzere bir berber dükkânına gidip,<br />

orada boş olan başberberin sandalyesine oturdu. Berber tam traş edeceği zaman, zengin bir<br />

müşteri geldi. Seyyid hazretleri fakir görünüşlü olduğu için, berber onu bırakıp, yeni gelen<br />

müşteriyi traş etmeye başladı. Seyyid hazretleri birşey söylemeyip bekledi. O kimsenin traşı<br />

bitip, berber hazret-i Seyyid'i traş etmeye başlayınca, önceki gibi, zengin bir müşteri daha<br />

geldi. Berber yine traşı bırakıp, yeni gelen kimseyi traş etti. Bu hâl üç defâ tekrarlanınca,<br />

Seyyid hazretlerinin gayretine dokundu. Bunların paraya düşkün olduklarını, insanlara ona<br />

göre muâmele ettiklerini düşünüp üzüldü. Ortada bulunan biley taşına; "Ey taş!Altın ol ki, bu<br />

kimsenin gözü doysun ve gönlü zengin olsun." buyurdu. O taş, Allahü teâlânın izni ile o anda<br />

som altın hâline dönüştü. O altını alıp, hayretler içinde kalan berberin avcuna koydu. Berber<br />

bunun velîlerden olduğunu ve ona karşı büyük hatâ ettiğini anlayıp, çok üzüldü. Pişmân oldu.<br />

"Efendim! Özür dileriz. Sizi tanıyamadık. Sizi üzdük. Bizi affedip, hakkınızı helal ediniz."<br />

dedi. Seyyid hazretleri buna cevâben; "Ben hakkımı helâl ettim. Ama sakın ola ki bir daha,<br />

zengin biri geldi diye, traşına başladığın birini bırakıp da yeni gelen kimseye gitme. Bir<br />

kimsenin gönlünü almak, birçok altın almaktan daha kıymetlidir. Fakirleri de hor görme.<br />

Senin, fakir görünüşlü olduğu için hakîr gördüğün o kimse, Allahü teâlânın, hürmetine taşı<br />

altına çevirdiği makbûl ve velî bir kulu olabilir. Böylece sen de, gelip geçici olan bir parça<br />

altın için, o makbûl zât hürmetine kavuşacağın hakîkî ve ebedî birçok nîmetten mahrûm<br />

olabilirsin." diye nasîhat edip, oradan ayrıldı. Berber ise, yaptığına çok pişmân olup, mahcub<br />

bir şekilde Seyyid hazretlerinin arkasından bakakaldı.<br />

Seyyid Cemâleddîn-i Ezherî hazretlerinin yetiştirdiği talebelerin sayısı pekçok, olup, en<br />

büyüklerinin ve kendisinden sonra halîfesi olan dört tânesinin isimleri şöyledir: Tâcüddîn<br />

İbrâhim Zâhid-i Geylânî, kendi oğlu Seyyid Ali, Seyyid Ebü'l-Kâsım ve Seyyid Muhammed<br />

el-Kesîre.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!