22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

mevkıinde vefât etti. Kabri oradadır.<br />

Çocukluğu, doğum yeri olan Yenkenler köyünde geçen Cemâleddîn Muhammed, ilim<br />

öğrenme çağına gelince, Mısır'da bulunan meşhûr Câmi'ul-Ezher Medresesine gitti ve<br />

zamânın âlimlerinden dînî ilimleri okudu. Tahsîlini tamamladıktan sonra, Tebrîz'e yerleşti.<br />

Orada, tasavvuf yolunda ilerlemek için, Şihâbüddîn-i Sühreverdî hazretlerinin oğlu<br />

Şihâbüddîn-i Tebrîzî'nin talebeleri arasına girdi. O büyük zâtın huzûrunda, sohbet ve<br />

hizmetlerinde bulunarak kemâle geldikten sonra, insanlara doğru yolu göstermek için, hocası<br />

tarafından Geylân taraflarına gönderildi.<br />

Geylân yakınlarında bulunan Poteste isimli köyde yerleşen Cemâleddîn-i Ezherî için, âlimleri<br />

ve evliyâyı sevenler, bir tekke ve mescid yaptırdılar. Burada uzun seneler hizmet edip,<br />

insanların saâdete kavuşmaları için çok gayret gösterdi. Çok talebe yetiştirdi.<br />

İslâmiyetin bütün emir ve yasaklarına riâyet ettiği için, söylediği sözler insanlara çok tesir<br />

eden Cemâleddîn-i Ezherî, birçok kimsenin saâdete kavuşmalarına vesîle oldu. Riyâzet ve<br />

mücâhedede yâni nefsin istediği, hoşlandığı şeyleri yapmamakta ve ona zor gelen istemediği<br />

beğenmediği şeyleri yapmakta çok ileri idi. Yemesi ve içmesi çok az idi. Bâzan günlerce<br />

evinde yemek pişmediği olurdu. Fakat bu hâllerini kimseye bildirmez, kimsenin de bilmesini<br />

istemezdi. Hattâ bu hâllerin başkaları tarafından anlaşılmaması için, evde yemek<br />

pişiriliyormuş ve yemek yeniyormuş gibi sesler çıkarırdı.<br />

Ufak bir arâzisi vardı. Orayı kirâya verir, geliri ile yetinirdi. Oradan gelen mahsûl gâyet<br />

bereketli olur ve kendilerine yeterdi. İlim ve velîlik yolundaki derecesi pek üstün olan Seyyid<br />

Cemâleddîn-i Ezherî, yüksek dedelerine lâyık bir evlâd idi. Kendisi, bedenen, görünüş<br />

îtibâriyle çok zayıf olmasına rağmen, Allahü teâlânın emirlerini yapmakta hiç gevşeklik<br />

göstermezdi. Pek güzel olan Dâvûdî sesi ile çok güzel Kur'ân-ı kerîm okurdu.<br />

Cemâleddîn-i Ezherî'nin talebelerinden biri anlatır: "Bir sene, bir kâfile ile hacca gitmek<br />

üzere yola çıktım. Yanımda babam vardı. Haccımızı tamamlayıp geri dönerken, ihtiyâc için,<br />

bindiğim deveden indim. Tenhâ bir yere gittim. Bu sırada çıkan bir kum fırtınasından etraf<br />

görünmez oldu. Nerede olduğumu şaşırdım. Kâfile gitmişti ve ben çölün ortasında yalnız<br />

başıma kalmıştım. Ağlayarak, şaşkın vaziyette sağa sola koştum. Issız çölde hiç kimse yoktu.<br />

Sonunda biraz yüksekte bulunan bir kayanın kovuğuna sığındım. Aç susuz, yorgun ve çâresiz<br />

bir hâlde idim. Burada ağlaya ağlaya uyumuşum. Uykumun arasında, kulağıma bâzı seslerin<br />

geldiğini hissettim. Hemen ayağa kalktım. Bâzı kimselerin bulunduğum yere doğru gelmekte<br />

olduklarını anladım. Hemen aşağıya indim.<br />

Her birisi bir arslana binmiş, heybetli ve nûrânî yüzlü yedi tâne zâtın bana doğru yaklaştığını<br />

gördüm. Önlerine çıkıp, onlara selâm verdim. Selâmımı aldılar. Ağlıyarak onlara durumumu<br />

bildirdim. Bana yardımcı olmaları, beni de berâber götürmeleri için yalvardım. İçlerinden<br />

birisi bana; "Bizim mühim bir hizmetimiz vardır. Onu görmeye gidiyoruz. Sen bizimle<br />

birlikte bulunmaya tahammül edemezsin. Fakat sabaha doğru, olgun ve kâmil bir zât buradan<br />

geçer, sen ona durumunu arzet. O, Allahü teâlânın izni ile seni dilediğin yere ulaştırır." dedi.<br />

Bundan sonra o yedi zât gözden kayboldu.<br />

Geceyi orada geçirdim. Sabaha kadar gözüme uyku girmedi. Hep o gelecek zâtın yolunu<br />

gözetliyordum. Sabah namazına yakın, akşamki kimselerin bildirdiği vasıflarda, kâmil bir<br />

zâtın, yürüyerek vekar ve heybetle bulunduğum yere doğru geldiğini görüp, çok sevindim.<br />

Hemen yoluna çıktım. Hürmet ve edeble kendisine selâm verip, hâlimi ve başımdan geçenleri<br />

anlattım. Bana; "Üzülmeyin, haydi benimle geliniz." deyince, kendisini tâkib ettim. Giderken<br />

beni bir uyku bastırdı. Uyuklamışım. Gözümü açtığımda, kendimi memleketim olan Minâyin<br />

şehrinde, evimizin önünde buldum. Hâlbuki, arada günlerce yürümekle bitmeyecek uzak bir<br />

mesâfe vardı. Sevincimden ağlıyordum. Beni kaybetmekle üzüntü içinde olan babama<br />

başımdan geçenleri anlattım. O da çok sevinip Allahü teâlâya şükretti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!