22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

hayretinden dona kaldı. Beyine; "Ben Arefe gecesi bu tepsi ile helva yapıp Mevlânâ'nın talebelerinin<br />

yemesi için göndermiştim. Tepsiyi ertesi günü arattığım hâlde bulamadım. Nasıl oldu da bu tepsi<br />

senin eline geçti?" deyince, şaşırma sırası hacıya geldi. O da; "Arefe gecesi hacı arkadaşlarımla oturup<br />

sohbet ediyorduk. Bir ara çadırın kapısından bir el bu tepsiyi uzattı. Biz de tepsiyi aldık, elin sâhibini<br />

araştırmak da aklımıza gelmedi. Helvayı yedikten sonra tepsiyi tanıdım. Kimseye vermeyip eşyâların<br />

arasına koydum. Başka bir şey bilmiyorum." dedi. Bunun Mevlânâ'nın bir kerâmeti olduğunu<br />

anlayınca, ona olan bağlılıkları daha da arttı.<br />

NE SORARLARSA BİLİYORUM DE!<br />

Mevlânâ'yı sevenlerden bir kimse, Mısır'a ticâret yapmak için gitmeye hazırlandı. Akrabâsı gitmemesi<br />

için çok zorladı ise de, dinlemedi ve kararından vazgeçmedi. Bunun üzerine yakınları, durumu<br />

Mevlânâ'ya bildirip, gitmemesini istirhâm ettiler. Mevlânâ da: "Gitme!" dedi. Ancak o kimse<br />

dinlemeyip gizlice yola çıktı. Gemi ile yolculuk yaparken, bir küffâr gemisi bu gencin bulunduğu<br />

gemiye saldırdı. Pek çok yolcu ile berâber, bu genci de esir aldılar. Memleketlerine götürüp çeşitli<br />

yerlerde çalıştırdılar. Genç, başına gelen felâketlerin sebeblerini, Allahü teâlânın sevdiği bir kulun<br />

sözünü dinlememekten olduğunu anlayıp, çok pişmân olup, tövbeler edip istigfârda bulundu. Bu<br />

şekilde kırk gün devâm etti. Ertesi gün rüyâsında Mevlânâ'yı gördü. Ona;<br />

"Yarın senden bâzı şeyler soracaklar. Ne sorarlarsa, biliyorum, de!" diye tenbihte bulundu. Bir<br />

hastalık ile ilgili ilâç târif etti. Genç uyandığında sevince gark olup, sabahı iple çekti. Sabahleyin<br />

yanına gelenler kendisine; "Doktorlukla ilgili bir bilgin var mı?" diye sordular. Genç de; "Var!"<br />

deyince, genci alıp o yerin hükümdârına götürdüler. Meğer o yerin hükümdârı hasta imiş. Hiçbir<br />

doktor derdine çâre bulamamış, hükümdâr da hastalıktan kurtulamamış. Bu genç, hasta hükümdârı<br />

görüp; "Bana, şu şu meyvelerden şu kadar, şu şu otlardan şu kadar getirin." dedi. Kısa zamanda bulup<br />

getirdiler. Genç, hepsini güzelce öğütüp karıştırdı ve mâcun hâline getirerek hastaya yedirdi. Hasta,<br />

Allahü teâlânın izniyle bir anda şifâ buldu. Hükümdâr bu hastalıktan ümidini kesmiş iken, birden<br />

şifâya kavuşunca, gence; "Bir murâdın varsa söyle, yerine getireyim. Mal, mülk istersen seni zengin<br />

edelim." diye ısrârla sorunca, genç;<br />

"Ben, hiçbir şey bilmeyen bir kimseyim. Âilemden ve hocamdan izinsiz para kazanmak için evden<br />

çıktım. Beni yolda esir alıp, buralara getirdiler. Esir olunca, başıma gelen bu musîbetin sebebini<br />

anlayıp, çok tövbe ettim ve hocam Mevlânâ hazretlerinden mânen af diledim. Kendisini, kurtulmam<br />

için Allahü teâlâya vesîle eyledim. Bu akşam hocam Mevlânâ, bana bu size yaptığım şeyleri târif<br />

eyledi. Ben de aynen yaptım. Gördüğünüz gibi, bütün bunlar, hocamın himmeti ve bereketiyle oldu."<br />

dedi. Hükümdâr genci serbest bıraktı. Çok para vererek zengin eyleyip, memleketine gönderdi.<br />

Mevlânâ'ya da pek çok hediyeler gönderdi.<br />

EY TÂLİHSİZ KİŞİ!<br />

Konya'da Tâceddîn adında evliyâyı ve hâllerini inkâr eden biri vardı. Mevlânâ hazretlerinin de<br />

aleyhinde bulunurdu. Bu kişi bir gece kendisini nasılsa Cehennem kapısında durmuş gördü.<br />

Cehennemliklerin durumunu olduğu gibi seyretti. Orada bir adamı eli ayağı bağlı olduğu hâlde bir<br />

Cehennem'den çıkarıp, öteki Cehennem'e sokuyorlardı. Dört kişi de orada durmuş; "Ey tâlihsiz kişi!<br />

Bu aman vermeyen ağır ve acıklı yükün altından kurtulman için velîlerin sözlerini oku." diyorlardı.<br />

Tâceddîn bu heybetten orada donup kalmıştı. O zavallı kişi; "Bana Allahü teâlânın rızâsı için birkaç<br />

kelime öğretiniz." diye ricâ ediyordu. Bu sırada kendisine Mevlânâ hazretlerinin Mesnevî'sinden<br />

birkaç beyit öğrettiler. O da bu beyitleri okudu. Okur okumaz bütün zincirleri ve bağları üzerinden<br />

çözüldü. Sonra da Cennet tarafına yönelip gitti. Tâceddîn uykudan uyanır uyanmaz Mevlânâ'nın<br />

medresesine koştu. Yolda Mevlânâ hazretleri ile karşılaştı. Mevlânâ hazretleri ona; "Ey Tâceddîn! Bir<br />

yerde sâdece velîlerin sözleri insanın böyle imdâdına yetişir ve yardım isteyenlere yardım ederse,<br />

artık onların sohbetinin neler yapacağını ve onlara karşı beslenen sevginin bereketinin insanı nerelere<br />

ulaştıracağını düşün." buyurdu. Gördüğü rüyâya Mevlânâ hazretlerinin vâkıf olduğunu anlayan<br />

Tâceddîn, ellerini öpüp sâdık talebelerinden biri oldu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!