22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Hepsine selâm verdi ve oradan ayrıldı. Biraz sonra kâdı talebeleri ile namaz kılmak için<br />

büyük odaya geldiklerinde duvarlarda bir takım yazılar gördüler. İncelediklerinde,<br />

Mevlânâ'ya soracağı sorular ve bu soruların cevapları geniş olarak, yazılmış idi. Kâdı<br />

Sirâceddîn ve talebeleri, hayretlerinden dona kaldılar. Böyle büyük bir âlim ve velînin<br />

hakkında besledikleri kötü düşüncelerine pişmân oldular. Hep birlikte gidip Mevlânâ'nın<br />

talebesi olmakla şereflendiler.<br />

Malatyalı Selâhaddîn Efendi anlatır: "Gençliğimde İskenderiyye'ye ticâret için gitmiştim.<br />

Gemimiz bir girdaba yakalandı, kurtulmamız imkânsızdı. Korku içinde idik. Herkes adaklar<br />

adamaya başladılar. Tövbeler ettiler. Helâllaşmaya başladılar. Bu arada bana, kurtulmak için<br />

duâ etmemi ricâ ettiler. Konyalı olmam hasebiyle, aklıma bir anda Allahü teâlânın evliyâ<br />

kullarından Mevlânâ hazretleri geldi. Hemen; "Yâ hazret-i Mevlânâ! İmdâdımıza yetişmen<br />

için yalvarıyorum." diye seslendim. O anda, herkesin gözü önünde, gelip gemimizin<br />

yanıbaşında göründü. Gemiye yapışıp girdaptan kurtardı ve kayboldu. İskenderiyye'den sonra<br />

Konya'ya gittik. Mevlânâ'nın huzûruna çıktığımızda bize; "Elhamdülillah. Allahü teâlânın<br />

sevdiği kullarından birine tâbi olanlar, dünyâda da âhirette de halâs olup, kurtulurlar."<br />

buyurdu. Bunun üzerine hepimiz Mevlânâ'ya talebe olmakla saâdete kavuştuk."<br />

Tebrizli bir tüccar, ticâret için Konya'ya gelmişti. Konyalı tüccarlara; "Burada evliyâdan bir<br />

kimse var mıdır? Bir müşkilim var, onu soracağım." dedi. Orada bulunanlar, Mevlânâ'nın<br />

kerâmetlerinden bahsettiler. Seni ona götürelim dediler. Tebrizli, Mevlânâ'nın nâmını<br />

önceden duymuştu. Kabûl edip hemen Mevlânâ'nın dergâhına gittiler. Tüccâr huzûra<br />

çıktığında; "Efendim, namazımı kılıyor, Allahü teâlânın emirlerini yapıp, yasaklarından<br />

kaçınıyorum. Hayır-hasenâtımı yapıyor, kimseye zararım olmuyor. Ancak, kalbimde<br />

ibâdetlere karşı bir soğukluk var. Huzûrum yok. Sebebini de bir türlü bulamıyorum. Bana<br />

yardım etmenizi istirhâm ediyorum." dedi. Mevlânâ, şöyle bir murâkabeden sonra: "Ey Tâcir!<br />

Sen, Magrib'de bir yol üzerinde, Allahü teâlânın velî kullarından biriyle karşılaştın. Onun dış<br />

görünüşünü beğenmedin hattâ hakâret gözüyle baktın. Sendeki huzursuzluğun sebebi budur.<br />

İsterseniz şuraya bakın." diyerek, karşıdaki duvarı gösterdiler. Tüccar duvara baktığında, bir<br />

anda duvardan pencere gibi bir boşluğun meydana geldiğini ve bu boşluktan o velî kulun<br />

yine bir yol kenarında oturduğunu gördü. Mevlânâ sözüne devâm ederek; "Bu<br />

huzursuzluğunuzun çâresi de, o kimseye gidip, ondan özür dileyip, affına kavuşmaktır."<br />

buyurdu. Mevlânâ, tâcire daha birçok nasîhatler yaptıktan sonra; "Muhakkak onu bul, hakkını<br />

helâl ettirip duâsını al. Bizim de selâmımızı söyle." dedi. Tâcir; "Peki efendim!" deyip yol<br />

hazırlıklarını yaptı ve yola koyuldu. Araya araya o mübârek zâtı buldu. Çok özür dileyip<br />

Mevlânâ'nın selâmını söyledi. Affetmesini, hakkını helâl etmesini istirhâm eyledi. Bunun<br />

üzerine o mübârek zât; "Öyle bir kapıya sığınmışsın, öyle bir kimseden yardım taleb etmişsin<br />

ki, reddetmek mümkün değil. Seni Mevlânâ hazretleri hürmetine affettim. Kendisini görmek<br />

istersen şuraya bak." deyince, tâcir işâret edilen yerde Mevlânâ'yı gördü. Bu hâle gözleriyle<br />

şâhid olan tâcir, o kimseyle vedâlaşıp, Konya'ya geldi ve Mevlânâ'nın talebesi oldu.<br />

Mevlânâ hazretleri her halleriyle insanları doğru yola teşvik eder, vâz ve nasîhatlarıyla hasta<br />

kalplere şifâ olan sözler söylerdi. Bir gün talebelerine; "Ey bizi sevenler! Sevgili<br />

Peygamberimizin gittiği Ehl-i sünnet yolundan yürüyüp, bu yolu ihyâ etmelidir. Allahü<br />

teâlânın sevdiği ameller, ibâdetler ile, helâl yollardan çoluk-çocuğunun ihtiyaçlarını<br />

kazanarak, râzı olunan kullar zümresine dâhil olmalıdır. Hep helâli istemeli, helâlinden yiyip,<br />

helâlinden içmeli ve helâlinden giymelidir. Söylediklerimiz, dinlediklerimiz,<br />

düşündüklerimiz hep helâl olmalı. Her hareketimizi Peygamber efendimizin hâl ve<br />

hareketlerine uydurmalıyız. Herkes, bir sanata sâhib olmalı ve din ilimlerini iyi öğrenmelidir.<br />

Talebelerimden bunu husûsen istiyorum. Bizim yolumuzda olanlara, kıyâmet günü yardımcı<br />

olur, yüzlerinin ak olmasına çalışırız. Ancak, edebe riâyet etmeyenler ve Ehl-i sünnet yoluna<br />

muhâlefet edenler, kıyâmet günü bizi göremeyeceklerdir." buyurdu.<br />

Bir gün huzûruna birbirlerine dargın iki kişi getirdiler. Onlara barışmalarını söyledi sonra da;

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!