22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Açtığımda kendimi kâfilenin yanında buldum. İşte benim Mevlânâ hazretlerini çok<br />

sevmemin ve arkadaşlarıma tavsiyede bulunmamın sebebi budur." dedi.<br />

Mevlânâ'yı çok sevenlerden biri, ticâret maksadıyla İstanbul'a gitmek için izin istedi.<br />

Mevlânâ hazretleri de; "İstanbul'a gitmenize izin verdim. Yalnız İstanbul'da şu adreste bir<br />

kilise var. İçinde şu vasıflarda birini bulacaksın. Ona benden selâm söyle." buyurdu. Tüccâr;<br />

"Peki!" diyerek yola çıktı. İstanbul'da işini hallettikten sonra, emredilen adrese gidip kiliseyi<br />

buldu. İçinde târif edilen kimse vardı. Ona, Mevlânâ'nın selâmını söyledi. O kimse ile<br />

konuşurlarken, bir köşede Mevlânâ hazretlerini murâkabe hâlinde oturuyor gördü.<br />

Hayretinden aklı gidip oraya düştü bayıldı. Kendisine geldiğinde, kilisede sâdece selâm<br />

getirdiği kimse vardı. Ayrılmak için izin istediğinde, o zât da; "Mevlânâ'ya benden selâm<br />

söyleyiniz." diye tenbihte bulundu. Tüccar oradan ayrılıp, uzun bir yolculuktan sonra<br />

Konya'ya geldi. Doğruca Mevlânâ'nın huzûruna gitti. İstanbul'daki kimsenin de kendisine<br />

selâmı olduğunu söyledi. Mevlânâ'ya bunu söylerken, Mevlânâ'nın önünde o İstanbullunun<br />

diz üstü oturduğunu gördü. Yine hayretinden aklı başından gidip, orada bayıldı. Ayıldığında,<br />

Mevlânâ; "Ey tüccar! Bu gördüklerini, sağlığımda kimseye söyleme." buyurdu. Bunun<br />

üzerine tüccar, bütün malını İslâmın yayılması için harcadı ve Mevlânâ'nın huzûruna gelip<br />

talebesi olmakla şereflendi. Dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmaya çalıştı.<br />

Deyr-i Eflâtun yâni Eflâtun Kilisesinde bir kimse vardı. Üzerine râhip elbisesi giyer, kiliseye<br />

gelenlere İslâmiyetin üstünlüğünü anlatır, konuştuğu kimselerin müslüman olmasına vesîle<br />

olmaya çalışırdı. Bu arada Mevlânâ hazretlerinin talebelerine de çok saygılı davranırdı. Bir<br />

gün kendisine; "Senin, Mevlânâ'nın yakınlarına bu kadar hürmetli olmanın, iltifât<br />

göstermenin sebebi nedir?" diye sordular. O da cevap olarak; "Biz Mevlânâ'nın pekçok<br />

kerâmetlerini gördük. İsterseniz size içlerinden birini anlatayım. Bir gün biz kırk papaz,<br />

cümlemiz Mevlânâ'ya bir suâl sormak için giderken, kendisiyle bir fırının önünde karşılaştık.<br />

İçimizden biri; "Kur'ân-ı kerîmde, Meryem sûresinin yetmiş birinci âyet-i kerîmesinin<br />

meâlinde; "İçinizden, hiçbiri istisnâ edilmemek üzere, mutlaka Cehennem'e varacaktır.<br />

Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür." buyruluyor. Bu âyet-i kerîmeye göre,<br />

müslüman olsun kâfir olsun, herkesin Cehennem'den geçeceği bildiriliyor. Mâdem ki herkes<br />

Cehennem'e girecek, o zaman İslâmiyetin üstünlüğü nereden belli olacaktır?" dedi. Mevlânâ;<br />

"Evet. Âyet-i kerîmede bildirildiği gibi, herkes Cehennem'e uğrayacaktır. Müminler<br />

Cehennem'e uğradığında, Cehennem'in ateşi ona tesir etmiyecektir. Hattâ Cehennem; "Ey<br />

mümin, çabuk geç, nûrun ateşimi söndürüyor." diyecektir. Aynı ateş, Allahü teâlânın emriyle<br />

kâfiri yakacaktır. Ateş, aynı ateştir. İsterseniz deneyelim ve şimdi size bunu göstereyim."<br />

dedi. Bizden, üzerimize giydiğimiz gömlekleri çıkarmamızı istedi. Çıkarıp, kendisine verdik.<br />

O da hırkasını çıkarıp, bizimkilerin içine sardı. Öylece fırının içine attı. Biraz sonra fırının<br />

kapağını açıp, elini alevlerin içine soktu. Biz hayretle hâdiseyi tâkib ediyorduk. Sonra<br />

içerden hırkayı alıp önümüze koydu. Hırkada en ufak bir yanık izi yoktu. İçini açtığında,<br />

bizim gömleklerimizin hepsinin yanıp kül olduğunu gözlerimizle gördük. Sonra Mevlânâ<br />

bize dönerek; "Ey râhipler! İşte gördüğünüz gibi, biz ateşe böyle uğrarız. Siz de böyle<br />

uğrarsınız." deyince, hepimiz insâf edip, Kelime-i şehâdeti getirerek müslüman olduk. Her<br />

birimiz de, bundan sonra İslâmiyetin yayılması için çalışacağımıza, hıristiyanların doğru yola<br />

gelmesi için uğraşacağımıza söz verdik. İşte benim Mevlânâ'nın talebelerine hürmet ve iltifât<br />

etmemin sebebi budur."<br />

Bir gün Kâdı Sirâceddîn ismindeki bir hoca, talebelerine; "Bugün Mevlânâ'ya gidip, onu soru<br />

yağmuruna tutalım. Öyle sorular hazırlıyalım ki, hiç birisine cevap veremesin." dedi.<br />

Talebeler soru hazırlamaya koyuldular. Kendisi de çalışmaya başladı. Bir ara Kâdı<br />

Sirâceddîn'in yanında Mevlânâ hazretleri tecessüm etti. Kâdı Sirâceddîn'in yüzüne dikkatlice<br />

bakıp oradan kayboldu. Kâdı, talebelerine; "Mevlânâ buraya geldi." deyince, talebeler; "Biz<br />

görmedik efendim." dediler. Bu hâl, Kâdı Sirâceddîn'in zihnine takıldı, düşüncelere daldı. Bir<br />

saat kadar sonra Mevlânâ hazretleri tekrar orada göründü. Bunu kâdı ve talebeleri gördüler.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!