22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bir yerde büyük bir cemiyet tertîb edilmişti. İlim sâhibi biri; "Bugün Mevlânâ, bu mecliste ne<br />

söylerse, karşı gelip, ters cevap vereceğim." dedi. Oradakilerin nasîhatlerine rağmen, o<br />

sözünde ısrar etti. O sırada Mevlânâ kapıdan içeri girip, söze başladı: "Lâ ilâhe illallah<br />

Muhammedün Resûlullah, söylüyorum. Bana karşı çıkıyorsan çık, ters cevap verebiliyorsan<br />

ver." buyurdu. Bu hâli gören o kibirli adam, tövbe edip Mevlânâ'nın elini öptü, sâdık<br />

talebelerinden oldu.<br />

Sultan Rükneddîn'in hanımı anlatır: "Bir gün Mevlânâ hazretleri âniden aramızda peydâ olup;<br />

"Acele bu evden çıkın, çabuk olun, evi boşaltın!" buyurdu. Biz hemen evden çıktık. Çıkar<br />

çıkmaz ev yıkıldı. Hepimiz kurtulduk. Mevlânâ'nın bu kerâmetinin bir şükrânesi olarak,<br />

Sultan Rükneddîn, bin altını Mevlânâ'nın medresesinde okuyan talebelere dağıttı.<br />

Bâzı beyler, Sultan Rükneddîn'i Aksaray'a dâvet ettiler. Mevlânâ; "Gitme!" dedi. İkinci<br />

dâvette sormadan gitti ve orada öldürüldü.<br />

İmâm İhtiyârüddîn anlatır: "Birgün Mevlânâ ile ikimiz Hüsâmeddîn Çelebi'nin bağına<br />

gidiyorduk. Ben, Mevlânâ'nın ardından yavaş yavaş giderken, onun bir arşın kadar yüksekten<br />

havadan gittiğini gördüm. Hayretimden kendimden geçmişim. Ayıldığımda gördüm ki,<br />

Mevlânâ hazretleri gitmiş. Acele ederek kendilerine yetiştim. Kulağıma eğilerek; "İnsanoğlu<br />

bir kuştan daha mı âciz ki, havaya kalkmasına hayret ediyorsun?" buyurdu. Bağa vardık.<br />

Sohbet esnâsında Mevlânâ, Hüsâmeddîn Çelebi'ye; "İsterim ki, Şeyh Ziyâeddîn'in dergâhı<br />

bizim Hüsâmeddîn Çelebi'nin olsun." buyurdu. Hüsâmeddîn Çelebi; "Efendim! Başkalarının<br />

makâmında gözüm yoktur." dedi. Mevlânâ; "İyi ama benim gönlümden öyle geçti." buyurdu.<br />

Sonra sohbet bitti. Ertesi sabah şehirden gelenler, Şeyh Ziyâeddîn'in, dergâhında âniden<br />

öldüğü haberini getirdiler. İki-üç gün sonra da Hüsâmeddîn Çelebi oraya müderris tâyin<br />

edildi."<br />

Hanımı anlatır: "Bir gün Mevlânâ evden kayboldu. Hiçbir yerde bulamadık. Bir ara<br />

uyumuşum. Uyandığımda Mevlânâ'yı namaz kılarken gördüm. Mübârek ayakları tozlu idi.<br />

Sonra ayakkabılarını çevirmek istedim, onlarda kırmızı kumlar gördüm. Sorduğumda;<br />

"Mekke'de bir velî dostum vardır. Biraz onunla sohbet ettim. O kum, Hicaz'ın kumudur."<br />

buyurdu. Bu kadar kısa zamanda oralara gidip gelmek nasıl olacağı aklıma geldi. Hemen<br />

anlayıp; "Allahü teâlânın velî kulları gönül gibi, bir anda her yeri dolaşabilir." buyurdu.<br />

Böylece tayy-i mekânı târif ettiler. Yâni kısa zamanda uzak yerlere gitmeyi ve çok iş<br />

yapmayı anlattılar."<br />

Mevlânâ'yı çok sevenlerden biri, vefât etmeden yaptığı vasiyyetinde; kabrine Mevlânâ<br />

hazretlerinin gelip, Kur'ân-ı kerîm okumasını istirhâm etti. O zât vefât edince vasiyyeti<br />

Mevlânâ'ya bildirdiler. Mevlânâ da memnun olup, onun kabrinde Kur'ân-ı kerîm okudu.<br />

Vefât eden kişinin çocuklarından biri, rüyâsında babasının çok iyi bir hâlde olduğunu<br />

görünce; "Babacığım! Bu dereceye nasıl vâsıl oldunuz?" diye sordu. Babası da: "Beni kabre<br />

koyunca Münker ve Nekir melekleri suâl sormaya gelirken, oraya güzel yüzlü bir melek<br />

geldi. Onlara; "Allahü teâlâ bu zâtı Mevlânâ'ya bağışladı. Onu bırakınız! dedi. O günden beri<br />

hamdolsun hâlim iyidir." diye cevap verdi.<br />

Mevlânâ'nın mübârek hanımı anlatır: "Mevlânâ hazretleri, bir gün namaza durdu. Sükûnet ve<br />

tevâzu içinde tâzim ve hürmetle Kur'ân-ı kerîm okuyor, bir taraftan da gözlerinden yaşlar<br />

akıtıyordu. Evde bulunanlarla birlikte Mevlânâ'nın bu hâlini görüyor, hayretle ona<br />

bakıyorduk. Namazdan sonra her zamanki gibi tesbihini çekip cenâb-ı Hakk'a uzun uzun<br />

yalvarıp yakararak duâsını yaptı. Onun bu hâli bana çok tesir etti, ağlamaya başladım. Sonra;<br />

"Ey efendi! Dünyâda ve âhirette biz günahkârların ümîdi sensin. Bu kadar çok ibâdetinle,<br />

böyle korkar, ağlar, yalvarırsan, biz bu tenbel hâlimizle kıyâmet gününde ne yaparız?" diye<br />

sordum. Yemîn ederek; "Allahü teâlânın bana verdiği nîmetlerin, ihsânların yanında benim<br />

yaptığım ibâdet, yalvarışlar ve bütün hareketlerim, ziyâde kusûr ve nihâyetsiz eksiklikten<br />

başka bir şey değildir. Bütün bu korku ve yakarışlarımla; "Ey Kerîm olan Allah'ım! Benim

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!