22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

lekeleri vardı. Derhal oğlu Sultan Veled'i uyandırıp durumun tetkîkini istedi. Yapılan bütün<br />

araştırmalarda, Şems-i Tebrîzî hazretlerinin mübârek cesedini bulamadılar. Bir gece Sultan<br />

Veled, rüyâsında Şems-i Tebrîzî'nin cesedinin bir kuyuya atıldığını gördü. Uyanınca yanına<br />

en yakın dostlarından birkaçını alarak, gördüğü kuyuya gittiler. Cesed hiç bozulmamıştı.<br />

Cesedi alıp Mevlânâ'nın medresesine defnettiler.<br />

Şems-i Tebrîzî hazretlerinin bu ayrılığına, Mevlânâ pek üzüldü. Ayrılığın verdiği hasret ile<br />

nice beyitler, kasîdeler söyledi. Evliyâlık hâllerini, derecelerini nazım ile öyle güzel anlattı<br />

ki, o zamâna kadar öylesini hiç kimse söyleyemedi. Hazret-i Ali'den gelen feyz ve<br />

bereketleri, vilâyet yolunu, onun kadar açıklayan bulunmadı. Şems-i Tebrîzî'ye olan<br />

muhabbetinden dolayı eserinde "Şems" ve "Hâmûş" kelimelerini mahlas olarak kullandı.<br />

Dîvânına Dîvân-ı Şems dendi.<br />

Mevlânâ hazretleri, bundan sonra talebeleri arasına karışmaya, onlara ders vermeye,<br />

câmilerde nasihat etmeye başladı. Pek çok velînin yetişmesine sebeb oldu. Bunların arasında<br />

en meşhûru, Hüsâmeddîn Çelebi idi. İnsanların hasta kalplerine, tatlı, serin şerbetler vererek<br />

şifâ olmaya çalıştı.<br />

İlim ve fazîleti sebebiyle az zamanda, o derece şöhret buldu ki, ilim talebesi, her taraftan<br />

huzûruna kavuşmak için cân atıyordu. Her zaman etrafında dört-beş yüz dinleyici bulunurdu.<br />

Evine gidip gelirken bile, etrâfını sarıp, çeşitli suâller sorar, müşkillerini çözerlerdi.<br />

Mevlânâ, Kitap ve sünnetten zerre kadar ayrılmayarak, tasavvufta emsâlinden üstün oldu.<br />

Binlerce talebesi vardı. Onları büyük bir îtinâ ile yetiştirmeye çalıştı. Zamanla talebe sayısı<br />

arttı, medreseler çoğaldı. Büyük âlimler yetişti.<br />

Mevlânâ Celâleddîn Muhammed Rûmî'nin talebelerinin en önde gelenlerinden biri,<br />

Selâhaddîn Zerkûb idi. Selâhaddîn, önceleri kuyumculuk yapardı. Bir gün Mevlânâ,<br />

Selâhaddîn'in dükkanının önünden geçerken, içerden, altına şekil vermek için vurulan her<br />

çekicin; "Allah, Allah!" diye ses çıkardığını kalp gözüyle anladı. Bu hâl çok hoşuna giderek,<br />

dükkan sâhibi olan Selâhaddîn'i medreseye dâvet edip, iltifâtlarda bulundu. Selâhaddîn,<br />

Mevlânâ'nın sohbetlerinden çok haz duyduğundan kuyumculuğu bıraktı. Artık her gün<br />

medreseye gidiyor, hocası Mevlânâ'nın sözlerini sahrâda susuz kalan kimse gibi, damlasını<br />

telef etmeyerek âdetâ içiyordu. Mevlânâ da bu yeni talebesini çok sevip, bütün feyz ve<br />

teveccühlerini onun üzerine çevirdi. Selâhaddîn'i, kısa zamanda evliyâlık derecelerine<br />

yükseltti. Ona olan sevgisinden dolayı oğlu Sultan Veled'e Selâhaddîn'in kızını isteyerek<br />

nikâh yapıp akrabâ oldu. Selâhaddîn, on sene Mevlânâ hazretlerinin sohbetiyle ve hizmetiyle<br />

şereflendi. Mevlânâ'nın sağlığında vefât etti. Selâhaddîn'in vefâtına çok üzülen Mevlânâ<br />

hazretleri, talebelerinden Çelebi Hüsâmeddîn'in üzerinde çok durarak, onu kendisine vekîl<br />

olacak şekilde yetiştirdi. Çelebi Hüsâmeddîn'in, Mevlânâ'ya en mühim yardımı Mesnevî'yi<br />

yazması oldu. Mevlânâ hazretleri, mânevî bir aşkla edebî değeri yüksek İslâm ahlâkının<br />

üstünlüğünü anlatan ince bilgiler ve Allah sevgisiyle dolu beytler söyledi. Mesnevî'nin ilk on<br />

sekiz beytini kendisi yazdı, diğer beyitleri ise, kendisi söyleyerek Çelebi Hüsâmeddîn'e<br />

yazdırdı. Böylece daha bir benzeri yazılmamış olan Mesnevî-i Şerîf meydana geldi.<br />

Mevlânâ bir gün meclisinde bir gencin, bir ihtiyârın üst tarafında oturduğunu gördü. O gence<br />

bir şey söylemeden, hazret-i Ali'nin sabah namazına giderken önünde yürümekte olan yahûdî<br />

bir ihtiyarı, yaşına hürmeten geçmediğini, bu sebeple namaza geç kalınca, birinci rekatın<br />

rükûunda Cebrâil aleyhisselâmın Resûlullah'ın sırtına lutf ile dokunup durdurduğunu ve<br />

hazret-i Ali'nin yetiştiğini anlatıp; "Yahûdî ihtiyara hürmet edilince, müslüman ihtiyara daha<br />

çok hürmet edilir. Hele ömrünü dîne uymakla geçirmiş ihtiyarlara saygı ve hürmet gösteren<br />

gençlerin, Allahü teâlâ katında ne kadar yüksek mertebe kazanacağını düşünmelidir."<br />

buyurdu. Bu nasîhatı dinleyen genç, mükemmel bir ders alıp, bir daha büyüklerin üst tarafına<br />

oturmadı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!