22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

"Süratle Şam'a varıp, filanca hana gidersin. Şems-i Tebrîzî hazretlerinin o handa bir genç ile<br />

sohbet ettiğini görürsün. O genci küçümseme sakın! O, Allahü teâlânın sevdiği evliyânın<br />

kutuplarından biridir. Selâmımı ve duâ isteğimi kendilerine bildir. İçinde bulunduğum şu<br />

vaziyetimi, hasretimi dile getir. Buraya acele teşriflerini tarafımdan istirhâm et!" dedi. Sultan<br />

Veled hemen hazırlıklarını tamamlayıp yola çıktı. Şam'da, babasının târif ettiği handa Şems-i<br />

Tebrîzî'yi bir gençle konuşuyor buldu. Durumu dilinin döndüğü kadar anlattı. Konya'da bu<br />

hâdiseye sebeb olanların tövbe ettiğini ve Mevlânâ'dan özürler dilediklerini de sözlerine<br />

ekledi. Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî, Konya'ya tekrar gitmeye karar verdi. Hemen yola<br />

çıktılar. Sultan Veled, Şems hazretlerini ata bindirdi, kendisi de arkasından yaya yürüyordu.<br />

Şems-i Tebrîzî, Sultan Veled'in ata binmesi için ne kadar ısrâr ettiyse, o; "Sultânın yanında,<br />

hizmetçinin ata binmesi bizce yakışık olmaz. Hizmetçilerin, efendisi arkasında yürümesi<br />

gerektiğini öğrendik." diyerek ata binmedi. Sultan Veled, Konya'ya yaklaştıklarında, babası<br />

Mevlânâ'ya haberci gönderip, Konya'ya girmek üzere olduklarını bildirdi. Mevlânâ hazretleri<br />

müjdeyi getirene o kadar çok hediye verdi ki, o kimse zengin oldu. Konya'da tellâllar<br />

bağırtılarak, Şems'in Konya'ya teşrif etmek üzere olduğu bildirildi. Konya'nın, başta sultan<br />

olmak üzere, ileri gelen vezirleri, hâkimleri, zenginlerinin yanısıra, bütün halk yollara<br />

döküldü. Büyük bir bayram havası içinde, mübârek velî Şems-i Tebrîzî hazretlerini<br />

karşılamaya çıktılar. Öğleye doğru Şems-i Tebrîzî ile Sultan Veled göründüler. Sultan Veled,<br />

atın yularından tutmuş, Şems de atın üzerinde başı önünde ağır ağır ilerliyorlardı. Bu<br />

muhteşem manzarayı seyredenler büyük bir heyecana kapıldılar. Mevlânâ koşarak ilerledi,<br />

atın dizginlerine yapıştı. Göz göze geldiler. Şems'in attan inmesine yardım eden Mevlânâ,<br />

üstâdının ellerini sevinç gözyaşları arasında doya doya öptü. Bu arada yanık sesli hâfızlar<br />

Kur'ân-ı kerîm okumaya başladılar. Herkes büyük bir haz içinde Kur'ân-ı kerîmi dinledikten<br />

sonra, sıra ile Şems-i Tebrîzî hazretlerinin ellerini öptü. Sonra Mevlânâ'nın medresesine<br />

geldiler. Şems-i Tebrîzî, Sultan Veled'in kendisine gösterdiği hürmeti ve yaptığı hizmetleri<br />

Mevlânâ'ya anlattı. Bundan çok memnun olduğunu bildirerek; "Benim bir serim (başım, bir<br />

de sırrım vardır. Başımı sana fedâ ettim. Sırrımı da oğlun Sultan Veled'e verdim. Eğer Sultan<br />

Veled'in bin yıl ömrü olsa da hepsini ibâdetle geçirse, ona verdiğim sırra yâni evliyâlıkta<br />

ilerlemesine sebeb olduğum derecelere kavuşamaz." dedi.<br />

Mevlânâ Celâleddîn ile Şems-i Tebrîzî, eskisi gibi yine bir odaya çekilip sohbete başladılar.<br />

Hiç dışarı çıkmadan, yanlarına oğlundan başka kimseyi almadan, mânevî bir âlemde<br />

kendilerinden geçtiler. Halk, Şems gelince Mevlânâ'nın sâkinleşeceğini, aralarına katılıp,<br />

kendilerine nasîhatte bulunacağını, sohbetlerinden istifâde edeceklerini ümîd ederken, tam<br />

tersine eskisinden daha fazla Şems'e bağlandığını ve muhabbetinin ziyâdeleştiğini gördüler.<br />

Şems-i Tebrîzî hazretleri, Mevlânâ'yı evliyâlık makamlarının en yüksek derecelerine<br />

çıkarmak için elinden gelen bütün tedbirlere başvuruyordu. Ona her türlü riyâzet ve<br />

mücâhedeyi yaptırdı. Bir gün; "Her kim; "Âlimler, peygamberlerin vârisleridir." hadîs-i<br />

şerîfinin sırrına vâkıf olmak isterse, Mevlânâ'nın hareketlerine, ahlâkına, davranışlarına<br />

baksın. Onun gibi olmaya çalışsın. Onu sevsin. Onda enbiyâ ve evliyânın bütün âdet ve<br />

vasıfları toplanmıştır. Her fende emsâlsizdir. Kısaca ben ona ulaşmış olmasaydım, mahrûm<br />

olurdum. Fakat Mevlânâ'nın sırrı, âlemde gizli kaldı, onu kimse keşfedemedi." buyurdu.<br />

Günler bu şekilde devâm ederken, halk, Mevlânâ'nın hiç görünmemesinden dolayı yine<br />

Şems'e kızmaya başladı. Söylenenleri, Şems-i Tebrîzî işitince, Sultan Veled'e; "Ey evlâdım!<br />

Hakkımda yine sû-i zan etmeye başlandı. Beni, Mevlânâ'dan ayırmak için söz birliği etmişler.<br />

Bu seferki ayrılığımın acısı çok derin olacak!" buyurdu.<br />

1247 senesi Aralık ayının beşine rastlayan Perşembe gecesiydi. Mevlânâ ile Şems hazretleri<br />

yine odalarında sohbet ediyor, Allahü teâlânın muhabbetinden ve çeşitli evliyâlık<br />

makamlarından anlatıyorlardı. Bir ara kapı çalındı ve Şems hazretlerini dışarı çağırdılar.<br />

Dışarıda bir grup kimse, bir anda üzerine hücûm ettiler. Şems-i Tebrîzî hazretlerinin;<br />

"Allah!" diyen sesi duyuldu. Mevlânâ hemen dışarı çıktı, fakat hiç kimse yoktu. Yerde kan

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!