22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yüksekliğine işâret buyurdular. Bu durumu diğer talebelere hatırını gözetip, ilminin<br />

yüksekliğini anlamaları için anlattım."<br />

Bir gün büyük bir ilim meclisi kurulmuş ve Konya'nın büyükleri orada toplanmışlardı.<br />

Sadreddîn-i Konevî de orada bir seccâde üzerinde oturuyordu. Mevlânâ içeri girince<br />

seccâdeye oturmasını teklif etti. Bunun üzerine Mevlânâ; "Terbiyesizlik edip sizin<br />

seccâdenize oturursam, kıyâmette bunun hesâbını nasıl verebilirim?" deyince, Sadreddîn<br />

hazretleri; "Senin oturmakta fayda görmediğin seccâde bize de yaramaz." buyurup, seccâdeyi<br />

oradan kaldırdı.<br />

Mevlânâ Celâleddîn hazretlerinin hocalarından biri de Şems-i Tebrîzî'dir. Şems-i Tebrîzî,<br />

Tebriz şehrinde Ebû Bekr-i Tebrîzî'nin talebesi idi. Şems-i Tebrîzî evliyâlıkta yüksek<br />

makamlara ve derecelere yükseldi. Lâkin daha yüksek mânevî makamlara kavuşmak<br />

istiyordu. Şems-i Tebrîzî seyahat ettiği yerlerde, uğradığı memleketlerde iyi bir dost<br />

bulabilmek için duâ ederdi. Israrla yaptığı bu duâların netîcesi olarak rüyâsında, Konya'da<br />

bulunan Celâleddîn-i Rûmî'ye gidip onun yetişmesinde yardımcı olması îcâbettiği bildirildi.<br />

Şems-i Tebrîzî, Allahü teâlâya şükrederek; "Böyle dosta canım fedâ olsun." dedi. Konya'ya<br />

gelip, Şekerciler Hanına indi. Günlerini orada geçirirken, bir gün kapıda oturmuş, Allahü<br />

teâlânın mahlûkâtı hakkında tefekkür ediyordu. O sırada Mevlânâ hazretleri talebeleriyle<br />

oradan geçerken, kapı önünde tefekkür hâlinde duran, kıyâfetinden yabancı olduğu anlaşılan<br />

Şems-i Tebrîzî hazretlerine baktı, ona selâm verdi ve yoluna devâm etti. Kendi kendisine de;<br />

"Bu yabancı bir kimseye benziyor. Buralarda böyle birisini hiç görmedim. Ne kadar da nûrlu<br />

bir yüzü var." diye düşünürken, âniden atının yularını bir elin tuttuğunu gördü. Mevlânâ<br />

hazretleri, atı durduran elin sâhibinin o yabancı olduğunu görünce; "Buyurunuz! Bir arzunuz<br />

mu var?" dedi. O kimse; "İsminizi öğrenmek istiyorum?" deyince, o da; "Celâleddîn<br />

Muhammed." diye cevap verdi. Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî; "Bir suâlim var. Acabâ<br />

Muhammed aleyhisselâm mı, yoksa Bâyezîd-i Bistâmî mi büyüktür?" diye sordu. Böyle bir<br />

soruyu ilk defâ duyan Mevlânâ hazretleri; "Elbette ki Muhammed aleyhisselâm efendimiz<br />

büyüktür. Bütün mahlûkât ve Bâyezîd, O'nun hürmetine yaratıldı." buyurdu. Bu cevâbı<br />

bekleyen Şems-i Tebrîzî; "Peki Muhammed aleyhisselâm; "Biz seni lâyıkıyla bilemedik yâ<br />

Rabbî!" dediği hâlde, niçin Bâyezîd-i Bistâmî; "Sübhânî." "Benim şânım ne yücedir." diye<br />

söyledi. Bunun hikmetini söyler misiniz?" diyerek tekrar sordu. Mevlânâ hazretleri buna da<br />

şöyle cevap verdi: "Peygamber efendimizin mübârek kalbi öyle bir deryâ idi ki, ona ne kadar<br />

mârifet, aşk-ı ilâhî tecellî etse, ne kadar muhabbet, Allahü teâlânın sevgisi dolsa onu içine<br />

alır, onu kuşatırdı. Hattâ daha çoğunu isteyip; "Yâ Rabbî! Verdiğin bu nîmetleri daha da<br />

artır." derdi. Fakat, Bâyezîd-i Bistâmî'nin kalbi, o kadar geniş olmadığı için, ilâhî feyzlere<br />

tahammül edemeyerek tecellî ile dolup taşardı". Bu îzâhata hayrân kalan Şems-i Tebrîzî;<br />

"Allah!" diyerek yere yığıldı. Bayılmıştı. Mevlânâ hazretleri, hemen atından inerek Şems-i<br />

Tebrîzî'yi kucakladı, ayağa kaldırdı. Bu nûr yüzlü zâta o kadar ısınmıştı, kalbinde o kadar<br />

muhabbet hâsıl olmuştu ki, ayılınca büyük bir hürmet ve edeple evine götürdü. Bu zâtın, ilk<br />

hocası Seyyid Burhâneddîn hazretlerinin geleceğini söylediği Şems-i Tebrîzî olduğunu<br />

öğrenince; "Ey Muhterem efendim!Gerçi evimiz size lâyık değil ise de, zât-ı âlînize sâdık bir<br />

köle olmaya çalışacağım. Kölenin nesi varsa efendisinindir. Bundan böyle bu ev sizin,<br />

çocuklarım da evlâtlarınızdır." diyerek hizmetine koşmaya başladı.<br />

Gece-gündüz hiç yanından ayrılmayıp, onun sohbetlerini büyük bir zevk içinde dinliyordu.<br />

Ondan hiç ayrılmıyor, talebelerine ders vermeye, insanlara câmide vâz ü nasîhate gitmiyordu.<br />

Yanlarına da, hizmetlerini görmek üzere, büyük oğlu Sultan Veled girebilirdi. Her gün<br />

Şems-i Tebrîzî ile sohbet ederler, Allahü teâlânın yarattıkları üzerinde tefekkürde bulunurlar,<br />

namaz kılarlar, cenâb-ı Hakkı zikrederek muhabbetlerini tâzelerlerdi.<br />

Bir gün Şems-i Tebrîzî hazretleri, havuzun başında Mevlânâ ile sohbet ediyordu. Mevlânâ bir<br />

hizmet için oradan ayrıldı. Şems-i Tebrîzî de Mevlânâ'nın kitaplarını havuza attı. Bir değnek<br />

ile de suyun dibine bastı. Mevlânâ hazretleri oraya geldiğinde kitapları suda görünce çok

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!