22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

meşgûl olmaları için vazîfelendirip; "Oğlum Muhammed'e görünenler, Allahü teâlânın çok<br />

sevdiği velî kullarıdır. Şefkat ve merhâmetleri sebebiyle oğluma görünüp, onunla sohbet<br />

ediyorlar. Kendi hâllerini ona öğretiyorlar, melekler âlemini gezdirip gösteriyorlar. Her ne<br />

kadar bunlar iyi şeyler ise de, o daha küçüktür. Kendisini zaptedemeyip, aklına bir ârıza<br />

gelmesinden korkarım. Bunun için sizler, onun heyecanlanmasına engel olun." derdi.<br />

Sultân-ul-Ulemâ hazretlerinin talebelerinden Bedreddîn anlatır: "Hocam Muhammed<br />

Behâeddîn Veled'in mübârek el yazısı ile yazılmış bir sayfada şu notları gördüm: "Belh'te,<br />

oğlum Celâleddîn Muhammed beş yaşında iken, Cumâ günleri bizim evlerin damları<br />

üzerinde dolaşır, dâimâ Kur'ân-ı kerîm okurdu. Belh'in büyüklerinin oğulları da, her Cumâ<br />

hazır bulunur, onunla sohbet ve ülfet ederlerdi. Namaz vaktine kadar onun yanında kalırlardı.<br />

Bir gün onların arasında bir çocuk, ötekine; "Gel bu damdan öteki dama atlayalım." deyip,<br />

bunun için de bahse tutuşuyorlar. Oğlum onlara gülümseyerek; "Ey kardeşler! Bu türlü<br />

hareketi, kedi, köpek ve diğer canlılar da yapar. Allahü teâlânın şerefli kulu olan insana, hiç<br />

böyle şeylerle uğraşması yakışır mı? Eğer rûhânî kuvvetiniz ve candan isteğiniz varsa, geliniz<br />

göklere uçalım, Melekût âleminin konaklarını dolaşalım." diye cevap verir. Hemen o anda<br />

gökyüzüne doğru uçarak, o topluluğun gözünden kaybolmaya başlar. Çocuklar bu hâl<br />

karşısında feryâd edip çığlık koparırlar. Nihâyet herkesle birlikte ben de bu hâdiseyi işittim.<br />

Çocukların yanına gittim. Biraz sonra Celâleddîn'in rengi uçmuş, mübârek vücûdunda da bir<br />

değişme olduğu hâlde tekrar dönüp geldi. Bütün çocuklar, Celâleddîn'e sarılıp tebrik ettiler.<br />

Oğlum onlara dönüp; "Sizinle konuştuğum anda yeşiller giymiş, bâzı kimseler beni aranızdan<br />

aldı. Gökyüzünün tabakalarında dolaştırdı, melekler âleminin görülmemiş şeylerini bana<br />

gösterdiler. Sizin çığlığınız kulaklarıma gelince, tekrar beni buraya getirdiler. Eğer sizin<br />

üzüntünüz ve babamın bana olan şefkat ve muhabbeti olmasa idi, bu alçak âleme geri<br />

dönmezdim." dedi.<br />

Sultân-ül-Ulemâ Behâeddîn Veled hazretleri mübârek oğlu Mevlânâ Celâleddîn'in<br />

terbiyesiyle meşgul iken, Belh civârındaki bâzı hasetçiler onun hizmetlerini çekemeyip<br />

sultâna şikâyet ettiler. O da kimseye zarar dokunmasın diye bir takım yakınlarıyla birlikte<br />

Belh'ten ayrılıp Nişâbur'a gitti. Nişâbur'a geldiklerinde evliyânın büyüklerinden Ferîdüddîn-i<br />

Attâr hazretleri kendilerini karşıladı. Onlara izzet ve ikrâmlarda bulundu. O sırada küçük<br />

yaşlarda bulunan Mevlânâ Celâleddîn bir rüyâ gördü. Rüyâsında nûr yüzlü bir pîr, kendisine<br />

altı dallı bir gül fidanı verdi. Mevlânâ Celâleddîn rüyâsını babasına anlattığında o; "Altı dallı<br />

gül, senin altı ciltlik bir kitap yazacağına işârettir." buyurdu. O anda orada hazır bulunan<br />

Ferîdüddîn-i Attâr da; "Altı dallı güle kavuşuncaya kadar bu kitap ile meşgûl olursunuz."<br />

diyerek; Mantık-ut-Tayr isimli kitabı Celâleddîn'e hediye etti. Meğer rüyâda görülen ve<br />

kendisine gül veren kimse, Ferîdüddîn hazretleri imiş.<br />

Ferîdüddîn Attâr hazretleri, Mevlânâ Celâleddîn'de ilâhî nûrlar ve fıtrî, yaratılıştan gelen bir<br />

takım kâbiliyetleri görmüş ve ona dua etmişti.<br />

Bir müddet Nişâbur'da kalan Behâeddîn Veled hazretleri ve Mevlânâ Celâleddîn, daha sonra<br />

yakınlarıyla birlikte Bağdât'a gelip Mustansıriyye Medresesine yerleştiler. Sultân-ül-Ulemâ<br />

burada oğlu Mevlânâ Celâleddîn'in ve talebelerinin terbiyesiyle meşgul oldu. Behâeddîn<br />

Veled hazretleri bâzı gecelerde oğlu Mevlânâ Celâleddîn'den su isterdi. Mevlânâ Celâleddîn<br />

de yatağından kalkar su aramaya giderdi. Geceleyin medresenin kapısına gelince kilitli kapı<br />

kendiliğinden açılır, Mevlânâ Celâleddîn de Dicle'den kabına suyu doldurur, babasının<br />

odasına getirirdi. Medreseye gelişinde kapı kendiliğinden kapanır kilitlenirdi. Bir defâsında<br />

kapıcı bu hâdiseye vâkıf oldu. Bâzı kimselere de söyledi. Mevlânâ'nın babası bunu duyunca,<br />

o kapıcıyı çağırıp; "Bu hâli kimseye açma, yoksa helâk olursun." buyurdu. Bunun üzerine<br />

kapıcı Mevlânâ Celâleddîn'in kerâmetini gizleyeceğine söz verip Sultân-ül-Ulemâ'nın<br />

talebeleri arasına katıldı.<br />

Sultân-ül-Ulemâ Behâeddîn Veled hazretleri daha sonra Bağdât'tan, Mekke-i mükerreme ve

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!