22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

onun arzusunu bildirdim. Komşum ağlayarak şöyle dedi: "Ey Ali bin Muvaffak, bizim bu<br />

yemeğimiz size helâl değildir. Çünkü üç gündür, çocuklarım bir şey yememişlerdir. Bütün<br />

Şam şehrinde hiç bir iş bulamadım. Kimse bana iş vermedi. Ölü bir hayvan gördüm. Zarûret<br />

mikdârınca ondan bir parça kesip getirdim. Çocuklara yemek pişiriyorum. Size helâl olmaz."<br />

Bunu duyunca içime bir acı düştü. Hac için biriktirdiğim gümüşleri getirip verdim ve; "Bunu<br />

çocuklarına nafaka yap, haccımız bu olsun!" dedim. Abdullah bin Mübârek bunun üzerine;<br />

"Allahü teâlâ, doğru rüyâ gösterdi." buyurdu.<br />

Abdullah bin Mübârek hazretleri çok mütevâziydi. Doğru ve güzel sözü, bir çobandan bile<br />

duysa kıymet verirdi.<br />

Cömert idi. Arkadaşlarına ve muhtaçlara para vererek yardımlarına koşardı. Süfyân-ı Sevrî,<br />

Süfyân bin Uyeyne, Fudayl bin İyâd, İbn-i Semmâk, Mesrûk gibi zâtlara çok ihsânı vardı.<br />

Bir sene hacca giderken bir çöplüğün yanından geçiyorlardı. Orada yerden ölü kuşu alan bir<br />

kızcağız gördü. Ona hâlini sordu. O da; "Benden başka bir de kardeşim var. Yoksuluz, bir<br />

şeyimiz yok. Üç gündür açız. Biz zengindik. Babamızın malı vardı. Zulm ve haksızlıkla<br />

malını alıp öldürdüler. Gördüğünüz gibi muhtaç hâle düştük." dedi. Gözleri yaşaran Abdullah<br />

bin Mübârek hazretleri yanındaki bin altından 40'ını memlekete dönmek için ayırdı, kalanının<br />

o kızcağızın âilesine verilmesini emrederek; "Geri dönüyoruz bu seneki haccımız bu olsun."<br />

buyurup, geri döndü.<br />

Abdullah bin Mübârek misâfirperverdi. Canının istediği bir şeyi misafirsiz yemezdi. Sebebini<br />

sorduklarında; "Kıyâmet günü misafir ile yenenden sual olunmayacağını duydum da ondan."<br />

diye cevap verirdi. Onun çok ikrâmda bulunduğunu gören birisi; "Malınız azalıyor, misâfire<br />

ikrâm işini biraz azaltsanız?" dediğinde; "Mal azalıyorsa, ömür de bitiyor." buyurdu.<br />

İnsanların iyiliğini isterdi. Yanına sık sık gelen kötü huylu bir kimse birgün ondan ayrıldı,<br />

gelmez oldu. Bunun ayrılmasına çok üzüldü; "Niçin üzülüyorsun?" dediklerinde; "O zavallı<br />

gitti. O kötü huylar kendinden ayrılmadı. Onun haline üzülüyorum. Bizim yanımızda bir<br />

müddet daha kalsaydı ahlâkı düzelebilirdi." dedi.<br />

Gördüklerinden ibret alırdı. Soğuk bir kış günü Nişâbur pazarında giderken, sırtında yalnız<br />

bir gömleği olduğu için üşüyüp titreyen bir köleye rastladı. Ona; "Efendine söylesen de sana<br />

bir palto alsa olmaz mı?" dedi. Köle; "Efendime ne söyleyebilirim ki, o hâlimi görüyor ve<br />

biliyor." deyince, Abdullah bin Mübârek hazretleri feryâd edip yere düştü. Kendine<br />

geldiğinde; "Sabrı ve kanâatı bu köleden öğreniniz." buyurdu.<br />

Firâset sâhibiydi. Söylenen sözlerin inceliğine hemen vâkıf olurdu. Sehl bin Ali bin Abdullah<br />

Mervezî, Abdullah bin Mübârek'in derslerine devâm ederdi. Bir gün; "Artık senin dersine<br />

gelmeyeceğim. Çünkü, bugün gelirken, senin kızların dama çıkmış, beni çağırıyorlardı.<br />

Benim Sehl'im, benim Sehl'im diyorlardı. Bunların terbiyesini vermiyor musun?" dedi.<br />

Abdullah bin Mübârek, o gece talebesini toplayıp; "Sehl'in cenâze namazına gidelim." dedi.<br />

Gidip, vefât etmiş buldular. "Vefâtını nereden anladın?" dediklerinde; "Benim hiç câriyem<br />

yok. O gördükleri Cennet hûrîleri idi. Onu Cennet'e çağırıyorlardı." dedi.<br />

Din gayreti çoktu. Allahü teâlâdan başkasına ibâdet edilmesine hiç tahammülü yoktu.<br />

Kendisi şöyle anlatır: "Bir ateşperest ile çalışıyorduk. Namaz vakti gelince ondan, namaz<br />

kılarken, bana zarar vermeyeceğine dâir söz aldım. Bunun üzerine namaz vaktinde rahatça bir<br />

namaz kıldım. Sonra ateşperest şahsın ibâdet zamânı geldi. Şimdi sıra bende, ben ibâdet<br />

ederken, sen de zarar vermeyeceğine dâir söz ver deyince, rahatça ibadet edebileceğini<br />

bildirdim.<br />

Fakat ateşperest ateşe tapmak üzere secdeye varınca, sözümde duramadım ve üzerine atıldım.<br />

O anda; "Söz verdiğin zaman ahdini yerine getir!" diye bir ses duydum ve hemen geri<br />

çekildim. Ateşperest ibâdetini bitirince; "Evvelâ hücûm ettin. Sonra niye vazgeçtin?" diye

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!