22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

için Anadolu'ya geldi. Bursa'da büyük velî Zeynüddîn Hafî hazretlerine talebe oldu.<br />

Gösterişe ve dünyâ malına zerre kadar değer vermezdi. Üzerine at çulundan bir cebe giydiği<br />

için ismi Cebe Ali kalmıştır. İstanbul'un fethinde orduda ekmekçibaşılık görevini yaptı.<br />

Çalıştırdığı fırından, hergün binlerce kişiye pembe gül renginde ekmek yetiştirirdi.<br />

İstanbul'un fethine beraber geldiği üç yüz kadar Zeynüddîn Hafî müridiyle birlikte Cibali'den<br />

şehre girdikten sonra şehid düştüler. Cibali'nin ismi de Cebe Ali'den kaldı.<br />

CELÂL ALİ DEDE;<br />

Anadolu velîlerinden. Atina'ya yerleşmiş olan müslüman bir âilenin çocuğu olarak doğdu.<br />

Doğum târihi belli değildir. İlk tahsîline Atina'da başladı. İlim tahsîl ederken, öğrendikleri ile<br />

amel ediyordu. Bir ara âilesi ve akrabâları onu evlendirmek istediler. Bunun üzerine Celâl Ali<br />

Dede, Atina'yı terk ederek Anadolu'ya geldi. Yolculuğu esnâsında yolu Konya'ya düştü.<br />

Celâl Ali Dede Konya'da hastalandı. Birkaç ay bir köşede garip kaldı. Bu esnâda zamânın<br />

mevlevî dergâhı şeyhi Hüseyin Efendi ile tanıştı. Onun dergâhında sıhhate kavuşunca, rûhî<br />

susuzluğunu da gidermek için Hüseyin Efendiye talebe oldu. Mevlevî tarîkatine göre terbiye<br />

görüp yetişti. Bir ara bâzı arkadaşları ile arasında anlaşmazlık çıktı. Fakat Celâl Ali Dede<br />

onlarla münâkaşaya girmeyip oradan uzaklaştı. Bu durum hocasının çok hoşuna gitti.<br />

"Muhâlefetten geri duran halîfelikte tercih edilir." sözü gereğince, hocası Hüseyin Efendi<br />

tarafından Trablus'taki Mevlevî dergâhına şeyh tâyin edildi. Orada kıymetli ve kâbiliyetli<br />

talebeler yetiştirdi.<br />

Celâl Ali Dede'ye devlet ve şehir ileri gelenleri iltifât ederlerdi. Oraya vâli olarak gelenler<br />

dergâha pekçok bağışta bulunurlardı. Bu sebeple, gerek devlet ve gerekse memleketin ileri<br />

gelenlerinden onu hased edenler ve kıskananlar vardı. Fakat bunlardan hiçbiri ona karşı<br />

edebe sığmayan bir şey yapmaya, ona karşı haddi aşmaya güçleri yetmezdi. Ancak birisi<br />

hasedinin şiddetinden ona karşı edepsizlik etmeye cüret gösterdi. Bir gün, büyük küçük, şehir<br />

ve devlet ileri gelenlerinin de bulunduğu bir meclisde, Dede kelimesinin kökünü ve nereden<br />

türediğini veya alındığını anlatıyordu. Bu esnâda hasedci; "Dede lafzı, Arapçadır. Oyun,<br />

eğlence mânâsındadır." dedi. Onun bu sözleri Celâl Ali Dede'nin gayretine dokunup; "Dede<br />

lafzı Farsçadır. Parçalayıcı mânâsınadır. Dedekân, saflar hâlinde dizilmiş olan nefsânî ve<br />

benlik düşüncelerini parçalayan orman arslanları demektir." buyurdu. Bunun üzerine o<br />

hasedci, bu açıklamayı kabûl etmeyip, kabalık edip daha ileri gitti ve böyle olduğuna dâir<br />

ısrarla delil istedi. O zaman Celâl Ali Dede; "Şâhidim, delilim odur ki, bu fakir cihâd-ı ekber<br />

arslanları arasındayım. Bugün seni parçalayacaklar." dedi. İkindiden sonra, o meclisde<br />

bulunanlar dağılıp herkes işine gitmek için dışarı çıktılar. O hasedci de giderken yolda pusu<br />

kuran düşmanları tarafından öldürülüp parçalandı. O mecliste bulunanlar bu olaydan sonra,<br />

dede kelimesinin şeyhin buyurduğu gibi Farsça olup, parçalayıcı demek olduğunu anladılar.<br />

Celâl Ali Efendinin nazar ve teveccühlerine kavuşanlardan birisi de Mısır Vâlisi Mehmed Ali<br />

Paşadır. Mehmed Ali Paşa Mısır'a vâli olunca, Celâl Ali Efendiyi Kâhire'ye dâvet etti. Oraya<br />

geldiğinde kendisine çok ikrâm ve iltifatta bulundu. Bir müddet kaldıktan sonra Trablus'a<br />

geri dönmek için bir gemiye bindi. Yolculuğu esnâsında hava muhâlefeti yüzünden Sisam<br />

Adası açıklarında gemileri delindi. Dev dalgalar geminin Sisam Adasına yaklaşmasına mâni<br />

oluyordu. Yüzücülüklerine güvenip kıyıya ulaşmak isteyenler, herkesin gözü önünde<br />

boğuldu. Gemi devamlı su alıyordu ve batmak üzereydi. Bir anda kara ile gemi arasında bir<br />

köprü peydah oldu. Celâl Ali Dede ve gemide kalanlar korkusuzca sâhile ulaştılar. Celâl Ali<br />

Dede Sisam Adasından İstanbul'a gidip bir müddet Galata Mevlevîhânesinde kaldı.<br />

Sohbetlerinde, başlarından geçen hâdiseyi nakledip, normal hallerde olduğu gibi korkulu<br />

hallerde de yalnız Allahü teâlâya yönelip sığınmak, O'na güvenmek, kalbi O'na bağlayıp,<br />

vücûdu O'na teslim etmek lâzım geldiğini anlatırdı.<br />

Bir müddet İstanbul'da kaldıktan sonra Trablus'taki dergâhına döndü. Dergâha vardıktan on

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!