22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

aşımızdan geçenleri anlattım. Dinledikten sonra; "Ben hayatta iken bunu başka kimseye<br />

anlatma." buyurdular...<br />

Eğridirli Hacı Dede şöyle anlatmıştır: "Şeyh Burhâneddîn Efendi bir gün bana; "Hacı Dede,<br />

var Eğridir'e git. Taze balık varsa bize alıver. Evden isterler." dedi. Ben de hemen Eğridir'e<br />

gidip, çarşıda sordum. Halk bana gülüşüp, sûfî deli mi oldun. Bu soğukta balık mı çıkar. Şeyh<br />

bu zamanda tâze balık olmadığını bilmez mi, dediler. Dönüp huzûruna geldim. "Efendim,<br />

balık yok halk bana gülüştü." dedim. Bana öyle heybetli baktı ki, neredeyse rûhum çıkacaktı.<br />

"Git çabuk getir." dedi. Emre uyup Eğridir Gölünün kenarına gittim. Bir de baktım ki küçük<br />

çakıllar arasında, iri iri balıklar su içinde canlı olarak duruyor. Pek de çoktu. Hemen bir kaba<br />

doldurup, huzûruna tekrar gittim. Balıkları görünce; "Ha şöyle!" buyurdu. Hayatta oldukları<br />

müddetçe bu kerâmetini kimseye anlatmadım."<br />

Elmalı'dan Hâce Muslihiddîn anlatmıştır: "Şeyh Burhâneddîn Efendi Elmalı'ya dâvet<br />

edilmişti. Bu dâveti kabûl edip Elmalı'ya geldi. Geldiği gün Elmalı'nın pazarı idi. Halk pazarı<br />

bırakıp onu karşılamaya çıkmıştı. Bu sebeple pazar yeri tamâmen boşalmıştı. Pazarda yalnız<br />

üç pazarcı hıristiyan kalmıştı. Bunlar kendi aralarında; "Türk'ün papazı geldi, herkes onu<br />

karşılamaya çıktı." diyerek ileri geri konuşup hem Burhâneddîn Efendi ile hem de<br />

müslümanlarla alay etmişlerdi. Bu üç hıristiyanın üçü de o gece rüyâlarında Peygamber<br />

efendimizi görmüşler. Huzurlarında müslüman olmuşlar. Peygamber efendimiz herbirine<br />

birer de müslüman ismi vermiş ve onlara; "O Şeyh gerçekten benim evlâdımdandır.<br />

Huzûruna gidin size îmân telkin etsin, müslüman olun." buyurmuşlar. Sabahleyin<br />

uyandıklarında üçü de Şeyh Burhâneddîn hazretlerinin bulunduğu eve gittiler. Kendisiyle<br />

görüşmek istediklerini söylediler. Bu sırada Şeyh hazretleri odasında kendi hâlinde zikir ve<br />

ibâdetle meşgûldü. Durum bildirildi. Onları içeri kabûl etti. Îmânı telkin etti. Onlar da<br />

müslüman oldular. Sonra herbirine bir müslüman ismi verdi. İsimleri konulunca her üçü de<br />

hayretle ve muhabbetle elini öptüler. Çünkü üçüne de rüyâlarında Peygamber efendimizin<br />

verdiği isimleri vermişti. Aynı isimleri bize verdi diyerek kerâmetini söylediler. Büyük bir<br />

sadâkatla ona bağlanıp, sevenlerinden oldular.<br />

Talebelerinden biri şöyle anlatmıştır: "Hocam Burhâneddîn hazretlerinin huzûrunda<br />

bulunurdum. Bizi zâhiren ve bâtınen terbiye ederken bir gün halvette, başbaşa oturuyorduk.<br />

Birdenbire gözden kayboldu. Orada yalnız kaldım. Şaşırıp huzursuz oldum. Bu arada<br />

hocamın dedesi Seyyid Şeyh Muhammed Çelebi Sultan hazretleri gözüme göründü.<br />

"Huzursuz olma. Şeyh Burhâneddîn İstanbul'a gitmiştir. İstanbul'da nice müslümanı irşâd<br />

etmektedir. Biz kendisine himmet göndermekteyiz." Meşgûliyete tâkatım kalmadı deyince<br />

de, buyurdu ki: "Resûl aleyhisselâm bildirmiştir ki: Bir kimse ilm-i zâhir veya ilm-i bâtın<br />

taleb ederken (öğrenirken) vefât etse, Allahü teâlâ o kimseye melek gönderip, o kimsenin<br />

rûhunu tâlim ve terbiye eder. Kıyâmette kemâle ermiş olanlarla haşrolunur, buyurdu."<br />

NİÇİN DÜNYÂDAN VAZGEÇMEZSİN<br />

Şeyh Burhâneddîn hazretleri, talebelerinden Şeyh Muhammed Efendiye şöyle vasiyet etmişti:<br />

"Benden sonra kâdılık yaparsan buna rızâm yoktur. Zarar görürsün, hemen benim yerime otur."<br />

Talebesi hocasının vefâtından sonra bir defâ daha kâdı olmuştu. Borçlarından tamâmen kurtuluncaya<br />

kadar kâdılığa devâm etmeyi düşünüyordu. Kâdılık yaptığı yerden gelirken bir köye uğramıştı. Bu<br />

köyde bütün eşyâsı yandı. Büyük zarara uğradı. Bir defâsında da Lofça'da bulunuyordu. Abdest aldığı<br />

sırada birdenbire gözüne hocası Burhâneddîn Efendinin Eğridir'deki kabri, sonra da hocası gözüktü.<br />

Hocasını mihrabda gördü, oradan şöyle seslendi:<br />

"Oğul! Hani seninle ahd ü peymânımız, anlaşmamız vardı. Niçin dünyâdan vazgeçip seccâdeye,<br />

dergâha gelip oturmazsın." buyurdu. O talebe bu işâretten sonra kâdılığı bırakıp, hocasının emrine<br />

uydu. Beş altı sene dergâhta irşâdla meşgûl oldu. İnsanlara dînin emir ve yasaklarını anlattı. Rehberlik

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!