22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

sâhibi Allahü teâlâdan her ne isterlerse, Allah onu bu kimselere verir. Allahü teâlâ şunu<br />

verecek diye yemin edecek olsalar derhâl duâları kabûl edilir. Diğer bir kısmı halktan bir şey<br />

istemez ama verildiğinde kabûl eder. Bunlar dervişlerin orta tabakasıdır. Allahü teâlâya<br />

tevekkül ederek sükûn, rahat bulurlar. Bu kısım, kudsiyet makâmında ebediyet sofrasına<br />

oturmuş bir tâifedir. Üçüncü kısım ise, güçleri yettiğinde sabrederek oturur ve rızkın geleceği<br />

vakti gözler. Böyleleri zarûrî ihtiyaçları mecbûr bırakırsa, kalpleri Allahü teâlâya bağlı<br />

olduğu hâlde çıkıp halktan isterler." Bu cevâbı alan kimse; "Bu söze râzı oldum. Allah da<br />

senden râzı olsun." dedi.<br />

Bişr-i Hâfî hazretleri yerinde ve az konuşurdu. Talebelerine ve sevenlerine buyurdu ki:<br />

"Sahîfelerinize ne yazdığınıza dikkat ediniz. Çünkü bu, Rabbinize karşı okunacaktır. Yazık o<br />

kimseye ki çirkin söz konuşur. Eğer içinizden biri bir kardeşine içinde çirkin söz bulunan bir<br />

yazı gönderse, şüphesiz bu bir hayâsızlık olur. Ya Rabbine karşı kötü söz söyleyenin hâli ne<br />

olur?"<br />

Şaşarım o adamın aklına ki din kardeşini arkasından çekiştirir de yüzüne gelince ona sevgi<br />

gösterir, hemen onu övmeye başlar. Kim insanların şeref ve haysiyetiyle oynadığı halde,<br />

Allahü teâlânın kendisini sevdiğini iddiâ ederse, şüphesiz o bir yalancıdır. Çünkü o bir<br />

şeytandır. Şeytan ise Allahü teâlânın düşmanıdır.<br />

Bir kimse Bişr-i Hâfî hazretlerine gelerek; "Ben seni Allah için seviyorum." dedi. O da; "Sen<br />

sözünde sâdık ve doğru değilsin. Bâzan akşam olunca ahırdaki merkebini hatırlamak beni<br />

hatırlamaktan sana daha mühim göründüğü hâlde, nasıl oluyor da Allah için beni sevdiğini<br />

iddiâ ediyorsun?" buyurdu.<br />

Bişr-i Hâfî'nin ilme ve irfâna bağlılığı, şöhret ve riyâset (başkanlık) sevdâsıyla değil, sünnet-i<br />

seniyyeye uyma arzûsuyla idi. Nitekim; "Reislik arzûsuyla ilim öğrenen, Allahü teâlâyı<br />

kızdıracak bir işle O'na yaklaşmaya çalışıyor demektir. Çünkü ilim sebebiyle reislik istemek<br />

gökte ve yerde öfkeyi gerektirir." buyururdu.<br />

Hikmete ermenin yolunun Allahü teâlâya isyânı terk etmekte olduğunu söylerdi. O, ibâdetin<br />

lezzetine erenlerdendi. Bu lezzete ermenin yolunu şöyle bildirirdi: "Kendinle arzu ve<br />

isteklerin arasına demirden bir perde çekmedikçe, ibâdetten lezzet duyamazsın."<br />

Bir kimse Bişr-i Hâfî'ye gelerek; "Gecenin bir saatinde olsun istirâhat etseniz." dedi. O da;<br />

"Allahü teâlâ geçmiş ve gelecek bütün günâhlarını bağışladığı Resûlullah sallallahü aleyhi ve<br />

sellem, ayakları şişinceye kadar ibâdet ettikleri halde ben nasıl uyuyabilirim? Çünkü ben bir<br />

tek günahımın bile, Allahü teâlâ tarafından bağışlanmış olduğunu bilmiyorum."<br />

Talebelerini ellerini açmış duâ ederken görünce; "Duâ, günahları terk etmektir." buyururdu.<br />

Rızık konusunda insanları haramlardan ve şüphelilerden sakınmaya teşvik ederdi. Özellikle<br />

ticâret erbâbını helâl ve temiz kazanca yönlendirmeye çalışırdı. Bu husustaki âyet-i kerîme ve<br />

hadîs-i şerîfleri sık sık tekrar eder; "Ekmeğini nereden kazandığına iyi bak. Kendini<br />

Cehennem'e atma." diye nasîhat ederdi.<br />

Amellerin kıymetlisinin üç tâne olduğunu bildirir: "Birincisi mal az olduğunda da cömert<br />

olabilmektir. İkincisi, tenhâda da verâ sâhibi olabilmek yâni haramlardan kaçınabilmektir.<br />

Üçüncüsü, kendisinden korkulan ve bir şeyler umulan kimsenin huzûrunda da hakkı<br />

söyleyebilmektir." buyururdu.<br />

Dünyâya gönül verenlere; "Dünyâya tâlib olan insanlardan dünyâlık istemeye utanmıyor<br />

musun? Siz dünyâlığı, dünyâyı yed-i kudretinde tutan Allahü teâlâdan isteyiniz." buyururdu.<br />

"Yediğin neredendir?" diye soranlara şöyle cevap verirdi: "Siz benim nereden yediğimi ne<br />

yapacaksınız. Kendinizin ne sûretle yediğinize bakınız. Çünkü gülerek yiyenle ağlayarak<br />

yiyen bir olmaz. Az yiyen el, çok yiyene denk olmaz. Yediğiniz ekmeğin nereden olduğuna,<br />

çoluk çocuğunun oturduğu evin hangi yoldan kazanıldığına dikkat ediniz." buyururdu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!