22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

medresenin kurucularından Çötelizâdelerden Sırma Hâtuna şöyle vasiyette bulundu:<br />

"Ben yakında öleceğim. Ölümümden sonra, müderrislik için birçok dedikodular, hattâ<br />

kavgalar olacaktır. Yerimi ancak Beyzâde Ali Rızâ Efendi doldurabilir, müderrisliği ona<br />

vereceksin. Şâyet başkalarına verecek olursan, kıyâmet gününde senden dâvâcı olurum."<br />

Sırma Hâtun; "Vasiyetini emânet bilirim. Emânete ihânet edilmez. Bize sâdece o emâneti<br />

korumak ve bu vasiyete itâat etmek düşer." dedi. Bir süre sonra Dağıstanlı Mehmed Efendi<br />

vefât etti. Fakat bu zât, Beyzâde Efendiye icâzet, diploma vermedi. Bu yüzden Dağıstanlı'dan<br />

boşalan müderrislik için birçok dedikodular çıktı. Herkes Beyzâde'nin yaşına bakıp, onun<br />

ilminden ve fazîletinden şüphe ediyordu. Bu durumu öğrenen Gâziantep âlimlerinden Küçük<br />

Ali Efendi, Beyzâde'ye bir icâzetnâme, diploma gönderdi. Bu icâzet gelince, Beyzâde Efendi,<br />

Dağıstanlı hocadan boşalan müderrisliğe tâyin edildi.<br />

Beyzâde Efendi, Urfa'dan Harput'a gelen Hartevîzâde Mehmed Rehavî ile tanıştı. Daha sonra<br />

Urfa'ya giderek bu zâta talebe oldu. Kısa sürede tasavvufun Nakşibendîlik yolunda ilerleyen<br />

Beyzâde'yi, Mehmed Rehavî halîfeliğe tâyin etti. Haramlardan, şüphelilerden sakınmaya<br />

önem veren Beyzâde Efendi, yıllarca Harput'ta insanlara Hak yolunu anlatarak onların<br />

kurtuluşuna vesîle oldu.<br />

Beyzâde Efendi hac yolculuğuna çıktığı yıllardan birinde yanına oğlu Behâeddîn Efendiyi de<br />

aldı. Yolda her rastladığı fakire bakan Beyzâde Efendi, daha sonra oğluna; "Şu kadar ver."<br />

derdi. Böyle yol alırlarken, bir genç Beyzâde'nin yanına geldi ve sadaka istedi. Beyzâde<br />

Efendi sapasağlam gence baktıktan sonra, oğluna; "Yirmi kuruş ver." dedi. Behâeddîn Efendi<br />

gencin gücüne kuvvetine bakarak; "Babamı da anlamak zor. Sakata, köre bile daha yirmi<br />

kuruş vermedi. Acaba bu gence niçin bu kadar fazla para verilmesini istedi." diye düşündü.<br />

Yola devâm ederlerken bile bu düşünce Behâeddîn Efendinin aklından çıkmadı. Bu düşünce<br />

ile yürürken, Beyzâde Efendi oğluna dönerek; "Oğul oğul! Sen böyle şeylere karışma. O<br />

gördüğün fakirlerin hepsi de kendi nefisleri için para topluyorlardı. Lâkin o sapasağlam genç,<br />

Allahü teâlânın velî kullarından olup, verdiğimiz yirmi kuruşu fakirlere dağıtacaktı." dedi.<br />

Behâeddîn Efendi bu cevap üzerine pişman olup tövbe etti ve yollarına devâm ettiler.<br />

"Vatanı sevmek îmândandır." hadîs-i şerîfine cânı gönülden bağlı olan Beyzâde Efendi, 93<br />

Rus Harbinde memleketi müdâfaa gâyesiyle cepheye koştu. Oğlu Mehmed Nûri ve torunu<br />

Hâlid efendileri yanına alıp, bir grup gönüllü mücâhidin at, silâh ve bütün levâzımâtını kendi<br />

kesesinden karşılayarak Rus Harbine katıldı. Erzurum müdâfaasında büyük yararlılıklar<br />

gösterdi.<br />

Beyzâde Efendi gösterişi ve ihtişâmı aslâ sevmezdi. Çok mütevâzî ve halka karşı büyük bir<br />

sevgi ve hürmet gösterirdi. Câmiye giderken halkı rahatsız etmemek için dâimâ ıssız ve ara<br />

sokaklardan geçer ve etrafına bakmazdı. Çünkü halk kendisini görünce işi ve gücü bırakıp,<br />

ona hürmet için ayağa kalkıp selâmlardı. Yüzünde şefkat ve mülâyemetle karışık bir<br />

muhabbet mevcûd olup, karşılaştığı kimselerde dâimâ derin bir hürmet ve muhabbet hissi<br />

hâsıl olurdu. Az konuşur, söylenenleri dikkatle dinleyip bir müddet düşündükten sonra cevap<br />

ve nasîhatlarda bulunurdu. Temizliğe son derece dikkat ve îtinâ gösterirdi ve; "İslâmiyetin<br />

belli başlı erkânı temizliktir. Temiz olmayanın îmânından şüphe edilir." diyerek bütün<br />

talebelerine nasîhat ederdi.<br />

Seksen seneye yakın bir süre İbrâhim Paşa Medresesinde müderrislik yaparak, çok talebe<br />

yetiştiren Beyzâde Efendi, ömrünün sonlarına doğru müderrislik vazîfesini oğlu Müftü Hacı<br />

Mehmed Nûri Efendiye bırakarak, kendisi bir köşeye çekildi, ibâdetle meşgûl oldu. Ömrünün<br />

sonlarına doğru rahatsızlandı. Hasta olmasına ve ateşler içinde yanmasına rağmen yine diz<br />

çöküp oturduğunu ve ayaklarını uzatmadığını gören oğlu dayanamayıp, sebebini sordu.<br />

Oğlunun bu suâline hafif gülümsedikten sonra kaşlarını çatıp; "Heey oğul, güzel oğul!..<br />

Demek ayaklarımı uzatayım öyle mi? Uzatayım lâkin kime karşı uzatayım dersin. Söyle kime<br />

karşı?" cevâbını verdi. Beyzâde Efendi, 1904 (H.1322) senesinde Harput'ta vefât etti. Cenâze

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!