22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

okurdu. İnsanlara karşı çok merhametli idi. Onlara devamlı emr-i mârûfta bulunur, Allahü<br />

teâlânın emir ve yasaklarını öğretmeye gayret ederdi. Mâlikî mezhebine göre fetvâ verirdi.<br />

Yûsuf Nebhânî hazretleri Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ'da diyor ki: "Mısır'daki evliyâ arasında,<br />

İmâm-ı Şâfiî'den sonra en üstünü Ahmed-i Bedevî'dir. Ondan sonra Seyyidet Nefîse'dir.<br />

Sonra Şerâfeddîn-i Kürdî, sonra Abdullah Menûfî Şâzilî'dir."<br />

Birçok talebe yetiştirdi. Talebelerinden Halil bin İshâk Cündî Mâlikî mezhebinin meşhûr<br />

fıkıh âlimlerindendir. Hocasının hayâtını Menâkıb-ı Abdullah Menûfî adlı eserinde topladı.<br />

Eserleri, vefâtından sonra talebeleri tarafından tertib edildi. Mısır'da vefât ettiği zaman,<br />

insanlar onun cenâze namazını kılmak için sokaklara döküldü. Mısır'da onun ilminden<br />

istifâde etmeyen yok gibiydi.<br />

Cündî'nin yazdığı Menâkıb-ı Abdullah Menûfî adlı eserdeki menkıbe ve kerâmetleri, güzel<br />

sözleri, dilden dile, gönülden gönüle dolaştı. Kerâmet ve menkıbelerinden bâzıları şöyledir:<br />

Talebeleri arasında yüzü ve hâlinin güzelliği ile meşhûr olan bir genç vardı. Bir kadın, ona<br />

âşık oldu. Hîle ile, o talebenin kaldığı eve girdi. Kadın kendisini kabûl etmesini isteyip,<br />

üzerine geldi. Talebe de, hocası Abdullah Menûfî'den imdâd istedi. O anda duvar yarılıp,<br />

Abdullah Menûfî hazretleri içeri girdi. Kadın korkup bayıldı. Ayılınca tövbe edip, güzel<br />

ahlâk sâhibi hanımlardan oldu.<br />

Bir gün hiç âdeti olmadığı hâlde bir kebabçı dükkânına girdi. Kebabçının yeni kızarttığı<br />

kuzunun tamâmını satın aldı. Dükkândan uzaklaşınca, kuzuyu köpeklere attı. Çok geçmeden,<br />

kuzunun dînimizde yenmesinin haram olduğu şekilde öldürüldüğü anlaşıldı.<br />

Talebelerinden birine haber gelip, annesinin öldüğü bildirildi. O da hocasından, memleketine<br />

gitmek için izin istedi: "Hiçbir yere gitme! Annen ölmedi!" buyurdu. Çok geçmeden<br />

talebenin annesinin ölmediği haberi geldi.<br />

Evinden, sultanların bile âciz kalacağı derecede yiyecek dağıtılırdı. Bâzan elini sarığına<br />

uzatıp altın ve gümüş alır fakirlere verirdi. Ellerini yıkayıp dışarı çıktığı zaman parmakları<br />

arasından su damlaları ile birlikte gümüş çıkardı. Bu gümüşleri ilk karşılaştığı kimseye<br />

verirdi. Bir örtünün üzerine oturduğu zaman örtünün altında hiç bir şey olmadığı halde elini<br />

örtünün altına sokar, Altın ve gümüş çıkarırdı. Kısa zamanda bir yerden bir yere gitmesi<br />

meşhurdur.<br />

Hocası Süleymân Tenûhî Şâzilî'nin Menûf'de vefâtında, oraya gidip cenâzesinde bulundu.<br />

Cenâze namazını kıldı. Aynı gün tekrar Kâhire'ye döndü.<br />

Vefât ederken bedeninden etrafa güzel kokular yayıldığını orada bulunanlar hepsi hissettiler.<br />

FAKİRİN HAKKI<br />

Hırsızlar, Abdullah Menûfî hazretlerinin talebelerinin kaldığı yere gidip, anbardan buğday yükleyip gittiler.<br />

Abdullah Menûfî hırsızlara haber gönderip:<br />

"O, fakîrlerin hakkıdır, aldığınız gibi geri getirin!" dedi.<br />

Onlar çaldıklarını inkâr ettiler. Bir günde, hırsızların bütün merkepleri öldü. Bunun, o büyük zâtı üzmelerinin<br />

cezâsı olduğunu anlayıp, günahlarına tövbe ettiler. Ellerindekini getirip sâhiplerine geri verdiler. Hak<br />

sâhipleriyle helâllaştılar.<br />

1) Tabakât-ül-Evliyâ (İbn-i Mulakkın); s.554<br />

2) Neyl-ül-İbtihâc; s.121<br />

3) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.119<br />

4) Hüsn-ül-Muhâdara; c.1, s.525

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!