22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

aramızda o aşkın neşesinden ziyâde Allah aşkının hakîkatı vardır." şeklinde yazdı.<br />

Hâce Behâeddîn, bulunduğu beldede talebe yetiştirmekle kalmayıp, maddî bakımdan da<br />

insanların birçok hizmetlerinde bulunup, onlara faydalı oldu. Bulunduğu beldenin civârında,<br />

sırf ormanlık bölgelerde yaşayan, acı ve sıkıntı çeken insanlara yardım etti. Sulama kanalları<br />

ve su kuyuları açtırarak, bereketli yeşil tarlalar ve meyve bahçeleri meydana getirdi. Çok<br />

zaman ve emek isteyen bu işleri yaparken, talebe yetiştirmeyi hiç ihmâl etmeyip çok gayret<br />

gösterdi. Maddî bakımdan zengin bir kimse idi. Fakat bütün varlığını insanların faydasına ve<br />

Allahü teâlânın dînine hizmet etmeye harcadı. Ömrü boyunca bu hizmetinden hiç geri<br />

durmadı. Allahü teâlânın ve dîne hizmet eden büyüklerin aşkı ile yanardı. Bu aşkla yaşadı ve<br />

bu aşkla vefât etti. "Allahü teâlânın muhabbetiyle hakîkaten dolmuş olan kalbler, nasıl olur<br />

da bu aşkdan ve insanlara hizmetten kaçabilir." buyururdu. Talebelerinin bütün ihtiyaçlarını<br />

kendisi karşılardı. Bir zamanlar Mültân'da ciddî bir kıtlık olmuştu. Zamânın vâlisi bu büyük<br />

velînin yardımını istedi. Hâce Behâeddîn, malı çok olduğundan fakirlere, ihtiyaç sâhiplerine<br />

dağıtılmak üzere bol mikdârda tahıl, ayrıca yedi ölçek dolusu gümüş para gönderdi. Fakat<br />

kendisinin dünya malına hiç bağlılığı yoktu. Hepsini Allahü tealânın râzı olduğu, faydalı<br />

yerlere sarfederdi. "Mal sevgisi, hiçbir zaman Allahü teâlâya olan sevgi ve muhabbetimizi<br />

geçemez." buyururdu. Malın, kendisini Allahü teâlâdan uzaklaştıracağı kimseler için düşman<br />

olduğunu, mala düşkün olanların Allahü teâlânın rahmetinden uzaklaşıp, günaha ve kötülüğe<br />

doğru kayacaklarını bildirirdi. Mutfağında çeşitli ve lezzetli yemekleri hazırlattırır, kalabalık<br />

bir sofrada talebeleri ile birlikte yemek yerdi. Herkese iltifat eder, yemek esnâsında, etrâfında<br />

bulunanlara lokma ikrâm ederdi. Talebeler böyle iltifatlardan çok hoşlanırlar, böylece<br />

hocalarına olan muhabbet ve bağlılıkları daha da artardı. Yemek esnâsında, bâzan faydalı<br />

güzel şeyler anlatırdı. Bir akşam sofrasında, birlikte yemek yerlerken, talebenin birisi, aldığı<br />

bir lokma ekmeği çorbanın içine batırıp yedi. Hâce hazretleri bunu beğenip, sünnet olduğunu<br />

bildirdi ve; "Resûlullah efendimiz çorba tasına, lokmanın batırıldığı yemeğin üstünlüğünü,<br />

kendisinin diğer peygamberlere ve hazret-i Âişe'nin diğer kadınlara olan üstünlükleri gibi<br />

olduğunu bildirmişlerdir." buyurdu.<br />

Malının çokluğuna rağmen, bunlara hiç muhabbeti yoktu. Bir gün talebelerinden birine<br />

içerden, içinde beş bin dînâr bulunan bir kutuyu getirmesini söyledi. Fakirlere dağıtacaktı.<br />

Talebe gitti. Biraz sonra gelip, kutuyu yerinde bulamadığını söyledi. Behâeddîn Zekeriyyâ;<br />

"Elhamdülillah." dedi. Biraz sonra talebe tekrar gelip, kutunun bulunduğunu söyleyince yine;<br />

"Elhamdülillah." dedi. Hâdiseye şâhid olanlar, her iki hâlde de hamdetmesinin hikmetini suâl<br />

ettiler. Bunlara cevâben buyurdu ki: "Dervişler için dünyâlık olan şeyin varlığı ile yokluğu<br />

birdir. O şey gelince sevinmezler, gidince üzülmezler. Kutunun kaybolup gittiğini öğrenince,<br />

kalbime baktım. Dünyâlığım gittiği için bir üzüntü hâlinin bulunup bulunmadığını, üzülüp<br />

üzülmediğini kontrol ettim. Bir değişme olmadığını anlayınca, Allahü teâlâya hamdettim.<br />

Kutunun bulunduğunu söyledikleri zaman bir sevinme hâli olup olmadığını yine kontrol<br />

ettim. Sevinç hâli bulunmadığını anlayıp, yine Allahü teâlâya hamdettim."<br />

Hâce Behâeddîn, iyilik, lütuf, ikrâm ve ihsân sâhibi, eli açık, cömert bir zât idi. Misâfiri çok<br />

sever, çok ikrâmlarda bulunurdu. Onun zenginliği, fakirlerden ve zenginlerden bâzıları<br />

arasında çeşitli dedi-kodulara yol açtı. Allah adamlarının hâllerini anlıyamıyan bu zavallılar,<br />

o büyük zâtın mal toplamakla meşgûl olduğunu zannediyorlar; "Bizim bildiğimiz evliyânın<br />

dünyâ ile alâkası olmaz. Bunun ise, bu kadar malı var. Bu nasıl iştir." diyorlardı. Bunun gibi<br />

sözler, Behâeddîn hazretlerinin kulağına gidince, insanların dünyâlık şeyler ile meşgûl<br />

olmasına üzülerek; "Dünyânın tamâmının kıymeti nedir ki, bizde olan bir kısmının bir<br />

ehemmiyeti olsun? Allahü teâlâ, Nisâ sûresi 77. âyet-i kerîmesinde sevgili Peygamberine<br />

hitâb ederek meâlen; "De ki, dünyâ metâ'ı (menfaati ve ondan istifâde etme, faydalanma)<br />

pek azdır (ve çabuk sona ericidir.)" buyuruyor. Yılan ile arkadaşlık etmek, onun zehrini<br />

tanımayanlara zarardır. Ama zararını bilip iyi korunan için, yılanın ne zararı olabilir. Bunun<br />

gibi, dünyâ malı, kendisine gönül verenler, bunun zararını anlayamayanlar için elbette

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!