22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

BEHÂEDDÎN VELED (Bkz. Sultan-ül Ulemâ)<br />

BEHÂEDDÎN ZEKERİYYÂ (Muhammed bin Kutbüddîn);<br />

Hindistan'da yetişen büyük velîlerden. İsmi, Muhammed bin Kutbüddîn bin Kemâleddîn<br />

el-Kureşî el-Esedî el-Mültânî es-Sühreverdî, lakabı Şeyhülislâm ve Behâeddîn'dir. Künyesi<br />

Ebû Muhammed, nesebi (soyu) Peygamber efendimizin mensûb olduğu Kureyş kabîlesine<br />

dayandığı dedelerinin, 815 (H.200) yıllarında Hindistan'a geldikleri rivâyet olunmaktadır.<br />

Behâeddîn Zekeriyyâ, 1169 (H.565) senesinde Hindistan'da Mültân şehrinde doğdu. Yüz<br />

sene ömür sürdükten sonra, 1266 (H.665) senesinde orada vefât etti. Namazını Hâce<br />

Nizâmüddîn-i Evliyâ kıldırdı. Türbesi tanınmakta olup, halkın ziyaretgâhıdır.<br />

Behâeddîn Zekeriyyâ, çocuk yaşta ilim tahsiline başladı.On iki yaşında Kur'ân-ı kerîmi<br />

ezberledi. O sene babası vefât etti. Bundan sonra, ilim öğrenmek arzû ve iştiyâkı ile<br />

Horasan'a gitti. Buhârâ'da yedi sene ilim tahsil etti. Sonra hacca gitti. Hacdan sonra, Mekke-i<br />

mükerremede kalıp ilim tahsiline orada devâm etti. Kemâleddîn Muhammed el-Yemenî<br />

hazretlerinden hadîs-i şerîf okuyup, icâzet, diploma aldı. Bundan sonra Şam ve her biri ilim<br />

merkezi olan mübârek beldeleri ziyâret ederek, oralarda bulunan âlim ve tasavvuf büyükleri<br />

ile sohbet etti. Nihâyet Bağdât'a gelip o zamânın büyük velîlerinden Şihâbüddîn-i Sühreverdî<br />

hazretlerinin talebelerinden oldu. Kısa zamanda yetişerek, hırka giyme nîmetine kavuştu. Bir<br />

gün rüyâsında Resûlullah efendimizi gördü. Bir evde oturuyordu. Şeyh Şihâbüddîn<br />

Sühreverdî ise, Peygamber efendimizin huzûrlarında ayaktaydı. Duvardaki ipte birkaç hırka<br />

asılıydı. Şihâbüddîn Sühreverdî, talebesi Behaüddîn Zekeriyyâ'nın elinden tutarak,<br />

Resûlullah efendimizin mübârek ellerini öpmekle şereflendirdi. Peygamber efendimiz de ipte<br />

asılı hırkalardan birini işâret ederek; "Ömer (Şihâbüddîn Sühreverdî)! Bu hırkayı Behâeddîn'e<br />

giydir." buyurdu. Şihâbüddîn Sühreverdî buyurduğu gibi yaptı. Sabah olunca Şihâbüddîn<br />

Sühreverdî onu yanına çağırdı. Hocasının huzûruna varınca orada ipe asılı hırkayı gördü.<br />

Şihabüddîn Sühreverdî yerinden kalkıp Resûlullah efendimizin, rüyâda işâret buyurdukları<br />

hırkayı ona giydirip; "Ey Behâeddîn! Bu, Resûlullah efendimizin hırkasıdır. Ben arada<br />

vâsıtayım. Bunu kimseye izinsiz veremem." dedi. Evliyâlık yolunu, insanlara anlatmak için<br />

hocası tarafından icâzet verilerek memleketi olan Mültân'a gönderildi. Oraya gidip,<br />

hocasından öğrendiği yüksek hakîkat bilgilerini, kıymetli ve ince mârifetleri anlatmağa<br />

başladı. Onun bu gelişini beğenmeyip, kendisinin o beldede fazla olacağını düşünerek,<br />

kendisine; "Bu beldede âlimler var. Burası dolu, size burada yer yok." mânâsına, tam dolu bir<br />

kâse süt gönderdiler. Bundaki inceliği ve nükteyi iyi anlıyan Behâeddîn Zekeriyyâ, bunlara<br />

cevap olmak üzere; "Biz de âlimlerin gülü olmak üzere gönderildik." mânâsına, o kâsenin<br />

üzerine bir gül koyarak o kimselere geri gönderdi. Bu hâle hayret eden o kimseler, bu zâtın,<br />

tanımadıkları, bilmedikleri bambaşka birisi olduğunu anladılar. Yaptıklarına pişmân olup,<br />

hepsi de onun talebelerinden oldular. Orada, İslâmiyet bilgilerini anlattığını gören ilim<br />

âşıkları, her taraftan sohbetine koşmaya başladılar.<br />

Behâeddîn Zekeriyyâ etrâfına nur saçıyordu. O zamanda Hindistan'da bulunan en büyük<br />

velîlerden Ferîdüddîn-i Genc-i Şeker ve Hâce Kutbüddîn-i Bahtiyâr Kâkî hazretleri ile aynı<br />

zamanda yaşamışlardır. Birbirlerini çok severlerdi ve birbirlerine çok bağlı idiler.<br />

Ferîdüddîn-i Genc-i Şeker'in, Hâce Behâeddîn Zekeriyyâ'nın dayısı olduğu, aralarında<br />

akrabâlık bakımından da böyle bir yakınlığın bulunduğu rivâyet edilmiştir. Ferîdüddîn-i<br />

Genc-i Şeker ve Kutbüddîn-i Bahtiyâr Kâkî, Mültân'a geldiklerinde bunu ziyâret etmişler ve<br />

aralarında çok güzel sohbetler olmuştur. Birbirlerine olan muhabbet ve bağlılıkları o<br />

derecede idi ki, bir defâsında Hâce Behâeddîn, Ferîdüddîn'e yazdığı bir mektubunda; "Sizinle<br />

bizim aramızda Allah aşkının neşesi vardır." diye yazdı. O da, cevâbında; "Sizinle bizim

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!