22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

tehlikeli yerlerde istirahat edilir mi?" buyurdu.<br />

Behâeddîn Buhârî hazretleri bir gün bir yere gitmekte iken, yolları bir akarsuya rastladı.<br />

Yanında bulunan talebelerinden Emîr Hüseyin'e; "Kendini bu suya at." buyurdu. Daha böyle<br />

derdemez, Emîr Hüseyin hiç tereddüt etmeden kendini akan suya attı ve suyun içinde<br />

kayboldu. Aradan bir müddet geçti. "Ey Emîr Hüseyin, çık gel!" buyurdu. Emîr Hüseyin<br />

derhâl sudan dışarı çıktı. Elbisesinde en ufak bir ıslaklık yoktu. Behâeddîn Buhârî hazretleri<br />

ona; "Ey Emîr Hüseyin, kendini suya atınca ne gördün?" diye sordu. Emîr Hüseyin dedi ki:<br />

"Emriniz üzerine kendimi size fedâ ederek suya atınca, bende öyle bir hâl hâsıl oldu ki,<br />

kendimi birden bire gâyet güzel döşenmiş bir odada buldum. Bu odanın hiç kapısı yoktu.<br />

Kapı aradım, orada zâtı âlinizi gördüm. Bana bir kapı gösterdiniz. İşte bu kapıdan çık<br />

buyurdunuz. Eliniz ile kapıyı açtınız, ben de kapıdan çıktım. İşte huzûrunuza geldim." dedi.<br />

Behâeddîn Buhârî hazretlerine bir gün hediye olarak bir mikdâr balık getirilmişti. Balığın<br />

getirildiği sırada, o mecliste hazır bulunan talebeleri ile berâber balığı yemek arzu ettiler.<br />

Bunun üzerine balık hazırlanıp, sofra kuruldu. Talebeler, Behâeddîn Buhârî ile birlikte<br />

sofraya oturdular. İçlerinden biri, gelip sofraya oturmadı. Behâeddîn Buhârî ona; "Niçin gelip<br />

oturmuyorsun?" dedi. O da oruçluyum diyerek, nâfile oruç tuttuğunu bildirdi. Ona; "Gel bize<br />

uy!" dedi. Fakat gelmedi. Tekrar; "Gel bize uy! Sana Ramazan günlerinden bir günde tutulan<br />

oruç sevâbı kadar hediye edeyim." dedi. Fakat o kimse söz tutmayıp, inadında ısrâr etti.<br />

Bunun üzerine talebelerine; "Bu adam, Allahü teâlâdan uzaktır. Siz onu terkediniz." buyurdu.<br />

O oruçlu kimse, son derece zâhid bir kimse idi. Fakat Behâeddîn Buhârî hazretlerinin sözüne<br />

peki demeyip, muhâlefet göstermesi sebebiyle, zâhidliğini kaybetti, ne namaz, ne niyaz kaldı.<br />

Tamâmen dünyâya tapmaya başladı ve felâkete düştü.<br />

Behâeddîn Buhârî hazretleri, Buhârâ'nın bir köyüne gitmişti. Şeyh Hüsrev adında bir zâtın<br />

evinde misâfir oldu. O akşam Şeyh Hüsrev, o köyde bulunan bütün âlimleri ve ileri gelenleri<br />

evine dâvet etti. Hep birlikte yemek yediler. Yemekten sonra Behâeddîn Buhârî hazretleri, ev<br />

sâhibi Şeyh Hüsrev'e; "Git kapıya bak kim var?" buyurdu. Gidip baktı ki, köy halkından<br />

Yûsuf adında biri, bir kap içinde armut getirmiş kapıda bekliyordu. İçeri girmesine müsâade<br />

edildi. O da içeri girip, elindeki armut dolu kabı Behâeddîn Buhârî hazretlerinin önüne<br />

koydu. Behâeddîn Buhârî; "Bu armutları nereden aldın?" dedi, o da aldığı yeri söyledi.<br />

Behâeddîn Buhârî hazretleri bir müddet susup, sonra ev sâhibine; "Bu armutları büyük bir<br />

kaba boşalt gel." dedi. Ev sâhibi armutları büyük bir kaba boşaltıp ortaya koydu. Behâeddîn<br />

Buhârî, armutlardan birini alıp getiren kimseye verdi. Sonra diğer armutların orada<br />

bulunanlara dağıtılmasını emretti. Dağıtıldıktan sonra;<br />

"Hiç kimse kendine verilen armudu yemesin, beklesin." buyurdu. Sonra armutları getiren<br />

Yûsuf adlı köylüye dönüp;<br />

"Armutları getirmekteki maksadın nedir bilir misin?" dedi. Getiren kimse; "Efendim, bana<br />

köyümüze keşf ve kerâmet sâhibi bir zât geldi dediler. Ben de sizi görmekle şereflenmek için,<br />

bu armutları satın alıp, size hediye getirdim. Fakat küstahlık edip, armutların içinden birine<br />

bir işâret koydum ve en alta yerleştirdim. Eğer o zât evliyâ ise, bu armudu bulup bana verir<br />

diye düşündüm." dedi. "Öyleyse elindeki armuda bak, o işâret koyduğun armut mu?"<br />

buyurdu. "Evet efendim. O armuttur." dedi. Bundan sonra Behâeddîn Buhârî hazretleri<br />

buyurdu ki:<br />

"Allahü teâlânın evliyâ bir kulunu, bir kimsenin denemesi uygun değildir. Fakat işâretlediğin<br />

armudu bulup sana vermeseydik, sen bizden uzak kalır ve çok zarar görürdün. Resûlullah<br />

efendimizin bildirdiği yolda bulunan kimseyi imtihâna hâcet yoktur." Armutları getiren<br />

kimse, yaptığı işten çok pişmân olup, Behâeddîn Buhârî hazretlerinden af ve özür diledi.<br />

Talebelerinden biri şöyle anlatmıştır: "Semerkand'da oturuyordum. Behâeddîn Buhârî<br />

hazretlerinin keşf ve kerâmet sâhibi büyük bir zât olduğunu duyunca, ona karşı muhabbetim

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!