22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

dediler ve kayboldular. Hanıma; "Evde ekmek var mıdır?" diye sorunca; "Evet, filân odada<br />

vardır." dedi. Hazret-i İmâm'ın gösterdikleri yeri işâret etti. Kalktı, ekmekleri aldı, dışarı<br />

çıktı, bir fakîri uyandırıp verdi. Daha sabah olmadan hastanın ateşi düştü ve tâûn alâmeti<br />

kayboldu.<br />

Bir gün, mahrem kadın akrabâlarından bâzıları ve hazret-i İmâm'ın huzûruna gidemeyecek<br />

kadar yaşlı ve düşkün olan amcası Muhammed, ona; "Hazret-i İmâm'ın yolunun<br />

vazîfelerinden bana da ver." dedi. "Ben yetkili değilim, icâzetim yoktur. Hazret-i İmâm'a arz<br />

eder, size vazîfe vermeleri için elimden geleni yaparım." dedi. Huzûruna gidince; "Bâzı<br />

sâliha kadınlar, bu fakîrden zikir için vazîfe istiyorlar, nasıl buyurursanız öyle yapayım." diye<br />

arz etti, amcasının ismini söylemeyi unuttu. Buyurdular ki: "O kadınlara vazîfe ver, amcan<br />

Muhammed'e de istersen ver. Çünkü o da isteklidir." Bu arada, bir çocuk geldi. Yaşlı babası<br />

için vazîfe istedi. Bunun üzerine; "Onun da evine git, vazîfe ver." buyurdu. Bedreddîn<br />

Serhendî'nin sonra hâtırından; "Bu icâzet, izin yalnız bahis konusu şahıslara mı mahsustur,<br />

yoksa başkalarına da vazîfe verebilir miyim?" düşüncesi geçti. Bu düşünce daha yer etmeden;<br />

"Sana icâzet mutlaktır. Sen bizim âileye dâhilsin." buyurdular. Sonra gidip, o şahıslara ve<br />

başkalarına vazîfe verdi.<br />

İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin, Mevlânâ Bedreddîn Serhendî'ye gönderdiği bir mektup:<br />

"Allahü teâlânın ismine sığınarak, mektubumu yazmağa başlıyorum. Kazâ ve kaderin ince<br />

bilgilerini, kullarından seçilmiş olanlara bildiren ve doğru yoldan sapmamaları için,<br />

câhillerden saklayan, Allahü teâlâya hamd ederim! Kazâ ve kaderin esrârını, din câhilleri<br />

anlayamayıp, doğru yoldan kayar. İnsanları işlerinde mecbûr, esir veya hâkim, yaratıcı<br />

sanmak tehlikesine düşerler. Allahü teâlâ, Peygamberlerinin en üstünü ile, kullarına doğru<br />

yolu, doğru bilgiyi gösterdi. Yanlış düşünen câhillerin ve âsilerin özür, bahâne etmelerine<br />

meydan bırakmadı. O büyük Peygambere ve akrabâsına ve Eshâbının hepsine bizden iyi<br />

duâlar ve selâmlar olsun! O'nun Eshâbının herbiri, Allahü teâlâya itâat edenlerin ve kadere<br />

inanıp, kazâya râzı olanların en iyisidir.<br />

Kazâ ve kader bilgisini, çok kimseler anlayamamış, doğru yoldan ayrılmıştır. Bu bilgi<br />

üzerinde akıl yürütenler, vehm ve hayâllerine kapılmıştır. Bunlardan bir kısmı, insanların<br />

isteyerek yaptığı işlerinin cebr, zor ile olduğunu sanmış, çokları da, insanların her işi<br />

yaratarak yaptığını, isteyerek yapılan işlere, Allahü teâlânın karışmadığını söylemiştir.<br />

Üçüncü anlayış şekli de, doğru yolda gidenlerin, İslâmiyeti iyi anlıyanların sözüdür. Bunlar,<br />

"Fırka-i nâciye" ismi ile müjdelenmiş olan, "Ehl-i sünnet ve cemâat"dir. Allahü teâlâ, o<br />

yüksek âlimlerden ve onların yolunda gidenlerden râzı olsun! Bunlar birinci ve ikinci<br />

kısımda olanlar gibi taşkınlık yapmamış, orta yolu seçmişlerdir. Ehl-i sünnetin reîsi olan<br />

İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe, İmâm-ı Câfer-i Sâdık'tan şöyle sordu: "Allahü teâlâ, insanların<br />

istekli işlerini onların arzûsuna bırakmış mıdır?" O da; "Allahü teâlâ, rübûbiyyetini<br />

(yaratmak ve her istediğini yapmak büyüklüğünü) âciz kullarına bırakmaz." buyurdu.<br />

"Kullarına, işleri zor ile mi yaptırıyor?" diye sorunca da; "Allahü teâlâ âdildir. Kullarına zor<br />

ile günah işletip, sonra Cehennem'e sokmak, O'nun adâletine yakışmaz." buyurdu. "O hâlde,<br />

insanların, istekli hareketi, kimin arzûsu ile oluyor, kim yapıyor?" diye sordu. O da; "İşleri<br />

insanların arzûsuna bırakmamış ve kimseyi cebr etmemiştir. İkisi arası olagelmektedir.<br />

Yaratmağı kullarına bırakmadığı gibi, zor ile de yaptırmaz." buyurdu.<br />

İşte, Ehl-i sünnet âlimleri diyor ki kulların ihtiyârî, istekli hareketlerini, işlerini Allahü teâlâ<br />

îcâd etmekte, yaratmaktadır. O'nun kudreti ile var oluyorlar. Fakat, insanın kudreti de<br />

karışmaktadır. İstekli hareketlerimiz, Allahü teâlânın kudreti ile "yaratılır" ve bizim<br />

kudretimiz ile "kesb edilmiş" olur.<br />

Bedreddîn Serhendî'nin "Hadarât-ül-Kuds" isimli eserinde, İmâm-ı Rabbânî hazretlerini<br />

çeşitli hâlleri ile, dünyâya gelişinden Cennet'e gidişine kadar; keşfleri, kerâmetleri,<br />

tasavvuftaki dereceleri, eşsiz nasîhat ve sözleri, tatlı ve feyzli bir dille anlatılmakta, ondan

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!