22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bir gün anne ve babasının kabirlerini ziyârete gitmişti. Abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan<br />

sonra; "Yâ Rabbî, bu namazın sevâbını Peygamber efendimize ve bütün peygamberlere<br />

(aleyhimüsselâtü vesselâm), hepsinin eshâbına, evliyâya ve onlara tâbi olan anne ve babanın<br />

rûhlarına ihsân eyle." dedi. Duâsını bitirince, bütün kabirlerde olanların rûhları çekirgeler<br />

gibi ona koştular ve onları da bu duâya ortak etmesini istediler. Her ne kadar, "Ana ve<br />

babama çok sevâb verilmesini istiyorum." dedi ise de, fayda vermedi. Yalvardılar ve geri<br />

gitmediler. Gidip Şeyh Ebû Neccârî'nin türbesine girdi. Gördü ki, şeyhin türbesinin içine<br />

girmediler, dışarıda mahrûm kaldılar. "Dönüşte hepinize Fâtiha okuyacağım." diye söz verdi.<br />

Çok sevindiler. Büyük şeyhin türbesine döndü. Şeyh kalktı ve hürmet etti, çok lütuf ve<br />

merhamet eyledi ve bu şehirde salgın hâlinde olan vebâdan sen zarar görmeyeceksin diye<br />

müjdeledi.<br />

İmâm-ı Rabbânî buyurdular ki: "Bizim büyüklerimiz kabirlerin keşfine îtibâr etmiyorlar.<br />

Onların kabir ziyâretindeki usûlleri, kabrin hizâsında kendini bütün bağlardan kurtarıp, bütün<br />

himmetiyle kabrin sâhibine teveccüh ederek oturmaktır. Bundan sonra kalblerine ne gelirse,<br />

kabirdekinin hâlinden bilirler. Yabancıların sohbetinde de, o büyüklerin hâli böyledir. O gibi<br />

şeylere güvenmeyiniz. Bu, kendini beğenmeye götürür. Ucb, yâni kendini beğenmek ise, yol<br />

keser."<br />

Bir gece rüyâsında; büyük bir şehirde, yüksek bir sarayda, yüksek bir salonda İmâm-ı<br />

Rabbânî'nin huzûrunda oturduğunu gördü. Dışardan birisi gelip ona; "Hızır aleyhisselâm<br />

kapıda seni bekliyor." dedi. Hazret-i İmâm'dan izin işâreti geldi ve hemen kalktı, dışarı çıktı.<br />

Hızır aleyhisselâmın genç bir insan sûretinde, güzel yüzlü, beyaz benizli, sakalı yeni çıkmış<br />

bir hâlde kapıda durduğunu gördü. Selâm verdi. O çıkar çıkmaz, yürüdü. O da ardından gitti.<br />

O beldenin sokak ve yollarını dolaştı. Gezerken; "Efendim! Allahü teâlânın size ihsân ettiği<br />

feyz ve bereketlerden bana ihsân ediniz." dedi. "Sen öyle bir kimseden nisbet almışsın ki,<br />

sana ve âleme onun irşâdı yeter." diyerek, Hazret-i İmâm'ın büyüklüğüne işâret etti.<br />

Bir defâ yine rüyâda Server-i âlemi ders verdiği mescidinde, sırtı kıbleye karşı iki dizi<br />

üzerinde oturuyor gördü. Mescide girip elinde olmayarak, kendini ayaklarına attı. Sonra<br />

kalkıp duâ eder gibi iki elini kaldırdı ve; "Yâ Resûlallah! Bana bir müjde verin!" diye arz etti.<br />

İsrâ sûresinin; "Bütün noksanlıklardan münezzeh olan Allah, kulunu geceleyin<br />

götürdü." meâlindeki birinci âyetini okudu. Bundan sonra buyurdular ki: "Senin evinde<br />

erkek çocuklar dünyâya gelecek." Bu rüyâdan on ay sonra bir oğlu oldu. İsmini Muhammed<br />

Ârif koydu. Bundan sonra doğan çocuklar hep erkek oldu. Allahü teâlâ, Resûl-i ekremin<br />

müjdesi üzerine, yedi çocuk verdi.<br />

Bir gün İmâm-ı Rabbânî hazretleri, talebelerinin büyükleri ile sohbet ederken; "Bu yolun<br />

büyüklerinin dilinde kullanılan nisbet kelimesinin mânâsı nedir?" buyurdu. Bedreddîn<br />

Serhendî de; "Siz bilirsiniz!" diye arzetti. Bir an başlarını önüne eğdiler ve teveccüh ettiler.<br />

Sonra; "Nisbetten murâd; sâlik ile Hak arasında olan yakınlık ve alâkadır." buyurdu.<br />

Hazret-i İmâm, Mektûbât'ın üçüncü cildini tamamlayıp, dostlara birkaç tâne daha mektûb<br />

yazınca, Bedreddîn Serhendî içinden; "Bu dördüncü cildin toplayıcısı fakîr olsa." diye<br />

niyetlendi: Nitekim birinci cildi Mevlânâ Yâr MuhammedCedîd, ikinci cildi Mevlânâ<br />

Abdülhay, üçüncü cildi Hâce Hâşim-i Keşmî toplamışlar idi. Bir gün yalnızken hazret-i<br />

İmâm'a bu niyetini arzetti. Bir an sustular, sonra buyurdular ki: "Vakit nerde, fırsat kime?<br />

Yakînen bilinmelidir ki, ömrümüz senelerden çıktı, günlere kaldı. Sen niyetinin sevâbını<br />

alırsın." Bu konuşmadan birkaç gün sonra o, dünyâyı aydınlatan güneş, toprak perdesi altına<br />

geçti. Yâni vefât etti.<br />

Vebâ günlerinde, bir gece yarısı, Bedreddîn Serhendî'nin hanımının boğazında tâûn alâmeti<br />

görüldü. Birden ateşi yükseldi. Şaştı ve perişân oldu. Çünkü küçük çocukları vardı. Hemen<br />

ağlayarak ve kalbden inleyerek hazret-i İmâm'a ilticâ eyledi. Hocaları görünüp buyurdular ki:<br />

"Filân yere koyduğunuz şu ekmekleri sadaka verin, hanımınız sıhhat bulacaktır." Bunu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!