22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

edilmektedir.<br />

Bedî'uddîn Sehârenpûrî, İmâm-ı Rabbânî hazretlerine talebe olmadan önce memurluk<br />

yapıyordu. Zaman zaman hazret-i İmâm'ın yâni İmâm-ı Rabbânî'nin sohbetlerini dinlemeye<br />

giderdi. Bu sırada bir kıza âşık oldu. Sâlih amelleri yapmak, haramlardan kaçınmak gibi<br />

mühim amellere pek dikkat etmiyordu. Hazret-i İmâm, ona; "Bedî'uddîn, niçin namaz<br />

kılmıyorsun ve günahlardan sakınmıyorsun?" buyurdu. O da; "Çoklarından böyle nasîhatler<br />

dinledim. Eğer bu hususta teveccüh buyurursanız ve beni bu hâlden teveccüh ve tasarrufla<br />

kurtarırsanız, buyurduklarınızı yapabilirim, yoksa bana nasîhat tesir etmiyor." diye arzetti.<br />

Bir an teveccüh edip; "Yarın bu niyet ve emniyetle buraya gel." buyurdu. Ertesi gün, çok<br />

sevdiği kız onlara misâfir geldi. Onunla konuşmaya dalıp, hazret-i İmâm'a gidemedi. İki-üç<br />

gün sonra İmâm-ı Rabbânî'nin sohbetine gitti. Buyurdu ki: "Verdiğin sözü tutmadın. Ama<br />

mâdem ki bugün geldin, yine iyi ettin. Git abdestini yenile, iki rekat namaz kıl ve yanıma<br />

gel." Buyurdukları gibi yaptı. Onu husûsî odalarına götürdü ve teveccüh buyurdu. Kendinden<br />

geçip yere yıkıldı. O hâlde onu kaldırıp eve götürdüler. Bir gün bir gece sonra kendine geldi.<br />

Kalbini yoklayınca, o tutkunluktan bir iz kalmadığını gördü. Kalbini temizlenmiş, belki<br />

bütün tutulma ve bağlardan kopmuş buldu. Bundan sonra hocasının sohbetlerine devâm etti.<br />

O istekler hazînesinin yüksek teveccühlerinin bereketi ile sonsuz yükselme ve derecelere<br />

kavuştu.<br />

Bedî'uddîn Sehârenpûrî, İmâm-ı Rabbânî hazretlerine memuriyeti bırakıp, hep hizmetinizle<br />

şerefleneyim diye arz ettiğinde; "Bu sefer bırakma." buyurdu. Ne kadar ayrılmayı söylediyse<br />

râzı olmadılar. Bir ara yıllık izne ayrılmıştı. Saltanat merkezi Ekberâbâd'dan ayrıldığı ilk gün,<br />

Burhânpûr'a gidinceye kadar, her gün sabahtan akşama kadar, hocası hazret-i İmâm'ı yanında<br />

görürdü. Gelirler, insanlar arasında onun elini tutup kenara çekerler ve terbiye ederlerdi. Bu<br />

günlerde hiçbir gün ve hiç bir zaman ondan ayrılmadılar.<br />

Bedî'uddîn Sehârenpûrî Ecbin'e gittiğinde, kâfirlerin râhiplerinden istidrâc ehli olup, zamânın<br />

pâdişâhının ve emirlerinin kendisine îtikâdı olduğu ve görmeye gittikleri Ecyed Rub Çükî'ye<br />

adlı biri vardı. Devlet ileri gelenleriyle birlikte onu görmeye gitti. Râhip onu görür görmez;<br />

"Ey Bedî'uddîn! Bugün dünyâda kendisinden daha büyük velî bulunmayan hocanı bırakıp da<br />

böyle nereye geldin?" dedi. "Sen onu nereden biliyorsun?" diye sorunca; "Bu asırda senin<br />

hocan gibisinin bulunmadığı bana keşf ve mâlum oldu." dedi. Bunun üzerine; "Mâdem ki<br />

öyledir, sen niçin onun hizmet ve sohbetine gitmiyorsun?" dedi. "Ben kendi dînimde<br />

olgunlaşmışım, ona ihtiyâcım yoktur." cevâbını verdi ve küfründe ısrâr etti.<br />

Bir gün Allahü teâlânın ismini anarken bir anda kendini Resûl-i ekremin sohbetinde gördü.<br />

Birisi; "Yâ Resûlallah! Siz kuşluk namazını kılarmısınız, yoksa, kılmaz mısınız?" diye suâl<br />

etti. Cevap vermediler. Bedî'uddîn Sehârenpûrî arzetti ki: "Yâ Resûlallah! Meyân Şeyh<br />

Ahmed (yâni İmâm-ı Rabbânî hazretleri) bu namazı kılıyor. Onun hâli öyledir ki, sizin<br />

yapmış olduğunuz her ameli yapar." Resûl-i ekrem efendimiz biraz murâkabeden sonra,<br />

mübârek başlarını kaldırıp; "Meyân Şeyh Ahmed'in yaptığı her amel haktır, doğrudur ve<br />

bizim amelimizin aynıdır. Biz de bu namazı kılıyoruz." buyurdular.<br />

Ne zaman Serhend'e mübârek hocasının huzûruna gitse kendiliklerinden buyururlardı ki:<br />

"Sen şu hâldesin, bundan sonra şöyle şöyle olacak."Gerçekten buyurdukları gibi vâki olurdu.<br />

Dâimâ ona hâllerini söyler, bu yolda ilerlemesini sağlar ve kontrol ederdi.<br />

Bir gün bir tanıdığın ricâsı ile, kendisinden dîne muhâlif bâzı sözler duyulduğu için, hazret-i<br />

İmâm'ın yâni İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin kırgın olduğu bir şeyhin kabrini ziyârete gitti.<br />

Ama hem gidiyor, hem de hazret-i İmâm'ı incitip, kendisine darılacaklarından korkuyordu.<br />

Kabrin başına oturduğu sırada, yırtıcı bir arslanın kabristanın etrâfında dolaştığını gördü. O<br />

korku ve dehşetle arslana bakarken, gördü ki, arslanın gözleri, hazret-i İmâm'ın gözleri;<br />

arslanın yüzü, tamâmen hazret-i İmâm'ın yüzü gibidir. Üzerinde büyük bir kızgınlık hâli<br />

vardı. Hocasını hiç görmediği bir öfke hâli ile görünce, heybetinden titreyerek kalktı ve

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!