22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Yanımda durdu. Beni çözdü ve; "Gel ey Abdullah! Senin matlûbun, aradığın, istediğin kimse<br />

benim." dedi ve gözden kayboldu. Fakat, ben o zâtın kim olduğunu bilemedim. Dışarı çıkıp<br />

oradan uzaklaştım. Mısır'a ulaştığımda, aradığım zâtın kim olduğunu ve nerede bulunduğunu<br />

bilmiyordum. Aradan bir müddet geçti. Birlikte kaldığımız dervişler; "Bulunduğumuz<br />

beldeye Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretleri gelmiş. Haydi gelin, kendisini ziyâret edelim,<br />

sohbetinde bulunalım." dediler. Gittik. Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerini gördüğümde, yolda<br />

beni zindandan kurtaran zât olduğunu anladım. Bundan sonra kendisine bağlandım. Vefâtına<br />

kadar sohbetinde ve hizmetinde bulundum.<br />

Abdullah-ı İsfehânî, hocası Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerinin sohbet ve hizmeti ile<br />

şereflenerek, tasavvufta yetişti. Evliyâlık yolunda çok üstün derecelere, anlaşılamıyan<br />

yüksekliklere kavuştu.<br />

Hocasının vefâtından sonra oralarda duramayıp, Mekke-i mükerremeye doğru yola çıktı.<br />

Yolda, hocasının hocası olan Ebü'l-Hasan-ı Şâzilî hazretlerinin kabrini ziyâret etti. Bu esnâda<br />

Ebü'l-Hasan-ı Şâzilî hazretleri kabrinden seslenerek; "Mekke-i mükerremeye git! Orada<br />

otur!" buyurdu. Bu emir üzerine Mekke-i mükerremeye varıp, Harem-i şerîfin etrâfına<br />

ulaştığında, gizliden bir sesin kendisine hitâb ettiğini duydu. O ses; "Öyle bir beldeye geldin<br />

ki, o belde, hayırlı bir beldedir. Fakat bu beldede bulunanlar bu beldenin kıymetini<br />

bilemiyorlar." diyordu.<br />

Abdullah-ı İsfehânî hazretleri, vefâtına kadar orada ikâmet etti. Vefâtında Fudayl bin Iyâd<br />

hazretlerinin yakınına defn olundu.<br />

Evliyâdan bir zât şöyle anlatmıştır:<br />

Mekke-i mükerremeden Medîne-i münevvereye gittim. Resûlullah efendimizin kabrini<br />

ziyâret ettim. Herkes Abdullah-ı İsfehânî'nin Mekke'den ayrılmadığını, orada bulunduğunu<br />

söylüyorlardı. Ben ise; "O büyük zâtın Resûlullah efendimizi ziyârete gelmemesi mümkün<br />

değildir." diye düşündüm. Bu düşünceler içinde yoluma devâm ediyordum. Bir ara başımı<br />

yukarıya kaldırmıştım. Bir de ne göreyim. Abdullah-ı İsfehânî havada yürüyor. Resûlullah<br />

efendimizin kabr-i şerîfini ziyâret için Medîne-i münevvereye geliyordu. Bana ismimle hitâb<br />

etti. Bâzı şeyler konuştuk. Sonra ayrıldı. Yolumuza devâm ettik.<br />

Abdullah-ı İsfehânî hazretleri, Allahü teâlânın velî kullarından birinin cenâzesinde bulundu.<br />

Cenâze defnedildikten, kabre konulduktan sonra, birisi telkine başlıyacaktı. Telkîn için<br />

kalkınca, Abdullah-ı İsfehânî hazretleri tebessüm etti. Talebelerinden birisi sebebini sordu.<br />

Buyurdu ki:<br />

O hoca telkîne başlayınca, kabre koyduğumuz bu mübârek zât bana; "Ey Necmüddîn! Hiç<br />

hayret etmiyor musun ki, kalbi ölü olan bu hoca, hakîki hayâta yeni başlayan diri bir kimseye<br />

telkîn veriyor." dedi. Bunun için tebessüm ettim.<br />

Kendisinden nasîhat isteyenlere buyurdu ki:<br />

"İlmi, ibâdete zarar gelmemesi için taleb ediniz. İbâdeti de, ilme zarar gelmemesi için<br />

isteyiniz. Kulun hakkı, ancak bu ikisiyle meşgûl olmasıdır. Akıllı kimse, îmânını korumak<br />

için, Allahü teâlânın emir ve yasaklarında gevşeklik göstermez ve sâlih amellerde kusûr<br />

etmez. Allahü teâlânın, mü'minlerin kalblerine verdiği îmân, tabîat ve hevâ zulmetiyle<br />

perdelenmiştir. Bunun açılması için perdeleri ortadan kaldıracak şeye ihtiyaç vardır. Allahü<br />

teâlâ, sâlih amellerle îmânı kuvvetlendirmek için, emir ve yasak, vâd ve vaîdlerde<br />

bulunmuştur. Kökü, yakîn toprağında bitmeyen, dalları amellerle meydana gelmeyen her<br />

îmân, Azrail aleyhisselâm canı almaya geldiği zamandaki şiddetli korkular karşısında sâbit<br />

kalamaz. Böyle kişinin, sonunda îmânsız ölmesinden korkulur. Bu da ancak son nefeste ve<br />

ölüm korkuları zuhûr ettiği zaman belli olan bir durumdur. Bu hâl meydana geldiğinde, çok<br />

az insan îmânında sebât eder. Onun için akıllı kimsenin, sâlih amellerin faydasına kavuşması,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!