22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

gelişini rahmet bilip, sohbetine koştular. Az zamanda halktan ve devlet adamlarından birçok<br />

kimse, Abdullah-ı İlâhî'nin talebeleri arasında yer aldı.<br />

Bunlardan biri de Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin torunlarından Âbid Çelebi idi.<br />

Kâdılık hizmetini bırakarak Abdullah-ı İlâhî'ye talebe olmuştu. Bir gün Zeyrek Câmiinde<br />

Âbid Çelebiye sâdece onun farkedebileceği bir kerâmet göstererek iltifâtlarda bulundu.<br />

Bunun sebebini soran talebesi Uzun Musluhiddîn'e;<br />

"İnsanların meşrebleri ayrı ayrıdır. Avâmın çocukları dayaktan, büyüklerin çocukları lütuftan<br />

anlar. Ona iltifât etmesem, beni ve bu büyüklerin yolunu bırakır." buyurdu.<br />

Yine Âbid Çelebi, Abdullah-ı İlâhî'nin dergâhına uzun bir müddet devam ettikten sonra<br />

kalbinin açılmadığını fark edip Muhyiddîn İskilibî (Şeyh Yavsî) hazretlerine talebe olmayı<br />

kalbinden geçirdi. Kafası bu düşüncelerle dolu olarak Zeyrek Câmiinde namaz kıldı.<br />

Namazdan sonra hocası Abdullah-ı İlâhî kendisine dönüp; "Seni namaz kılarken Muhyiddîn<br />

İskilibî'nin şeklinde gördüm." buyurdu. Bunun üzerine Âbid Çelebi, özür dileyip hocasının<br />

elini öptü ve hizmetine devam etti. Gün geçtikçe gönlü açılıp ard arda gelen feyzlere kavuştu.<br />

Halkın ve devlet erkânının iltifatları, Abdullah-ı İlâhî hazretlerini İstanbul'dan uzaklara<br />

gitmeye zorladı. Zâten meşhur Osmanlı kumandanı Evrenos Beyin oğlu Ahmed Bey,<br />

sancakbeyi olduğu Vardar Yenicesi (Selanik yakınlarında)' ne dâvet edip duruyordu.<br />

Abdullah-ı İlâhî hazretleri çok sevdiği Ahmed Beyin arzusuna uyup Vardar Yenicesi'ne gitti.<br />

Seyyid Ahmed Buhârî hazretlerini İstanbul'da yerine halîfe bıraktı. Teşrifi ile Vardar<br />

Yenicesi şenlendi. Şehir onun hürmetine îmâr edildi. Câmiler, hanlar, medreseler,<br />

darü'l-hadîs, tekke ve türbeler inşâ edildi. İnsanlar bu Allah adamının sohbetinden istifâde<br />

etmek, meclisinde bulunmak için yarış ettiler.<br />

Bir gün ihtiyar bir kadın Abdullah-ı İlâhî'nin meclisine gelip bir müşkülü olduğunu arzetti. O<br />

gece rüyasında kendisini kurbağa şeklinde gördüğünü söyledi. Abdullah-ı İlâhî; "Hayırdır<br />

inşaallah korkacak bir şey yok." buyurup, kendi haliyle meşgul oldu. Ama bu cevap kadını<br />

tatmin etmemişti. Bir kenarda bekledi. Biraz sonra başını kaldıran Abdullah-ı İlâhî;<br />

"Anacığım! Sen dervişleri evine davet etmek istemiş, sonra da vazgeçmişsin. Bu rüyâ ona<br />

alâmettir. Git huzurla işine bak." buyurdu. İhtiyar kadın bu sözleri tasdik edip; "Evet aynen<br />

öyle oldu. Evim dar olduğu için davetten vazgeçtim." dedi.<br />

Abdullah-ı İlâhî hazretleri, Vardar Yenicesi'nde uzun yıllar insanlara Allahü teâlânın dînini<br />

anlattı. İnsanlara rehberlik, zevk erbabına pîrlik, şevk, istek sâhiplerine şeyhlik yaptı. Sırların<br />

kaynağı, doğruların dayanağı, ilâhî sırların açıklayıcısı oldu. 1491 yılında burada vefat edip,<br />

şehir içinde yüksek bir yerde, Evranosoğlu Ahmed Beyin yaptırdığı mescid, medrese, tekke,<br />

dârül-hadîs ve türbeden müteşekkil külliyenin türbesine defnedildi. Ahmed Bey, Murâd<br />

Baba, Şeyh Feyzullah Efen<br />

Efendi, Yazıcızade Mehmed Efendi oğlu MehmedÇelebi (Yazıcı Çelebi Efendi) de daha<br />

sonra burada defnedildiler. Bunlar büyük ihtimalle Abdullah-ı İlâhî'nin VardarYenicesi'ndeki<br />

belli başlı talebeleri idiler. Türbe, Osmanlıların son zamanlarına kadar ayakta kalmış, ziyâret<br />

edilmiş, fakat daha sonra ortadan kaldırılmıştır.<br />

Abdullah-ı İlâhî hazretleri, on beşinci asır Türk edebiyatı nesri içinde mühim yer tutan<br />

kitaplar yazdı. Keşfü'l-Vâridât li-Tâlibi'l Kemâlât ve Gâyeti'd-Derecât adıyla Şeyh<br />

Bedreddîn Simavnevî'nin Varidât'ını şerh ederek yanlışlıklarını ortaya koydu. Tasavvufî<br />

hayatın adâb ve erkânını anlattığı Meslekü't-Tâlibin vel-Vâsilîn adlı eserini Türkçe olarak<br />

kaleme aldı (1483). Zâdü'l-Müştâkîn kitabında yüzden fazla tasavvufî terimi Türkçe olarak<br />

açıkladı. Tasavvufî ahlâkla ilgili olarak yine Türkçe Esrârnâme kitabını kaleme aldı.<br />

Vahdet-i Vücûdla ilgili bilgileri, Risâle-i Vücûd adlı eserindeArapça olarak açıkladı.<br />

Risâle-i Ahâdiyye adlı eserinde bazı terimleri Farsça olarak açıkladı. Ruzbehân-Baklî'nin<br />

Risâle-i Kuds adlı eserini Menâzilü'l-Kulûb adıyla Farsça şerh etti. "İlâhî" mahlası ile

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!