22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

mânâsında bir Arabî mısrâyı târih düşürmüşlerdir.<br />

HAMURCU<br />

Aysâvî'nin beldesinde, vazîfesi, hamur yoğurup ekmek yapmak olan bir kimse vardı. Bu kimse bir<br />

gün, hamurunu yoğurdu ve ekmek yaptı. Sonra câmiye geldi. Abdest aldı. Öğle namazı vakti idi.<br />

Namazını kıldı. İkindiyi de kılıp gitmek istedi. İkindi namazının vaktinin girmesini beklemek üzere<br />

bir köşeye çekilip oturdu. Yorgun olduğu için uyuyakaldı. Seher vaktine kadar uyumuştu.<br />

Uyandığında tanımadığı birinin, mihrabın üzerinde bulunan kandilleri yaktığını gördü. Bu kimse<br />

kandilleri yaktıktan sonra, birini şadırvanın kapısına astı. Akşam veya yatsı namazının vakti gelmiş<br />

olduğunu zannetti. Bu sırada ricâl-ül-gaybden (Allahü teâlânın insanlardan gizlediği evliyâ<br />

kullarından) olan kırk kişi şadırvana girip, kandil ışığında abdest aldılar. Câmiye girip saf tutarak<br />

oturdular ve imâmı beklemeye başladılar. Olanları hayretle tâkib eden hamurcu, bu işte bir gariblik<br />

olduğunu hissetti. Dışarıya göz gezdirdi. Hayreti daha da arttı. Çünkü vakit seher vakti idi ve sabah<br />

namazının vakti girmek üzere idi. Vakit girince o cemâatten birisi kalktı ve hamurcunun o zamâna<br />

kadar duymadığı, işitmediği güzellikte, kalblere, rûhlara tesir eden çok güzel bir ezân okudu. O sırada<br />

nûr yüzlü ve heybetli bir zât içeri girdi. Onu görünce cemâat ayağa kalktı. Bu zât Ahmed Aysâvî<br />

hazretleri idi. Sünnetleri kıldılar. Sonra Aysâvî onlara farzı kıldırdı. Namazdan sonra kandilleri<br />

söndürüp çıktılar. Hamurcu da dayanamayıp çıktı. Aysâvî onu görünce, kendisi hayatta iken bu hâli<br />

kimseye anlatmamasını emretti. Bundan sonra Aysâvî ve o cemâat uzaklaşıp oradan ayrıldılar. Biraz<br />

sonra müezzin o câmide ezân okumaya başladı.<br />

Hamurcu bütün bu olanlardan iyice anladı ki, o cemâat ricâl-i gayb denilen kimseler idi. Câmide ezân<br />

okuyup, namaz kılmalarını kendisinden başka gören ve işiten olmamıştı. Bu hâl Aysâvî'nin bir<br />

kerâmeti idi ve bunun için kimseye anlatmamasını söylemişti. O da, Aysâvî hayatta iken bu hâli<br />

kimseye anlatmadı.<br />

1) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.2, s.215<br />

2) Esmâ-ül-Müellifîn; c.1, s.154<br />

3) Hülâsat-ül-Eser; c.1, s.369<br />

4) El-A'lâm; c.1, s.276<br />

5) Îzâh-ul-Meknûn; c.1, s.391, 426<br />

6) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.15, s.184<br />

AZERÎ HAMZA BİN ALİ;<br />

İlimlere vâkıf, ârif ve himmet sâhibi bir zât. 1380 (H.782) yılında Maverâünnehr'de İsferâyin<br />

kasabasında doğdu. 1462 (H.866) yılında vefât etti.<br />

Asıl adı Hamza bin Ali Meliki't-Tûsî ve Beyhakî'dir. Babası İsferâyin'de mevki sâhibi bir zât<br />

idi. Hamza bin Ali küçük yaştan îtibâren ilim sâhipleri ve gönül sultanları ile berâber oldu.<br />

Gençlik çağında dahi dünyâ işlerine iltifat etmedi. Hiç bir emel peşinde koşmadı. Fen ve din<br />

ilimlerinde ilerledi. Şiir ile meşgûl oldu. Sultan Şahruh hakkında bir kasîde yazdı. Şeyhe çok<br />

hürmet ve tâzim gösteren Sultan ona "Melikü'ş-Şuarâ" ünvânını vereceğini vâdetti.Ancak<br />

Hamza bin Ali bu makamı dünyâ muhabbetine açılan bir pencere görüp, istemedi. O, dünyâyı<br />

tamamen terketmek istiyordu.<br />

Bu maksatla şeyhlerin şeyhi, âriflerin önderi Muhyiddîn et-Tûsî el-Gazâlî'nin sohbetlerine<br />

katıldı. Ondan hadîs kitaplarını okudu. Tarîkat erkânını öğrendi ve bu yolda ileri derecelere<br />

kavuştu. Mânevî hazzın, ilâhî aşkın tadını aldığı bu büyük şeyhin yanından hiç ayrılmadı.<br />

Onunla birlikte hacca gitti. Ancak Şeyh Muhyiddîn hazretleri Halep'te hayâta gözlerini

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!