22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

4) Esmâ-ül-Müellifîn; c.1, s.455<br />

5) Şezerât-üz-Zeheb; c.4, s.75<br />

6) Nefehât-ül-Üns, s.471<br />

7) Nesâyim-ül-Mehabbe; s.260<br />

8) Sefînet-ül-Evliyâ; s.168<br />

9) The Sûfi Orders in Islâm; s.53<br />

10) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.6, s.127<br />

11) Brockelmann; Gal.1, s.490, Sup.1, s.674<br />

AYNÜZZEMÂN CEMÂLEDDÎN-İ GEYLÂNÎ;<br />

Büyük velîlerden. Doğum târihi ve yeri belli değildir. On ikinci asrın sonlarında Kazvin'de<br />

vefât etti. Fazîletler ve kerâmetler sâhibi, son derece âlim, yüksek bir zât idi.<br />

Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin sohbetinde ve hizmetinde bulunmak üzere, ilk defâ<br />

memleketinden ayrılarak yola çıkacağı zaman, kendisine lâzım olur düşüncesiyle,<br />

kütüphânesinde bulunan, çeşitli ilimlere dâir kitapları alıp götürdü.<br />

Uzun yolculuk esnâsında, bir gece rüyâsında Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerini gördü.<br />

Kendisine; "Ey Geylicik! Yükünü bırak da gel!" diyordu. Uyandığında, kendisinin dünyâlık<br />

bir şeyi bulunmadığını, dünyâlık toplayacak hâli de olmadığını düşünerek, üstâdın rüyâda<br />

kendisine böyle söylemesinin hikmetini anlıyamadı. İkinci gece yine aynı rüyâyı gördü.<br />

Uyandığında bu sözün mânâsını daha fazla merak etti. Üçüncü gece rüyâsında yine aynı şeyi<br />

söyleyince; "Ey efendim! Yüküm nedir?" diye suâl etti. "Toplayıp getirdiğin kitaplar."<br />

buyuruldu. Uyandığında, bu kitapların hocasından istifâde etmesine mâni olacağını anlayıp,<br />

hepsiniCeyhun Nehrine attı. Necmeddîn-i Kübrâ'nın huzûruna vardığında, kendisine; "Ey<br />

Cemâleddîn! Eğer o kitapları nehre atmasaydın, bizden istifâde edemezdin." buyurdu.<br />

Cemâleddîn söz dinleyip kitapları nehre attığı için çok sevindi. Hocasının dergâhında kırk<br />

gün kalmakla çok yüksek derecelere kavuştu. Kırk gün sonra hocası ona tarîkat hırkası<br />

giydirip, Aynüzzemân, zamânın gözbebeği ünvânını verdi.<br />

Aynüzzemân Cemâleddîn hazretleri, Kazvin'de otururdu. Herkes, nûr saçılan sohbetlerinden<br />

istifâde etmek için, her taraftan akın akın yanına koşardı. Kazvin'de kendisinden istifâde<br />

eden, sohbetlerine koşan birçok talebesi bulunmakla berâber, uzak memleketlerde de<br />

talebeleri vardı. Şîrâz pâdişâhı da bu talebelerden idi.<br />

Bir zaman Kazvin'in ileri gelenlerinden bir kimse, Şîrâz'a göç etmek istedi. Bu kimse,<br />

gideceği yerin pâdişâhının, Cemâleddîn hazretlerinin talebelerinden olduğunu biliyordu.<br />

Bunun için Cemâleddîn hazretlerine gelerek, Şîrâz pâdişâhına, oraya gittiği zaman kendisine<br />

kolaylık göstermesi için bir mektup yazması ricâsında bulundu. Cemâleddîn, kâğıt-kalem<br />

istedi. Getirdiler. Kâğıdın üzerine, "Bal ve Râziyâne (Dere otu cinsinden bir nevî ot adı)"<br />

yazdı. O kimse, bu mektubu da alarak yola çıktı. Şîrâz'a vardığında pâdişâhla görüşmek<br />

istedi. Pâdişâhın karın ağrısından muzdarip olduğunu, şu anda hamamda bulunduğunu<br />

söylediler. Hamama gitti. Pâdişâhın yanına girdi. Pâdişâhın, ağrılar sebebiyle çok sıkıntıda<br />

olduğunu gördü. Yanına varıp selâm verdi. Pâdişâh selâmını alıp nereden geldiğini sordu.<br />

"Kazvin'den." dedi. Pâdişâh, Kazvin ismini duyunca, hocası Cemâleddîn hazretlerinin<br />

durumunu, nasıl olduğunu sordu. O kimse iyi olduğunu bildirip, mektubu verdi. Pâdişâh<br />

mektuptaki iki kelimeyi okuyunca, hocasının kerâmet olarak bu sıkıntısını, rahatsızlığını<br />

bildiğini ve bu ilâcı yazdığını söyledi. Hemen, bal ile, mektupta bildirilen ot getirilerek ilâç<br />

hazırlandı. Pâdişâh bu ilâcı kullandı. Allahü teâlânın izni ile ağrılarından hiçbir şey kalmadı.<br />

Pâdişâh, Allahü teâlâya çok şükretti. Hocasına olan muhabbet ve bağlılığı daha da arttı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!