22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kadar orada kaldı. İnsanlara hizmetle vaktini geçirdi.<br />

1) Hulâsât-ül-Eser; c.3, s.51<br />

2) El-Meşre-ur-Revî; c.2, s.177<br />

AYDERÛSÎ (Abdurrahmân bin Mustafa)<br />

Yemen'de yetişen meşhûr velîlerden. 1135'de Yemen'de doğdu ve orada yetişti. Daha sonra<br />

Mısır'a giderek orada talebe yetiştirmeye başladı. Aldığı mânevî bir işaretle diyar diyar<br />

gezerek Ehl-i sünnet îtikâdını anlattı. Şam, Mısır, Sayda ve İstanbul'da pek çok talebe<br />

yetiştirdi. Son günlerinde yine Mısır'a dönerek Kahire'de vefât etti. Kabri Kahire Seyyidet<br />

Zeyneb Câmii bahçesindeki türbededir. Aynı türbede sağındaki kabirde ise Muhammed Itrîs<br />

hazretleri medfundur.<br />

AYDERÛSÎ (Abdülkâdir bin Şeyh);<br />

On altıncı yüzyılın sonu, on yedinci yüzyılın başında Hindistan'da yaşamış evliyânın<br />

büyüklerinden. İsmi, Abdülkâdir bin Şeyh bin Abdullah'dır. Ayderûsî ve Hindî nisbeleriyle<br />

bilinir. Künyesi Ebû Bekr, lakabı Şems-üş-Şümûs Muhyiddîn'dir. 1570 (H.978) senesinde<br />

Hindistan'ın Ahmedâbâd şehrinde doğdu. 1628 (H.1038) senesinde aynı yerde vefât etti.<br />

Kabri orada olup, ziyâret mahallidir.<br />

Babası, o daha dünyâya gelmeden on beş gün önce, rüyâsında evliyâdan Seyyid Abdülkâdir-i<br />

Geylânî, Şeyh Ebû Bekr Ayderûs ve başkalarını gördü. Abdülkâdir-i Geylânî, ona bir istek ve<br />

bir arzusunun olup olmadığını sorunca, doğacak çocuğu için hayır duâ istedi. Seyyid<br />

Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri de oğluna Abdülkâdir ismini, Ebû Bekr künyesini ve<br />

Muhyiddîn lakabını vermesini söyledi. O da doğacak oğlunun şan ve şerefinin üstün<br />

olacağını bu hâdiseden anladı. Çocuk doğunca, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerine olan sevgi<br />

ve bağlılığından, ismini Abdülkâdir koydu. Ayderûsî'nin diğer kardeşleri, küçük iken vefât<br />

ettiler. Ayderûsî, âilesi içinde sevgi ve muhabbetle yetiştirildi. Âilesinden ilim ve edeb<br />

öğrendi. Zâten baba ve dedeleri âlim ve velîlerden idiler.<br />

Kur'ân-ı kerîm okumayı babasından öğrendi. Âlim ve velîler huzûrunda hatim okudu. Kırâat<br />

ilminden başka, birçok âlimden çeşitli ilimleri tahsîl etti. Bu ilimlerle ilgili icâzet, diploma<br />

aldı. Yazılmış bâzı eserleri tasnif etmeye başladı. İmâm-ı Muhammed Gazâlî hazretlerinin<br />

İhyâu Ulûmi'd-Dîn adlı eserini çok okudu. Bu eserden medh ederek bahsederdi.<br />

Bir zaman, o beldenin vâlisi gelip, bir işi için Ayderûsî'nin babasından duâ istedi. Ayderûsî<br />

daha o zaman küçük idi ve orada bulunuyordu. Vâli, meselesini anlattı. O zaman küçük<br />

Ayderûsî, Sâf sûresinin on üçüncü âyet-i kerîmesini okuyuverdi. Bunun üzerine babası,<br />

vâliye; "Cevâbını bu çocuk verdi." buyurdu. Daha sonra vâlinin meselesi halloldu.<br />

Ayderûsî'nin annesi sâlihâ ve çok cömert bir hanımdı. Ramazan ayında bir Cumâ günü vefât<br />

etti. Son sözü; "Lâ ilâhe illallah." oldu. Ayderûsî annesine çok hürmet ve hizmet edip, onun<br />

hayır duâsını kazandı.<br />

Zamânının meşhûr âlimlerinden ilim öğrenen ve ders okuyan Abdülkâdir Ayderûsî, ilimde<br />

pek yüksek dereceye ulaştı. Tasavvufa karşı alâka duydu. Velîlerin sohbetlerinde bulunup<br />

onlardan istifâde etti. Tasavvuf yolunda ilerledikçe bir şey bilmediğini ve boş olduğunu<br />

hissetti. İlim ve tasavvuftaki yüksek derecesi gerek Hindistan'da gerekse Hindistan dışındaki<br />

yerlerde duyuldu. İlminden istifâde için pekçok kimse onun meclis ve sohbetlerine koştu.<br />

Ondan ilim öğrenen ve tasavvuf yolunda hırka giyen pekçok kimseden bâzıları şunlardır:<br />

Seyyid Celîl, Allâme Cemâleddîn Muhammed bin Yahyâ eş-Şâmî el-Mekkî, Şeyhu'l-kebîr ve<br />

Allâme Bedreddîn Hasan bin Dâvud el-Hindî, Şeyh Sâlih, Allâme ve Fakîh el-Velî

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!