22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

uyurdu. Haberi alır almaz, Merv'den ayrılan Şâh-ı Nakşibend hazretleri süratle Buhârâ<br />

yolunu tuttu. Dikgerân köyüne geldiğinde, Ârif-i Dikgerânî'nin yanında yakınlarından ve<br />

talebelerinden bir topluluk bulunuyordu. Mevlânâ Ârif, Şâh-ı Nakşibend hazretlerini saygıyla<br />

karşıladı. Yanındaki topluluğa kendilerini başbaşa bırakmalarını istedi ve; "Hace Behâeddîn<br />

ile aramızda bir sır var. Bu sırrı görüşmek için ikimiz tenhâ bir yere gideceğiz, yoksa siz<br />

buradan çekilmeği tercih eder misiniz?" buyurdu. Topluluk uzaklaşınca, Şâh-ı Nakşibend<br />

Buhârî hazretlerine dönerek; "Aramızda mânâda büyük birlik ve berâberlik hâsıl oldu. Şimdi<br />

de bu birlik ve berâberlik üzereyiz. İşte vakit sona erişti. Kendi yakınlarıma ve sizinkilere<br />

nazar ettim. Bu tarîkatte ehliyeti ve yokluk sıfatını en ziyâde Hâce Muhammed Pârisâ'da<br />

buldum. Tarîkatte elime geçen her lütfu ihsânı ve mânâyı ona havâle ettim. Yakınlarıma ona<br />

bağlanmalarını emrettim. Sizin de bu hususta yardımınızı esirgemeyeceğinizden emin olmak<br />

isterim. Zâten Muhammed Pârisâ sizin de bağlılarınızdandır. Şimdi sizden isteğim; kendi<br />

elinizle su kaplarını yıkayın, iki diziniz üzerine oturup elinizle ateş yakın ve suyumu ısıtın.<br />

Techiz ve tekfin için lâzım olan şeyleri yerine getirin. Vefâtımdan üç gün sonra da yerinize<br />

dönün." buyurdu.<br />

Yakınları ve talebeleriyle görüşüp helâlleştikten sonra Dikgerân'da vefât eden Ârif-i<br />

Dikgerânî hazretlerinin cenâzesini Şâh-ı Nakşibend Buhârî yıkadı ve namazını kıldırdı. Onu<br />

defnettikten sonra tekrar Merv'e döndü.<br />

Ârif-i Dikgerânî'nin kendisinden sonra Hâce Muhammed Pârisâ, Mevlânâ Emir Şeref ve<br />

Mevlânâ İhtiyarüddîn adlı halîfeleriyle yolu devâm etti.<br />

ÖLEN ÖKÜZLER<br />

Mevlânâ Ârif-i Dikgerânî'ye karşı çıkan, kendinin tasavvuf erbâbı olduğunu söyleyip sesli zikir yapan<br />

biri vardı. Ârif-i Dikgerânî o kimsenin yanına kadar gidip sesli zikri bırakmasını, Allahü teâlânın<br />

ismini gizlice söylemesini istedi. Fakat o bu nasîhatı dinlemedi, açık zikre devâm edeceğini bildirdi.<br />

Ârif-i Dikgerânî; "Eğer nasîhatimi kabûl etmezsen tarlanı sürdüğün hayvanlardan her gün birinin<br />

öldüğünü görürsün." buyurdu. O kimse söz dinlemedi inatla açık zikre devâm etti. Ertesi gün çift<br />

sürdüğü öküzlerinden biri öldü. Bunun üzerine kapı kapı dolaşmaya, dergâh dergâh gezip bâzı<br />

şeyhlerden imdâd istemeye çalışan o kimsenin, ikinci öküzü de öldü. Bu hâl karşısında perişan olan<br />

ve şaşkınlık içinde kalan o kimse yaptığına pişmân oldu. Ârif-i Dikgerânî hazretlerinin huzûruna<br />

gelerek tövbe ettiğini bildirdi ve talebesi oldu.<br />

1) Reşehât; s.57-59<br />

2) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.11, s.35<br />

ÂRİF-İ RİVEGERÎ;<br />

Peygamber efendimizden sonra insanlara doğru yolu gösteren âlimler silsilesinin onuncusu.<br />

Buhârâ'ya 30 km uzaklıkta bulunan Rivger köyünde dünyâya geldi. Doğum târihi 1067<br />

(H.560) olarak rivâyet edilmekte ise de kesin bilinmemektedir. 1315 (H.715) târihinde vefât<br />

etti.<br />

Küçük yaşta medrese tahsîline başladı. Zekâ ve kavrayışının parlaklığı sebebi ile ilmî<br />

mertebeleri hızla geçti. Bu esnâda ilim ve hikmet sâhibi, ibâdet şartlarını harf harf yerine<br />

getiren, insanlara doğru yolu göstermede zamânın kutbu Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri<br />

ile tanıştı ve bütün dünyâsı değişti. Daha ilk günde ebedî saâdet tâcının başına konduğunu<br />

hissetti. Derhâl kendisine bağlandı, vefâtına kadar hiç ayrılmadı.<br />

Hocası ilk sohbetinde ona şöyle dedi: "Hak yolcusu bir sâlik, talebe, vaktinin, zamânının<br />

değerini gâyet iyi bilmelidir. Üzerinden vakitler bir bir geçip giderken kendisinin ne hâlde

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!