22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

1917'de Rusya'da bolşevik ihtilâlinin vukû bulmasından sonra Ruslar, Osmanlı<br />

topraklarından çekilirken silahlarınıErmenilere vererek onları mâsum ve savunmasız Türkler<br />

üzerine kışkırttılar. Ermenilerin hedefi, Doğu Anadolu'yu da içine alan büyük Ermenistan<br />

devletini kurmaktı. Bunun için Türk ve Müslüman olan halkın bölgeyi terketmesini<br />

istiyorlardı. Bu gâyeleri tahakkuk ettirmek üzere görülmemiş bir kıyım ve imhâ hareketine<br />

başladılar. Beşikteki bebeklere ve yatalak hastalara varıncaya kadar öldürdüler. Bâzılarını<br />

câmi, ev ve ahırlara toplayarak sonra ateşe verdiler. Bu mezâlim, doğudan batıya doğru<br />

büyük bir göç dalgasının başlamasına sebep oldu.<br />

Ermenilerin bu insanlık dışı fiillerine karşı, Muhammed Lütfî Efendi, Yavi ve komşu<br />

köylerden topladığı altmış kişilik bir müfrezeyle harekete geçti. Önce Oyuklu köyü<br />

yakınındaRusların karargâh deposu olan ve Ermenilerin elinde bulunan bir silah deposunu<br />

bastı. Bu silah ve malzemeleri Haydari Boğazı'ndaki Zergide köyünde bulunan Türk<br />

ordusuna ulaştırdı. 12 Mart 1918'de Türk ordusu ile birlikte Erzurum'a girdi. Ancak aynı gün<br />

babası Hâce Hüseyin Efendi şehîd düştü.<br />

Doğu'nun Ermeni mezâliminden kurtarılmasından sonra tekrar Hasankale'ye döndü.<br />

Kendisine Hasankale müftülüğü teklif edildi ise de kabûl etmedi. Bu sırada Alvar köyü<br />

insanlarının ısrarlı istekleri üzerine oraya yerleşti. Bundan sonra halk arasında"Alvar İmâmı"<br />

ve "Efe hazretleri" ünvanıyla tanındı. Bir Nakşibendî-Hâlidî şeyhi olarak 1939'a kadar bu<br />

köyde, bu târihten sonra da Erzurum'da halkı irşâd ile meşgûl oldu. 1947, 1949 ve 1950<br />

yıllarında olmak üzere üç defâ hacca gitti. 12 Mart 1956'da vefât etti. Cenâzesi Alvar köyüne<br />

götürülerek oraya defnedildi.<br />

Efe hazretleri, İslâmiyetin aleyhine cereyanların geliştiği ve pekçok müslümanın perişan<br />

olduğu o günlerde dertlerini daha çok şiirle dile getirdi. Onun Arapça, Farsça ve Türkçe<br />

yazdığı bu şiirleri ölümünden sonra oğlu Seyfeddîn Mazlumoğlu tarafından derlenerek<br />

Hulâsâtü'l-Hakâyık adıyla yayınlandı. Şiirleri ve gazelleri incelendiğinde, Allahü teâlânın<br />

aşkı ve Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem sevgisiyle dolu olduğu görülmektedir. Hac<br />

ettiği günlerden birinde Rabbine şöyle yakarmaktadır:<br />

Alîl, zelîl bu yollara düzüldük<br />

Hakîr fakîr denî râha süzüldük<br />

Hâlimiz ne olur ya Rab üzüldük<br />

Ey keremler kânı huccâcı affet<br />

Rahmet-i Rahmân'a muhtâcı affet!<br />

Gönderdin Habîb'in âleme rahmet<br />

Sen eyledin bizi Habîb'e ümmet<br />

Senden özge kimden görek merhamet<br />

Ey keremler kânı huccâcı affet,<br />

Rahmet-i Rahmân'a muhtacı affet.<br />

Hürmet-i Ahmed'e bağışla bizi<br />

Âl-i Muhammed'e bağışla bizi<br />

Vüs'at-i rahmete bağışla bizi<br />

Ey keremler kânı huccâcı affet,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!