22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

kimse ondan ve eserlerinden istifâde etti. Alvân Hamevî, Şeyh Zeynüddîn bin Şemma'ın<br />

hadîs-i şerîf derslerinde de bulundu ve üstün bir dereceye yükseldi.<br />

Alvân Hamevî, Şam civârında yetişen evliyânın büyüklerinden ilim, amel ve irşâd, insanlara<br />

doğru yolu gösterme bakımından zamânının en meşhurlarından oldu. Çok kerâmetleri<br />

görüldü. Bu kerâmetleri oğlu Muhammed Şemsüddîn, Tuhfet-ül-Habîb adlı kitâbında yazıp<br />

istifâdeye sundu.<br />

Alvân Hamevî'nin talebelerinden birisinin çocuğu olmuyordu. Bu durumu hocasına<br />

arzetmişti. Alvân Hamevî hazretleri bir gün o talebeyi çağırıp, beline eliyle vurdu. Ondan<br />

sonra birkaç tâne erkek çocuğu oldu.<br />

Alvân Hamevî, bir gece yatsı namazından sonra talebeleriyle sohbet ederken, lâmbanın yağı<br />

bitti. Bir talebe kalkıp yağ koymak istedi. O esnâda lâmba söndü.Alvân Hamevî, talebesine;<br />

"Yavrum, sen yerine otur. Allahü teâlânın öyle kulları vardır ki, yağı olmayan bir lâmbanın<br />

yanmasını isteseler, derhâl yanar." buyurmasıyla, lâmba yandı ve sabaha kadar ışık verdi.<br />

Ancak Alvân hazretlerinin söndürmesiyle söndü.<br />

Talebelerinden biri, kâfileyle Mısır'a giderken, hayvanı yoruldu. Kâfiledekiler onu<br />

beklemeyip, yollarına devâm ettiler. O talebe yalnız kaldı. Üstelik yağan yağmurdan iyice<br />

ıslandı. Sıkıntılı zamanlarda Allahü teâlânın sevgili kullarından yardım istemeyi hatırladı ve<br />

hocası Alvân'ın ismini söyleyerek Allahü teâlâya yalvardı. Hemen hocasını karşısında gördü.<br />

Hocası ona; "Seni kâfileden geri bırakan nedir?" diyerek hâl ve hatırını sordu ve yere çöken<br />

bineği tutup ayağa kaldırdı. Eşyâsını yükledi. Kendisini de üzerine bindirdi. Onu en kısa<br />

zamanda kâfileye yetiştirdi. Sonra gözden kayboldu ve nereye gittiğini göremedi.<br />

Ticâretle uğraşan bâzı talebeleri gemiyle yola çıktı. Yolculuk esnâsında fırtına çıkıp, gemi<br />

batma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Gemidekiler çok korktular. Gemide bulunan talebeleri,<br />

hocaları Alvân Hamevî'yi vesîle edip yardım istediler. O esnâda Alvân Hamevî hazretleri<br />

denizden bilinen şekli ile çıktı. Üzerinde her zaman giydiği elbiseleri vardı. Herkesin gözü<br />

önünde gemiyi fırtına zarar vermeden sâhile götürüp kayboldu.<br />

Sultân Süleymân Han, Rodos'u fethe karar vermişti. Adanın fethi sırasında,Alvân Hamevî'nin<br />

beyaz bir at üzerinde harbe katılıp yardım ettiği, kale kapısını açtığı görüldü. Bu durum, vezir<br />

ve ileri gelenlere haber verilince, gerçekten kapının açık olduğunu gördüler. Hep birlikte<br />

kapıdan içeri girdiklerinde, Alvân Hamevî'nin, bir toplulukla namaz kıldığını gördüler. Sonra<br />

hâdiseyi gören birisi Hama'da Alvân Hamevî ile karşılaşınca ağladı. Alvân Hamevî ona;<br />

"Yavrum, gördüğün şeylerden kimseye bahsetme, yoksa helâk olursun." buyurdu. Fakat o<br />

şahıs bu durumu gizlice başkalarına söyleyince, Alvân Hamevî ona birini gönderip, bunları<br />

anlatmaktan men etmesini söyledi. Gönderdiği şahıs, gidip, "Niçin herkese anlatıyorsun?<br />

Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terketmesi müslümanlığın güzelliğindendir. Bunu<br />

bilmiyor musun?" dedi.<br />

Hırsızlardan bir grup gece karanlığındaAlvân Hamevî'nin bulunduğu dergâha girdiler.<br />

Niyetleri ona eziyet etmek idi. Alvân hazretlerini namaz kılar buldular. Etrâfında göz<br />

kamaştıran bir nûr parlıyordu. Ortalıkta kandil ve lâmba gibi bir aydınlatıcı yoktu. Bunu<br />

gören hırsızlar, yanlış bir iş yaptıklarını anlayıp tövbe ettiler.<br />

Alvân Hamevî'nin talebelerinden birini zorla alıp uzaklara götürdüler. Hapse atıp boynuna<br />

demir halka geçirdiler, ellerini, ayaklarını zincirle bağladılar. Akşam olunca hocasının<br />

rûhâniyetinden yardım istedi. Bu esnâda ellerinde ve ayaklarındaki zincir ve boynundaki<br />

demir halka kırılıp yere düşmüş, hapishânenin kapısı açılıvermişti. Kapıdaki nöbetçilerin de<br />

uyuduğunu görerek, rahatça oradan çıkıp, memleketine gitti.<br />

Alvân Hamevî, bir Ramazan ayında talebelerinden birine buyurdu ki: "Ben yarın vâz için<br />

mescide gittiğimde, üç yahûdî, mescid kapısına gelir. İkisi gider, biri kalır. O, kapıdan vâz

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!