22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Mahmûd-i İncirfagnevî'ye kavuştu. Ali Râmitenî, ondan mânevî yönden çok üstün makamlar<br />

elde etti. Ardı arkası gelmeyen vilâyet, evliyâlık derecelerine kavuştu. Mânevî ve maddî<br />

ilimlerde kemâl buldu. Öyle ki, şaşırmışların sığınağı, doğru yoldan ayrılanların rehberi,<br />

hakka dâvet edenlerin büyüklerinden oldu. Böylece, silsile-i aliyye denilen büyüklerin teşkil<br />

ettiği, altın halkalar diye isimlendirilen Hak yolu zincirinin on ikinci halkası olma şerefine<br />

kavuştu.<br />

Hâce Mahmûd-ı İncirfagnevî hazretleri, vefâtı yaklaşınca, hilâfeti Ali Râmitenî hazretlerine<br />

verdi ve bütün talebelerini ona ısmarlayıp, emânet etti.<br />

Ali Râmitenî hazretleri Pîr-i Nessâc ve Azîzan isimleri ile şöhret bulmuştur. Kendisi ibâdet<br />

ve derslerden sonra boş zamanlarda helâl lokma kazanmak için dokumacılık yapardı. Bu<br />

sebeple kendisine dokumacıların şeyhi mânâsına Pîr-i Nessâc derlerdi.<br />

Ali Râmitenî hazretlerine, "Azîzân" denmesinin sebebi ise şöyle anlatılır: Bir zaman Ali<br />

Râmitenî'nin evinde iki-üç gün yiyecek bir şey bulunmadı. Evdekiler açlık sebebiyle çok<br />

üzülüyorlardı. Gelen misâfire de evde ikrâm edecek bir şey yoktu. O sırada Ali Râmitenî<br />

hazretlerinin talebelerinden yiyecek satan bir genç, pirinç doldurulmuş bir horoz hediye<br />

getirdi. "Bu yemeği, sizin ve yakınlarınız için hazırladım. Eğer hediyemizi kabûl<br />

buyurursanız, bizi memnun edersiniz." diyerek yalvardı. Bu nâzik anda gelen yemekten son<br />

derece hoşnud olup, o talebesine iltifâtlarda bulundu. Bu yemeği, misâfirine ikrâm ederek<br />

ağırladı. Misâfir gittikten sonra o talebesini çağırtarak; "Getirdiğin bu yemek, sıkıntılı bir<br />

ânımızda imdâda yetişti. Sen de bizden her ne murâdın var ise iste! Çünkü hâcet kapısı şu<br />

ânda açıktır." buyurdu. Genç de; "İlimde ve evliyâlık makâmında size benzemekten başka bir<br />

arzum yoktur. Beni bu hâle kavuşturmanızı istirhâm ediyorum efendim!" dedi. Ali Ramîtenî<br />

hazretleri; "Çok zor ve yükü ağır bir iş arzû ettin. Bunun yükünü kaldıramazsın.<br />

Üzerimizdeki yük, senin omuzlarına çökecek olursa ezilirsin. İstersen başka bir dilekte<br />

bulun." buyurdu. Genç ise; "Dünyâda tek murâdım, aynen sizin gibi olmaktır. Size<br />

benzemekten başka bir şey beni tesellî etmez. Buna rağmen, siz nasıl arzu buyurursanız, ona<br />

râzıyım efendim." dedi. Bunun üzerine Ali Râmîtenî hazretleri; "Pekâlâ" buyurup, elinden<br />

tutarak berâberce husûsî halvethânesine girdiler. Yüzyüze oturarak, o şahsa teveccüh etmeye<br />

başladı. O genç, bir müddet sonra zâhir ve bâtında Allahü teâlânın izniyle Ali Râmitenî'nin<br />

derecelerine kavuştu. Fakat aşktan sarhoş olup, kendinden geçti. Öylece kırk gün daha<br />

yaşayıp vefât etti. Ona bir anda kendi makamlarını verip, kendisi gibi yaptığı için, iki azîz<br />

mânâsında, hazret-i üstâdın ismi "Azîzân" olarak kaldı.<br />

Bundan sonra Ali Râmitenî hazretlerinin sohbet halkası genişledi. İlim ve tasavvuf talipleri<br />

dünyânın her tarafından onun huzûruna koşuyorlardı. Herkes bilemediği ve çözemediği<br />

suâllerin cevâbını ondan soruyordu. Kısaca Azîzân hazretleri dünyâya İslâmiyeti yayan bir<br />

güneş gibi idi.<br />

O, irşâd, insanlara doğru yolu gösterme makâmına gelmiş olan talebelerine şöyle nasîhat<br />

ederdi:<br />

"İrşâd işine giren bir kimseye gerekir ki: Önce mürîdin, talebenin yeteneğini, kâbiliyetini<br />

bile... Bunu bildikten sonra ona zikir telkini yapar, yeteneğine göre onu yetiştirir. Bu<br />

bakımdan mürîd (talebe) terbiyesi işine girmiş olan tıpkı kuş yetiştiricisi gibidir. Kuş<br />

terbiyecisi, kuşun kursağına ne kadar yem gireceğini bilmesi gerekir ki ona fazla yem<br />

yüklememelidir. Buna göre mürşîd olan zât da, mürîdin kâbiliyeti nisbetinde ona zikir telkini<br />

yapar."<br />

Ali Râmitenî hazretleri ile aynı yüzyılda yaşayan büyük âlim Rükneddîn Alâüddevle<br />

Semnânî zaman zaman Şeyh hazretlerine mektup yazar ve sorular sorardı. Bir gün yine bir<br />

talebesi gelerek Ali Râmitenî hazretlerine, hocasının şu sorulara cevap istediğini bildirdi.<br />

Suâllerinden birisi şöyle idi: "Biz, gelenlere her hizmeti yaptığımız hâlde, gelenler size gelir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!