22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

vapurdan inip Şeyh Ali Ömerî hazretlerini ziyârete gittim. Lâkin evinde bulamadım.<br />

Bahçelere doğru gittiğini ancak akşamleyin döneceğini söylediler. Üzüldüm. Şehir halkından<br />

birisi beni evine götürüp misâfir etti. Akşama kadar orada kalıp sonra araba ile iskeleye<br />

doğru yola koyuldum. Yolun yarısında iken iskele tarafından Ali Ömerî hazretlerinin<br />

geldiğini gördüm. Yanında sevdikleri olduğu hâlde at üzerinde idiler. Ben arabayı durdurup<br />

indim. O da atından indi. Koşup elini öptüm. Bir müddet oturduk. İlk sözü;<br />

"Size üzüntü veren Lazkiye müftisini hesâba çekeriz." oldu. Bu onun kerâmeti idi. Zîrâ müfti<br />

ile aramızdaki işi kimse bilmiyordu. Onun başka kerâmetlerine de şâhit olarak ve duâsını<br />

alarak huzûrundan ayrıldım.<br />

1896 senesinde Şeyh Ali Ömerî hazretleri Beyrut'a geldi. Abdülkâdir Efendi isminde şehrin<br />

eşrâfından birine misâfir oldu. O sırada hayatından ümîd kesilmiş sedye içinde bir hasta<br />

huzûruna getirildi. Hasta hareket edemiyordu. Ali Ömerî hazretleri;<br />

"Hastayı sırt üstü yere bırakın!" buyurdu. Onu getirenler sedyeyi yere koydular. Ali Ömerî<br />

hazretleri elini hastanın üzerinde gezdirdi ve bâzı şeyler okuyarak şifâ için Allahü teâlâya<br />

yalvardı. Sonra hastanın hareketsiz ellerinden tuttu ve;<br />

"Allahü teâlânın izniyle kalk!" buyurdu. O esnâda hasta yerinden doğruldu. Hürmetle Şeyh<br />

Ömerî hazretlerinin elini öptü. Evine gitmek üzere oradan ayrıldı. Oradaki kimseler Ali<br />

Ömerî hazretlerinin bu açık kerâmetine şâhid oldular."<br />

Yûsuf Nebhânî hazretleri anlatır:<br />

"Ali Ömerî hazretleri ümmî bir zât olup okuma-yazma öğrenmedi. Bununla birlikte ihtiyaç<br />

hâlinde istediğinde çeşitli dillerde konuşur ve yazardı. Onun Fârisî dilde yazdığı bir şiirini<br />

İbrâhim Tayyâr isminde bir zâtın evindeki bir levhada gördüm."<br />

Şeyh Ali Ömerî hazretleri doksan yaşlarından sonra vefât etti. Güzel ahlâk sâhibi, yumuşak<br />

huylu ve tevâzuu çok idi. İnsanların sıkıntılarına göğüs gererek yaşadı. Şâzilî tarîkatına<br />

mensûb idi. Kendisine hediye olarak verilen şeyleri fakir, muhtaç ve yetimlere vererek<br />

yaşadı.<br />

EMRE İTÂAT<br />

Haznedâr Mahmûd Ağa anlatır:<br />

"Bir zaman Trablusşam emniyet âmiri Binbaşı Osman Ağa idi. Ben o zaman devlet memuriyetinde<br />

değildim. Ali Ömerî hazretlerini ziyârete gittim. Bana;<br />

"Seni yakında Osman Ağa'nın yerine tâyin edeceğiz." dedi. Ben de;<br />

"Efendim!O kişi vefât etmeden yerine geçmem mümkün değil." dedim. Bana;<br />

"O vefât edecek, sonra sen onun yerine geçeceksin." buyurdu. Hakîkaten çok geçmeden Osman Ağa<br />

vefât ediverdi. Hâlbuki sıhhati yerinde idi. Ben de Osman Ağa'nın yerine geçip emniyet âmiri oldum.<br />

Vazîfeye başladım. Ali Ömerî hazretleri âdeti üzere bâzı mühim şeyleri benim de yapmamı istedi.<br />

Bunlar oraya göç etmiş bâzı kimselerin bir takım ihtiyaçlarının âcilen karşılanması idi. Emirlerini<br />

derhâl yerine getirdim. Fakat bu iş uzayınca bıktım ve onun emirlerini geri çevirmeye başladım. Çok<br />

geçmeden sebepsiz yere azledildim. Bunun ona itâat etmememin netîcesi olduğunu anladım."<br />

HAYIRLISI OLSUN<br />

Yûsuf Nebhânî hazretleri anlatır:<br />

"Bir zaman Lazkiye şehrinde cezâ mahkemesi reisi idim. İstanbul'dan bir mektup geldi. Mektubu<br />

Ahmed Cevdet Paşa yazmıştı. Mektupta Şam'a mahkeme reisi olarak tâyin edildiğimi, birkaç güne

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!