22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Geçimini kendi temin ederdi. Kurutulmuş balık, kavun, karpuz, hurma, yâsemin ve gül<br />

satardı.<br />

Birgün ona bir talebe gelip, çok muhtâc olduğu için bir şeyler istedi. O da;<br />

"Bulabildiğin kadar bana kurşun getir!" buyurdu. Talebe, kurşunu bulup getirdiğinde;<br />

"O kurşunu ateşe at, erit!" buyurdu. Talebe denileni yaptı. Kurşun eridikten sonra, Ali<br />

Mahallî yerden bir mikdar toprak alıp onun üzerine ekti. Sonra da "Bismillâh" deyip, onu<br />

salladı. Kurşunun altın kesildiği görüldü ve onu ihtiyaç sâhibi talebeye verdi.<br />

Dimyat'ın ileri gelenlerinden birisi, onun hakkında ileri geri konuşup kötüledi. Üstelik haber<br />

de gönderip, Mahallî'yi imtihân etmek istedi. Bunun üzerine Ali Mahallî, o tarafa dönüp<br />

baktı. Çok geçmeden o kişinin ölüm haberi geldi.<br />

Hüseyin Ebû Ali adında bir zât, talebesiyle ona selâm gönderdi. Ali Mahallî selâmı aldı ve<br />

buyurdu ki:<br />

"Getirdiğin selâma karşılık sana hediye verelim." Elini denize sokup, bir sele dolusu<br />

mücevher çıkardı. Fakat o talebe bu hediyeyi kabûl etmedi. "Benim ve hocamın böyle şeylere<br />

ihtiyâcı yok!" diye özür diledi. Ali Mahallî, o mücevher dolu sepeti tekrar denize bıraktı.<br />

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.188<br />

2) Tabakât-ül-Kübrâ; c.2, s.108<br />

3) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.13, s.278<br />

ALİ EL-MASÎSÎ;<br />

Şam evliyâsından. İsmi Ali olup, babasının ismi Bekkâr'dır. Künyesi, Ebü'l-Hasan'dır.<br />

Doğum târihi ve yeri belli değildir. İbrâhim Edhem ile görüşüp sohbetlerinde bulundu.<br />

Bilhassa hadîs ilminde sika, güvenilir bir âlim olarak anılır. Kendisinden birçok zât, hadîs-i<br />

şerîf rivâyet etti.<br />

Ali el-Masîsî, ilim tahsîlini tamamladıktan sonra Şam yakınlarında Masisâ kasabasına<br />

yerleşti. Burada tâliplere doğru yolu öğretmeye çalıştı. Birgün talebelerinden biri ile odun<br />

toplamaya çıktı. Kendisi ormanın bir tarafına, talebesi başka bir tarafına gitti. Bir müddet<br />

sonra talebesi, topladığı odunlarla, ayrıldıkları yere döndü. Uzun süre beklediği hâlde, hocası<br />

gelmedi. Büyük bir merakla hocasının gittiği tarafa doğru yürüdü. Hocasının dizine bir arslan<br />

başını koymuş uyuyor, onu da hayvanın yelesini okşuyor, gördü. Çok hayret edip;<br />

"Efendim orada nasıl oturabiliyorsunuz?" diye sorunca;<br />

"Bu arslan geldi, başını dizime koyup uyudu. Çok yorgun olduğu belliydi.Ben de<br />

uyandırmaya kıyamadım. Uyandığında kalkıp senin yanına gelecektim." cevâbını verdi.<br />

Ali el-Masîsî çok ibâdet ederdi. Gece yatağını hazırladıkları vakit, yalnız kalınca;<br />

"Ey yatak! Sen rahat ve hoş bir şeysin. Ama ben senin üzerinde yatmam!" dedikten sonra,<br />

sabaha kadar ibâdet ederdi. Yatsı abdestiyle sabah namazını kıldığı çok olmuştur.<br />

Fazla konuşmayı sevmezdi. Çok konuşanın hatâ yapacağını bilirdi. Dilin âfetinin çok<br />

konuşma olduğunu bildirir ve;<br />

"Allahü teâlâ her şey için iki kapı, dil için ise dört kapı yapmıştır. Dudaklar iki kapı, dişler de<br />

iki kapıdır." buyururdu.<br />

Hayâtının sonlarına doğru;<br />

"Kırk yıldır beni üzen tek şey, sabahın olmasıdır." buyurdu. O, gece ibâdetine doyamadan

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!