22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

olanlar arasında bir vâsıta veya bir işâretten başka bir şey değildir. Zîrâ o inkârcı, şu yönü<br />

iyice bilir ki, Allahü teâlâ, ağacı, insanların hâcetlerini yerine getirecek bir durumda<br />

yaratmamıştır." buyurdu.<br />

Ali Havâs, bir takım istek ve hacet sâhiplerini, Ezher Câmii kapısında turp satan bir kişiye<br />

gönderirdi. Bu zât da, kendisine gönderilen kişilerin işini hemen görürdü. Birgün Ali Havâs<br />

hazretlerinin yanına, boğazına sülük yapışan bir kişi geldi. Bu sülük, kan emmekten balık<br />

iriliğine ulaşmıştı. Ali Havâs, derhâl onu câmi kapısında turp satan zâtın yanına gönderdi ve<br />

ondan bir demet turp satın alarak, yemesini tavsiye etti. O kişi hemen gidip, ondan bir demet<br />

turp aldı. Bu turptan biraz yedi ve aksırmaya başladı. Bu aksırma ile sülük, boğazından düştü.<br />

Ali Havâs, önceleri kumaş ticâretiyle uğraşan bir zâtı gördü. Bu zât, ticâreti bırakıp, şeyhlik<br />

yapmaya başlamıştı. Ali Havâs ona;<br />

"Sen ilk sanatına ve işine dön! Zîrâ bu, senin için daha iyi, kalbin için de daha temiz bir iştir."<br />

dedi. Fakat o zât, bu nasîhati dinlemedi. Kendi bildiğine göre hareket etti. Bunun üzerine, Ali<br />

Havâs, bu kişinin dünyâyı sevmesi, fakat ondan mahrum olması için duâ etti. Allahü teâlâ Ali<br />

Havâs hazretlerinin duâsını kabûl etti. O kişi, öyle bir duruma geldi ki, kazancından ne<br />

yiyebildi, ne de sadakasını verebildi. Kendisine verilen emrin sırrını anlamadığı için, bütünü<br />

ile telef oldu. Bu kimse, her ticâret kervanında on beş bin dinârlık mal götürüp getiriyordu.<br />

Halk ona "cimri sûfî" diyordu.<br />

Ali Havâs, bir fakîrin;<br />

"Allah için eski bir elbise, Allah için ufak bir şey, Allah için az döküntü hurma, Allah için<br />

yeni bir şey verin!" diye seslendiğini duyduğu zaman, o fakîrin üstünde bulunan eski<br />

elbiseleri çıkarır, ona yeni elbise giydirir ve şöyle derdi:<br />

"Ben bu kişinin bu şekilde feryâdını, yâni Allah için şunu bunu verin diye seslendiğini<br />

duyunca, utancımdan etlerimin eridiğini hissettim. Şâyet bu kimse üstümdeki şeyleri<br />

isteseydi, hepsini ona verirdim. O ânda duyduğum tadı kimse duyamaz."<br />

Zamânın büyüklerinden Muhammed bin Anân'a, sultan veya daha başka devlet<br />

kademelerinde işi olan birisi geldiği zaman, onu Ali Havâs'a gönderir ve;<br />

"Buralarda onun tasarrufu vardır. Bizim tasarrufumuz yoktur. Senin ihtiyâcını ancak o<br />

giderir." derdi.<br />

Birgün Muhammed bin Anân'a bir kadın gelip;<br />

"Oğlumu asmak için Kantarat-ül-Hacib denilen yere götürdüler." diyerek hâlini arz etti.<br />

Bunun üzerine Muhammed bin Anân;<br />

"Hemen Ali Havâs'a gidin." dedi. O şahsın annesi, derhâl Ali Havâs'ın yanına gitti ve durumu<br />

anlattı. Ali Havâs hazretleri o kadına;<br />

"Sen onun yanına git. İnşâallah o îdâm edilmeden, sultânın adamlarından biri gelir." dedi.<br />

Kadın, oğlunun yanına gitti. Ali Havâs'ın dediği gibi, oğlu asılmak üzere iken, sultânın<br />

adamlarından birisi gelip, kadının oğlunu serbest bıraktı.<br />

Muhammed bin Anân, bir gece rüyâsında, Mısır üzerine büyük bir belâ indiğini gördü. Bir<br />

talebesini gönderip, rüyâsını Ali Havâs'a bildirdi. Ali Havâs şöyle buyurdu:<br />

"Müjde haberi yok. Fakat bereket olacağı umulur." Bir müddet sonra Canbolat isminde birisi<br />

geldi.Ali Havâs'ı yakaladı. Bağlayıp, çok hakâret etti ve Mısır sokaklarında, elleri bağlı<br />

dolaştırdı. Muhammed bin Anân, öğle namazını kıldıktan sonra, Mısır üzerinde olan o<br />

belânın kalktığını gördü. Yanındakilere;<br />

"Gidip bakınız! Ali Havâs ne durumda?" dedi. Onlar Ali Havâs'ın bu acıklı hâlini görüp<br />

durumu Muhammed bin Anân'a haber verdiler. Muhammed bin Anân bunu öğrenince;

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!