22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

işâreti verdi. Şeyh Ali'nin her türlü tehlikeyi göze alarak açmayı başardığı kapıdan şehre akan<br />

askerler, nöbetçileri de tesirsiz hâle getirdikten sonra şehre hâkim olmakta gecikmediler.<br />

İşte şehrin ele geçirilmesi sırasında bu gâzi şeyhe, öküz postuna bürünmesinden dolayı Ali<br />

Gav Sultan denildi. Gav, Farsçada öküz demektir. Yine Konya'da bulunan Ali Gav mahallesi<br />

bâzı târihî kayıtlarda Mahalle-i Post-pûş şeklinde geçmektedir. Böyle olunca bu mahallenin<br />

adı "Posta bürünenin, post örtünenin mahallesi" mânâsına gelmektedir.<br />

Vefâtı hakkında kaynaklarda bir bilgi bulunmayan Ali Gav Sultan, Konya'da Akıncı<br />

mahallesi Tolaltı sokağındaki zâviyesinde medfundur.<br />

1) Konya Velîleri; s.139-141<br />

2) Konya Târihi, İ.H.Konyalı; s.912-913<br />

3) Mevlânâ Şehri Konya; s.168-169<br />

4) İslâm Târihi <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.1, s.194<br />

ALİ HÂDÎ (Nakî);<br />

On iki imâmdan onuncusu. 829 (H.214) senesinde Medîne'de doğdu. 868 (H.254)de<br />

Bağdât'ta, Samarra nâhiyesinde vefât etti. Nesebi, Ali Hâdî bin Muhammed Cevad bin Ali<br />

Rızâ bin Mûsâ Kâzım bin Câfer-i Sâdık bin Muhammed Bâkır bin Ali Zeynelâbidîn bin<br />

Hüseyin bin Ali bin Ebî Tâlib'dir. Soy, ahlâk, ilim, takvâ ve şecâat bakımından zamânının en<br />

üstünü idi. Yüksek ahlâkı, örnek yaşayışı ile çok sevilip, örnek alındı. Üstünlüğünü ifâde için<br />

söylenmiş çeşitli lakapları vardır. Bunlar; Hâdî, Mütevekkil, Nâsih, Nakî, Münakkî, Murtazâ,<br />

Fakih, Emîn, Tayyîb'dir. En meşhûr lakabı Hâdî ve Nakî'dir. Künyesi Ebü'l-Hasan Askerî'dir.<br />

Samarra'nın Asker mahallesinde ikâmet ettiğinden Askerî nisbesi verilmiştir. Hazret-i Ali ile<br />

hazret-i Fâtımâ'nın evlâdından, Ehl-i beytten hazret-i Hüseyin'in torunu olup seyyiddir.<br />

Yüksek hâller sâhibi olup, devamlı ibâdetle meşgûl idi. Dünyâya hiç rağbet etmezdi.<br />

İmâmlığı, tasavvufta rehberliği yâni insanları Kur'ân-ı kerîmin mânevî hükümlerine<br />

kavuşturmak, kalplere yerleştirmek, tasavvuf hâllerine ve derecelerine ulaştırma vazîfesi otuz<br />

üç sene, altı ay, yirmi yedi gündür. Hasan-ı Askerî, Hüseyin ve Câfer adında üç oğlu ve Âişe<br />

adında bir kızı vardı. Halîfe Vâsık ve Mu'tasım zamanlarında Medîne-i münevverede ikâmet<br />

etti. Kur'ân-ı kerîm, hadîs, akâid ve fıkıh dersleri verdi.Halîfe Mütevekkil zamânında ise<br />

Bağdât'a gidip vefâtına kadar orada yaşadı.<br />

Zamânındaki insanlar maddî veya mânevî bir sıkıntıya düşse hemen Ali Hâdî hazretlerinin<br />

huzûruna gider hâlini arzederek çâre bulup, yardımcı olmasını isterdi. Bir defâsında<br />

Samarra'dan çıkıp bir köye gitmişti. O gittikten sonra evine bir köylü gelip sordu. Bir köye<br />

gittiğini söylediler. Köylü kimse, Ali Hâdî hazretleriyle görüşmek için o köye gitti. Onu<br />

bulup huzûruna çıkınca, Ali Hâdî hazretleri köylüye;<br />

"Ne istiyorsun derdin nedir?" dedi. Köylü;<br />

"Kûfe'den geliyorum. Ceddiniz hazret-i Ali'yi seven ve ona muhabbet besleyen bir kimseyim.<br />

Bir zaman birinden borç para almıştım. Ancak bir türlü ödeyemedim. Bu borç yükünün<br />

altında çâresiz kaldım. Kimden yardım isteyeceğimi de bilemedim." dedi. Borcun ne kadar<br />

diye sorunca da;<br />

"On bin dirhem kadardır." dedi. Bunun üzerine;<br />

"Kendini üzme ve merak etme! Hadi gözün aydın; inşâallahü teâlâ borcun<br />

ödenecek!"buyurdu. Bir gece geçtikten sonra sabahleyin köylüye;<br />

"Ey köylü kardeşim! Sana bir şey söyleyeceğim! sözümü dinle hiç îtirâz etme!" dedi. "Peki

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!