22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

damlalarından alıp, diline dokundurdu. Sonra derhâl ağzını temizledi ve;<br />

"Efendim bu çok acı zehir." dedi. Bunun üzerine;<br />

"Evet oğlum, bu bir ölüm şerbetidir. Biraz önce Sultan Abdülhamîd Han ile yanyana idim.<br />

Birisi iki kâse şerbet getirdi. Abdülhamîd Han ile birlikte ayağa kalktık. Sultan bana, buyurun<br />

Baba Efendi için! dedi. Önce siz buyrun Sultanım, dedim. Fakat benim almam için ısrar etti.<br />

Alıp içtim. Ey cemâat, bu şerbet sizler için acı bir zehirdir. Fakat benim için tatlı bir ölüm<br />

şerbetidir." dedi. Abdullah Fahri Baba'nın bahsettiği pâdişâh Sultan İkinci Abdülhamîd Han,<br />

kendisinden on sene sonra 1918 senesinde vefât etmiştir. Evliyâ bir pâdişâhtı.<br />

Orduz köyü halkından bir zât şöyle anlatmıştır:<br />

Karakaya Barajının suyunun yükselmesi sebebiyle Abdullah Fahri Baba'nın türbesi bu suyun<br />

altında kalacağından, kabrini naklettik. Boranlı Hacı Mustafa Baba'nın neslinden birkaç kişi<br />

de nakil işinde bulundu. Kabrini naklettikten sonra Malatya'ya döndük. Hüseyin Bey<br />

Köprüsü semtinde arabadan indik. O sırada tanıdığımız bir ihtiyarla karşılaştım. Hal hatır<br />

sorduktan sonra bana;<br />

"Senden evliyâ kokusu geliyor. Ellerini uzat." dedi. Ellerimi uzattım. Ellerimi tutup yüzüne<br />

gözüne sürdü, öptü. "O koku işte bu ellerden geliyor, beni mest etti. Bu eller bugün ne iş<br />

gördü?" diye sordu. O gün öğle vakti Abdullah Fahri Baba'nın nâşını naklederken ellerim ona<br />

dokunmuştu. Aynı akşam Orduz'daki evimize gittim. Ablam; "Senden hoş bir koku geliyor."<br />

dedi. O gün ve o gece ben de o hoş kokuyla mest olmuştum.<br />

1) Malatyalı Gönül Sultanları; s.13<br />

ABDULLAH BİN GÂLİB;<br />

Evliyânın tanınmışlarından ve Tâbiînden. Zühd ve verâ sâhibi olup, din bilgilerini öğrenmek<br />

ve bunlara göre yaşamak zevkıni tadan bir veli idi. Tasavvufta üstün derecelere kavuştu. Sâde<br />

ve basit bir hayât yaşardı.<br />

Evinde iki odası vardı. Bunlardan birini âilesinin ikâmetine, diğerini de ibâdet için ayırmıştı.<br />

İbâdetlerini bu odada yapardı. Kendine has gündüz ve gece okuduğu ayrı duâlar vardı. Yüz<br />

rekat kuşluk namazı kılar; "Biz Allahü teâlâya kulluk için, ibâdet etmek için yaratıldık."<br />

derdi. Hattâ; "Dostlarına ve sana tâbi olanlara çok ibâdet ettiriyorsun, onları sıkıntıya<br />

sokuyorsun." diyen birine; "Onların ibâdet etmekten ne gözleri görmez oldu ne de belleri<br />

büküldü. Allahü teâlâ kendisini çok zikretmemizi istiyor. Sen ise az zikretmemizi<br />

söylüyorsun!" cevabını vermişti.<br />

Bâzan yaptığı amelleri insanlara anlatır ve insanları teşvik maksadıyla; "Allahü teâlâ bu gece<br />

bana şu kadar rekat namaz kılmayı, şöyle zikretmeyi, şunları okumayı nasîb etti..." derdi. Bu<br />

sözlerini dinleyenlerden bâzıları; "Senin gibi bir zât ibâdetleriyle böyle övünür mü?"<br />

dediklerinde, Kur'ân-ı kerîmden; "Rabbinin nîmetlerini söyle!" (Duhâ sûresi: 11)<br />

meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu ve; "Rabbim üzerimdeki nîmetlerini söylememi emrediyor,<br />

sizler ise gizlememi istiyorsunuz." dedi.<br />

Kişinin yaptığı ibâdet ve tâatları başkalarına anlatmasının niyetine göre değişeceğini, hâlis ve<br />

riyâsız ise emr-i mârûf, iyiliği bildirmek olacağına işâret ederdi. Ebû Saîd el-Hudrî'den<br />

rivâyet ettiği; "İki huy mü'minde bir araya gelmez cimrilik ve kötü ahlâk." hadîs-i<br />

şerîfini devamlı okurdu.<br />

Şöyle duâ ederdi:<br />

"Allah'ım arzularımızın düşüklüğünden, kötülüğünden, amellerimizin noksanlığından,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!