22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

(Sana ümmet olan kimse Cehennem azâbı çekmez. Yâ Resûlallah! Sen râzı oluncaya kadar<br />

Allahü teâlâ her istediğini vereceğini vadediyor, bu senin için büyük ihsandır.)<br />

Ümîd-i Vasfî-i âciz kapında bende olmakdır<br />

Ki baş ü cân sana ancak fedâdır yâ Resûlallah!<br />

(Bu âciz Vasfî'nin ümidi kapında köle olmaktır. Ey Allahın resûlü başımı ve canımı, ancak<br />

senin yolunda senin için fedâ ederim.)<br />

1) Osmanlı Müellifleri; c.2, s.483<br />

2) Pîr Hasan Hüsâmeddîn Uşşâkî ve Hülefâsı; s.31<br />

3) Sefînet-ül-Evliyâ; c.4, s.262<br />

ALİ GAV SULTAN;<br />

On birinci asırda yaşamış gâzi ve mücâhid şeyhlerden. Doğum ve vefât târihleri<br />

bilinmemektedir.<br />

Türkler, on birinci asrın başlarından îtibâren Anadolu'ya yoğun bir şekilde akınlar yapmaya<br />

başlamışlardı. Bu akınlar Malazgirt Zaferinin ön hazırlıkları mâhiyetinde idi. Mücâhid<br />

gâziler ve şeyhler önderliğinde harekete geçen Selçuklu Türkleri, gönül verdikleri İslâm<br />

dînini yaymağa ve çoğalan nüfûsa yeni yerleşim yerleri aramaya çalışıyorlardı. Bilhassa<br />

Afşin Bey idâresindeki Türklerin yiğitlik, alplik, mertlik, cesâret ve muhâripliğinin yanısıra,<br />

İslâmın cihâd rûhu ve emri ile hareket etmeleri, Rumları müthiş bir bozguna uğrattı.<br />

Bu cihat hareketi esnâsında Afşin Beyin kuvvetleri arasında dikkati çeken bir kişi vardı;<br />

Derviş Ali. Bu zât, Afşin Bey kumandası altındaki kuvvetlerin mânevî komutanı ve fetihlerin<br />

mânevî fâtihidir. Hiç bir ânını boşa geçirmek istemez, her nefesini, Allahü teâlânın dînini<br />

yaymak için sarfederdi. Gâzileri devamlı cihâd etmeğe ve İslâmiyeti yaymağa teşvik ederdi.<br />

Fırsat buldukça da İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğretmekle meşgûl olurdu.<br />

Gönülleri cihâd aşkı ile tutuşan gâziler, Gaziantep, Haleb ve Antakya bölgesinde uğramadık<br />

yer bırakmadılar. Nihâyet 1068 yılında Konya kuşatma altına alındı. Günlerce süren<br />

muhâsaraya rağmen şehir, bir türlü düşürülemedi. Ordu komutanı şehri kuşatan duvarları<br />

savaş yoluyla aşamayacağını anlayınca, harp meclisini toplayarak ne yapılması gerektiğini<br />

sordu. Bu gibi durumlarda gâzi şeyhlerin sözlerine çok îtibâr edilirdi. Meclistekiler, Şeyh<br />

Ali'ye bakarak onun konuşmasını beklediler. Şeyh Ali kısa bir murâkabeye, düşünceye<br />

daldıktan sonra;<br />

"Ordumuz kuşatmayı kaldırıyormuş gibi geri çekilsin ve gizlenelim, sonra gizlice kaleye<br />

girmenin çâresini araştırırız." dedi. Bu teklif, emirler tarafından beğenildi. Selçuklu<br />

kuvvetleri dağınık bir şekilde çekilmeye başladılar.<br />

Selçukluların çevreden tamâmiyle uzaklaştıklarını gören ve günlerce süren muhasaraya<br />

rağmen teslim olmadan kuşatmayı atlatmanın sevincine kapılan şehir halkı, birkaç gün sonra<br />

normal yaşantılarına başladı. Kapılar açıldı. Çarşı ve pazarda faâliyetler normal seyrine<br />

döndü.<br />

Halk şehir içinde olduğu gibi, şehir dışında da bağ, bahçe ve yaylak işleriyle uğraşmağa<br />

başlamıştı. Bir gece şehre dönmeye başlayan sığır sürülerinin arasına bir öküz postuna<br />

bürünmüş bulunan Şeyh Ali de karıştı ve böylece kimseye belli etmeden şehre girmeye<br />

muvaffak oldu. Şehirde, akşam karanlığında kimseye görünmemeyi başararak bir yere<br />

gizlendi. Herkesin yorgunluktan derin uykuya daldığı bir saatte yavaşça gidip, şehri kuşatan<br />

duvarların kapısını açtı ve o gece yakınlara kadar gelerek bekleşen askerlere kararlaştırdıkları

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!