22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

anda kuş birdenbire kendine gelip toparlandı ve uçup gitti.<br />

Ali Efendinin dergâhında aşçılık yapan Osman Dede isminde bir derviş vardı. Bir gün bu<br />

derviş zayıf hâliyle bir kenarda ayakta edeple durmaktaydı. Hocası Ali Efendi onun bu garib<br />

hâlini görüp; "Osman Dede eline geçir ve sağlam tut." dedi. Bu sözden bir şey anlamayıp<br />

yanına yaklaştı ve elini öptü. Herkes bu hâle şaşıp bir taraftan da Osman Dede'ye hayranlıkla<br />

bakıyorlardı. Hocasının sağlam tut dediği anda, Osman Dede kendi kendine; İslâm askeri<br />

Kıbrıs seferine çıktı. Ben de gidip bir esir yakalasaydım. Bana işimde yardımcı olur, işim<br />

biraz hafiflerdi, diye düşünmekte idi. Kendisi demiştir ki: "Ben bu düşünceler içinde iken<br />

gözümden perde kalktı. Kendimi Kıbrıs'ta gâzilere katılıp savaşanların içinde buldum. O<br />

sırada bir düşmanı esir almak için tuttum. Biri koşup esiri elimden aldı. Baktım bu,<br />

hocamızın talebelerinden ve sevdiklerinden bir kimse idi. Onu tanıyordum. Bu halden sonra<br />

kendime geldim. Benim aşçılık hizmetinden yorulduğum, âcizlik getirdiğim hocama mâlum<br />

olmuş, bana böyle bir halle işâret ettiler. İslâm ordusu seferden dönünce, keşfimin açıldığı<br />

sırada gördüğüm gibi aynı asker esir alınmış. Esir alan da gördüğüm zât. Meğer onu esir alan<br />

kimse, dergâha hizmetçi olarak vermeyi adamış. Getirip dergâha verdi. Hocam da ona aşçılık<br />

hizmetinde vazîfe verip, benim yükümü hafifletti."<br />

Bir kerâmeti de şöyledir: Bir gün talebelerine sohbeti sırasında şöyle buyurdu: "Şam'da<br />

Kırklar makâmı denilen yerde, Peygamber efendimiz, dört büyük halîfe ile bütün velîler<br />

toplandı. Hızır aleyhisselâm, Peygamber efendimize; SultanSüleymân vefât edip yerine<br />

Selîm Han tahta çıktı, dedi, diye bildirdi. Birkaç gün sona Ali Efendinin işâret ettiği gibi<br />

Sultan vefât etti, yerine Selîm Han tahta çıktı.<br />

1) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Zeyli (Atâî); s.214<br />

ALİ BİN EMRULLAH;<br />

Osmanlı âlim ve evliyâlarının en meşhûrlarından. Tefsîr, hadîs, fıkıh âlimidir. 1516 (H.916)<br />

senesinde Isparta'da doğdu. Anadolu ve Rumeli'nin çeşitli şehirlerinde kâdı ve kâdıasker<br />

olarak vazîfe yaptı. 1571 (H.979) senesinde Edirne'de vefât etti.<br />

Ali bin Emrullah, dedesi Abdülkâdir Hâmidî sakalına kına kullanmakla meşhûr olduğu için<br />

Kınalızâde diye şöhret bulmuştur. Abdülkâdir Hâmidî, Fâtih Sultan Mehmed Hanın<br />

hocalarındandır. Babası Emrullah Efendi ise kâdı idi. Böylece Ali bin Emrullah küçük yaştan<br />

îtibâren tam bir ilim hânedânı içerisinde yetişti. Kınalızâde Ali Efendi, ilk tahsîline akrabâsı<br />

olan Kadri Efendiden ders alarak başladı. Sonra İstanbul'a giderek, Mahmûd Paşa<br />

Medresesinde Müderris Sinân'dan, Atik Ali Paşa'da Merhabâ Efendiden, sonra da Sahn-ı<br />

semân Medresesinde Kul Sâlih Efendiden ders aldı. Kur'ân-ı kerîmi ve pekçok hadîs-i şerîf<br />

ezberledi. Yazı, hat sanatında usta olup, tesirli bir hitâbete ve üstün bir hafızaya<br />

sâhipti.Tahsîlini mükemmel bir şekilde tamamladıktan sonra müderrislik için beklemeye<br />

başladı. Ancak uzun müddet geçmesine rağmen tâyini çıkmayınca telif ettiği bâzı eserleri alıp<br />

Şeyhülislâm Ebüssüûd Efendi'nin huzûruna çıktı. Ebüssüûd Efendi kendisine niçin geldiğini<br />

sorunca:<br />

"Biz istediğimiz müderrisliği bu eserlerin bâblarını çevirerek almak istiyorduk. Daha ne<br />

yapılmak gerekiyorsa bilelim efendim?" diye cevap verdi. Bunun üzerine Ebüssüûd Efendi,<br />

Ali Çelebi'nin takdim ettiği eserleri biraz okuduktan sonra, onun ilimdeki değerini anladı ve<br />

kendisini derhâl Edirne'deki Hüsâmeddîn Medresesine müderris tâyin etti. Genç talebenin bu<br />

hareketinden pek memnun kalan Ebüssüûd Efendi yanında bulunanlara hitâben de; "İşte<br />

insan olan böyle fiîlen ehliyetini isbât sûretiyle hakkını elde eder. Emeline kavuşmak, nâil<br />

olmak için şunun bunun şefâat ve delâletine mürâcaat etmek insanlık değildir." demiştir.<br />

Kınalızâde Ali Çelebi Edirne'den sonra 1546'da Bursa'da Hamza Bey Medresesinde, 1548'de

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!