22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Birgün Ferîdüddîn Genc-i Şeker hazretleri Ali Ahmed'in hücresinde ağladığını duydu.<br />

Yemek dağıtımından sonra, onu bulup ağlama sebebini sordu. Ali Ahmed Sâbir; "Allahü<br />

teâlâ, bizi dünyâ hayâtından ayırdı. Velîlerin ve "Ricâl-ül-gayb" ismi verilen evliyânın<br />

hâricinde hiçbir insan yanıma gelmeyecek. Yoksa, evliyâlık yolunda ilerlemem mümkün<br />

olmaz. Allahü teâlânın muhabbeti beni kapladı. Allahü teâlâ merhamet eylesin. İleride benim<br />

için daha neler olacak. Allahü teâlânın takdîrinden kaçılmaz. O'nun irâdesine mûtîyim,<br />

tâbîyim." dedi ve hücresine çekildi.<br />

Günlerce odasında murâkabe ve nefsini hesâba çekti. 16 Ocak 1226 (H.623)'de Ferîdüddîn-i<br />

Genc-i Şeker hazretleri, Ali Ahmed Sâbir'in hücresine girdi. Kendisini derin bir murâkabe<br />

hâlinde buldu. Yüksek sesle sağ kulağına, yedi defâ Kelime-i tevhîd okudu. Ancak<br />

yedincisinde gözlerini açabildi. Kendisini dışarıya çıkardı. Önceden hazırladığı kürsüye<br />

oturtarak takkesini ve hırkasını giydirdi. Vekîli olduğunu herkese ilân etti.<br />

Daha sonra Ferîdüddin-i Genc-i Şeker, yeğeni AliAhmed Sâbir'i İslâmiyetin zayıfladığı<br />

Kalyâr'a (Gvâliyar) gönderdi. Ahmed Sâbir 14 Şubat 1253 (H.650) günü Alîmullah Ebdâl ile<br />

birlikte Kalyâr'a hareket etti. Oraya vardığında Ebü's-Samed bin Abdülvâhid bin Kutbiddîn<br />

Ensârî'nin evinde kaldı. Ertesi gün, Kalyar'a vazîfeli olarak geldiğini, câmide herkese<br />

duyurdu. Musammad Gülzâdî ve 36 yaşındaki oğlu Behaeddîn ve Cemal Rohagar isimli bir<br />

komşusu, Alâüddîn-i Sâbir'in ilk talebeleri oldular. Her ikisi de bu beldedeki insanlara doğru<br />

yolu bildirmekle vazîfelendirildiğini bildirirken oradaydılar. Onlar, Sâbir hazretlerini<br />

desteklediler. Ancak diğerleri aldırış etmeyip dağıldılar.<br />

Ertesi gün, Kalyâr Câmiinde vâz ederek, kendisinin Kalyâr halkına imâm olarak<br />

gönderildiğini tekrar bildirdi. Ama halk;<br />

"Bizim rehberimiz Kur'ân-ı kerîm, imâmımız Kâdı Tabrak Rûfî'dir. Bu geleneği<br />

değiştirmeyiz." dediler. Alâeddîn-i Sâbir, kendisini vazîfelendirenin ve gönderenin,<br />

Sultân-ül-Evliyâ Ferîdüddîn-i Genc-i Şeker olduğunu söyledi. Halk, yine dağıldı. Sonra<br />

durumu Kâdı Tabrak'a haber verdiler. Cumâ günü Kâdı Tabrak, Cumâ namazına geldi.<br />

Alâüddîn-i Sâbir hazretlerine;<br />

"Sen bizim kutbumuz isen, üç ay önce kaybettiğim keçim hakkında bana bilgi ver. Şâyet<br />

bunu yapabilirsen kutub olduğuna inanacağım." dedi. Alâeddîn-i Ahmed, gökyüzüne bir an<br />

baktı ve sonra buyurdu ki:<br />

"Şehirde keçinin etini yiyenler gelsinler. Yoksa onları isimleriyle çağıracağım." Birkaç<br />

dakika içerisinde câmide 27 kişi öne çıktı. Hayretler içinde kalmışlardı. Sâbir hazretleri<br />

sordu:<br />

"Kâdınızın keçisini, nerede kestiğinizi söyleyin. Yoksa ben söylemek zorunda kalacağım."<br />

Hepsi hâdiseyi inkâr etmeye başladılar. Mahdûm Ali Ahmed Sâbir, Kâdı Tabrak'la birlikte<br />

câmiye gelen bir şahsa;<br />

"Keçiyi ismiyle çağır." dedi. O da; "Hirmana!" diye bağırdı. O anda yirmi yedi kişinin<br />

karnından şöyle bir ses geldi:<br />

"Ben, bunların mîdelerine taksim olundum. Bunlar beni, geceleyin Sadrak kuyusunun<br />

kenarında kestiler, artıklarımı ve kemiklerimi taşa bağlayıp, kuyunun dibine attılar. Etimi<br />

kızartıp yediler." Bu kerâmete şâhid olanlar, Sâbir'in Kalyâr imâmı olduğunu kabûl ettiler.<br />

Kâdı Tabrak ise;<br />

"Bu, büyücüdür. Yaptığı kerâmet değildir, büyü aldatmasıdır." dedi. Zayıf karakterli vâli<br />

Zamvan, fikir değiştirip Mahdûm Sâbir'e;<br />

"Sen bir büyücüsün, yaptıkların büyüdür." dedi. Sâbir hazretleri:<br />

"Elhamdülillah! Bu fakîr, Resûlullah efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem, bir sünnetine

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!